Logo

2. Hukuk Dairesi2023/8882 E. 2024/6033 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasında boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun belirlenmesi, velayet, nafaka ve tazminat taleplerinin hukuka uygunluğu uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilerek temyiz isteminin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2893 E., 2023/1672 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ: Bursa 12. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/383 E., 2022/686 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı- karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde; kadının ani ruh hali değişimi olduğunu, belirli aralıklarla sinir ve ve öfke nöbetine girdiği, bu öfke nöbetleri sırasında eline geçirdiği kumandayı, çay bardağını veya cam kaseyi fırlatmakta, tava gibi mutfak eşyaları ile mutfak tezgahına vurduğunu, kadının bahsedilen bu eşyaları müvekkile fırlattığı zamanların da olduğunu, evlilik birliğinin devamı boyunca eşinin tedavi olması için elinden geleni yaptığını, fakat ne kadar çabalarsa çabalasın eşini tedavi olmaya ikna edemediğini, kadının en küçük tartışmalarında bile müvekkile karşı beddua ettiğini hakaret etmekte asılsız şikayette bulunma yoluyla tehdit ettiğini ve sindirmeye çalıştığını, kadının müvekkile sürekli olarak beddua ettiğini, kadının kusurlu hareketleri yüzünden kimseyle görüşemez olduğunu, taraflar arasında henüz bir boşanma ya da mal paylaşımı davası olmamasına rağmen kadının, ortak konut içinde bulunan eşyaları, 2. el eşyaların satıldığı Let Go sitesinden satışa çıkardığını, müvekkilin bu durumdan haberinin bile olmadığını, bu durumu müvekkile, müvekkilin kardeşinin haber verdiğini, kadının ise müvekkilin telefonunu gizlice alarak müvekkilin kardeşine hakaret içerikli mesajlar attığını, kadının müvekkil ile cinsel ilişkiyi yaşamayı uzun süre önce bıraktığını, telefonunu çöpçatanlık sitelerinden gelen mesajlar ile dolu olduğunu, zaten devamlı olarak sosyal medyada vakit geçirmekte ve bir çok kişi ile konuşmakta olduğunu, sadece çöpçatanlık sitelerinden değil ayrıca sosyal medya üzeriden de birileriyle konuştuğunu ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 162 nci, 163 üncü, 161 inci veya 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına,

erkek lehine 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı- karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; Mısır'daki yaşamının son derece iyi düzeyde olmasına rağmen erkekle iyi bir hayat süreceğine inanarak Türkiye'ye yerleştiğini, kadını boşanmaya zorladığını, erkeğintüm evlilik birliği içerisinde ve sosyal ortamlarda gösterdiği uyumsuz, kavgası, tutarsız, narsist davranışlarının ise onun psikolojik sorunlarının olduğunun göstergesi olduğunu, davalı müvekkilin ani gelişen ihtiyaçlarını karşılaması için, erkeğin evlilik öncesinde söz vermesine rağmen kendisine ek kart çıkarmadığından dolayı makul ve küçük miktarlarda birkaç kez kadının kredi kartını internette kullanarak alışveriş yaptığını, evlilik birliği içerisinde iken erkeğin bunları sorun etmediğini, müvekkilin Let Go adlı siteden evlilik birliği ve erkek için zorlu ihtiyaç niteliğinde olmayan 30,00 TL değerinde küçük tek bir eşyayı sattığını, kadının toplum içinde yaygın olan aile içi şiddete 6 yıl boyunca maruz kalan bir anne ve eş olduğunu, iddia edilenin aksine cinsel yaşamı terk eden tarafın erkek olduğunu, evlilik birliğinin başlangıcından itibaren davacının çoğunlukla yatak odasında kadın ile yatmayı reddederek salonda bulunan kanepede uyuduğunu, küçümsediğini, müvekkili benimsemediğini ve ötekileştirdiğini, küçümseyerek annesi ve kız kardeşi ile kıyasladığını, kavgacı ve uyumsuz bir kişiliğe sahip olduğunu, hakaretlerde bulunduğunu, ortak konutu erkeğin terk ettiğini, müvekkilin hiç bir geliri olmadığı halde ortak çocuğunun dahi ihtiyaçlarını