Logo

3. Hukuk Dairesi2021/3117 E. 2021/12310 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı hastane ve doktorun ameliyat sırasında ve sonrasında yapılan müdahalelerinin tıbbi uygulama hatası olup olmadığı ve davacının uğradığı zararların tazmin edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davacının iddiaları ve itirazları doğrultusunda, tüm tıbbi bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi, üniversite öğretim üyelerinden oluşan uzman bilirkişi kurulundan rapor alınması ve davalıların kusurunun belirlenmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; karın ağrısı şikayetiyle davalı hastaneye başvurduğunu, davalı doktor tarafından sağ over kisti alınacağı ve ameliyatın yarım saat süreceğinin belirtildiğini, ancak ameliyatın 9 saat sürdüğünü, daha sonra sağ overinin tamamen alındığının ve bağırsaklarının bir kısmının kesildiğinin ortaya çıktığını, kanser olmadığı halde bu işlemin yapılmasının mesleki hata teşkil ettiğini, yanlış müdahale nedeniyle bağırsaklarını da kaybettiğini, ömür boyu organ kaybına maruz kaldığını ve bakıma muhtaç hale geldiğini, davalıların oluşan zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 40.000 TL maddi gider ve 10.000 TL iş gücü kaybı nedeniyle uğranan zarar olmak üzere toplam 50.000 TL maddi tazminatın ve 100.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalılar, kusur ve ihmallerinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; Adli Tıp Kurumu genel kurulunun raporuna göre, davalı şirket ile davalı doktorun uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu, davalıların kusurunun bulunduğu ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği

önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özelliklerinin göz önünde tutulması, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılması ve en emin yolun seçilmesi gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK'nın 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.

Yargılama sırasında alınan ve hükme esas teşkil eden Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulu raporunda; batın içine yapılan her müdahaleden sonra yapışıklıkların meydana geldiği, yapışıklıkların bazen bağırsak tıkanıklığına yol açabileceği gibi, kendi etrafında dönerek dolaşım bozukluklarına yol açabileceği, delinme ve canlılığını kaybetme komplikasyonları görülebileceği, geçirilen operasyonların ardından ayrılmayacak derecede yapışıklıkların oluştuğu, daha sonra ... Üniversitesinde yapılan müdahale ile bağırsaklarını çıkarılması yönteminin tercih edildiği, dolayısıyla, davalı doktor ve hastane uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğunun belirtildiği, davacı tarafından; ameliyat kararı ve nedenlerine yönelik değerlendirme yapılmadığı, operasyon yönteminin doğru olmadığı, ameliyat notunda belirtilenler ile hastanın durumunun uyumlu olmadığı, ameliyat sırasında dikkatsiz davranıldığı, başka sağlık kuruluşuna sevk edilmesinde gecikildiği yönünde itirazda bulunulduğu, itiraz üzerine alınan Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu raporunda da, itirazlar karşılanmadan, aynı yönde tespit yapıldığı görülmektedir.

Buna göre, mahkemece; davacının iddiaları ve itirazlarını karşılar şekilde, davacıya uygulanan teşhis, tedavi ve cerrahi müdahalelere ilişkin tüm tıbbi bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilerek, üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, davacıda oluşan mevcut durumu belirleyen nitelikte ve davalıların atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.