"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine, ziynet eşyalarına yönelik davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü;
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz yoluna başvurulamaz. Temyize konu edilen miktarın, kesinlik sınırının altında kalması hâlinde 6100 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre temyize konu edilen ziynet alacağı miktarı Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.094,06 TL’nin altında kalmaktadır. Açıklanan nedenlerle davalı- karşı davacı kadının ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Taraflar vekillerinin diğer yönlere ilişkin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kadının, aile mahremiyetine ilişkin tüm olayları üçüncü kişilere anlattığını, agresif bir kişiliğe sahip olduğu ve tedavi gördüğünü, davalıya hakaret ettiğini, telefonda sürekli oyun oynadığı bu nedenle eşi ve çocukları ile ilgilenmediğini, müvekkilinin ailesini istemediğini, evlilik birliğinin davalı kadının tutum ve davranışlarından dolayı temelinden sarsıldığını iddia ederek tarafların boşanmalarına, müşterek çocuklar’ın velâyetinin müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının iddialarının asılsız olduğunu ,davacının ailesi ile birlikte yaşadıklarını, davacı ve ailesinden psikolojik şiddet gördüğünü, hizmetçi gibi kullanıldığını, davacının eve çok geç geldiğini, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, müşterek çocuklara hakaret ve tehdit ettiğini, müvekkiline fiziksel şiddet uyguladığını iddia ederek asıl davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması neden ile boşanmalarına karar verilmesi, müvekkili lehine 750,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, devam eden yıllarda TEFE-TÜFE oranında artış yapılmasına, müşterek çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesine, çocuklar için ayrı ayrı 750,00 TL tedbir iştirakasına devam eden yıllarda TEFE-TÜFE oranında artış yapılmasına, kadın yararına 50.000,00 maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesine bunun mümkün olmaması halinde bedelinin müvekkiline ödenmesi talep ve dava etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; eşine kötüleyici ve aşağılayıcı sözler söyleyen, güven sarsıcı davranışlarda bulunan, sürekli boşanma isteğini dile getiren ve eşine sosyal şiddet uygulayan davacı- karşı davalı erkeğin boşanmaya yol açan olaylarda ağır kusurlu olduğu, birlik görevlerini yerine getirmeyen, sürekli telefonla ilgilenen, eşinin ailesini istemeyen davalı- karşı davacı kadının boşanmaya yol açan olaylarda az da kusurlu olduğu, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamını imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, bu aşamadan sonra tarafları birlikte yaşamaya zorlamanın mümkün görülmemesi nedeniyle tarafların karşılıklı olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma taleplerinin kabulüne tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların yaşı itibariyle anne yanında kalması, annenin velâyete engel durumunun olmaması sebebiyle sosyal inceleme raporu da dikkate alınarak velâyetlerinin anneye verilmesi gerektiği gerekçesi belirtilerek hükümde ...‘in velâyetinin davalı karşı davacı anneye bırakılmasına, ...’ün velâyetinin ise davacı karşı davalı babaya bırakılmasına, velâyet hakkı elinde bulunmayan ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına denilmiş; kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir, 650,00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk ... için 350,00 TL tedbir, 500,00 TL iştirak nafakasına, nafakaların boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki her yıl 1 ocak tarihinde TUİK tarafından açıklanacak ÜFE oranında artırılmasına müşterek çocuk ... için tedbir ve iştirak nafakası talebinin reddine, kadın yararına 30.000,00 maddî ve 30.000,00 manevî tazminat verilmesine, davalı karşı davacı kadının ziynet eşyasına yönelik taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi ile kadının davasının tümü yönlerinden istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kocanın davasının tümü, müşterek çocuk ...'ün velâyeti, lehine takdir edilen nafakaların ve tazminatların miktarları ile ziynet eşyası talebinin reddi yönlerinden istinaf talebinde bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, mahkeme kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf istemlerinin ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi ile kocanın davasının davasının kabulü, müşterek çocuk ...'ün beyanına itibar edilmediğini, velâyetin çocuğun beyanı dikkate alınarak müvekkiline verilmesi gerektiğini, nafakaların ve tazminatların miktarları ile ziynet eşyası talebinin reddi yönlerinden kararın hatalı olduğunu beyan ederek temyiz talebinde bulunmuştur.
2.Davalı karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi yanlış tespit edildiğini, kadının davasının kabulünün hatalı olduğunu müşterek çocuk ...’in velâyetinin çocuğun üstün yararı gereği müvekkiline verilmesi gerektiğini, kabul edilen nafakaların ve tazminatların miktarlarının fazla olduğunu beyan ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar asında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların boşanma davalarının kabulü , maddî ve manevî tazminat ile kadın ve çocuk için hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarları, müşterek çocukların velâyetinin çocuğun üstün yararı gereği kime verilmesi gerektiği, ziynet eşyalarının ispatı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 359 uncu maddesinde bir bölge adliye mahkemesi kararının hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (e) alt bendine göre karar; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışmasını, ret ve üstün tutma sebeplerini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.
3.6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
4. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.
5.Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava ayönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur" hususlarına yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre tarafların velâyet düzenlemesi ve iştirak nafakası dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
3. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve (tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ...Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892)
4. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
5. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
6. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
7. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
8. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesi'nce müşterek çocuk ...'ün velâyetinin değerlendirilmesinde gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşturulduğu görülmüştür.
9. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren, önceki hüküm sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı-davalı kadın vekilinin ziynet alacağına yönelik temyiz başvurusu yönünden temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2.Tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a)Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının velâyet hükmü yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,
b)İlk Derece Mahkemesi kararının velâyet hükmü yönünden çelişki nedeniyle BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesi ile iştirak nafakalarına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
c)Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere tarafların diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesi ile iştirak nafakaları dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden Ali'ye yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde yatıran Döndü'ye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.