"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıya ait işyerinde 10/09/2001-17/03/2009 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, en son 12/03/2009 tarihinde beş gün izne çıktığını, izin dönüşü davalının 17/03/2009 tarihinde
kendisini işe başlatmamak suretiyle iş sözleşmesini eylemli olarak feshettiğini, iş sözleşmesi haklı nedenle feshedilmediğinden BK’nın 345. maddesi gereği tazminata ve 340. maddesi gereği ihbar tazminatına hak kazandığını, tatil günlerinde çalıştığı gibi çalışma günlerinde fazla mesai yaptığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tazminat, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti ve tatil alacağı olarak her bir alacak kalemi yönünden talebi 1.000’er TL olmak üzere, toplam 4.000 TL tazminat alacağının akdin fesih tarihi olan 17/03/2009 tarihinden itibaren, diğer alacaklarının ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 12/03/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.000 TL’lik kıdem tazminatı talebini 5.008,68 TL’ye;1.000 TL’lik ihbar tazminatı talebini 1.243,20 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı; davacının iş akdinin feshedildiği iddiasının doğru olmadığını, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını, ihtarname ile işe davet edilmesine rağmen bu davete icabet etmediğini, davacının fazla çalışma, hafta tatili, dini ve milli bayramlarda çalıştığı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, zira, işyerinin toplam dört adet kümesten oluşan küçük bir kümes işletmesi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yetki yönünden davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 20/03/2013 tarih 2013/5868 E. 2013/7072 K. sayılı kararı ile ‘’ ...davalı cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmadığı halde mahkemece yetkisizlik kararı verildiği, yetkinin kesin olmadığı hallerde, yetki itirazı olmadığı takdirde yetkisizlik kararı verilemeyeceği,mahkemece işin esasına girilip delillerin toplanarak sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği...’’ gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın ıslah edilmiş haliyle kabulüne dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28/11/2017 tarih ve 2015/25957 E. 2017/11646 K. sayılı kararıyla ’’... 04/02/1948 tarih, 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle, davacının ıslahtan önceki talebi dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiği...’’ gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece ikinci bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ise, davanın ıslah edilmemiş hali ile kısmen kabulüne dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Dairece verilen 20/10/2020 tarih ve 2020/4848 E. 2020/5893 K. sayılı kararı ile ‘’... usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği gözetilerek, 28/07/2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek yasa değişikliği uyarınca davacının ıslah dilekçesinin kabul edilmesi gerektiği...’’ gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece üçüncü bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne, brüt 5.008,68 TL kıdem tazminatı alacağının aktin fesih tarihi olan 17/03/2009 tarihinden itibaren işleyecek olan bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, brüt 1.243,20 TL ihbar tazminatı, brüt 1.000 TL fazla çalışma ücreti, brüt 1.000 TL tatil ücreti alacaklarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dava, 818 Sayılı BK.nun 313. ve devamı maddelerinde düzenlenen hizmet akdinden kaynaklanmaktadır.
Uyuşmazlığa uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313. ve devamı maddeleri hizmet akdini düzenlemektedir. Aynı Kanun'un "a)Salahiyet" başlıklı 344. maddesi; “Muhik sebeplerden dolayı gerek işçi gerekse iş sahibi, bir ihbara lüzum olmaksızın her vakit akdi fesedebilir. Ezcümle, ahlaka müteallik sebeplerden dolayı yahut hüsnüniyet kaideleri noktasından iki taraftan birini artık akti icra etmemekte haklı gösteren her hal, muhik bir sebep teşkil eder. Bu gibi hallerin mevcudiyetini hakim taktir eder. Fakat işçinin kendi kusuru olmaksızın duçar olduğu nispeten kısa bir hastalığı yahut kısa müddetli bir askeri mükellefiyeti ifa etmesi, muhik sebep olarak kabul edilemez.". hükmünü, "b)Tazminat" başlıklı 345. maddesi; "Muhik sebepler bir tarafın akte riayet etmemesinden ibaret olduğu taktirde, bir taraf diğer tarafa onun akit ile müstehak iken mahrum kaldığı feri menfaatler de nazara alınmak üzere, tam bir tazminat itasıyla mükellef olur. Bundan başka hakim vaktinden evvel feshin mali neticelerini, hali ve mahalli adeti gözönünde tutarak taktir eder." hükmünü içermekte olup, açıklanan bu maddeler ile iş sözleşmesinin feshine bağlı olarak tazminat hakkı düzenlenmiştir. Buna göre her ne kadar davacı “kıdem tazminatı” adıyla talepte bulunmuş ise de hakim HMK'nın 33. maddesi uyarınca tarafların hukuki nitelendirmesiyle bağlı olmadığından, davacının kıdem tazminatı talebinin haksız feshe dayalı tazminat talebi olduğu gözetilmelidir.
Yine, BK.nun 329. maddesinde fazla çalışmayla ilgili düzenleme mevcut olup, "Sözleşme ile kararlaştırılmış yada mutad olan çalışmanın ölçüsüne oranla bir fazla çalışma zorunlu oluyorsa, işçi bunu yapmaya gücü yeterse ve üzerine almaya reddetme dürüstlük kuralına bir aykırılık ifade ederse, fazla çalışmayı kabul etmek zorundadır. İşçi, bu fazla çalışma için kararlaştırılan ücrete oran kurularak ve özel durumlar gözönüne alınarak takdir edilmesi gereken ek ücreti talep hakkına sahiptir." BK.nun 334. maddesine ise, "İşveren işçiye mutat
serbest saatler yada günler vermekle yükümlüdür. İşveren feshi ihbar yapılmasından sonra başka bir iş aranması için işçiye uygun bir zaman vermek zorundadır. Bütün durumlarda, işverenin çıkarlarını olabildiği kadar gözetmek gerekmektedir." BK.nun 340./II. maddesinde ise, iki haftalık bir ihbar süresi öngörülmüştür.
Somut olayda; iddianın ileri sürülüş şekline göre dava hizmet akdinin haksız olarak davalı tarafından feshedilmesi nedeniyle hak kazanılacak olan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti ve tatil alacağı isteğine ilişkindir. Mahkemece, işveren tarafından hizmet akdinin haksız feshedildiği tespit edilmiştir.
O halde mahkemece; davacı işçinin hizmet akdinin davalı işveren tarafından haksız feshine dayalı olarak BK 345 uyarıca tazminat talebinde bulunabileceği dikkate alınarak davacının talep ettiği alacak ve tazminat kalemleri, 818. sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine göre ayrı ayrı değerlendirilerek alanında uzman bilirkişiden alınacak Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor doğrultusunda sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre hesaplama ve değerlendirmeyi içerir yetersiz ve hükme elverişli olmayan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.