karşılamak için hiç bir ekonomik destekte bulunmadığını, başkaları ile telefonda görüştüğü iddialarının gelen mesaj dökümleri ile ispatlanarak doğru olmadığının ortaya çıkacağını, artık aramızda hiç bir şek kalmadı, sen git kendine başka bir adam bul diyerek boşanmaya zorladığını, psikolojik ve sözel şiddet uygulamaya devam ettiğini, 2018 yılında fiziksel şiddet uyguladığını, sevgi ve saygıyı göstermediğini, 2020 yılı Ramazan ayında müvekkilin evin içinde kayarak düştüğünü, vücudunun tamamında ağrılar oluştuğunu ve yürümekte zorlandığını, hastaneye götürmesini istediğinde ise erkeğin hastaneye götürmediğini, müvekkilin kazandığı vatandaşlık hakkını iptal ettirmeye çalıştığını ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkile verilmesini, ortak çocuk lehine aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkil lehine aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 200.000,00 TL maddî, 200.000,00 TL manevî tazminata, mahkememizce verilen ortak çocuğun yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davalı -karşı davacı vekili 22.09.2022 tarihli ıslah dilekçesinde; nafaka taleplerinin ıslahı ihtiyacı doğduğunu, karşı dava ile birlikte talep edilen işbu nafaka talepleri paranın değerinde yaşanılan yüksek düşüş nedeniyle yeterli kalmadığını bu nedenle tedbir nafakası taleplerini kadın için aylık 3.000,00 TL, ortak çocuk ... içinde ise 3.000,00 TL olacak şekilde ıslah ettiklerini, tedbir nafakalarının karar kesinleştikten sonra da iştirak ve yoksulluk nafakası olarak her yıl TÜİK tarafından yayınlanan TÜFE oranı doğrultusunda artırılarak devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadına kusur olarak isnat edilen eylemlerin özel boşanma sebeplerini oluşturmadığı kanaatine varılarak, genel boşanma sebebinin varlığının irdelendiği belirtilerek aynen "... kadının evliliğin başından beri kocanın ailesine mesafeli olduğu, onları evine kabul etmediği, gelmelerini istemediği, kendisinin de gitmediği, gittiğinde soğuk ve mesafeli davrandığı, daha evliliğin başında kocanın ablasının bir sözü üzerine onun üzerine yürüdüğü, tarafların bir çocuklarının olduğu, çocuğun doğumundan kısa bir müddet sonra kocanın, kadının dışarıda olduğu esnada çocuğu halasına bıraktığı, ancak kadının bu duruma olağanüstü tepki gösterdiği, çocuğumu kaçırdınız diye kocanın kız kardeşine çıkıştığı, polise haber vereceğini söylediği, hatta kocanın akrabalarını arayarak halası çocuğumu kaçırdı diye anlattığı, kadının müşterek çocuk için o benim çocuğum Mehmet'in değil şeklinde beyanlarda bulunduğu, kocanın haberi olmaksızın evde bulunan beyaz eşyaların bir kısmını let go isimli sitede satışa sunduğu, bu durumun kocanın kız kardeşinin facebooktan yapılan paylaşımı görmesi üzerine haberdar olmasıyla ortaya çıktığı, kocanın dosya içerisine bu ilan metinlerini delil olarak sunduğu, koca tarafından kadının kendisine attığı mesajların delil olarak dosyaya sunulduğu, bu mesaj dökümlerinin kadın tarafından inkar edilmediği, incelenmesinde, kadının farklı zamanlar, pek çok kez teselsül edecek şekilde kocanın ailesi için toksik insanlar, hizmetçi kılıklılar şeklinde hakaretlerde bulunduğunun görüldüğü, kocanın kız kardeşine, kocası için salak salak her şeyi kız kardeşine anlatıyor ifadeleri kullandığı, çocuğun soğukta parka götürülmesi meselesi için kocanın annesinin kadını uyardığı, bu söyleme kadının aşırı tepki gösterdiği, evden çıkırken kocanın annesine doğru ayakkabı fırlatmaya kalkıştığı, tanık olarak dinlenen kocanın erkek kardeşi ...''in gelmesi üzerine ayakkabıyı fırlatmadığı, kadının ev işlerinde ihmalkarlık gösterdiği, gerek delil olarak sunulan fotoğraflar gerekse de bu fotoğrafları doğrulayan kocanın tanıklarının beyanlarından anlaşıldığı üzere kadının evi dağınık ve pis tuttuğu, kocanın cebinden habersiz para aldığı, kocanın ailesini ziyaretten kaçındığı gibi yanlarına