"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1281 E., 2022/1432 K.
DAVA TARİHİ : 06.05.2013
KARAR : Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2013/507 E., 2021/309 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Dosya içeriğine göre davacılar Naile ve Kasım yönünden reddedilen ve temyize konu edilen toplam miktar ayrı ayrı 59.000 TL olup, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca kesinlik sınırı olarak belirlenen 107.090 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davacılar Naile ve Kasım vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Temyize konu edilen kararda dava değerinin her bir davacı yönünden duruşma sınırının altında olduğu anlaşılmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı şirket vekilinin duruşma isteğinin reddine, davacı ... ve davalılar vekillerinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; 2003 doğumlu ...'nin 2011 yılı Haziran ayında davalı şirkete ait hastanede, diğer davalı doktor tarafından sünnet edilmesine bağlı gelişen olaylar sonucunda, sünnet işleminin hatalı uygulanması nedeniyle birçok operasyona maruz kaldığını ve bu bağlamda çalışma gücünü kaybettiğini ileri sürerek; davacılardan anne ve baba için iş ve güçten kalma ve tedavi giderleri kapsamında ayrı ayrı 10.000 TL maddi ve çekilen acı ve ızdıraplar nedeniyle ayrı ayrı 125.000 TL manevi; küçük ...'nin en az 3 yıl hayata geç atılacak olması sebebiyle ugradığı maddi kayıplar kapsamında 30.000 TL maddi ve küçük yaşta çekilen acı, ızdıraplar ve hayat boyunca iktidarsız kalması nedeniyle küçük için 400.000 TL manevi tazminatın hatalı sünnet tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmişler, yargılama sırasında maddi tazminatın, sadece anne-baba için refakatçilik nedeniyle oluşan zarar kapsamında talep edildiğini açıklamışlardır.
II. CEVAP
1. Davalı ...; sünnet operasyonunun tıbbi bir zorunluluk olmamasına rağmen ailenin isteği doğrultusunda gerçekleştirildiğini, operasyon öncesinde ailenin bilgilendirildiğini, cerrahi açıdan kendisine atfedilebilecek kusur ve bilgi eksikliği bulunmadığını, her cerrahi müdahalede karşılaşılabilecek komplikasyonun gerçekleştiğini, cerrahi müdahalelerin hemen hepsinin özünde risk ve her zaman tehlike içerdiğini, komplikasyon sonrasında hastanın hastanede tedavi sürecini devam ettirmediğini, buna rağmen hastanın iyileşmesi açısından hasta yakınlarını defalarca bilgilendirdiğini, bu konuda insani ve mesleki tüm çabayı sarf ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalı şirket; sünnet operasyonunun tekniğine uygun olarak yapıldığını, ilaç tedavisi yapılarak davacı ...'nin şifayla taburcu edildiğini, davacı ...'nin operasyon sonrası hastaneye kontrole gelmediğini, hastanenin her türlü yükümlülüğünü yerine getirdiğini, personel ve donanım eksikliğinin söz konusu olmadığını, davacıların haksız ve kötü niyetli olduklarını, talebin dürüstlük ilkesiyle bağdaşmadığını, davacıların kusur iddiasının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, doktorlara atfı kabil kusur bulunmadığını, istenen tutarın ise fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı doktor Vedat hakkında taksirle yaralama suçundan mahkumiyet kararı verildiği, bu kararın kesinleşmesi nedeniyle hukuk hakimi bakımından bağlayıcı olduğu, gerek soruşturma aşamasında gerek yargılaması sırasında alınan ATK raporlarında davalı doktorun kusurlu addedildiği anlaşılmakla vekalet sözleşmesinden kaynaklı özen sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu, haksız fiil sorumluluğu ilkeleri gözetilerek davalıların dava konusu sünnet işlemi sonucu oluşan zarar nedeniyle müteselsil sorumlu olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 75.000'er TL manevi tazminatın 04.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılardan Kasım ve Naile'ye verilmesine, 1.000 TL maddi tazminatın davacı ... yönünden hayata en az üç yıl geç atılmış olması iddiası ile talep edilen maddi tazminat isteminin reddine, 100.000 TL manevi tazminatın 04.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...'ye verilmesine, fazlaya dair istemlerin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili, hükmedilen manevi tazminat miktarının davacılarda tatmin duygusu oluşturmadığını, yapılan hatalı işlem nedeniyle davacılardan ...'de oluşan zararlar ve bu zararların davacılarda yarattığı ağır ve katlanılmaz travmalar göz önünde bulundurulduğunda hükmedilen tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, davacıların çok büyük ve ağır bir manevi yıkım yaşadıklarını, bu nedenle küçük (...) için 400.000 TL, davacı anne ve baba için ise 125.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemişlerdir.
