Logo

3. Hukuk Dairesi2022/3705 E. 2023/961 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibinin mükerrer olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının mahkeme dışı ikrarı ve çek bedellerini daha önce tahsil etmiş olması nedeniyle, davacıdan alacaklı olduğuna dair ispat yükünü yerine getirememesi gözetilerek, istinaf kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/275 E., 2022/389 K.

DAVA TARİHİ : 25.06.2020

KARAR : Davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/81 E., 2021/323 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı asilin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından duruşmasız temyiz edilmiş, davacı vekili temyize cevap dilekçesinde duruşma talep etmekle, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.04.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... geldiler. Sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; davalı ile 2013 yılında tanıştığını ve daha önceden icra ettiği emlakçılık işi için davalı ile arasında para transferleri ve taşınmaz devirleri olduğunu, davalı tarafından hesabına 01.06.2015 tarihinde 150.000,00 TL, 08.06.2015 tarihinde 350.000,00 TL ve 04.08.2015 tarihinde de 160.000,00 TL olmak üzere toplamda 660.000,00 TL tutarında para gönderildiğini, bu para karşılığı davalı tarafın niteliğini belirttiği arsayı bulmasını istediğini, arsanın devri aşamasında davalının vazgeçerek 100.000,00 TL faiz ödenmesi ile birlikte gönderdiği paraların iadesini istediğini, bunun üzerine davalı ile davalıya ait İstanbul Tuzla'da bulunan iki arsanın kendisine verileceği, karşılığında ise belirtilen borç ile birlikte davalı lehine 1.115.000,00 TL bedelli çek tanzim edeceği konusunda tarafların yeni bir anlaşma yaptığını, davalı tarafa 515.000,00 TL ve 600.000,00 TL bedelli iki adet çek verdiğini, çeklerin davalıya teslim edilmesinden itibaren yaklaşık on gün geçmesine rağmen davalı tarafın taşınmazların devrini yapmaya yanaşmadığı için taraflar arasında husumet yaşanmaya başlanınca bir müddet sonra davalı tarafın İstanbul Anadolu 14. İcra Müdürlüğünün 2016/725 sayılı dosya ile çeklerle ilgili icra takibi başlattığını, söz konusu takip dosyasını ödemek suretiyle kapattığını, davalının emniyet ifadesinde "Yaklaşık 3 yıl kadar önce bana arsa alması için ...'e Yapı Kredi Bankasındaki hesabım üzerinden, hangi bankada olduğunu hatırlamadığım hesabına 960.000,00 TL para havale ettim. Şahıs bana vaad ettiği halde arsayı almadı ve toplamı 960.000,00 TL civarında olan 2 çek verdi. Zamanları geldiğinde çekleri de ödemeyince alacağımı tahsil etmek üzere icraya verdim. İcra aşamasında şahıs çeklerin karşılığını ödedi. ... ile anlattığım konunun dışında her hangi bir ticari ilişkim olmadı." yine "... ile aramda yukarıda anlattığım konunun dışında başka herhangi bir para alışverişi olmadı." şeklinde beyanda bulunduğunu, ancak davalının intikam alma çabasıyla aynı alacak için mükerrer tahsilat olacak şekilde banka havalelerini dayanak göstererek Bafra İcra Müdürlüğünün 2019/855 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını ileri sürerek Bafra İcra Müdürlüğünün 2019/855 E. sayılı dosya ile alacağın mükerrer olarak tahsil edilmeye çalışıldığı ve davalıya borcunun olmadığının tespitine, davalının haksız ve kötü niyetle takip yapması sebebiyle takip konusu alacağın %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, bahsedilen ifadede dava konusu alacakla ilgili bir beyan geçmediğini, verdiği ifadenin arsa alım satımından kaynaklanan ve Yapı ve Kredi Bankası üzerinden göndermiş olduğu ticari ilişkileri için olduğunu, ifadede geçen ... ile başka bir para alış verişi olmadığını, ticari ilişkileri için demiş olduğunu, Garanti Bankası Bafra şubesinde bulunan havale dekontlardan anlaşılacağı gibi ticari nitelikte olmayan borç para verdiğini resmi kayıtlardan sabit olduğunu, davaya konu takibin ticari nitelikte olmayan alacak için yapıldığını, takibe konu dekontlar incelendiğinde emanet olarak gönderildiğinin belirtildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı alacaklı tarafından havale işlemlerine "emaneten" kaydı düşülmüş olduğundan ispat yükünün davacı borçluya geçtiği, borçlunun ise borç ve havale ilişkisini kabul etmesi ve ayrıca borcun İstanbul 14. İcra