Logo

2. Hukuk Dairesi2024/2394 E. 2024/5228 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının, davacının üvey kardeşi olarak nüfusa tesciline ilişkin itiraz davasında, tescil işleminin 6652 sayılı Af Kanunu'na uygun yapılıp yapılmadığı ve davanın hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinin b bendi uyarınca haklı sebeplerin bulunması halinde aynı konuya ilişkin düzeltme yapılabilmesi ve mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olması gözetilerek, yerel mahkemenin davalının davacı ile baba bir kardeş olmadığının tespitine dair kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/227 E., 2023/870 K.

Taraflar arasındaki Af Yasası kapsamında nüfusa tescile itiraz davasında bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, davacının üvey kardeşi olarak gözüktüğünü, Muhlise isimli kadının 10.03.1956 tarihinde doğurduğu ... isimli oğlunu muhtardan doğum ilmuhaberi alarak davacının babasının üzerine kayıt ettirdiğini, davacının babasının bu durumu öğrenince itiraz ettiğini ve Elazığ 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1957/385 E sayılı dosyası ile dava açtığını,bu davanın Muhlise'nin aynı mahkemede ikame ettiği 1958/398 Esas sayılı veraset ilamının verilmesine ilişkin açtığı davası ile birleştirildiğini,dava devam ederken ...'nin vefat ettiğini,30.12.1958 tarihinde 1957/957 Karar sayılı ile ... isimli çocuğun ...'nin oğlu olduğuna dair karar verildiğini,ancak tartışmaların bitmediğini,muhlise hanımın o tarihlerde birlikte olduğu söylenen kişi ile evlenerek İstanbul'a gelmesi,daha sonra Almanya'ya gitmesi,orada hasta olması ve davacının annesi Zekiye Kaleli'den hastalığında helallik istemesi,oğlu ...'a "sen Elazığ'daki taşınmazlardan pay alma" şeklindeki sözlü vasiyetinin durumu daha da müphem hale getirdiğini, 60 yıl öncesinin tıbbi imkanları ile şimdikinin tekniği ve tıbbi imkanlarının birbirinden çok farklı olduğunu, olay tarihinden bugüne kadar bilimde ve özellikle Tıp sahasında meydana gelen büyük gelişmeler ışığında böyle bir tespitin yapılmasının zorunlu hale geldiğini,bütün bu anlatılanlar nedeni ile,mahkeme aracılığı ile DNA testi yapılarak tarafların öz kardeş olup olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduklarını, davanın Elazığ Aile Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davalının mütevaffa babası ...'nin daha hayatta iken davalıyı çocuğu olarak kabul ettiğini, kaldık i bu hususun Elazığ 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1956/385 E,1957/856 K sayılı ilamı ile de karara bağlandığını ve bu kararın kesinleştiğini,artık kesin hükmün varlığı nedeni ile de davanın usulden reddi gerektiğini,bütün bunların yanında davanın yanlış kişiye karşı açıldığını, oysa davalıların müteveffanın mirasçıları olması gerektiğini,huzurdaki davaların hak düşürücü süreye tabi olduğunu,ancak bu davanın süresinde açılmadığını,bu anlamda davanın henüz esasa girilmeden süre aşımı nedeni ile reddedilmesi gerektiğini, keza davalının müteveffa ...'nin çocuğu olmadığı iddiasının da yerinde olmadığını,davanın dürüstlük kuralına aykırı olarak açıldığını, davalının ve annesinin uzun yıllardan beri üvey kardeşlerinden ayrı bir şekilde Almanya'da ikamet ettiğini ve davalının annesi Muhlise Acim'in Almanya'da vefat ettiğini belirterek, yetki itirazlarının kabulü ile derdest olan iş bu davanın yetkili Elazığ Aile Mahkemelerine gönderilmesine,yetki itirazlarının yerinde görülmemesi halinde davanın dava şartlarının yokluğu nedeni ile usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 22.01.2015 tarih, 2014/710E-2015/26 K. Sayılı kararı ile davanın yasanın belirlediği 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden çok sonra açıldığı, müteveffa ...'nin davalının doğumundan henüz bir yıl geçmedin vefat ettiği ve bu sebeple henüz nesebin reddi davası açma hakkı bulunduğu bir süreç içerisinde hayatını kaybettiği ve bu anlamda davacının altsoy olarak bu davayı açmaya hakkı bulunduğunu bir an olsa kabul edilse bile, onun da bu davayı doğumu ve babanın ölümünü öğrenmeden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açması gerektiği, oysa olayımızda bu sürenin çoktan aşıldığı gerekçesi ile açılan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili DNA testinin yapılması gerektiği belirtilerek davanın reddi yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay 18.Hukuk Dairesi'nin 31.05.2016 tarih, 2016/7930 Esas,8729 Karar sayılı ilamında, davanın Af Kanunu gereğince yapılan tescile itiraz niteliğinde olduğu, görevli mahkemenin 4787 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi gereğince Aile mahkemesi olmayıp 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36 ıncı maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, davaya yetkili ve görevli asliye hukuk mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