çıkmadım diye tanık Şükriye'ye beyanda bulunduğu, kocanın vefat eden babası için kocanın ailesine taziyede bulunmadığı, yine kocanın sunduğu mesajların incelenmesinde, kadının kocaya da pek çok hakaretinin görüldüğü, kocaya beddualar ettiği, kadına yüklenen bu kusurlara karşılık, kadının da kocanın kendisine attığı mesajları delil olarak sunduğu, bu mesajların koca tarafından inkar edilmediği, sunulan mesajlarda kocanın da kadına hakaretlerinin olduğunun görüldüğü, bununla birlikte kadının tanıklarının beyanlarının çoğunluk kısmının aktarıma dayalı olduğu, bu nedenle hükme esas alınamayacağı, bu karşılık kadın tarafından sunulan diğer delillerin irdelendiği, taraflar arasında geçimsizliğin devam ettiği süreçte meydana gelen kavgada, kocanın kadını BTM ile giderilir şekilde yaraladığı, kadının şikayetçi olması üzerine kocanın yargılandığı ve celp edilen Bursa 4 ASCM nin 2018/209 esas, 2019/287 karar sayılı ve 22/01/2017 tarihli ilamından anlaşıldığı üzere, TCK 86/2, 3-a maddeleri uyarınca adliye para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, ancak tarafların bu olay üzerine fiili ayrılık yaşamadıkları, hatta aynı gün evliliğin devam ettiği, münferit şiddet olaylarında evliliğin devam etmesi halinin zımni af olarak kabul edileceği, bu nedenle bu durumun kadın tarafından hoş görüldüğünün kabul edilmesi ve tekrarlanmaması nedeniyle kocaya kusur olarak yüklenmediği, kocanın birlik içinde haklı bir neden olmaksızın kadın ile cinsel birliktelik yaşamaktan kaçındığı, bunun gibi ceza davası sonrasında kadın ile yataklarını ayırdığı, kadının cinsel ilişki taleplerini geri çevirdiği, kocanın kadını kendi kız kardeşi ile kıyasladığı, sosyal ortamlarda kadını yalnız bıraktığı, maddi olarak kadının şahsi ihtiyaçlarını karşılamasında ihmal gösterdiği, sık sık kadına boşanalım baskısı kurduğu ve en nihayetinde ortak hayatı tatil ederek evden ayrıldığı, fiili ayrılığın başlaması sonrasında da kadının Türk vatandaşlığını iptal ettirmeye çalıştığı, gelinen aşamada, tarafların 2020 yılından bu yana ayrı yaşadıkları, her ikisinin de boşanmayı istediği, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve tarafların yeniden bir araya gelmelerine olanak görülmediğinden tarafların boşanmalarına karar vermek gerekmiştir. Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, tarafların her ikisinin de kusurlu olduğu, birinin kusurunun diğerinden üstün tutulamayacağı kanaati ile tarafların eşit kusurlu olduklarına kanaat edilmiştir. Tüm dosya kapsamı itibariyle, kocanın kadın için sadakatsizlik iddiası ile kadının koca için hastalığından kendisi ile ilgilenmedi iddiaları başta olmak üzere tarafların siar iddiaları sabit görülmemiştir....Dosyanın velâyet yönünden ele alınmasında; tarafların ortak çocukları 22.09.2015 doğumlu ...'ın olduğu, ortak çocuğun fiili ayrılığı başından beri ve halen anne ile yaşadığı, ihtiyaçlarının anne tarafından karşılandığı, bakımının anne tarafından yapıldığı, velâyetin anne ve babanın her ikisi tarafından da istendiği, ortak çocuğun anne yanında oluşan bir düzeninin bulunduğu, bu düzenin bozulmasının çocuğun menfaatine uygun olmadığı, çocuğun yaşı itibariyle anne ilgi, sevgi, ve şefkatine ihtiyaç duyduğu, annenin çocuk üzerinde herhangi bir ihmal ve istismarının tespit edilmediği ve velayetin anneye verilmesinde sakınca olmadığına dair aynı yöndeki 20.10.2020 tarihli uzman raporu ve 16.06.2022 tarihli heyet raporu doğrultusunda velâyetin anneye verilmesine karar vermek gerekmiştir. " gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk için dava tarihi itibariyle aylık 350,00 TL olarak hükmedilen bilahare 14.01.2021 tarihli ara karar ile aylık 750,00TL'ye çıkartılan tedbir nafakası için, 18.01.2022 tarihli ara kararı ile aylık 1.000,00 TL'ye çıkartılan tedbir nafakasının hüküm tarihi ile birlikte aylık 2.000,00 TL'ye