Logo

3. Hukuk Dairesi2021/8012 E. 2021/13024 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı ile davacı ve diğer ortaklar arasında kurulan kum ocağı işletmesinden kaynaklanan kar payı alacağı davasında, davaya konu adi ortaklığın sona erip ermediği ve dava dışı diğer ortakların davaya dahil edilip edilmeyeceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Adi ortaklığın fiilen sona erdiğinin taraf iradelerinden anlaşıldığı, ortaklığın tasfiyesi aşamasına geçilmesi gerektiği, tüm ortakları ilgilendiren kar payı alacağı davasında dava dışı ortakların da davaya dahil edilmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : MUT 1. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine, bölge adliye mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ve dava dışı ortak ... ile birlikte kurdukları kum ocağı işletmesine, ... İli ... İlçesinde işletmekte olduğu kum ocağındaki makine ve ekipmanları dahil ettiğini, 1/3 olan ortaklık payının yeni bir ortak daha alınması ile 1/4'e dönüştüğünü, davaya konu kum ocağının 01/12/2012 tarihinde işletmeye açıldığını, bütün resmi işlemlerin davalı üzerinden yürütüldüğünü, dava dışı ... ile davalı arasında oluşan husumet nedeniyle kum ocağına gidemediğini, kâr payını davalıdan talep etmesine rağmen alamadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 01/12/2012- 31/12/2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olarak davaya konu kum ocağının işletilmesinden elde edilen kazancın 1/4'ü olan 150.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 28/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 285.221,75 TL' ye yükseltmiştir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kabulü ile 285.221,75 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; ilk derece mahkemesince verilen karara karşı, davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; davacı tarafın, dava dilekçesinde ortaklıktan kaynaklı olarak 20.000 TL aldığını kabul etmiş olmasına rağmen, bu tutarın bilirkişi raporu ile davacının payına düştüğü tespit edilen 285.221,75 TL'den mahsup edilmemesinin doğru olmadığı, bu durumda

265.221,75.TL'nin, 150.000 TL'sinin dava tarihinden, bakiye miktarın ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davalı tarafın istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına karar verildiği bildirildiği halde, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında "Davanın kısmen kabulü ile kabul edilen 265.221,75 TL alacağın 150.000 TL'sinin dava tarihinden, bakiye 135,221,75.TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine," karar verilmiş; kararın, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairece verilen 18/03/2021 tarihli ve 2020/9894 E. 2021/2923 K. sayılı kararla; “.... gerekçede davanın 265.221,75 TL üzerinden kısmen kabulü gerektiğine yer verilmesine rağmen, hüküm fıkrasında davanın (toplamda) 285.221,75 TL üzerinden (davanın tümden) kabulüne karar verilerek, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmış olması usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozma kararına uyan bölge adliye mahkemesince; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulü ile 265.221,75.TL alacağın 150.000 TL'sinin dava tarihi olan 26/10/2015 tarihinden, bakiye 115,221,75 TL'sinin ıslah tarihi olan 28.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( TBK. md. 620/1 ) .

Adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için, ortakların müşterek bir amaç etrafında toplanmış bulunmaları yeterli değildir. Ortakların ayrıca, ortaklığın amacının gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere katılmayı, bu yolda diğer ortaklarla işbirliği yaparak, onlarla birlikte çaba sarf etmeyi de üstlenmiş olmaları gereklidir. Amaç, ortak araç veya güçlerle izlenmeli, taraflar amacın izlenmesinde birlikte etkin olmalıdırlar. Her bir ortak şu veya bu şekilde amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak zorundadırlar. Birlikte çaba yükümlülüğü bir yan edim yükümü olmayıp, asli edim yükümü durumundadır ve adi ortaklığın sürekli borç ilişkisi karakterine uygun olarak, süreklilik arz etmelidir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; taraflar arasında kum ocağı işletilmesine yönelik adi ortaklık kurulduğu, söz konusu ortaklıkta, taraflar haricinde ... ve ismi belirtilmeyen bir ortağın da dahil bulunduğu, dava dilekçesindeki istem doğrultusunda, kar payına ilişkin inceleme yapılarak, bilirkişi raporuyla tespit edilen gelirin dörde bölünmesi suretiyle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.

Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen TBK'nın 639. maddesinin birinci bendinde; "Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkansız duruma gelmesiyle," 4. bendinde ise; "Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle," ortaklığın sona ereceği belirtilmiştir.

Dava dilekçesinde, davacının rahatsızlığından dolayı, diğer ortak ...’ın ise darp edilmesi nedeniyle kum ocağına can güvenlikleri nedeniyle gidemedikleri belirtilerek, ortaklığın devam ettiği ileri sürülen 01/12/2012-31/12/2014 döneminin dikkate alınmasının ifade edildiği, cevap dilekçesinde de, ortaklığın sonlanma tarihinin 31/12/2014 olarak kabul edildiği, bu şekilde; ortaklığın amacının gerçekleşmeyeceğine ve ortaklığın 31/12/2014 tarihi itibariyle son bulduğuna yönelik taraf iradelerinin birleştiği görülmektedir.

Adi ortaklıkta, yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiyi düzenleyen TBK'nın 630. maddenin üçüncü bendine göre; Yönetici ortakların, yılda en az bir defa hesap vermek ve kazanç paylarını ortaklara ödemekle yükümlüdürler.

Buna göre; davalının, dava konusu ortaklıkta yönetici ortak olduğu belirlenmekle, her ne kadar adi ortaklık döneminde, yönetici olmayan ortak tarafından kar payı istenmesi, adi ortaklığın tasfiyesini gerektirmese de, dava konusu somut olayda, ortaklığın fiilen devam etmediğinin ve aralarındaki güven unsurunun ortadan kalktığının taraf iradelerinden anlaşılması nedeniyle, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin fiilen sona erdiğinin kabulü gerekmektedir.

Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte, ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. TBK'nın 642 vd. maddelerinde düzenlenen tasfiye; ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.

Şu durumda, adi ortakların tümünü ilgilendiren böyle bir davada, dava dışı ... ve ismi belirtilmeyen diğer ortağın da taraf olarak yer alması zorunludur. Nitekim, TBK'nın 644. maddesinde de ortaklığın sona ermesi halinde tasfiyenin, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliği ile yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

O halde bölge adliye mahkemesince; davaya konu ortaklık amacının elde edilmesinin subjektif olarak imkansız hale geldiği, ortaklık ilişkisinin devamının artık mümkün olmadığı dikkate alınıp, öncelikle dava dışı ... ve ismi belirtilmeyen diğer ortağın davaya dahil edilmesi için davacı tarafa süre verilerek taraf teşkilinin sağlanması, sonrasında ise sona eren adi ortaklığın tasfiyesinin gerçekleştirilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.

2- Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK'nın 371. maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 15/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.