3.Yargıtay kararına karşı süresi içinde davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

4.Yargıtay 18.Hukuk Dairesi'nin 30.03.2017 tarih, 2017/6349 Esas,4788 Karar sayılı ilamında karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 12.07.2017 tarihli kararı ile davacının davasının mahkememizin görevsiz olması ve dolayısıyla dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, kararın kesinleşmesi ile birlikte taraflarca süresi içeresinde talepte bulunulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Nöbetçi Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir.

2.İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 16.01.2018 tarih, 2017/375 E-2018/6 K. Sayılı kararı ile somut davada uygulanması gereken 6652 sayılı af yasası olduğu, Tescil Edilmeyen Birleşmeler ile Bunlardan Doğan Çocukların Cezasız Tescili Hakkındaki 6652 sayılı 30/01/1956 günlü yasanın 4. Maddesi gereğince; "Bu kanun gereğince yapılmış olan tescillere karşı alakalılar öğrendikleri tarihten itibaren altı ay zarfında Türk Medeni Kanununun salahiyetki kıldığu mahkemede dava açabilirler" hükmünü amir olduğu, şu halde 6652 sayılı yasa gereği tescile itiraz, tescilin üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin tescili öğrenmeden itibaren 6 ay zarfında davanın açılabileceğini mümkün olabileceği, oysa görevsiz mahkemede davacı asilin, tescilden haberdar olduğunu ve fakat meşguliyetleri nedeniyle davanın geç açıldığını beyan etmekte olduğu, esasen davalının, davacının aile nüfusunda tescilli olduğu ve tüm dosya kapsamından davacının davalının idari yoldan tesciline davadan çok daha önceden muttali olduğunun anlaşıldığı gerekçesi ile hak düşürücü süre nedeni ile açılan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, süresi içinde davacı vekili nüfus kayıt düzeltme davalarının hak düşürücü ve zamanaşımı süreye tabi olmadığını belirterek davanın reddi yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

3.Yargıtay 8.Hukuk Dairesi'nin 25.06.2019 tarihli, : 2018/8612 Esas, 2019/6470 Karar sayılı ilamında, evlilik dışı doğan çocukların nüfusa tescili için Kanun'un 3 üncü maddesinde belli şekil şartları öngörüldüğü, yapılan işlemlere dair evrakların nüfus müdürlüklerince saklanması mecburiyeti getirildiği de gözetilerek tescil işlemlerinin Kanunda belirtilen usule riayet edilerek yapılıp yapılmadığının ilgili nüfus müdürlüğünden getirtilip denetlenmeden eksik ve yetersiz araştırma sonunu davanın yazılı şekilde reddine karar verilmesinin doğru görülmediği, şekil şartlarına uyulmadan veya saklanması mecburi evrakların mevcut olmaması halinde, idarenin Kanuna aykırı tescil işlemi söz konusu olduğu ve iptali için herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açılabileceğinden işin esasının incelenmesi ve oluşacak sonuca sonuca göre karar verilmesi; tescile dayanak evrakların gönderilmesi ve tescilinde Kanunda öngörülen şekil şartlarına riayet edilerek yapıldığı tespit edilirse de şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