Dairesinde takibe konulan 2 adet çek ile ödendiğini belirtmiş olması nedeniyle bağlantılı bileşik ikrarda bulunduğu, davacı boçlunun bağlantılı bileşik ikrarda bulunması ve davalı alacaklının, davacı borçlu tarafından yapılan ödemenin başka alacağına matuf olarak yapıldığı savunmasında bulunması, ispat yükünü yine davalı alacaklı üzerine yüklediği, davalı alacaklının iddia ettiği Yapı Kredi Bankasından yapmış olduğu havale işlemlerine ait dekontların incelenmesinde; dekontların bedelinin, davalı alacaklının iddia etmiş olduğu gibi İstanbul 14. İcra Dairesinde takibe konulan 2 adet çeki karşılayacak tutarda olmadığı, bu anlamda davalının iddiasını ispat edemediği, yine Garanti Bankasından gönderilen havalelerin, çek keşide tarihlerinden önce ve Yapı Kredi Bankasından gönderilen havalelerin çek keşide tarihlerine olan yakınlığından daha yakın tarihte olduğu, davalının ödemelerin başka borca karşılık yapıldığını ispatlayamadığı, davalı alacaklının mahkeme dışı ikrarı ile birlikte değerlendirildiğinde; davalı alacaklı tarafından daha öncesinde Garanti Bankasından göndermiş olduğu havaleler karşılığını, İstanbul 14. İcra Dairesinde takibe koyarak tahsil etmiş olduğu, davaya konu takibi daha önce tahsil etmiş olduğu alacağı mükerrer olarak tahsil etmek amacıyla başlattığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının Bafra İcra Müdürlüğünün 2019/855 E. sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı alacaklı tarafından aynı alacağa ilişkin mükerrer takip yapmış olduğu anlaşılmakla, davalının haksız ve kötü niyetli olduğu kabul edilerek İİK 72/5 maddesi gereği tazminata hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı asil; davalı ile ticari ve adi şekilde gerçekleşen iki boyutlu bir para alışveriş ilişkileri bulunduğunu, her ne kadar ceza davası ile 1 yıl cezaevinde yatmış ise de daha sonra beraat ettiğini, beyanında sadece Yapı Kredi Bankasından ve haricen yaptığı ödemeler ve haricen alınan mülkler üzerinden bir açıklama yaptığını, Garanti Bankasından kendisine gönderilen bedellerle ilgili olmadığını, davacının "evet borçluydum ama borcumu İstanbul 14. İcra Dairesinde koyulan çeklerle ödedim" şeklinde beyanda bulunarak borcu ikrar ettiğini, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, ayrıca davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, davacı lehine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının 18.07.2017 tarihinde emniyette verdiği ifadesinde yer alan beyan içeriğinin mahkeme dışı ikrar mahiyetinde olduğu, davalının davacıdan olan alacağına karşılık davacı tarafından kendisine verilen 2 adet çek bedelinin davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2016/725 E. sayılı dosyasından tahsil edildiği, davalının hazırlık beyanında davacı ile işbu çekler sebebiyle olan alacak borç ilişkisi dışında başkaca herhangi bir ticari ilişkilerinin bulunmadığına ve davacı ile olan borç ilişkisi sebebiyle kendisine verilen 2 adet çeki icraya koyarak davalının kendisine olan borcunu ödediği ve bunun dışında davacı ile herhangi bir ticari borç ilişkisinin bulunmadığına yönelik resmi memur huzurundaki beyanı nazara alındığında, davacının davalıya olan borçlarını sözkonusu 2 adet çek sebebiyle ödeyip kapatmasına rağmen, Bafra İcra Müdürlüğünün 2019/855 E. sayılı dosyasındaki takibe konu alacağının bulunduğuna yönelik ispat yükünün davalıda bulunduğu, davacı tarafından kendisine yapılan ödemelerin başka borca karşılık yapıldığının davalı tarafından miktar itibarı ile kesin deliller ile usulüne uygun olarak ispatlanamadığı ve ispat yükü üzerinde bulunan davalı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı, işbu dava konusu Bafra İcra Müdürlüğü'nün 2019/855 E. sayılı dosyasına konu icra takibini daha önce tahsil etmiş olduğu alacağı mükerrer olarak tahsil etmek amacıyla başlattığı gerekçesiyle davalının başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrarlayarak kararın bozulması istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalı tarafından davacıya yönelik olarak başlatılan icra takibinin mükerrer olduğu iddiasına dayalı olarak menfi tespit istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 187 nci maddesinde " (1) İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.