çıkartılmasına, tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine kadar aynen devamına, kararın kesinleşmesinden sonra aylık 2.500,00 TL iştirak nafakasına, hükmedilen nafakaya her yıl TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranında artış yapılmasına, kadın için dava tarihi itibariyle aylık 350,00 TL olarak hükmedilen bilahare 14.01.2021 tarihli ara karar ile aylık 750,00 TL'ye çıkartılan tedbir nafakası için, 18.01.2022 tarihli ara kararı ile aylık 1.000,00 TL'ye çıkartılan tedbir nafakasının hüküm tarihi ile birlikte aylık 1.500,00 TL'ye çıkartılmasına, tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine kadar aynen devamına, kararın kesinleşmesinden sonra aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakasına, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, velâyeti anneye verilen ortak çocuğun yurt dışı çıkış işlemlerinde babanın rızasının aranması yönündeki tedbir kararının, kararın kesinleşmesine kadar tedbiren devamına, erkeğin zina ve haysiyetsiz hayat sürme, onur kırıcı davranış sebeplerine dayalıığının irdelendiği belirtilerek aynen "... kadının evliliğin başından beri kocanın ailesine mesafeli olduğu, onları evine kabul etmediği, gelmelerini istemediği, kendisinin de gitmediği, gittiğinde soğuk ve mesafeli davrandığı, daha evliliğin başında kocanın ablasının bir sözü üzerine onun üzerine yürüdüğü, tarafların bir çocuklarının olduğu, çocuğun doğumundan kısa bir müddet sonra kocanın, kadının dışarıda olduğu esnada çocuğu halasına bıraktığı, ancak kadının bu duruma olağanüstü tepki gösterdiği, çocuğumu kaçırdınız diye kocanın kız kardeşine çıkıştığı, polise haber vereceğini söylediği, hatta kocanın akrabalarını arayarak halası çocuğumu kaçırdı diye anlattığı, kadının ortak çocuk için o benim çocuğum Mehmet'in değil şeklinde beyanlarda bulunduğu, kocanın haberi olmaksızın evde bulunan beyaz eşyaların bir kısmını let go isimli sitede satışa sunduğu, bu durumun kocanın kız kardeşinin Facebooktan yapılan paylaşımı görmesi üzerine haberdar olmasıyla ortaya çıktığı, kocanın dosya içerisine bu ilan metinlerini delil olarak sunduğu, koca tarafından kadının kendisine attığı mesajların delil olarak dosyaya sunulduğu, bu mesaj dökümlerinin kadın tarafından inkar edilmediği, incelenmesinde, kadının farklı zamanlar, pek çok kez teselsül edecek şekilde kocanın ailesi için toksik insanlar, hizmetçi kılıklılar şeklinde hakaretlerde bulunduğunun görüldüğü, kocanın kız kardeşine, kocası için salak salak her şeyi kız kardeşine anlatıyor ifadeleri kullandığı, çocuğun soğukta parka götürülmesi meselesi için kocanın annesinin kadını uyardığı, bu söyleme kadının aşırı tepki gösterdiği, evden çıkırken kocanın annesine doğru ayakkabı fırlatmaya kalkıştığı, tanık olarak dinlenen kocanın erkek kardeşi ...'in gelmesi üzerine ayakkabıyı fırlatmadığı, kadının ev işlerinde ihmalkarlık gösterdiği, gerek delil olarak sunulan fotoğraflar gerekse de bu fotoğrafları doğrulayan kocanın tanıklarının beyanlarından anlaşıldığı üzere kadının evi dağınık ve pis tuttuğu, kocanın cebinden habersiz para aldığı, kocanın ailesini ziyaretten kaçındığı gibi yanlarına çıkmadım diye tanık Şükriye'ye beyanda bulunduğu, kocanın vefat eden babası için kocanın ailesine taziyede bulunmadığı, yine kocanın sunduğu mesajların incelenmesinde, kadının kocaya da pek çok hakaretinin görüldüğü, kocaya beddualar ettiği, kadına yüklenen bu kusurlara karşılık, kadının da kocanın kendisine attığı mesajları delil olarak sunduğu, bu mesajların koca tarafından inkar edilmediği, sunulan mesajlarda kocanın da kadına hakaretlerinin olduğunun görüldüğü, bununla birlikte kadının tanıklarının beyanlarının çoğunluk kısmının aktarıma dayalı olduğu, bu nedenle hükme esas alınamayacağı, bu karşılık kadın tarafından sunulan diğer delillerin irdelendiği, taraflar arasında geçimsizliğin devam ettiği süreçte meydana gelen kavgada, kocanın