"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 15. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : KASTAMONU 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine, bölge adliye mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen karar, davalı vekili tarafından duruşmasız, davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 20/12/2022 tarihinde gelen davacı asil/diğer davacılar vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ...'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; 10/02/2012 tarihli kira sözleşmesi uyarınca kiralananı tam ve eksiksiz olarak davalıya teslim ettiğini, davalının ise kiralananı hasarlı olarak tahliye ettiğini, kiralananın anahtarlarının teslim edilmemesi nedeniyle sözleşmenin bir yıl uzadığını, buna bağlı olarak bir yıllık kira alacağının oluştuğunu, davalının taşınmazı hor kullanması nedeniyle tahliyeden sonra kiraya verilemediğini, usulüne uygun olarak kiralananın anahtarının teslim edilmediğini ileri sürerek; hor kullanma sonucu uğranılan zararın, taşınmazın kullanıma uygun olmayan şekilde teslim edilmesi nedeniyle kiraya verilememesi nedeniyle doğan zararın ve kiralananın süresinde tahliye edilmemesi nedeniyle TBK'nın 347. maddesi uyarınca bir yıllık kira bedelinin, en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
Davalı; tüm alacak kalemlerinin zamanaşımına uğradığını, davacılara sözleşme bitiminde taşınmazın boşaltılacağı ve sözleşmenin uzatılmayacağını gönderdiği ihtar ile bildirdiğini, Kastamonu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/8 D.iş sayılı dosyası ile belirlenen tevdi mercine anahtarları teslim ettiğini, taşınmazın temizliği ve gerekli tadilatları yapılmak suretiyle teslim edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; alınan bilirkişi raporu ile hor kullanımdan kaynaklı zarar miktarının 75.600 TL olarak hesaplandığı, kiracının, kiraya verenlerin kiralananın hakimiyetini bizzat ele geçirdikleri tarih olan 05/03/2015 tarihine kadar olan kira bedellerinden sorumlu oldukları, davacı kiraya verenlerin delil tespiti yaptırdıktan sonra taşınmazda tadilat yaptırılarak yeniden kiraya verilmesi yönünde dosyaya yansıyan herhangi bir çabalarının olmadığı, bu nedenle hor kullanım nedeniyle taşınmazın yeniden kiralanamamasına yönelik kira alacağı kaybı talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle; davacıların hor kullanımdan kaynaklı zararlarının tahsili talebinin kabulü ile 18/03/2015 tarihi olan delil tespitinin tebliği tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 75.600 TL'nin davalıdan tahsiline, davacıların kiracının taşınmazı süresinde tahliye etmemesi sonucu biriken kira bedellerinin tahsili talebinin kısmen kabulü ile anahtar teslim ve delil tespiti tarihi olan 05/03/2015 tarihine kadar olan 11.152,08 TL'nin 05/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, davacıların kullanıma uygun olmayan şekilde teslim edilmesi sonucu taşınmazın üçüncü şahıslara kiraya verilememesi sonucu uğranılan zararların tahsili talebinin reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; kabul edilen hor kullanımdan kaynaklanan 75.600 TL alacağın tahliye tarihi olan 05/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde delil tespitinin tebliğ tarihi olan 18/03/2015 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle; davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun faiz başlangıcı yönünden kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile davacıların taşınmazın olağan kullanımı dışında hor kullanımdan kaynaklı zararların tahsili talebinin kabulü ile 05/03/2015 tarihi olan tahliye tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 75.600 TL'nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacıların kiracının taşınmazı süresinde tahliye etmemesi sonucu biriken kira bedellerinin tahsili talebinin kısmen kabulü ile 11.152,08 TL'nin 05/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacıların kullanıma uygun olmayan şekilde teslim edilmesi sonucu taşınmazın üçüncü şahıslara kiraya verilememesi sonucu uğranılan zararların tahsili talebinin reddine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Dairemizin 27/01/2022 tarihli ve 2021/1412 E. 2022/542 K. sayılı ilamıyla; tarafların sair temyiz itirazları reddedildikten sonra, kullanım süresi ile orantılı olarak yıpranma payının dikkate alınması, hor kullanma nedeniyle zarar gören parçaların değiştirilmesi durumunda yenilenen parçaların başlangıçtaki durumlarına göre yıpranma paylarının hesaplanarak