(2) Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz." düzenlemesi mevcuttur.

2. Aynı kanunun 190 ıncı maddesinde "(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir." düzenlemesi yer alır.

3. HMK'nın 188 inci maddesinde; taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ise, ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir. (İkrar kavramının tanımı ve aşağıda ikrarın türlerine ilişkin olarak yapılan açıklamalar bakımından ayrıntılı bilgi için, Bkz: Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı Cilt: 2, Ankara 2001, sayfa: 2037 ve devamı; Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: 1–2, 3. Bası, Formül Matbaası, İstanbul 1984, Sayfa: 549 ve devamı; Prof. Dr. Necip Bilge, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, sayfa: 510 ve devamı; Dr. Süha Tanrıver, Türk Medeni Yargılama Hukukunda İkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1993/2, sayfa: 212 ve devamı.).

İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir. İkrarın konusu, ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. Bir tarafın, kendisinin ileri sürdüğü bir vakıanın doğruluğunu bildirmesi ikrar niteliği taşımayacağı gibi, karşı tarafın ileri sürdüğü hukuki sebepler de ikrara konu olamazlar.

Öğretide ve uygulamada ikrar, yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır. Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrardan söz edilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir. Kapsam yönünden, ikrar, çekişmeli olan maddi vakıanın tamamını veya belli bir kesimini kapsayabilir. İlkinde tam, ikincisinde ise kısmi ikrar söz konusudur. İçeriği itibariyle ikrar ya basit (adi), ya vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Vasıflı ikrara, gerekçeli inkâr da denilmektedir.

Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz.

Vasıflı ikrarda, (gerekçeli inkârda) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir.

Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır.

Yukarıda da değinildiği üzere, öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir. (Dairenin 03.03.2022 tarihli ve 2022/362 Esas, 2022/1802 Karar sayılı kararı)

3. Değerlendirme

Temyizen incelenen kararda, dosya kapsamından, davalının İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2016/725 E. sayılı dosyası ile 2 adet çek bedelini tahsil ettiği, davalının 18.07.2017 tarihli emniyet ifadesinde takibe konu çekler nedeniyle olan alacak borç ilişkisi dışında davacı ile başkaca bir herhangi bir para alışverişi olmadığı şeklindeki beyanı dikkate alındığında, ispat yükü kendisinde bulunan davalının eldeki davaya konu takibin mükerrer olmadığı ve takip nedeniyle davacıdan alacaklı olduğu hususunu ispatlayamadığı gözetildiğinde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince verilen 15.03.2022 tarihli ve 2022/275 E., 2022/389 K. sayılı kararın ONANMASINA,

8.400 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine,

Dosyanın Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.