kadını BTM ile giderilir şekilde yaraladığı, kadının şikayetçi olması üzerine kocanın yargılandığı ve celp edilen Bursa 4 ASCM nin 2018/209 Esas, 2019/287 Karar sayılı ve 22.01.2017 tarihli ilamından anlaşıldığı üzere, TCK 86/2, 3-a maddeleri uyarınca adliye para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, ancak tarafların bu olay üzerine fiili ayrılık yaşamadıkları, hatta aynı gün evliliğin devam ettiği, münferit şiddet olaylarında evliliğin devam etmesi halinin zımni af olarak kabul edileceği, bu nedenle bu durumun kadın tarafından hoş görüldüğünün kabul edilmesi ve tekrarlanmaması nedeniyle kocaya kusur olarak yüklenmediği, kocanın birlik içinde haklı bir neden olmaksızın kadın ile cinsel birliktelik yaşamaktan kaçındığı, bunun gibi ceza davası sonrasında kadın ile yataklarını ayırdığı, kadının cinsel ilişki taleplerini geri çevirdiği, kocanın kadını kendi kız kardeşi ile kıyasladığı, sosyal ortamlarda kadını yalnız bıraktığı, maddi olarak kadının şahsi ihtiyaçlarını karşılamasında ihmal gösterdiği, sık sık kadına boşanalım baskısı kurduğu ve en nihayetinde ortak hayatı tatil ederek evden ayrıldığı, fiili ayrılığın başlaması sonrasında da kadının Türk vatandaşlığını iptal ettirmeye çalıştığı, gelinen aşamada, tarafların 2020 yılından bu yana ayrı yaşadıkları, her ikisinin de boşanmayı istediği, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve tarafların yeniden bir araya gelmelerine olanak görülmediğinden tarafların boşanmalarına karar vermek gerekmiştir. Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, tarafların her ikisinin de kusurlu olduğu, birinin kusurunun diğerinden üstün tutulamayacağı kanaati ile tarafların eşit kusurlu olduklarına kanaat edilmiştir. Tüm dosya kapsamı itibariyle, kocanın kadın için sadakatsizlik iddiası ile kadının koca için hastalığından kendisi ile ilgilenmedi iddiaları başta olmak üzere tarafların siar iddiaları sabit görülmemiştir. Dosyanın velâyet yönünden ele alınmasında; tarafların ortak çocukları 22.09.2015 doğumlu ...'ın olduğu, ortak çocuğun fiili ayrılığı başından beri ve halen anne ile yaşadığı, ihtiyaçlarının anne tarafından karşılandığı, bakımının anne tarafından yapıldığı, velayetin anne ve babanın her ikisi tarafından da istendiği, müşterek çocuğun anne yanında oluşan bir düzeninin bulunduğu, bu düzenin bozulmasının çocuğun menfaatine uygun olmadığı, çocuğun yaşı itibariyle anne ilgi, sevgi, ve şefkatine ihtiyaç duyduğu, annenin çocuk üzerinde herhangi bir ihmal ve istismarının tespit edilmediği ve velayetin anneye verilmesinde sakınca olmadığına dair aynı yöndeki 20.10.2020 tarihli uzman raporu ve 16.06.2022 tarihli heyet raporu doğrultusunda velayetin anneye verilmesine karar vermek gerekmiştir. " gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk için dava tarihi itibariyle aylık 350,00 TL olarak hükmedilen bilahare 14.01.2021 tarihli ara karar ile aylık 750,00TL'ye çıkartılan tedbir nafakası için, 18.01.2022 tarihli ara kararı ile aylık 1.000,00 TL'ye çıkartılan tedbir nafakasının hüküm tarihi ile birlikte aylık 2.000,00 TL'ye çıkartılmasına, tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine kadar aynen devamına, kararın kesinleşmesinden sonra aylık 2.500,00 TL iştirak nafakasına, hükmedilen nafakaya her yıl TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranında artış yapılmasına, kadın için dava tarihi itibariyle aylık 350,00 TL olarak hükmedilen bilahare 14.01.2021 tarihli ara karar ile aylık 750,00 TL'ye çıkartılan tedbir nafakası için, 18.01.2022 tarihli ara kararı ile aylık 1.000,00 TL'ye çıkartılan tedbir nafakasının hüküm tarihi ile birlikte aylık 1.500,00 TL'ye çıkartılmasına, tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine kadar aynen devamına, kararın kesinleşmesinden sonra aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakasına, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, velâyeti