Logo

3. Hukuk Dairesi2022/5910 E. 2023/1905 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin (doktorun) özen yükümlülüğüne aykırı davranışı nedeniyle hastanın vefat etmesi sonucu oluşan maddi ve manevi zararın davalılardan tahsili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yapılan işlemin tıp kurallarına uygun olduğu, komplikasyon gelişse de bunun zamanında ve doğru tedavi edildiği, hastanın riskler konusunda bilgilendirildiği ve kendi isteğiyle hastaneden ayrıldığı, davalı doktorun komplikasyonun yönetiminde bir kusur ve özensizliğinin bulunmadığı gözetilerek, mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

EK KARAR TARİHİ : 20.01.2022

SAYISI : 2022/297 E., 2022/784 K.

DAVA TARİHİ : 04.03.2016

KARAR : Davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2016/960 E., 2021/437 K.

Taraflar arasındaki maddi - manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacıların istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,13.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ...'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; müteveffa ...'ün davacılardan ...'ün eşi, diğer davacıların anneleri olduğunu, davalıların ...'e yapılan yanlış müdahaleler nedeni ile ölümüne sebep olduklarını, müteveffanın sağ bacağındaki sıkıntı nedeni ile davalılara 09.09.2015 tarihinde müracaat ettiklerini, davalılardan Dr. ...'ın, müteveffanın sıkıntı yaşadığı sağ bacağına önce anjiyo daha sonra ilaçlı balon (stend) tedavisi yapacağını ve sıkıntılarını gidereceğini belirttiğini, sonrasında müteveffayı ameliyata aldığını, ancak ameliyatta bazı olumsuzlukların yaşandığının söylendiğini, bu işlem öncesinde böyle bir riskin olduğu anlatılmadığı için rızaları olmadan hiçbir müdahalede bulunulmamasının istendiğini, müteveffa ...'ün yanına girdiklerinde, sağ bacağının tamamen morardığını gördüklerini ve ...'ün bacağının kesileceğinden de haberi olduğunu anladıklarını o geceyi müteveffa ... ile birlikte hastanede geçirdiklerini, 10.09.2015 günü hastaneden çıkış yaparak başka bir tıp merkezine müracaat ettiklerini, orada muayene eden doktorun çok acil bir şekilde hastanın sevkinin yapılıp ameliyata alınması gerektiğini söylemesi üzerine başka bir hastaneye gidildiğini, doktorun müteveffayı ameliyat ettiğini ve müteveffanın geceyi yoğun bakımda geçirdiğini, daha sonra müteveffa ikna edilerek tekrar ameliyata alındığını, ameliyat sonucunda müteveffanın sağ bacağının diz üstünden kesildiğini, 19.09.2015 gününe kadar da hastanede kaldığını, yaralarının pansuman edilmesi için doktora götürdüklerini, ancak yaranın iltihaplanması nedeniyle müteveffanın durumunun her gün daha kötüye gittiğini, müteveffanın yoğun bakıma alındığını, 03.10.2015 günü vefat ettiğini, vefat sebebinin çoklu organ yetmezliği olduğunun belirtildiğini, yapılmış ameliyat sonucunda müteveffanın kaybedildiğini, maddi ve manevi zararının oluştuğunu ileri sürerek, davacı eş için fazlaya dair her türlü hakları saklı kalarak ve davanın HMK'nın 107 nci maddesi çerçevesinde belirsiz alacak davası olarak kabulü ile 200.000 TL manevi tazminat, 3.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı; oğlu ... için 74.127,60 TL maddi, 50.000 TL manevi, kızı ... için 50.000 TL manevi, 3.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı, kızı ... için 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Mediplaza Sağlık Hizmetleri A.Ş. vekili; müvekkili hastanenin kusursuz olduğunu, hastanenin en ufak bir sorumluluğunun bulunmadığını, müteveffa ve eşinin 09.09.2015 günü hastaneye sağ alt ekstremitede ısı kaybı, his kaybı ve motor kayıp, soğuk soluk ve iskemik ağrı (gangren) aşamasında tekerlekli sandalyede geldiğini, hastaya mevcut durum ve risklerin ayrıntılı olarak anlatılarak onam formları imzalatılmış olduğunu, hastaya rızaya bağlı bir tıbbi müdahalenin gerçekleştirildiğini, hastaya uygulanan tedavinin gerekli özen ve dikkat gösterilerek hekimlik ilkelerine, hasta haklarına, tıbbi standart ve etik kurallar ile ilgili mevzuata uygun olarak yapıldığını, hastada oluştuğu iddia edilen durum ile müvekkili hastane eylemi arasında bir illiyet bağı bulunmadığını, bir an için tersi durum düşünülse dahi davacılar tarafından talep edilen tazminat miktarının haksız ve fahiş olması nedeniyle kabul edilemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı ... vekili; murisin ölümü ile müvekkilinin yapmış olduğu tedavi, anjiyo uygulaması arasında illiyet bağının bulunmadığını, müvekkili tarafından murise 09.09.2015 tarihinde tedavi uygulandığını, davacıların murisinin ise 03.10.2015 