2. Davalı ... vekili, davacılardan ...'de oluşan durumun komplikasyon olduğunu, hatadan bahsedilemeyeceğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, delilleri hatalı değerlendirdiğini, cerrahi açıdan bir kusurunun bulunmadığını ayrıca hastanın komplikasyona uğrayan uzvunun iyileşmesi ve işlevlerini yerine getirmesinin tıbben mümkün olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Davalı şirket vekili, dinlenmeyen tanıklar mevcutken kusur raporu alınamayacağını, Mahkemenin tanıklar Murat ve Seringül'ü dinlemekten vazgeçtiğini, buna ilişkin olarak ara karardan vazgeçilmesinin talep edildiğini ancak bu talep değerlendirilmeden ATK'den rapor alındığını, Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/445 E. sayılı dosyasının celp edilmediğini, ATK raporlarına yapılan itirazların ise değerlendirilmediğini, dosyada kusur durumunun tespit edilmediğini, Üniversite öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, alınan raporların hükme esas teşkil edemeyeceğini, iddia olunan olayın komplikasyon olduğunu ve meydana gelmesinde kendisinin bir kusurunun bulunmadığını, davacılar Kasım ve Naile için yansıma yoluyla tazminata hükmedilemeyeceğini, yakınların manevi tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, bu davacıların ruhsal bütünlüğünün bozulduğuna ilişkin bir delil bulunmadığını ve hükmedilen tazminat miktarının yüksek olduğunu, ... yönünden hükmedilen tazminat miktarının da yüksek olduğunu, maddi tazminata ilişkin olarak yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; birbirini teyit eden ATK raporları gereğince hekimin uygulamasının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına aykırı olduğu, yapılan işlemin sonuçlarının küçüğün (...) üzerindeki etkilerinin ciddi olduğu, bu nedenle ortaya çıkan sonuç hatalı hekim uygulamasından kaynaklanmakta olup komplikasyon olarak değerlendirilebilecek bir durum bulunmadığı, yapılan işlemde hata olup olmadığı alanında uzman bilirkişiler tarafından değerlendirilebilecek bir husus olduğundan tanık dinlenmemesinin yapılacak bilirkişi incelemesinin sonucuna bir etkisi bulunmadığı, alanında uzman bilirkişilerden alınan ve birbirini teyit eden kusur raporlarının dosya kapsamında bulunması nedeniyle üniversite öğretim üyelerinden oluşan bilirkişilerden rapor alınmasının gerekmediği, hastanede yapılan işlem tarihinin 04.07.2011, dava tarihinin ise 06.05.2015 olduğu göz önüne alındığında 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, yargılama sırasında davacıların sosyal ve ekonomik durumunu tespit edilerek ve hatalı uygulamanın davacılar üzerinde yaratmış olduğu acı ve ızdıraplar göz önünde bulundurularak manevi tazminat miktarını tespit edildiğinden ve manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması, kusur durumuna, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna göre oluşan acı ve ızdırabı giderecek şekilde olması gerektiği göz önüne alındığında işlem tarihi itibariyle tespit edilen manevi tazminat miktarının hak ve nesafete uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, yapılan hatalı işlem nedeniyle davacılardan ...'de oluşan zararlar ve bu zararların davacılarda yarattığı ağır ve katlanılmaz travmalar göz önünde bulundurulduğunda hükmedilen tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Davalı şirket vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, doktor hatasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56 ncı maddesi hükmüne göre; hakimin, özel halleri gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
2. Manevi tazminat, bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4 üncü maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarihli 2003/21-368-355 ve 23.06.2004 tarih ve 2004/13-291-370 sayılı kararları).
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve ceza soruşturması sırasında alınan bilirkişi raporu ile İlk Derece Mahkemesince konunun uzmanı bilirkişilerden alınan raporun, yapılan işlem ile ilgili olarak kusur değerlendirmesi yapacak olan uzman bilirkişilerin bulunduğu ve alınan her iki bilirkişi raporunun da birbirini teyit eder nitelikte olduğunun anlaşılmasına göre; davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacılar vekilinin ... için hükmedilen manevi tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; yapılan işlem nedeniyle küçüğün (...) okul hayatının fiziksel görünüşünün ve ruhsal gelişiminin ciddi boyutta etkilendiği anlaşılmakta olup, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, olayın oluş şekli, niteliği, olay tarihi, günün ekonomik koşulları ve yukarıda açıklanan ilkeler nazara alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının İlk Derece Mahkemesince az tayin edildiği anlaşılmakla, daha yüksek oranda makul bir tazminata hükmedilmesi için kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Davacılar vekilinin Naile ve Kasım'ın temyiz dilekçesinin miktardan reddine,
2. Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
3. Davacı ... yönünden hükmedilen manevi tazminat istemine yönelik temyiz dilekçesinin kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
4.İlk Derece Mahkemesi kararının davacı ... yararına BOZULMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalılardan Pınar Medikal Sağlık ve Eğitim Hizm. İnş. A.Ş. ve ...'ya yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harçlarının istek halinde temyiz eden davacılardan ...'e iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.