"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/2157 E., 2022/316 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/862 E., 2020/211 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ile davalılardan BOTAŞ vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli, davalı BOTAŞ vekili tarafından katılma yoluyla temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir..
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ..., davalı BOTAŞ vekili Avukat ..., davalı OSB vekili Avukat ... ...'nin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; kağıt sektörünün önde gelen firmalarından olup üç ayrı ilde faaliyet gösterdiğini, İzmir/Kemalpaşa'da bulunan fabrikasında doğalgazdan elde ettiği buharla elektrik ürettiğini, söz konusu fabrikanın ... içinde yer aldığını, organize sanayi bölgelerinde doğalgaz, elektrik ve suyun yalnızca OSB'ler tarafından temin edilerek karıyla sanayi kuruluşlarına satıldığını, kendisinin de kullandığı doğalgazı davalı OSB'den satın aldığını, davalı OSB'nin de doğalgazı diğer davalı BOTAŞ'tan temin ettiğini; davalı BOTAŞ'ın 2018 Eylül ayından itibaren dört ay süreyle tarife değişikliğine gittiğini, bu süreçte doğalgazdan elektrik üreten sanayi kuruluşları için iki farklı tarife uygulandığını, kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla elektrik üreten sanayi kuruluşlarına kompozit adı verilen daha düşük birim fiyatlı tarife uygulanırken, ticari amaçla elektrik üretimi yapan kuruluşlar için ise tarifelendirmenin daha yüksek birim fiyat üzerinden yapıldığını, kendisi de dahil davalı OSB sınırları içerisinde yer alan sanayi kuruluşlarının tamamının ihtiyacı için elektrik ürettiğini, ticari amaç gütmediğini, ürettiği elektriğin bir kısmı ile Dalaman'da bulunan fabrikasının elektrik ihtiyacını karşıladığını, ancak fabrikanın elektrik üretim/tüketim miktarlarını işleyen EPİAŞ'ın ilgili departman çalışanı tarafından 24.09.2018 tarihinde 10.00 - 16.00 saatleri arası süre için hataen satış bilgisinin girildiğini, bunun üzerine davalı BOTAŞ tarafından davalı OSB'ye 21.12.2018 tarihli KDV dahil 2.571.922,47 TL bedelli " Eylül 2018 revize doğalgaz bedeli " konulu faturanın kesildiğini, aynı tutarlı faturanın da davalı OSB tarafından adına kesildiğini, belirtilen tarihte elektrik satışı yapılmasının mümkün olamayacağını, nitekim o tarihteki ürettiği elektriğin tüketimini bile karşılamadığını, bu hususun bağımsız denetim firması tarafından ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu tespit edildiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak düzenlenen davaya konu faturaya itibar edilemeyeceğini, faturanın yüksek tarife üzerinden tahakkuk ettirildiği gibi fatura bedeline davalı OSB bünyesinde faaliyet gösteren diğer firmaların elektrik tüketimlerinin de yansıtıldığını; itiraz ettiği faturayı iade etmesine rağmen, davalı OSB tarafından teminat mektuplarının nakde çevrileceğinin bildirilmesi üzerine, ticari itibar kaybına uğramamak için ihtirazı kayıtla fatura bedelini davalı OSB'ye ödemek zorunda kaldığını, ödeme sonrası davalı BOTAŞ tarafından ödediği bedelin 2.120.000,00 TL'sinin faizsiz iadesi yönünde teklifte bulunulduğunu, ancak kabul etmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, fatura nedeniyle şimdilik 100.000,00 TL'den borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı OSB; davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgesi Kanunu'nun ilgili maddesi uyarınca, OSB katılımcılarının ihtiyacı olan doğalgaz hizmet tesislerini kurma ve işletme, kamu ve özel kuruluşlardan satın alarak dağıtım ve satışını yapma hakkının sadece OSB'nin yetki ve sorumluluğunda olduğunu, katılımcıları adına BOTAŞ ile doğalgaz tedarik sözleşmesini imzaladığını, 2003 yılından itibaren davacının doğalgaz abonesi olduğunu, 2018 yılının Ağustos ayında tarife değişikliğine gidildiğini, üretilen elektriğin ticari amaçla kullanılmaması halinde faturalandırmanın " kompozit tarife " üzerinden yapılacağının kararlaştırıldığını, davacının tüketimlerine esas normal faturalandırmanın kompozit tarife üzerinden yapıldığını, faturalandırmada BOTAŞ'ın her ay yayınladığı birim fiyatların esas alındığını, EPİAŞ tarafından lisanslı elektrik üreticilerinin tüm alım-satım bilgilerinin BOTAŞ ile paylaşıldığını, bilgilerin paylaşımı hususunda davacının muvafakatinin de alındığını, dolayısıyla davacının ürettiği elektriği ticarete konu edip etmediğinin sadece EPİAŞ tarafından bilindiğini, BOTAŞ'a EPİAŞ tarafından verilen bilgi doğrultusunda, davacının ticari amaçla elektrik ürettiğinden bahisle, davalı BOTAŞ tarafından adına kesilen faturayı haklı olarak davacıya rücu ettiğini, diğer sanayi kuruluşlarının elektrik tüketimlerinin davacıya yansıtıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının iddiasını ispat edemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
