Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7400 E. 2024/1767 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında yapılan uzlaşma protokolünün, davacı kadının dava konusu taşınmazdan kaynaklanan katılma alacağı talebini kapsayıp kapsamadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Yabancı mahkeme kararına göre yapılan uzlaşma protokolünde davacı kadının imkan dahilindeki tüm talepleri karşılığında belirli bir miktar para aldığı ve davalı erkeğin bu tutarı ödediği, davacı kadının dava konusu taşınmazdan haberdar olduğu halde uzlaşma protokolünü imzaladığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/349 E., 2023/899 K.

DAVA TARİHİ : 30.09.2019

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 7. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/570 E., 2022/612 K.

Taraflar arasındaki katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların yabancı mahkeme kararıyla boşandıklarını, İstanbul, Sarıyer, Büyükdere Mah., 595 ada 57 parsel 11 nolu bağımsız bölümün 21.03.2014 tarihinde satın alınarak davalı adına tescil edildiğini belirterek şimdilik 15.000,00 TL katılma alacağına dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının Alman vatandaşı davalının ise çifte vatandaş olduğunu, her iki tarafın da Almanya’da ikamet ettiklerini, davaya Alman hukukunun uygulanması gerektiğini, 5718 sayılı yasanın 15. maddesi gereği 1995 yılında davalının Alman vatandaşlığını alması, tarafların ikinci kez evlendikleri tarihin 1999 olması ve evlilik içinde ikisinin de mutad meskenlerinin Almanya olması nedeniyle, müşterek milli hukukları olan Alman hukukunun uygulanması gerektiğini, tarafların 1987 yılında evlenip 1995 yılında boşandıklarını, boşanma sonrası hem kendilerinin hem de ortak çocuklarının vergilendirme yönünden menfaatleri için 28.10.1999 tarihinde kağıt üzerinde evlendiklerini, davacının talepleri nedeniyle yurtdışında nafaka ve evlilik süresince kazanılan değerlerin paylaştırılması payı olarak davacıya 70.000,00 Euro ödenmesi konusunda uzlaştırıldıklarını ve bu parayı davalının ödediğini, uzlaşma tutanağı gereği davacının başka bir alacağı bulunmadığını, davanın kötü niyetle açıldığını, davacının uzlaşma protokolü öncesi dava konusu taşınmazdan haberdar olduğunu, davalının 2001 yılında vefat eden babası ve 2007 yılında vefat eden annesinden kalan bir kısım taşınmaz ile nakit para, hises senedi ve babasının sağlığında davalıya yaptığı 250.000 DM bağış yoluyla alınması nedeniyle taşınmazın davalının kişisel malı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Almanya Tempelhof-Kreuzberg Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.12.2016 tarihli uzlaşma tutanağına göre, davalı eşin davacı eşe evliliğin hitamında imkan dahilindeki tüm talepleri karşılığı nafaka ve evlilik süresince kazanılan değerlerin aralarında paylaştırılması payı olarak 31.05.2017 tarihine kadar 70.000,00 Euro ödemeyi taahhüt ettiği ve davalı eşin de 30.05.2017 tarihinde bu miktarı ödediği, davalı tanığı olup aynı zamanda davalının avukatı olan Gerhard K.' nin görgüye dayalı anlatımlarına göre gerek uzlaşma tutanağının düzenlenmesi sırasında ve gerekse öncesinde davacı kadının davalı eşin 21.03.2014 tarihinde satış sebebine dayalı olarak edindiği Sarıyer'deki taşınmazdan haberdar olduğu, taraf vekillerinin taraflara göre üçüncü kişi durumunda olduklarından tanık olarak dinlenilmelerinde yasal bir engel bulunmadığı, tanık Gerhard'ın beyanlarına itibar edilemeyeceğine dair somut bir bilgi ve belge olmadığı, sonuç itibariyle davacı kadının dava konusu taşınmazın varlığından haberdar olmasına rağmen uzlaşma tutanağını imzaladığı, aralarındaki mal rejiminin tasfiyesi ile ilgili düzenlemenin varlığı karşısında eldeki davayı açmasının dürüstlük kurallarına uymadığı ve açıkça hakkın kötüye kullanımı niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı erkeğin, davacıya evliliğin hitamında imkan dahilinde