Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7643 E. 2023/4971 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, velayeti anneye verilen ortak çocuk için hükmedilen iştirak nafakası ve kadın yararına hükmedilen maddi-manevi tazminat miktarlarının yeterliliği.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bozma kararına rağmen, tazminat talepleri yönünden yeniden hüküm kurmak yerine, hukuken geçerliliği kalmamış ilk derece mahkemesi kararına atıfta bulunarak eksik hüküm kurması nedeniyle karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/436 E., 2023/732 K.

KARAR : ... esastan ret, kısmen kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 8. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2014/554 E., 2016/666 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya karşı direnme kararı verilmiş, bu kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.10.2022 tarihli, 2020/2-452 Esas, 2022/1595 Karar sayılı ilâmı ile, davalı-karşı davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilerek dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; kısmen esastan ret, kısmen kabul kararı verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü

I. DAVA

Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 12.09.2011 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, evlendikleri günden beri davalı ile ruhen ve fikren anlaşamadıklarını, evlilikleri süresince birçok kez tartışıp ayrıldıklarını, aralarında saygı ve güven kalmadığını, birlikte yaşamalarının imkânsız hâle geldiğini, ayrı evlerde yaşamak zorunda kaldıklarını, evlilik birliğinin devamının mümkün olmadığını ileri sürerek tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; tüm iddiaları inkarla, kadının evlilik hayatı boyunca iyi bir eş olabilmek için her türlü çabayı gösterdiğini, buna karşılık erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığını, her zaman aşağılayıp küçük düşürdüğünü ileri sürerek karşı davalarının kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 7.000,00 TL tedbir-iştirak, kadın yararına 5.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 1.000.000,00 TL maddî ve 2.000.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul 8. Aile Mahkemesinin 18.10.2016 tarihli ve 2014/554 E., 2016/666 K. sayılı kararı ile; davalının istememesi nedeni ile davacının Suudi Arabistan’daki işine gidemediği, evlendiklerinde oturdukları evin küçük olması nedeni ile davalının evi beğenmeyerek sık sık kendi ailesinin evinde kaldığı, davacıya “gerizekalı, gönlüm soğudu” şeklinde sözler söylediği, eşinin kendisine belli bir bütçe ayırması karşılığında eşi ile birlikte Katar'a gittiği, tarafların birlikteliklerinin son dönemlerinde ayrı yataklarda yattıkları, buna karşılık erkeğin de eşi doğum yaptığı esnada onunla ilgilenmediği, “gerizekalı kadın, salak kadın” şeklinde sözler sarf ettiği, ortak çocuk ile yeterince ilgilenmediği, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, Katar dönüşünde ev bulup evliliği yürütme konusunda içten davranmayarak ortak ev temin etmediği, bu nedenle tarafların ayrı yaşadıkları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 1.000,00 TL iştirak, kadın eş yararına aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakası ile 200.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 03.05.2017 tarihli 2017/274 E., 2017/410 K. sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda mahkemece kabul edilen tarafların kusurlu davranışlarının yanında ayrıca erkeğin eşine “kanımı emiyorsun, bu çocuğu senden alacağım” dediği sabit bulunan kusurlu davranışlarına göre erkeğin ağır kusurlu olduğunun doğru olduğu, ne var ki tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakası miktarı hakkaniyete uygun ise de, evliliğin süresi, kadının az da olsa kusurlu bulunması, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat ile tazminata esas fiillerin ağırlığına göre hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarının fazla olduğu gerekçesiyle hüküm fıkrasının maddî ve manevî tazminata ilişkin bentlerinin kaldırılmasına, yerine kadın yararına 80.000,00 TL maddî, 60.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine, tarafların sair istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2.Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.02.2019 tarihli ve 2017/6079 E., 2019/713 K. sayılı kararı ile tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu , tarafların boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına göre İlk Derece Mahkemesi tarafından kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarı uygun iken ve erkeğin tazminatlara yönelik istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekirken, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince tazminatlara yönelik yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan yönlerden ise onanmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 08.05.2019 tarihli ve 2019/718 E. , 2019/1824 K. sayılı kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; İlk Derece Mahkemesince hükmedilen iştirak nafakasının ortak çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve tarafların tespit edilen ekonomik sosyal durumlarına uygun olduğu, kaldı ki çocuğun artan ihtiyaçlarına göre iştirak nafakasının ileri dönemlerde de arttırılabileceği, aynı zamanda kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında az da olsa kusurlu olduğu, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaate göre İlk Derece Mahkemesince kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarının fazla olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilerek ortak çocuk yararına aylık 1000,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına 80.000,00 TL maddî, 60.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.