alacaktan düşülmesi ayrıca davacı tarafından tamir süresince kira kaybı istenilebileceği kabul edilerek, kiralananın tamir edilebileceği sürenin belirlenmesi ve tamir süresi kadar kira kaybına hükmedilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozmaya uyan bölge adliye mahkemesince; davacılar vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile 36.837,50 TL hor kullanım bedeli ve 27.832,26 TL tamir süresi kira kaybı alacağının tahliye tarihi olan 05/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıların kiracının taşınmazı süresinde tahliye etmemesi sonucu biriken kira bedellerinin tahsili talebinin kısmen kabulü ile 11.152,08 TL'nin, 05/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; karar taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Davalı tarafın temyiz itirazları yönünden;
4/2/2011 Tarihli ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 1/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Temyiz edilemeyen kararlar” başlıklı 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi; “4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar” hükmünü içermekte olup, açıklanan bu düzenleme ile kira ilişkisinden doğan ve aynı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesinde görülen davalarda verilen kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 5/8/2017 tarihli ve 30145 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 32 nci maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin başına; “Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları hariç olmak üzere” ibaresi eklenerek; kira ilişkisinden doğan alacak davaları, malvarlığı davaları gibi telakki edilmiş ve istinaf kanun yolunda kesinleşme yahut temyiz kanun yoluna başvurabilme konusunda, alacağın miktar veya değerinin esas alınması ilkesi benimsenmiştir.
Yine 28/7/2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine; “temyiz edilebilen alacak davaları” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar” ibaresi eklenerek, kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanların temyize tabi olacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 6763 sayılı Kanun ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Ek Madde 1; “200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.
200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükmünü içermektedir.
Açıklanan bu kanun hükümleri uyarınca; temyiz edilen hükmün verildiği tarihte temyiz (kesinlik) sınırı 107.090 TL olup, uyuşmazlığa konu kira ilişkisinden doğan davaya konu alacak tutarı bu sınırın altındadır. Temyiz kabiliyeti olmayan kararların temyiz istemleri hakkında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanunun 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca Yargıtay tarafından temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı tarafın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Her ne kadar bölge adliye mahkemesince, bozma ilamına uyularak alınan bilirkişi ek raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilmiş ise de; anılan ek raporda, belirlenen hor kullanımdan kaynaklı zarar kalemlerinin tek tek açıklandığı, bu kalemlerden bir kısmına ilişkin yıpranma payı ve yıpranma bedeline yönelik değerlendirme yapılıp alacaktan düşülmesi gereken miktarın açıkça belirtildiği, buna rağmen kalan 6 kalem eksikliklere ilişkin toplam 30.000 TL zarar bedeli için yıpranma payı hesaplanmayarak, bu bedelin hor kullanım bedeli olarak belirtildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca bölge adliye mahkemesince; davacının, bilirkişi ek raporunda belirtilen ve yıpranma bedeli düşülen imalatlar dışında kalan imalatlara ilişkin hor kullanımdan kaynaklı zarar bedellerinin tahsili isteminde haklı olduğu kabul edilerek bu yönde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; bozma ilamına uyulmakla gelinen safhada, bölge adliye mahkemesince davanın esası hakkında karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tarafların istinaf başvurularının kabulü ile daha önceden kaldırılmış olan ilk derece mahkemesi kararının yeniden kaldırılmasına karar verilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın temyiz dilekçesinin REDDİNE, 2. bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davacı taraf yararına BOZULMASINA, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, dosyanın aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca karar veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 20/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.