tüm talepleri karşılığı nafaka ve evlilik süresince kazanılan değerlerin arasında paylaştırılması payı olarak 70.000,00 Euro ödemesi konusunda anlaşıldığına ilişkin 19.12.2016 tarihli uzlaşma protokolünün davalı vekili tarafından delil olarak sunulduğunu, davalının Mahkemeye sunduğu bu uzlaşma protokolünden de anlaşılacağı üzere davacının uzlaşma sonucunda kalan hakları açısından ibra veya feragat anlamına gelecek hiçbir ifadesi bulunmadığını, katılma ve değer artış payı alacaklarına dayanan mal paylaşımı bir protokolün içeriğinde düzenlenecek ise; hangi malların ne şekilde paylaşıldığı, tarafların somut olarak hangi malları aldığı, fazlaya dair haklardan feragat edilip edilmediğinin tartışmaya yol açmayacak şekilde açıkça yazılması gerektiğini, Yargıtay'ın sıklık kazanan uygulamalarının bu yönde olduğunu, ne uzlaşma protokolünde ne de Amtsgericht Tempelhof- Kreuzberg Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 173 F 17169 /16 Esas sayılı 29.09.2017 tarihli kararında (edinilmiş varlıkların değer 100.000 Euro tespit edilmiştir.) hangi malların ne şekilde paylaşıldığı, tarafların somut olarak hangi malları aldığı veya edinilmiş varlıkların değerinin nasıl tespit edildiği; bu malların neler olduğu yönünde herhangi bir beyan, ibare yahut mal varlığı dökümü bulunmadığını, protokolde uzlaşma hüküm altına alınmış olsa da bu protokole hangi malların dahil olduğunun yazılmadığını, davalı vekilinin iddialarının aksine İstanbul'daki taşınmazın uzlaşma protokolüne dahil olmadığını, uzlaşma protokolünde davacının uzlaşma sonucunda kalan hakları açısından ibra veya feragat anlamına gelecek hiçbir ifadesi bulunmadığını, taraf avukatlarının sulh öncesi yazışmalarının tarafları bağlayıcı olmadığını ve ikrar içermediğini, mal paylaşımı davası ile bağlantılı olan Alman mahkemelerinde görülmüş boşanma davasında davalı tarafın avukatı olarak temsil eden tanık Gerhard K. ile davalı arasında söz konusu olan bu menfaat ilişkisinin tanığın beyanının güvenilirliğini ortadan kaldıracağının açık olduğunu, beyanının hükme esas alınmaması gerektiğini, taraflar arasındaki edinilmiş mallara katılma rejimi devam ederken İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Büyükdere Mah. 595 ada, 57 parsele kayıtlı 11 numaralı bağımsız bölümün 21.03.2014 tarihinde satın alınarak sadece davalı ... adına tescil edildiğini ve anılan taşınmaz açısından davacının kanundan kaynaklanan artık değere katılma alacağı olduğunu ileri sürerek davanın reddi yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Tempelhof-Kreuzberg Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.12.2016 tarihli uzlaşma tutanağına göre, davalı eşin davacı eşe evliliğin hitamında imkan dahilindeki tüm talepleri karşılığı nafaka ve evlilik süresince kazanılan değerlerin aralarında paylaştırılması payı olarak 31.05.2017 tarihine kadar 70.000,00 Euro ödemeyi taahhüt ettiği ve davalı eşin 30.05.2017 tarihinde bu miktarı ödediği, somut olayda taraflar arasında İstanbul 16. Aile Mahkemesinde tanınmasına karar verilen Tempelhoff-Kreuzberg Sulh Hukuk Mahkemesinin 173F17169 esas numaralı ve 29.09.2017 kesinleşme tarihli ilamıyla boşandıkları, mal rejiminin tasfiyesi konusunda 19.12.2016 tarihli uzlaşma senedini imzaladıkları, tanınmasına karar verilen Tempelhoff-Kreuzberg Sulh Hukuk Mahkemesinin 173F17169 esas numaralı ve 29.09.2017 kesinleşme tarihli ilamının eki niteliğindeki mali haklara ilişkin uzlaşma senedindeki uzlaşma hükmü nazara alınarak İlk Derce Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla davanın reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacının katılma alacağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesi. 6 ncı, 179 uncu, 202 nci, 219 uncu, 220 nci, 222 nci, 225 inci, 226 ncı, 227 nci, 229 uncu, 230 uncu, 231 inci, 235 inci maddesinin birinci ve 236 ncı maddesinin birinci fıkrası,

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.