tarihinde vefat ettiğini, murisin müvekkilin çalıştığı hastanede vefat etmediği gibi murise 09.09.2015 tarihinde tedavi uygulamış olduğunu, tedavi süreci tamamlanmadan başka hastaneye sevkininin yapıldığını, bu bir günlük uygulama dışında müvekkilinin davacıların murisine bir uygulaması veya tedavisinin söz konusu olmadığını, vefat tarihine kadar murise bir çok işlem yapılarak bacağının kesilmesi ve diğer uygulamalar yapıldığını, murisin ölümü ile müvekkilin yapmış olduğu tedavi arasında illiyet bağının olmadığını savunarak, davanın reddini karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hükme esas alınan ATK raporu ve bilirkişi heyet raporları ile tespit edildiği üzere Kocaeli Medikal Park Hastanesinde hastaya çekilen anjiyografi görüntülerinin yapılan değerlendirmesinde hastaya yapılan girişimin endikasyonunun bulunduğu, yapılan işlemin uygun olduğu, gerek tıbbı gerekse cerrahi müdahaleler öncesi hastadan ve yakınından gerekli imzalı onamların alındığı, onam formunun usulüne uygun olduğu ve onam formunda düşük ihtimal de olsa uzuv kaybı veya hayat kaybı yaşanabileceğinin belirtildiği, işlem sırasında damar içinde pıhtılaşma şeklinde komplikasyon geliştiği, komplikasyonun zamanında tanınarak doğru tedavi edildiği, işlemin sonlandırılarak hastaya medikal tedavi başlanmasının uygun olduğu, takip ve tedavisi devam ederken hastanın kendi isteği ile hastaneden ayrıldığı, dolayısıyla hastanın takip ve tedavisini yapan davalı ...’ın tıp kurallarına uygun davrandığı, hastane ve doktorun tıbbi uygulama hatası bulunmadığı, teşhis ve tedavide tıbbın gerek ve kurallarına göre hareket edildiği, davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal veya hata bulunmadığı, davalılara atfı kabil kusur bulunmadığı, tazminata hükmedilebilmesi için yapılan eylemle birlikte kusur, zarar ve illiyet bağı koşullarının birlikte sağlanması gerektiği, dolayısıyla tazminata hükmedilebilmesi için gerekli koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf başvurusunda; bilirkişi raporlarına yapılan itirazlarda ısrarla vurgulanan bu kadar riskli olduğu belirtilen bu müdahalenin hastaya yapılma zorunluluğu ve zamanlaması kısmının açık kaldığını, bu müdahalenin esasen son çare olarak değerlendirilmesi gerektiğini, hastanın o aşamada olmadığını, komplikasyonları bu kadar ağır bir hastada, kararın hasta ve yakınlarına bırakılması gerektiğini, tıbbi onamların hukuki bir belge olması sebebi ile mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini, alınan raporlarda komplikasyonların da normal olduğunun vurgulandığını, dolayısı ile tıbbi raporlar ile karara esas alınan onamın birbiri ile çeliştiğini, onamlar riski çok küçük gösterir iken tıbbi raporların hastayı çok riskli hasta grubuna soktuğunu, bu nedenle iddialar doğrultusunda davacılar ve yakınının yeterince bilgilendirilmediğini, yerel Mahkeme kararının vekalet ücretine ilişkin kısmının da kaldırılması gerektiğini belirterek, hukuka ve usule aykırı kararın ve ek kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu olayın niteliğine uygun olarak konusunda uzman adli tıp kurumu ve üniversite heyeti bilirkişilerinden alınan, denetimine ve hüküm kurmaya elverişli raporlar ile tüm dosya kapsamına göre, davacı murisi ... ile davalı arasında mevcut vekalet ilişkisinden ve özen borcuna aykırılık iddiasından kaynaklanan davada; davacılar murisinin son zamanlarda artan bacak ağrısı, his kaybı, göğüs ağrısı ve sıkışma hissi ile 09.09.2015 tarihinde davalı hastaneye başvurduğu, murise davalı hekim tarafından anjiyo işlemi yapıldığı, işlem sırasında komplikasyon geliştiği (damar içinde pıhtılaşma), gerçekleşen komplikasyon sonrası murisin takip ve tedavisi devam ederken kendi isteği ile davalı hastaneden ayrıldığı, sonrasında dava dışı tıp birimlerinde yapılan tetkik ve tedaviler ile bacak kısmının kesilmek zorunda kalınıp 03.10.2015 tarihinde organ yetmezliği nedeniyle vefat ettiğinin anlaşıldığı bu durumda davalı hekim tarafından yapılan tetkik ve tedavi işlemlerinin hekimin uzmanlığı kapsamında olduğu, işlemler nedeniyle hekime ve hastaneye yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı, murisin ve eşinin imzasını taşıyan onam ve bilgilendirme belgeleriyle yapılan işleme ilişkin rızasının alındığı, işlem sırasında ortaya çıkabilecek komplikasyonlar hakkında yazılı olarak bilgilendirildiğinin anlaşıldığı, red nedeni ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken mahkemece yanılgılı değerlendirme ile her bir davalıya ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle, davacılar vekilinin

istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz başvuru dilekçesinde, istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekilin özen yükümlülüğüne aykırı davranışı nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararın davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 24 üncü maddesi; (Değişik:RG-8/5/2014-28994)

"Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde, bu şart aranmaz.

Kanuni temsilcinin rızasının yeterli olduğu hallerde dahi, anlatılanları anlayabilecekleri ölçüde, küçük veya kısıtlı olan hastanın dinlenmesi suretiyle mümkün olduğu kadar bilgilendirme sürecine ve tedavisi ile ilgili alınacak kararlara katılımı sağlanır.

Sağlık kurum ve kuruluşları tarafından engellilerin durumuna uygun bilgilendirme yapılmasına ve rıza alınmasına yönelik gerekli tedbirler alınır..."

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 nci maddesi; "Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır. "

3.Değerlendirme

1. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.

2. Somut uyuşmazlıkta davacıların murisine yapılan işlemin tıp kurallarına uygun olduğu, işlem sırasında komplikasyon geliştiği (damar içinde pıhtılaşma), komplikasyonun zamanında ve doğru tedavi edildiği dosya içinde yer alan ve birbirini teyit eden bilirkişi kurulu raporları ile sabit olup, anılan raporların dosya kapsamına uygun, yeterli olduğu ve tarafların itirazlarının karşıladığı anlaşılmıştır.

3. Dosya içerisinde yer alan ve hastanın imzası bulunan aydınlatma (onam) belgesinde işlemin risklerinin yazıldığı ve bunun hastaya anlatıldığının hastanın el yazısı ile yazılı olduğu, davalı hastanede murisin takip ve tedavisi devam ederken hastanın kendi isteği ile hastaneden ayrıldığı ve dolayısıyla hastanın takip ve tedavisini yapan davalı doktorun komplikasyonun yönetiminde bir kusur ve özensizliğinin bulunmadığı da anlaşıldığından, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.