2.Davalı BOTAŞ; tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davaya konu fatura bedelinin davacı tarafından ödendiğini, bu durumda davacının yalnızca tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, davacı tarafından doğalgazdan üretilen elektriğin ticarete konu edildiğinin EPİAŞ kayıtları ile sabit olması nedeniyle diğer davalı OSB'ye kesmiş olduğu fatura bedelinin de haklı ve hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kural olarak eda davasının açılmasının mümkün olduğu hallerde tespit davasının açılamayacağı, davacının tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması; hukuki yararın varlığının kabulü için ise, talepte bulunanın hakkının tehlike altında bulunması ve verilecek bu tespit kararının bu tehlikeyi bertaraf edici nitelikte olmasının gerektiği, bir davada hukuki yararın bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği, davacının borçlu olmadığının tespitini istediği fatura bedelini ödediği, bu nedenle ödediği bedelin istirdadını talep edebilecekken, menfi tespit isteminde bulunmasında hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalılardan BOTAŞ vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili; davalı BOTAŞ tarafından davalı OSB'ye kesilen faturanın ve davalı OSB'nin de kendisine yansıtma suretiyle kestiği davaya konu faturanın haksız ve dayanaksız olduğunu, bankalar nezdinde itibar kaybına uğramamak için fatura tutarını ihtirazı kayıtla ödemek zorunda kaldığını, aksi durumda davalı OSB'ye verdiği teminat mektuplarının nakde çevrileceğinin bildirildiğini, fatura bedelini ödediği için eda davasını sadece davalı OSB'ye açabileceğinin kabulü gerekeceğini, ancak davaya konu yansıtma faturanın dayanağının, diğer davalı BOTAŞ tarafından davalı OSB'ye kesilen fatura olduğundan öncelikle işbu faturanın haksızlığının tespit edilmesi gerektiğini, dolayısıyla eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2.Davalı BOTAŞ vekili; davacı ile arasında herhangi bir şekilde akdi veya hukuki bir ilişkiden bahsedilemeyeceğini, bu nedenle davanın kendisi yönünden husumet yokluğundan reddi ile lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davanın tarafları arasında husumet bulunup bulunmadığının mahkemece öncelikli olarak tespit edilmesi gereken bir husus olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının davaya konu fatura bedelini ödediği, bu nedenle eda davası açılabilecekken tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı, bir davada hukuki yararın bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, davacı vekili ile davalı BOTAŞ vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalılardan BOTAŞ vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararının bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı BOTAŞ vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, doğalgaz kullanımından kaynaklı tahakkuk ettirilen fatura bedelinden borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi ( davayı esastan inceleyebilmesi ) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hallere, dava ( yargılama) şartları denir.
2.Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da, açılmış sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür.
3.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun) 114/1-h maddesi gereği davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartıdır. Dava açmakta hukuki yarar için; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez H., Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297).Uyuşmazlığın çözümünde, hukuki yarar kavramının tespit davasındaki yansımasının ne olacağının ayrıca irdelenmesinde yarar vardır:
4.Bilindiği üzere, mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
5.Eda davalarında; bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.
6.Tespit davasında, sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir, Diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu hükme bağlanır.
7.Bir hukuki ilişkinin varlığı, tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, o hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde, davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir. (6100 sayılı Kanun m. 106/II )
8.Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.
9. Tespit davası eda davasının öncüsüdür. Eda davası açılması mümkün olan hallerde, tespit davası açılmasında (kural olarak) hukuki yarar yoktur. Çünkü eda davası sonunda verilen hüküm ile aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir. Bundan başka, eda davası açılması mümkün olan hallerde, tespit davası açılmasına da izin verilirse, dava sayısının iki misline çıkması tehlikesi vardır. Bu ise, yalnız mahkemelerin işlerini çoğaltmakla kalmayıp, aynı zamanda hak arayanlar için de zaman ve para kaybına sebep olur ve bu nedenle usul ekonomisi ilkesine aykırı düşer (Kuru, Baki, Medeni Usul Hukuku Cilt I, Yetkin Yayıncılık, Ankara: 2020, s.403-405).
10. Diğer yandan, taraf sıfatı dava konusu subjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf sıfatı, dava şartı değildir. Çünkü, sıfat usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu karar, ( dava şartı yokluğunun aksine ) usulden bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Somut uyuşmazlıkta; faturadan kaynaklı menfi tespit istemiyle açılan eldeki davada, davaya konu fatura bedelinin davacı tarafından ödendiği sabit olup, davacının ödediği fatura bedelinin iadesi istemiyle istirdat davası (eda davası) açma olanağı varken, tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığının kabulü gerekir.
Bu durumda, davanın başında, davanın esası hakkında inceleme yapmadan, eş söyleyişle davalıya husumet yöneltilip yöneltilmeyeceği hususu değerlendirilmeden önce, dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırmak ve incelemekle yükümlü olan mahkemece, davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş olmasında usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamakta olup; bu nedenle taraf vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlere yükletilmesine,
8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,07.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.