Logo

2. Hukuk Dairesi2022/9358 E. 2024/751 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile evlat edinilmek istenen arasında yasal olarak öngörülen yaş farkının bulunmaması nedeniyle evlat edinme davasının reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Türk Medeni Kanunu'nun 308. maddesinde öngörülen evlat edinmede yaş farkı şartının oluşmadığı, davacı vekilinin Anayasa'ya aykırılık iddiasının ve diğer temyiz sebeplerinin de reddine gerekçe oluşturmadığı değerlendirilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1527 E., 2022/1089 K.

DAVA TARİHİ : 12.10.2020

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 8. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/1062 E., 2021/778 K.

Taraflar arasındaki evlat edinme davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 06.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde temyiz eden davacı ... ile vekili Avukat ... ve karşı taraf davalı ... geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen 06.02.2024 günü Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ...'ın Hollanda'da doğduğunu, müvekkilinin ablası olan Naşide'nin doğumdan sonra rahatsızlandığını, rahatsızlığının 1991'de vefat edene kadar sürdüğünü, o tarihlerde müvekkilinin ablası ile yaşadığını, ablasının ölümünden sonr Murat'ın müvekkiline verildiğini, Murat'ın babasının da izni ile ayrı bir eve taşındıklarını, Murat'a müvekkilinin baktığını, okula gönderdiğini, tüm maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşıladığını, davalının müvekkilini anne bilip, müvekkiline anne diye hitap ettiğini, davalı ...'ın çocuğuna da müvekkilinin adını verdiğini, müvekkilinin altsoyu da bulunmadığını, arada kurulan ve yıllardır devam eden anne-oğul ilişkisinin resmiyet kazanması gerektiğini iddia ederek evlat edinmeye karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı asıl cevap dilekçesinde; açılan davayı kabul ettiğini, davacıyı annesi olarak bildiğini, tüm ihtiyaçlarının davacı tarafından karşılandığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 26.02.1970 doğumlu olan davacı ... ile evlat edinilmek istenen 11.02.1982 doğumlu ... arasındaki yaş farkının on sekiz yıldan az olduğu, evlat edinmeye karar verilebilmesinin yasal şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili, erginlerin evlat edinilmesinde yaş farkını düzenleyen hükmün anayasa'ya aykırı olduğunu, taraflar arasında uzun yıllardır anne-oğul ilişkisi olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın erginlerin evlat edinilmesine ilişkin olduğu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) erginlerin evlat edinilmesine ilşkin 313 üncü maddesinde, bu maddede düzenlenenler dışında küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla uygulanacağı hükmünün yer aldığı, aynı Kanun'un 308 inci maddesine göre evlat edinilenin, evlat edinenden en az on sekiz yaş küçük olmasının şart olduğu, evlat edinmenin, belirli şartlar ve usul içinde gerçekleştirilebilen ve evlat edinen ile evlatlık arasındaki soy bağı (nesep) ilişkisi kuran, meydana gelmesi kamu gücünün müdahalesine bağlı olan, bir medeni hukuk işlemi olduğu, 4721 sayılı Kanun'un, soybağını kan bağına dayanan soybağı ve mahkeme kararına dayanan soybağı olmak üzere ikiye ayırdığı, evlat edinmeyi de sözleşme ilişkisinden çıkarıp, hakimin kararına bıraktığı, evlat edinme kararı sonucunda, evlât edinilen ile evlat edinen arasında kanundan doğan, birinci dereceden bir üstsoy-altsoy hısımlığı meydana geleceği, evlat edinilenin, kendisini evlat edinmiş olan kişinin birinci dereceden altsoyu olacağı, evlat edinilen ile evlat edinen arasında yaş belli bir farkının bulunmasının kabul edilmiş olmasının sebebinin evlat edinme ile oluşan doğan yapay altsoy-üstsoy ilişkisini gerçek altsoy-üstsoy ilişkisiyle benzer kılmak olduğu, dava konusu olayda davacı tarafından ileri sürülen anayasaya aykırılık iddiasının ciddi olmadığı, İlk Derece Mahkemesince; davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek delillerin toplanıp değerlendirildiği, delillerin takdirinde yanlışlık yapılmadığı, usulü işlemlerin kanuna uygun olarak yerine getirildiği, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu itibarla verilen kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı

