Logo

3. Hukuk Dairesi2021/1386 E. 2021/11216 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı vekilin azledilmesi nedeniyle doğan vekâlet ücreti alacağının, azil eden müvekkil ile davalı diğer tarafın mirasçılarından müştereken ve müteselsilen tahsili talebi üzerine, mirasçıların sorumluluğunun kapsamı.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin, Yargıtay'ın bozma ilamında belirtilen hususlara uygun hüküm kurma yükümlülüğüne ve davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı olarak, mirasçıların yasal vekâlet ücretinden sorumluluğunu reddetmesi usul ve yasaya aykırı görülerek hüküm bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davalılardan ... hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, dahili davalılar hakkındaki davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; İstanbul Anadolu 10. İş Mahkemesinin 2012/340 esas sayılı dava dosyasını davalı ...'ın vekil sıfatıyla takip ettiğini, yargılamanın devamı sırasında davalı ... ile karşı taraf olan ...’in sulh olduklarını, sonrasında sulh nedeniyle ...'ın kendisini azlettiğini, vekâlet ücretinin ödenmediğini, Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesi gereğince hak ettiği vekâlet ücretinden her iki tarafın da sorumlu olduğunu ileri sürerek; akdi ve yasal vekâlet ücretleri toplamı olan 15.750 TL ile azledildiği dosyada yapmış olduğu 1.654,45 TL masrafın faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece; davanın kabulüne, 10.000 TL akdi vekâlet ücreti, 5.750 TL yasal vekâlet ücreti olmak üzere toplam 15.750 TL vekâlet ücretinin dava tarihi itibariyle işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 1.654,45 TL dosya masrafının ise dava tarihi itibariyle işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...'dan tahsiline ilişkin verilen karar tarafların temyizi üzerine; Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 03/04/2019 tarihli ve 2016/21736 E. 2019/4451 K. sayılı kararıyla, davacının hak ettiği akdi vekâlet ücretinden, davalı ... ... mirasçılarının sorumlu olmayacağı gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, dahili davalılar yönünden davanın reddine, davalı ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,

b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,

d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,

e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.

Aynı Kanun'un “Hükmün Yazılması” başlıklı 298. maddesinde ise:

“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.

(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.

(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.

(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.” hükmü yer almaktadır.

Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.

Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle, bozma kararından sonra mahkemece kurulacak yeni hüküm HMK'nın 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/10/2012 tarihli 2012/9-851 Esas 2012/705 Karar sayılı kararında ve 14/05/2014 tarihli 2013/9-1989 Esas 2014/657 Karar sayılı kararında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.

Buna göre, mahkemece; bozmaya konu yapılmayan bölüm yönüyle ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerekirken, davalı ... hakkında karar verilmemiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2- Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.

Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK.).

Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hâkimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.

Buna göre, uyulan bozma kararı gereğince; davalı ... ... mirasçılarının yasal vekâlet ücretine ilişkin davacı alacağından, diğer davalı ... ile birlikte sorumlu tutulması gerekirken, bozma kararının yanlış değerlendirilmesi sonucunda, davacı lehine oluşan usuli müktesep hakka aykırı olarak dahili davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.