Logo

3. Hukuk Dairesi2022/5898 E. 2022/7824 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kesinleşmiş bir hükmün vekalet ücretine ilişkin kısmının infaza elverişli olmaması nedeniyle yapılan tavzih talebinin reddedilmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bozma kararıyla ilk hükmün ortadan kalktığı ve bozma sonrası verilen kararda vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının icra edilemeyeceği, bu hususun tavzih yoluyla düzeltilebileceği, hükmün davalılardan müştereken ve müteselsilen talep edilen tazminat davası olması nedeniyle davalılar lehine vekalet ücretinin takdir edilmesi gerektiği gözetilerek, ek karar kaldırılarak hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, tarafların temyizi üzerine; Dairece onanarak kesinleştikten sonra, davalı ... vekili tarafından ileri sürülen tavzih talebi mahkemece verilen 04/01/2022 tarihli ek karar ile reddedilmiş, ek kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı arsa malikleri ile dava dışı yüklenici kooperatif arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden, davalılara bırakılacağı kararlaştırılan toplam 19 (on dokuz) adet dairenin paylaşımına dair davalılar ile arasında anlaşmaya varıldığını, bahse konu dairelerin tamamlanıp teslim edilmesine rağmen, kendisine verileceği kararlaştırılan beş adet dairenin tapusunun verilmediği gibi bedellerinin de ödenmediğini ileri sürerek; öncelikle davaya konu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına kayıt ve tescilini, olmadığı takdirde rayiç değerlerinin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalılar; davacının davaya konu sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmediğini, açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin geçerli olduğu, davacının sözleşme gereği dava konusu dört adet taşınmaz üzerinde hak sahibi olduğu, işbu taşınmazların toplam rayiç değerlerinin bilirkişi raporu ile 410.000 TL olarak belirlendiği, bu bedel üzerinden eksik harcın tamamlandığı, ancak rayiç değeri 70.000 TL olarak belirlenen diğer daire üzerinde davacının hak talep edemeyeceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 20509 ada 3 parsel H blok 2. Kat (220 m2) 17 nolu bağımsız bölüm; 20508 ada 5 parsel E blok 2. kat (145 m2) 15 nolu bağımsız bölüm; A blok 4. kat 23 nolu (225 m2) bağımsız bölümün davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline; 20509 ada 3 parsel A blok 2. kat 7 bağımsız bölümün davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen hüküm, davalıların temyizi üzerine; Dairece verilen 02/07/2015 tarihli ve 2015/940 E. - 2015/12328 K. sayılı ilamla;

“...Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen tarihsiz sözleşmede; davaya konu paylaşılan dairelerle ilgili "Kat irtifakı kurulup ferdileşmeye geçilmesinden sonra daire ve dükkanlar belirlenip, hak sahiplerini kat irtifakı tapuları 30 gün içerisinde intikal ettirilecektir. Taraflar, her ne surette olursa olsun daire ve dükkanları satamayacak ve devir işlemi yapamayacaktır. Yapmaları durumunda sorumluluk kendilerine aittir. Bu sözleşme kat irtifakı kurulup daire ve dükkanların belirlenmesinden ve intikal edilmesinden sonra iptal edilecektir. (....) sözleşmeye aykırı hareket edilmesi ya da uyulmaması halinde hak sahibine günün rayiç değeri üzerinden alacağı daire ve dükkan sayılarına karşılık gelen bedeli ödemeyi kabul edilmiştir." denilmektedir.

