Logo

3. Hukuk Dairesi2021/3121 E. 2021/13773 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İkinci el araç satışında aracın sonradan zapt edilme olasılığının ortaya çıkması nedeniyle alıcının açtığı tazminat davasında, satıcının ayıplı maldan sorumluluğunun belirlenmesine ve seçimlik hakların uygulanmasına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay'ın bozma ilamında, aracın zapt edilme olasılığı nedeniyle hukuki ayıplı hale geldiği ve satıcının bu ayıptan sorumlu olduğu belirtilerek, Borçlar Kanunu'nun ayıba karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde alıcının seçimlik haklarını kullanabileceği ve buna göre aracın iadesi ile bedelin tahsilinin mümkün olduğu vurgulanmış, mahkemenin bozma kararına aykırı hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, 16.05.2013 tarihinde sahibinden.com isimli siteden Mercedes Benz E200 Kompressor marka 2. el aracı 66.000,00 TL'ye davalıdan satın aldığını, aracı satın aldıktan sonra araca 2.400,00 TL bedelle Prins marka lpg dönüşüm sistemi taktırdığını, 10.04.2014 tarihinde Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2013/230 esas sayılı dosyası üzerinden dava konusu aracına Kaçakçılık ve Resmi Belgede Sahtecilik suçlarından devam eden kamu davası nedeniyle el konulacağını öğrendiğini, bu durumu öğrenmesi üzerine aracı satın aldığı davalıya ulaşarak durumu izah ettiğini ve araca el konulmadan geri almalarını ve ödediği bedeli iade etmesini istediğini ancak davalının bunu kabul etmediğini, aracın her an zapt edilme tehlikesi olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 68.000,00 TL'nin aracı satın aldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini istemiş, ıslah ile talebini 81.704,92 TL:'ye yükseltmiştir.

Davalı, zaptın söz konusu olabilmesi için aracın satın alma anında tedbir, haciz gibi kısıtlayıcı bir şerhin bulunması gerektiğini bunların bulunmadığını, zapt tehlikesinin tek başına yeterli sebep olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kabulüne, dava konusu ... plakalı aracın davalıya iadesi ile 81.704,92-TL'nin aracın davalıya iade edildiği tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının faizi ödeme tarihinden hükmedilmesi yönündeki talebinin reddine, karar verilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.

1- Davacının temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; Dosyadaki yazılara,kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davalının temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25.01.2018 tarih 2016/26579 Esas, 2018/656 Karar sayılı ilamı ilamı "..Araç halen davacıda olup yapılan yargılama sonucunda müsadere kararı verilip verilmeyeceği belli değildir. Öyle olunca, davacının bu aşamada zapta karşı tekeffül hükümlerine dayanarak dava açmakta hukuki yararı yok ise de ihtiyati tedbir konulmakla araç hukuki ayıplı hale gelmiştir. Satıcı ayıpların varlığını

bilmese bile onlardan sorumludur. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık, Borçlar Kanunu'nun 194 (T.B.K.nun 219 md.) ve devamı maddelerinde düzenlenen, ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında çözümlenmelidir. Hal böyle olunca mahkemece, davacının ayıba karşı tekeffül hükümleri gereği sözleşmeden dönüp bedeli isteyebileceği ve bu durumda aracın iadesi gerekeceği de gözetilip, davacının yargılama sırasında yaptığı kazanın araçta değer kaybına sebep olup olmadığı üzerinde de durularak, gerekirse Yargıtay, taraf ve mahkeme denetimine uygun bilirkişiden ek rapor yada yeni bir rapor alınarak ayıba karşı tekeffül hükümleri değerlendirilerek bir hüküm kurulması gerekirken..."şeklinde bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş ve aracın dava tarihindeki güncel değeri olan davacı elinde iken meydana gelen kaza nedeni ile oluşan değer kaybı mahsup edilerek bulunan bedele hükmedilmiştir. Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Mahkemece bozma ilamında da açıklandığı üzere ayıba ilişkin teveffil hükümlerinin düzenlendiği TBK'nun 219 ve devamı maddeleri gereğince davacının talep edebileceği seçimlilik hakları değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bozma ilamına uygun olmayan şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 1.396,00 TL peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.