C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.11.2022 tarihli, 2020/2-452 Esas, 2022/1595 Karar sayılı ilâmı ile; kadının üniversite mezunu olduğu, geçiminin ailesi tarafından temin edildiği, erkeğin ise bankacı olup üzerine kayıtlı üç adet taşınmaz olduğu, aylık 2.250 USD kira gelirinin bulunduğu, bir dönem Suudi Arabistan’da da çalıştığı, kusur durumunun değerlendirilmesinde ise; kadının erkeğe “gerizekalı, gönlüm soğudu” şeklinde sözler söyleyerek hakaret ettiği, birlikte kaldıkları evi beğenmeyerek ailesinin yanında kaldığı, erkeğin ise eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret içerikli sözler söylediği, “kanımı emiyorsun, bu çocuğu senden alacağım” şeklinde ifadelerden bulunduğu, boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu ve gerçekleşen bu olaylara göre evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal ettiği hususunda Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, hâl böyle olunca; evliliğin süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesi, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi, tazminatların ve nafakanın niteliği, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat, kişilik haklarına yapılan saldırı, günün ekonomik koşulları dikkate alındığında kadın eş yararına hükmedilen maddî-manevî tazminat miktarları ile çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının az olduğu, Mahkemece hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat ve iştirak nafakası ödenmesine karar verilmesi gerektiği, öte yandan Özel Daire bozma ilamının üçüncü bendinde yer alan “…ilk derece mahkemesi tarafından kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarı uygun iken erkeğin tazminatlara yönelik istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekirken, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince tazminatlara yönelik yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir…” şeklindeki ibarenin yerinde olmadığı, hükmedilen tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesiyle hükmün bozulması gerektiği sonucuna varılarak direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı davalı-karşı davacı yararına bozulmasına, davacı-karşı davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin ise hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.

D. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Son Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek, ... erkek ile davalı-davacı kadının tazminatlara ilişkin istinaf taleplerinin ayrı ayrı esastan reddine, (İstanbul 8. Aile Mahkemesinin 18.10.2016 tarih ve2014/554 Esas-2016/666 Karar sayılı kararının tazminatlara ilişkin B bendinin 5 ve 6. maddelerinin geçerli olduğunun tespitine) ve davalı-davacı kadının iştirak nafakasına ilişkin istinaf talebinin kabulü ile, istanbul 8. Aile Mahkemesinin 18.10.2016 tarih ve2014/554 Esas-2016/666 Karar sayılı kararının iştirak nafakasına ilişkin B bendinin 3. maddesinin infazda tereddüt yaratmamak üzere bütünüyle kaldırılmasına, velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına dava tarihinden itibaren aylık 750,00 TL tedbir nafakasının erkekten alınarak kadına verilmesine, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren aylık 6.000,00 TL iştirak nafakasının erkekten alınıp kadına verilmesine, istinaf duruşmaları nedeniyle vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen son kararına karşı süresi içinde taraf vckilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.... erkek vekili temyiz dilekçesinde; karşı davanın reddi, kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve miktarları ile yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden temyize başvurmuştur.