anneye verilen ortak çocuğun yurt dışı çıkış işlemlerinde babanın rızasının aranması yönündeki tedbir kararının, kararın kesinleşmesine kadar tedbiren devamına, erkeğin zina ve haysiyetsiz hayat sürme, onur kırıcı davranış sebeplerine dayalı açmış olduğu boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; kusur belirlemesinin hatalı oılduğunu, ortak çocuğa kadının iyi bakamadığını, çocuğun dağınık bir evde yaşadığını, sosyal medyada birileriyle konuştuğuna dair delilleri sunduklarını, karşı tarafın tanık beyanlarının duyuma dayalı olduğundan kusur tespitine esas alınamayacağını, karşı davanın reddi gerektiğini, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini istediklerini, müvekkili için 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminat talep ettiklerini bildirerek kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, velâyet, nafaka ve tazminat talebinin reddi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; eşit kusur tespitinin hatalı olduğunu, erkeğin ağır kusurlu olduğunu, müvekkilinin kişiliğine, kültürel değerlerine saygı göstermediğini, psikolojik şiddet ve ekonomik şiddet uyguladığını, kadının Mısırlı olduğu gerekçesiyle çocuğu yurt dışına kaçırma iddiasının asılsız olduğunu, Mahkemenin çocuğun yurtdışına çıkışının babasının rızasına bağlamasının haksız olduğunu, bu sınırlamanın kaldırılması gerektiğini, erkeğin kendi ailesinden ayrı, bağımsız bir evlilik kurma yönünde çabasının olmadığını, ortak haneyi eşyaları da kaçırarak davacının terk ettiğini, tarafların evlilik içinde hiçbir etkinliğe gitmediğini, müvekkiline tedavi için sağlık hizmeti alması konusunda yardımcı olmadığını, müvekkilinin vatandaşlık işlemlerini iptal ettirmek istediğini, erkeğe şiddete ilişkin vakıanın kusur olarak yüklenmemesinin yanlış olduğunu, müvekkiline ve kızına hükmedilen nafakanın az olduğunu, müvekkili lehine maddî ve manevî tazminat verilmemesinin yanlış olduğunu, ortak çocuk ile baba arasında her yıl Temmuz ayında 30 gün yatılı ilişki kurulmasının çocuğun gelişimi ve düzenine zarar vereceğini, görüş gününün 15 güne indirilmesini istediklerini, tedbir nafakasının müvekkili ve çocuk için 3.000,00 TL olarak belirlenmesini, nafakanın her yıl TÜFE oranında artırılmasını istediklerini, müvekkiline tazminat verilmesini istediklerini, çocuğun yurtdışına çıkışının babanın rızasına bağlanmasının kaldırılmasını istediklerini, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini istediklerini bildirerek kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, nafakaların miktarı ile artış oranı, reddedilen tazminat talepleri, kişisel ilişki süresi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyadaki yazılar, kararın dayandığı deliller ile kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile re'sen bakılacak kamu düzenini ilgilendiren hususlar dikkate alındığında, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesini tekrarla kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, velayet, nafaka ve tazminat talebinin reddi yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesini tekrarla kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, nafakaların miktarı ile artış oranı, reddedilen tazminat talepleri, kişisel ilişki süresi yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların davalarının kabulünün gerekip gerekmediği, velâyet, nafakalar ve tarafların reddedilen tazminat talepleri noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi,182, 323, 330, 336 ncı maddeleri. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası, 3 üncü maddesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 12 nci maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi üçüncü maddesi, dördüncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 6 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.