Hal böyle olunca; mahkemece; öncelikle sözleşme hükümleri doğrultusunda dava konu dairelerin kat irtifakı kurulup ferdileşmeye geçildiği tarihin mahkemece araştırılıp, belirlenmesi sonrasında ise, davaya konu dairelerin bu tarihteki rayiç değerleri hakkında uzman bilirkişi kurulundan Yargıtay denetimine uygun ek rapor alınması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davalılara ait dairelerin tapularının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...” gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece; dava konusu taşınmazların kat irtifakının kurulup ferdileşmeye geçildiği 21/12/2004 tarihi itibariyle rayiç değerlerinin belirlenmesi suretiyle alınan bilirkişi raporunda, üç katlı blokta bulunan dubleks dairenin 97.759,20 TL, normal dairenin 72.766,80 TL, zemin kat dairenin ise 60.766,80 TL; beş katlı blokta bulunan dubleks dairenin 118.300,50 TL, normal dairenin 72.766,80 TL, zemin kat dairenin ise 59.836,00 TL olarak belirlendiği, davalılar arasında teselsül hükümlerinin uygulanamayacağı, bozma öncesi davanın reddedilen kısmı üzerinden davalılar lehine takdir edilen vekalet ücretine dair hüküm kesinleştiğinden, bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle; tapu iptal ve tescil istemiyle açılan davanın reddine, terditli olarak alacak istemiyle açılan davanın kısmen kabulüne, 288.826,50 TL alacağın 191.067,30 TL'sinin 17/11/2006 tarihinden, 97.759,20 TL’sinin ise 21/12/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...’den tahsiline; 72.766,80 TL alacağın 21/12/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...’ten tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen hüküm, tarafların temyizi üzerine; Dairece verilen 26/12/2018 tarihli ve 2018/3330 E. - 2018/13347 K. sayılı kararla onanarak kesinleşmiş, akabinde işbu kararın vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının infaza elverişli olmadığından bahisle, davalı ... vekili tarafından tavzih talebinde bulunulması üzerine; mahkemece verilen 04/01/2022 tarihli ek kararla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 305 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği gerekçesiyle, tavzih isteminin reddine karar verilmiş, bu kez 04/01/2022 tarihli ek karar, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bir hükmün yeterince açık olmaması veya icrasında (İİK m.24 vd.) tereddüt uyanması veya birbirine aykırı fıkralar içermesi halinde, hükümdeki gerçek anlamın meydana çıkarılması için başvurulan yola, hükmün tavzihi (açıklanması) denir (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku Cilt II, Ankara: Yetkin Yayıncılık, 2020, s. 1580 - 1581).

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 305 inci maddesinde;

“ (1)Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.

(2)Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Bir hükmün cebri icra yoluyla yerine getirilmesinde veya uygulanmasında tereddüt doğurabilecek diğer hallerde; icraya konu olan hüküm bir eda davasına ait ise icrası tamamlanıncaya kadar, diğer durumlarda, yani tespit hükümlerinde veya inşai hükümlerde ise uygulanması söz konusu olduğu sürece tavzih yoluna başvurulabilir (HMK'nın Hükümet gerekçesi madde 305/I).

Öte yandan; mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikârdır.

Nitekim, Yargıtayın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulunun 04.02.2021 tarihli ve 2021/4-100 E., 2021/41 K.; 07.03.2019 tarihli ve 2019/13-113 E., 2019/248 K.; 10.12.2019 tarihli ve 2019/1-691 E., 2019/1319 K. sayılı kararları).

Bununla birlikte; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 3/2 maddesi uyarınca; ''Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.''

Somut olayda; mahkemece verilen 19/12/2013 tarihli karar, Dairece verilen 02/07/2015 tarihli ve 2015/940 E. - 2015/12328 K. sayılı karar ile bozulmakla tüm sonuçlarıyla ortadan kalktığı halde, bozmaya uyan mahkemece verilen tavzihe konu kararda; bozulan ve hukuki varlığı ortadan kalkan karara atıf yapılarak, davanın reddedilen kısmına dair hüküm fıkrası ile reddedilen kısım üzerinden davalılar yararına takdir edilen vekalet ücretine dair hüküm fıkrasının kesinleştiği, bu nedenle vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının muğlak bırakıldığı ve“Fazlaya dair talebin reddi nedeni ile davalılar vekilleri yararına ayrı ayrı hesaplanacak nispi ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,” şeklinde hüküm tesis edilmiş olup, işbu hüküm fıkrasının infaza elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, mahkemece; bozma sonrası verilen kararın vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının icra edilemeyeceği, hüküm infaz edilinceye kadar tavzihinin istenebileceği, tavzih ile hükmün değiştirilmiş olmayacağı; öte yandan eldeki dava ile uğranılan zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilinin talep edildiği dikkate alınıp, tavzih talebinin kabulü ile karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2 maddesi uyarınca, reddedilen kısım üzerinden kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine 5.674,73 TL nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile tavzih talebinin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden ek kararın kaldırılması ve hükmün düzeltilerek onanması, HUMK'nın 438 inci maddesinin yedinci fıkrası ile HMK'nın 305 inci maddesinin birinci fıkrası hükmü gereğidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile 04/01/2022 tarihli EK KARARIN KALDIRILMASINA, hüküm fıkrasında yer alan “Fazlaya dair talebin reddi nedeni ile davalılar vekilleri yararına ayrı ayrı hesaplanacak nispi ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,” ifadesinin çıkartılarak yerine, “Davalılar yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 5.674,73 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,” ifadesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı ...’a iadesine, 17/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.