2.Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde iştirak nafakasının ve maddî-manevî tazminatların miktarları yönünden temyize başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının ve kadın yararına hükmedilen maddî-manevî tazminatların miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un 4 üncü, 174 üncü, 182 nci, 327 nci, 328 inci, 330 uncu maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddeleri. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesinin 18.10.2016 tarihli kararı ile boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu belirtilerek kadın yararına yasal koşulları oluştuğu gerekçesiyle 200.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata, velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş, kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 03.05.2017 tarihli kararı ile kadın yararına hükmedilen tazminatların fazla olduğu belirtilerek erkek vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü ile tazminatların miktarları azaltılarak kadın yararına 80.00,00 TL maddî, 60.000,00 TL manevî tazminata, sair istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiştir. Kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 07.02.2019 tarihli kararı ile ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının az olduğu, yine İlk Derece Mahkemesi tarafından kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarı uygun iken ve erkeğin tazminatlara yönelik istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekirken kadın yararına hükmedilen tazminatların azaltılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan sair yönlerden ise hükmün onanmasına karar verilmiştir.

2.Bozma kararına karşı Bölge Adliye Mahkemesince direnilmiş, direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, dosya Dairemiz tarafından temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca; evliliğin süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesi, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi, tazminatların ve nafakanın niteliği, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat, kişilik haklarına yapılan saldırı, günün ekonomik koşulları dikkate alındığında kadın eş yararına hükmedilen maddî-manevî tazminat miktarları ile çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının az olduğu, Mahkemece hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat ve iştirak nafakası ödenmesine karar verilmesi gerektiği, öte yandan Özel Daire bozma ilamının üçüncü bendinde yer alan “…ilk derece mahkemesi tarafından kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarı uygun iken erkeğin tazminatlara yönelik istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekirken, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince tazminatlara yönelik yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir…” şeklindeki ibarenin ise yerinde olmadığı, hükmedilen tazminat miktarlarının "az olduğu" gerekçesiyle hükmün bozulması gerektiği belirtilerek direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı kadın yararına bozulmasına, erkeğin direnme kararına yönelik temyiz isteğinin ise hukuki yarar yokluğundan reddine kesin olarak karar verilmiştir.

3.Bu defa Bölge Adliye Mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek, tarafların tazminatlara ilişkin istinaf taleplerinin ayrı ayrı esastan reddine, İstanbul 8. Aile Mahkemesinin 18.10.2016 tarih ve 2014/554 Esas, 2016/666 Karar sayılı kararının tazminatlara ilişkin B bendinin 5. ve 6. maddelerinin geçerli olduğunun tespitine, kadının iştirak nafakasına ilişkin istinaf talebinin kabulü ile, İstanbul 8. Aile Mahkemesinin 18.10.2016 tarihli, 2014/554 Esas, 2016/666 Karar sayılı kararının iştirak nafakasına ilişkin B bendinin 3. maddesinin infazda tereddüt yaratmamak üzere bütünüyle kaldırılmasına, ortak çocuk yararına dava tarihinden itibaren aylık 750,00 TL tedbir nafakasının erkekten alınarak kadına verilmesine, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren aylık 6.000,00 TL iştirak nafakasının erkekten alınıp kadına verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, hükme B bendinin 3. maddesi olarak yazılmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

4.Yapılan tüm bu açıklamalar ışığında; Bölge Adliye Mahkemesinin 03.05.2017 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesinin 18.10.2016 tarihli kararının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.11.2022 tarihli bozma kararı ile de Bölge Adliye Mahkemesinin 03.05.2017 tarihli kararı ile 08.05.2019 tarihli direnme kararının tazminatlar ve iştirak nafakası yönünden tamamen ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiş, kadının tazminat talepleri yönünden yeniden eda hükmü oluşturacak şekilde hüküm kurulmaksızın, hukuken geçerli ve ayakta olmayan İlk Derece Mahkemesinin 18.10.2016 tarihli kararına atıf yapılarak hüküm kurulmuştur. O halde Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamı doğrultusunda kadının tazminat talepleri hakkında yeniden eda hükmü oluşturacak şekilde hüküm kurmaktan ibaret olup, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın münhasıran bu nedenle bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,19.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.