gerekçesi ile davacının istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, istinaf dilekçesini tekrar etmiş, Kanunen 16 yaşında evlenmenin mümkün olduğu da gözetildiğinde evlatlık ilişkisinin kurulması için 18 yaş farkının mutlak olarak aranmasının temel hak ve özgürlükleri büyük ölçüde kısıtladığını, ilgili hükümlerin iptali için Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla başvuru yapılması gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, evlat edinme istemine ilişkin olup, uyuşmazlık, davanın kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 305 inci, 306 ncı, 307 nci, 308 inci, 309 uncu, 313 üncü, 314 üncü, 315 inci, 316 ncı maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacı, yeğeni Murat’ı evlat edinmek için dava açmış; mahkemece, evlat edinmek isteyen ile evlat edinilmek istenen arasında on sekiz yaş farkı bulunmadığı gerekçesiyle, TMK m. 308/1 gereğince davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince; davacının, istinaf dilekçesinde yer alan Anayasa’ya aykırılık iddiası ciddi görülmemiş, istinaf başvurusu da esastan reddedilmiş, davacı temyiz başvurusunda bulunmuştur.

Öncelikle, konuyla ilgili ulusal mevzuattaki ilkelere değinmek gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa):

“Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” (m. 11).

“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir” (m. 20/1).

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” (m. 36).

“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” (m. 41).

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” (m. 90/son).

“Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler” (Anayasa m. 138/1).

“Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.

Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır” (m. 152/1-2).

Türk Medeni Kanunu (TMK):

“ Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlât edinebilir” (m. 307/1).

“Evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaş küçük olması şarttır” (TMK m. 308/1).

Ayrıca, konuyla ilgisi bulunan ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan ilkelere de göz atmakta yarar vardır.

İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi (AİHS):

“(1) “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir” (m. 8).

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme :

“(1) Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir” (m. 3).

Çocukların Evlat Edinilmesine Dair Gözden Geçirilmiş Avrupa Konseyi Sözleşmesi :

"1. Bir çocuk ancak evlat edinmek isteyen kişinin hukuken aranan asgari yaşa ulaşması durumunda evlat edinilebilir. Bu anlamda aranan yaş on sekizden az otuzdan yüksek olamaz. Çocuğun yüksek yararı dikkate alınarak evlat edinmek isteyenle evlat edinilen arasında tercihen en az on altı yaş farkı olmalıdır.

2. Ancak hukuk çocuğun üstün yararı dikkate alınarak en düşük yaş sınırına ve yaş farkına ilişkin şartın aşağıdaki durumlarda kaldırılmasına izin verilebilir:

a. Evlat edinenin, çocuğun annesinin ya da babasının eşi ya da kayıtlı partneri olması durumunda veya

b. İstisnai koşulların ortaya çıktığı durumlarda" (m. 9).

Evlat edinmek isteyenle evlat edinilmek istenilenin hukuksal yararlarının korunması için, somut olayın yukarıda sözü edilen ulusal ve uluslararası mevzuata ilişkin ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, evlat edinilmek istenen 11.02.1982 doğumlu Murat, evlat edinmek isteyenin ablasının oğludur. Davacı öz yeğenini evlat edinmek istemektedir. Murat’ın doğumundan sonra annesinin rahatsızlandığı ve 1991 tarihinde öldüğü, Murat’a doğumundan itibaren hep evlat edinmek isteyen teyzesinin baktığı, ona annelik yaptığı, çevrede evlat edinmek isteyenin Murat’ın annesi olarak bilindiği, tarafların Hollanda’da aynı evde, Türkiye’de ise yakın evlerde kaldıkları, Murat’ın evlat edinmek isteyene anne dediği, aralarında ana-oğul ilişkisi kurulduğu; tarafların, dava tarihi itibariyle yaklaşık otuz sekiz yıl süren bu ilişkiyi resmi hâle getirmek istedikleri anlaşılmaktadır.

Davacı temyiz başvurusunda, Anayasa’ya aykırılık iddiasını sürdürmektedir.

Davacının istinaf aşamasında ciddi görülmeyen Anayasa’ya aykırılık iddiasının, temyiz mercii olan Dairemizce öncelikle karara bağlanması gerekmektedir (Anayasa m. 152/2).

Bilindiği üzere aile hukuku ilişkileri yalnızca kan bağıyla değil hukuksal yollarla da kurulabilir. Evlatlık bir aile hukuku kurumu olup evlat edinme kararı verildiğinde, evlat edinmek isteyenlerle evlat edinenler arasında hukuksal yoldan aile hukuku ilişkisi de kurulmuş olur.