C. Üçüncü Bozma Kararı

1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 26.02.2021 tarihli kararı ile davalının nüfusa tesciline ilişkin dayanak belgenin 6652 sayılı kanunun 3 üncü maddesindeki şekil şartlarına uygun olarak tescil edildiği, 6652 sayılı kanunun 4.maddesindeki 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiştir.

2.Karara karşı, süresi içinde davacı vekili nüfus tescil işleminde 6652 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinde öngörülen tescil şekline ve sistemine uyulmadığından davanın kabulünün gerektiğini belirterek temyiz isteminde bulunmuştur.

3.Dairemiz 21.12.2021 tarihli ilamında, yapılan incelemede; dosyadaki belgelerden tescil işleminin 6652 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinde öngörülen usule riayet edilerek yapılıp yapılmadığının anlaşılamadığı, o halde, mahkemece bozmaya uyulduğuna göre, bozmanın amacına uygun olarak tescile dayanak olan tüm belgeler getirtilerek karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğundan bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 08.12.2023 tarihli kararı ile gelen belgeler, Yargıtay 8.HD'nin 2018/8612 Esas - 2019/6470 Karar sayılı bozma ilamında istenilen hususları karşılamadığından işin esasına girilerek talimat yolu ile fethi kabir yolu ile muristen numune alınmış, davalıdan ve davacı ile fer'i müdahil ...'den alınan numuneler ile DNA incelemesi yaptırıldığı, elde edilen sonuçlar itibariyle baba olduğu iddia edilen müteveffa ...'nin ... için biyolojik babalığının reddedildiği, müteveffa ...'nin %99.99 ihtimalle ... ve ... adlı şahısların biyolojik babası olabileceğinin tespit edildiği, tüm dosya kapsamına göre; davalı ile davacının baba bir kardeş olmadıkları anlaşılmış olup bu nedenle taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile ... Mah., Cilt: 26, Hane: 265, BSN: 21' de nüfusa kayıtlı ... TC Kimlik numaralı 10/03/1956 doğumlu davalı ...' nin; İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Merdivenköy Mah., Cilt: 17, Hane: 468, BSN: 5' te nüfusa kayıtlı, 31942833722 TC Kimlik numaralı, 28/05/1954 doğumlu davacı ...' nin baba bir kardeşi olmadığının tespitine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili vekili temyiz dilekçesinde özetle, daha önceden aynı konuda açılmış kesinleşmiş mahkeme kararının bulunduğu, dava şartı yokluğundan davanın reddinin gerektiği, soy bağının reddi davasının 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu belirterek davanın kabulü yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalının nüfusa tescilinde, evlilik dışı doğan çocukların nüfusa tescili için 6652 sayılı Af Kanun'nun 3 üncü maddesinde belirtilen şekli şartlarına riayet edilip edilmediği, davanın hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı, davalı tarafça sunulan kesinleşmiş mahkeme kararının uyuşmazlık için kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6652 sayılı Af Kanunu'nun 3 üncü ve 4 üncü maddesi, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35 inci ve 36 ncı maddeleri; 31.07.2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 13 üncü ve 19 uncu maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle 5490 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesinin b bendinde ''Haklı sebeplerin bulunması hâlinde aynı konuya ilişkin düzeltme yapılması hâkimden istenebilir.'' düzenlemesinin somut olaya uygun olduğunun anlaşılmasına göre, göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının ONANMASINA,

Aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

02.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.