Logo

2. Hukuk Dairesi2024/4329 E. 2025/1381 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma davasında, davacı erkeğin ağır kusurlu, davalı kadının ise kusursuz bulunması nedeniyle davanın reddine ilişkin istinaf kararının davacı erkek tarafından temyiz edilmesi üzerine, tarafların kusur durumlarının belirlenmesi ve boşanmaya karar verilip verilmeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı erkeğin ağır kusurlu olmasının yanında, davalı kadının da evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan davranışlarının bulunduğu, evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı ve davalının davaya karşı koymasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1663 E., 2024/113 K.

DAVA TÜRÜ : Boşanma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 9. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/48 E., 2021/511 K.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek vekili tarafından davanın reddi, kusur belirlemesi ve hükmolunan tedbir nafakaları yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

1.Dava erkek tarafından açılan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davası olup İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı erkeğin ağır, davalı kadının ise az kusurlu olduğu belirtilerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiş, hüküm davalı kadın vekili tarafından tamamı yönünden istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda kadına yüklenen kusurların delili olarak gösterilen davacı tanık beyanlarının bir kısmının yer ve zaman olgusu açıklanmayan soyut, yetersiz ve bir kısmının da üçüncü kişilerden duyuma dayalı olması, iddiaları ispata yarar başkaca delil gösterilmemesi nedeniyle ispat edilmeyen bu vakıalar nedeniyle kadına kusur yüklenmesinin isabetli görülmediği, öte yandan istinaf talebinde bulunmayan erkeğe İlk Derece Mahkemesince yüklenen kusurların kesinleştiği, yaşanan olaylarda davacı erkeğin tam kusurlu olduğu, bu durumda yasal koşulları oluşmayan boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekir iken davanın kabulü ile boşanmaya hükmedilmesinin isabetli görülmediği belirtilerek davalı kadın vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile kararın tümden kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2.Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar kadına izafe edilen kusurlar yönünden dinlenen erkek tanıklarının sözlerinin bir kısmının yer ve zaman olgusu açıklanmayan soyut, yetersiz ve bir kısmının da üçüncü kişilerden duyuma dayalı olması, iddiaları ispata yarar başkaca delil gösterilmemesi nedeniyle erkeğin evlilik birliğinin sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda kadının bir kusurunun bulunduğunu kanıtlayamadığı, istinaf edilmeyerek kesinleşen kusurları dikkate alındığında birliğin sarsılmasında davacı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı erkeğin istinaf edilmeyerek kesinleşen, "evine ve ailesine karşı ilgisiz olduğu, zaman zaman evden ayrılıp geri geldiği, başka kadınla birlikteliğinin olduğu, sadakatsiz davrandığı" kusurları yanında, davalı kadının da "erkeğe sürekli hakaret ettiği, muska ve büyü gibi şeylerle ilgilendiği" yönündeki kusurların gerçekleştiği ve kadının bu kusurlarının erkeğin daha önce feragat ettiği boşanma davasından sonra da devam ettiği davacı erkek tanıklarının görgüye dayalı beyanlarından anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının da az da olsa kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, davacı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166.maddesinde, “evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın hiçbir kusuru olmadığı halde, evlilik birliğini, kendi kusurlu tutum ve davranışlarıyla temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış deyip, boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

4.Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tesbiti dahi, tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Boşanmaya karar verilebilmesi için az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı ve evlilik birliğinin devamında bu eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).

5.Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması davacının ağır kusurlu sayılmasını gerekli kılan tutum ve davranışları yanında, davalının da kusurlu davranışlarından kaynaklanmıştır. Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakmımından korunmaya değer bir yarar belirlenememiş, dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davalının, davaya karşı koymasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda 4721 sayılı TMK'nun 166/2. maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,13.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.