Logo

2. Hukuk Dairesi2024/1964 E. 2024/6524 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ziynet alacağı davasında, mahkemenin davacıya hükmettiği ziynetlerin tamamı için yeterli gerekçe gösterip göstermediği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme kararında, davacıya düğünde takılan ziynet eşyalarının davalı ailesinde kaldığı ve davalı ailesinin ziynet eşyalarının teslimi konusunda davacı ile pazarlık yaptığı belirtilmiş; ancak diğer ziynetler yönünden gerekçe oluşturulmadığı halde talep edilen tüm ziynetler hakkında davanın kabulüne karar verilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı ve 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesine uygun gerekçeli karar yazılmadığı gözetilerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2044 E., 2023/2174 K.

KARAR : Başvurunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ: Ankara 24. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/333 E., 2022/684 K.

Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile boşandıklarını, düğünde takılan ziynetlerin düğünden sonra davalının babası tarafından el konulduğunu ve geri teslim edilmediği belirterek ziynetlerin davalı tarafından iadesine, olmadığı takdirde bedelinin yasal faizi ile tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın altınların müvekkilinin babasında olduğunu iddia ettiğini, dava bakımından husumet yöneltmediği davalıya dava açtığını, bu hususta yetkili mahkemenin asliye hukuk olduğunu, davacının kişisel kullanımı dışında kalan veya kalacak olan ziynet eşyalarının, davalıda talep edilmesi zaten açıkça ve başlıbaşına hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının müşterek haneyi boşaltırken, kendisine ait olan ve olmayan, kendi kullanımına özgü olan ve olmayan tüm ziynet eşyaları ile birlikte kişisel eşyalarını ve kendi isteği doğrultusunda ev eşyalarını da evden almak sureti ile müşterek haneyi boşalttığını, yalnızca davacı taraftan evliliğin başında kişisel borçları için 5 adet bilezik (50 gram) ödünç aldığını, mevzu bahis 5 adet bileziğin de çiftin arasının bozulması üzerine,davacı taraf ile mutabık kalınarak,tarafların ortak aile dostuna tevdii edildiğini, taraflar arasındaki mutabakat doğrultusunda 5 adet bileziğin davacıya teslimi için davacıya defalarca çağrıda bulunduğunu ,ancak davacı tarafın altınları müvekkilinin yakınına doğru fırlattığını ve “kefen parası olsun”, “sadakamız olsun” gibi söylemlerle altınları kabul etmediğini, davacı tarafın ispat külfetini yerine getirmediğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tanıklarının ziynet eşyalarının akıbeti ile ilgili görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı, davacının, düğünde takılan takıları erkek tarafının aldığını ve vermek için çeşitli şartlar öne sürdüklerini kendilerine beyan ettiği; davalı tanıklarının alınan beyanlarında tarafların araları bozulunca davalının bir kesenin içinde kendilerine ziynet eşyası olduğunu söyledikleri eşyalar getirdiklerini, kesenin içinde 5 tane bilezik olduğunu sonradan öğrendiklerini, boşanma gerçekleştikten sonra bunları davacıya iade edeceklerini, tarafların arası bozulduktan sonra bu keseyi iade etmek için davacının olduğu yere gittiklerini, davacının bunu kabul etmediği, evlendikten sonra ziynet eşyalarının tarafların kendilerinde kaldığını beyan ettikleri, somut olayda, davacıya düğünde takılan ziynet eşyalarının davalının ailesinde kaldığı, davalının ailesinin ziynet eşyalarının teslimi konusunda davacı ile pazarlık yapmaya çalıştığı ve 5 adet bileziği kendisine iade etmek istedikleri, davacının kabul etmediği, ziynet eşyalarının davalı yanda kaldığı , varlığı bilirkişi raporu ile ispatlanan 1 adet 14 ayar set takım, 1 adet 22 ayar 60 gram hasır bilezik, 5 adet 22 ayar 20'şer gram bombeli geniş bilezik, 1 adet 22 ayar 30 gram bilezik, 8 adet 22 ayar 8'ar gram muhtelif desende bilezik, 5 adet yarım altın, 57 adet çeyrek altın, 23 adet gram altın kadına özgü ziynet eşyası niteliğinde olup, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağı ve artık onun kişisel malı niteliğinde olduğu, yine ortak sandığa atıldığı tespit edilen 2.700,00 TL nakit paranın da kadına ait olduğunun kabulü gerektiği gerekçesi ile1 adet 14 ayar set takım (küpe-künye ve boyunluktan oluşan) (bedeli 10.677,60 TL),1 adet 22 ayar 60 gram hasır bilezik (bedeli 22.980,00 TL),5 ader 22 ayar 20'şer gram bombeli geniş bilezik (bedeli 38.300,00 TL),1 adet 22 ayar 30 gram bilezik (bedeli 11.490,00 TL),8 adet 22 ayar 8'ar gram muhtelif desende bilezik (bedeli 24.512,00 TL),5 adet yarım altın (bedeli 6.842,50 TL),57 adet çeyrek altın (bedeli 39.005,10 TL),23 adet gram altın (bedeli 9.611,70 TL),2.700,00 TL nakit para niteliğindeki ziynetlerin toplam bedeli 163.418,90 TL ve takı parası olarak takılan 2.700,00 TL yönünden davanın kısmen kabulüne, takı parası alacağı yönünden; toplam 2.700,00 TL takı parasının dava tarihi olan 09.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ziynet eşyalarının davacıya aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı taktirde ziynet eşyaları bedelleri toplamı 163.418,90 TL'nin 2.300,00 TL'sinin dava tarihi olan 09/03/2021 tarihinden itibaren, 161.118,90 TL'nin ıslah tarihi olan 09.06.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; hükmün tamamına yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince; davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek delillerin toplanıp değerlendirildiği, delillerin takdirinde yanlışlık yapılmadığı, usulü işlemlerin Hukuk Muhakemeleri Kanununa uygun olarak yerine getirildiği, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu itibarla verilen kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile usul ve yasaya uygun olan hükme karşı davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; hükmün tamamının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı tarafından açılan ziynet alacağı davasının kabulünün doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 1 inci, 2 nci, 6 ncı, 220 nci, 222 nci ve 226 ncı maddeleri. 6100 sayılı 190 ıncı maddesi.

3. Değerlendirme

1.Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı Kanunda da yer verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

2.Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur" hususlarına yer verilmiştir. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

3.Somut olayda, davacı kadın tarafından açılan ziynet alacağı davasında, Mahkemece davacıya düğünde takılan ziynet eşyalarının davalının ailesinde kaldığı, davalının ailesinin ziynet eşyalarının teslimi konusunda davacı ile pazarlık yapmaya çalıştığı ve 5 adet bileziği kendisine iade etmek istedikleri, davacının kabul etmediği, ziynet eşyalarının davalı yanda kaldığı belirtilmiş, ancak diğer ziynetler yönünden gerekçe oluşturulmadığı halde talep edilen diğer ziynetler hakkında da davanın kabulüne karar verilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. O halde Mahkemece, bahsedilen çelişki yaratılmadan, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları ve gerekçeyi içeren bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.