Kuşkusuz, evlat edinmeyle ilgili koşuların belirlenmesi devletin geniş taktir yetkisindedir. Evlat edinme kararı da yasada belirlenen bu koşullara göre verilir. Ancak, bu konuda yapılan düzenlemelerin/belirlenen koşulların Anayasa’ya aykırı olmaması gerekir (Anayasa m. 11/2).

Somut olayda, evlat edinmek isteyenle evlat edinmek istenen arasında dava tarihi itibariyle yaklaşık otuz sekiz yıl süren eylemli bir aile ilişkisi kurulmuştur.

26.02.1970 doğumlu evlat edinmek isteyen ile 11.02.1982 doğumlu evlat edinilmek istenen arasında, yaklaşık on iki yıl yaş farkı bulunmaktadır. Mahkemece mevcut yasal düzenleme gerekçe gösterilerek, evlat edinmek isteyen ile evlat edinilmek istenen arasında on sekiz yaş farkı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.

Ancak, somut olaya uygulanan ve davanın reddine gerekçe oluşturan TMK m. 308’de yer alan on sekiz yaş farkına ilişkin yasa kuralının genel ve kesin bir koşul olarak düzenlenmiş olması, bu konuda hiçbir istisnaya yer verilmemesi; tarafların “aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı” (Anayasa m. 20) ilkesi ile çocukların üstün yararının korunması ilkesine (Anayasa 41) aykırılık oluşturmaktadır. Örneğin, anne veya babasını ya da her ikisini birden yitirmiş bir çocuğun, olayımızda da olduğu gibi yakın akrabaları tarafından büyütülmesi ve sonrasında evlat edinilmek istenmesi hâllerinde; yasada yer alan asgari yaş farkının kesin ve katı biçimde uygulanması zorunluluğu, çocuğun üstün yararına aykırılık oluşturabileceği gibi bu durum eylemli olarak oluşan ve devam eden aile ilişkilerine de zarar verebilir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruya ilişkin 25.07.2023 tarih ve 2020/10490 Başvuru Numaralı bir kararında benzer sonuca varmıştır (Y.C. Başvurusu, Başvuru Numarası: 2020/10490-Karar Tarihi: 25/07/2023, R.G. tarih ve sayı: 17/10/2023, 32342). Bu yüzden davacının, olaya uygulanan kural (TMK m. 308/1) yönünden Anayasa’ya aykırılık iddiası ciddi nitelikte görülmeli buna göre bir değerlendirme yapılmalıdır (Anayasa m. 152/2).

Öte yandan, uygulanacak yasa hükmünün (TMK m. 308/1) genel, kesin ve hiçbir istisnaya yer vermemesi nedeniyle; yukarıda belirtilen temel hak ve özgürlüklere, çocuk haklarına ilişkin uluslararası anlaşma ilkelerine de aykırı olduğu, bu gibi durumlarda Anayasa m. 90/son gereğince uluslararası anlaşma hükümleri esas alınarak on sekiz yaş farkının katı şekilde uygulanmayarak delillerin takdir edilip somut uyuşmazlığın çözülmesi de mümkündür. Bu konuda da Anayasa Mahkemesinin aynı kararı emsal niteliktedir (Y.C. Başvurusu, Başvuru Numarası: 2020/10490-Karar Tarihi: 25/07/2023, R.G. Tarih ve Sayı: 17/10/2023, 32342).

Ancak, somut olay açısından ve açılması muhtemel başka davalar yönünden sorunun kapsayıcı ve kesin olarak çözüme kavuşturulması amacıyla; somut norm denetimi yoluyla, Anayasa’ya aykırılığı yönünde ciddi sebepler bulunan yasa hükmünün (TMK m. 308/1) iptali için, konunun Anayasa Mahkemesine iletilerek itiraz başvurusunda (Anayasa m. 11, 138/1, 152/2) bulunulması ve sonucunun beklenmesi en öncelikli çözüm yoludur.

Eldeki davada, hiçbir çözüm yolu değerlendirilmemiş, bu yönlerden olumlu olumsuz bir karar alınmamış, temyiz edilen hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Tüm bu nedenlerle, değerli çoğunluktan farklı düşünüyor, onama görüşüne katılmıyorum.