"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19.HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde birleştirilerek görülen alacak, tazminat ve tespit davalarının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; tarafların istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, belirtilen hususlarda inceleme yapmak üzere mahkemesine iadesine yönelik olarak verilen kararın, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; bölge adliye mahkemesi tarafından verilen ek karar ile temyiz talebi reddedilerek bu defa davalı vekili tarafından ek karar temyiz edilmekle; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı özetle, asıl dosyada; 2013 tarihinde .... Noterliğinin 2013/09392 sayılı satış sözleşmesi ile araç satın aldığını,ancak aracı kullanırken çıkan sorunlar nedeniyle delil tespiti yapıldığını, delil tespiti doyasına sunulan rapora göre dava konusu aracın motor, şanzıman ve tork konvertör yağlarının yere akması ile aracın hasara uğraması sebebine ilişkin olarak, aracın imalatı sırasında torkta sıkılmayan bir montaj cıvatasının neden olduğu hususunun tespit edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 397.800,00 TL'nin ayıbın noter kanalıyla ihbar edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuş, bilahare sunduğu ıslah dilekçesi ile aracın misli ile değişimi talebi bu mümkün olmazsa bedel iadesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Asıl dosya ile birleştirilmesine karar verilen Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/543 E sayılı dosyasında özetle; davacının aracın içinde yaşadığı olaylar sonrasında araç kullanmaktan korkmaya ve çekinmeye başladığın belirterek 14,000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karara verilmeisni talep ve dava etmiştir.
Yine Asıl dosya ie birleştirilmesine karar verilen İstanbul 1. Tüketici Mahkemesinin 2014/1334 E. sayılı dosyasında özetle,dava konusu Range Rover markalı 2013 model araçlarla ilgili gerekli soruşturmaların yapılarak iş bu araçların seri ayıplı olduklarının tespit edilmeleri halinde yasadan doğan tüm yaptırımların ilgilileri hakkında uygulanmasına, seri üretim arızası tespit edilmesi durumunda ve gerekli görülmesi halinde söz konusu model ile ilgili olarak seri üretim arızasının giderilmesine kadar reklam ve promosyon faaliyetlerinin durdurulmasına, aracın Türk Standartlarına uygun olup olmadığının yeniden değerlendirilmek suretiyle, uygun olmadıklarının tespiti halinde uygun bir süre ile TSE belgesinin askıya alınmasına, iş bu araçlar ile ilgili olarak verilen garanti belgelerinin ve kara yolları uygunluk belgelerinin iptali veya arıza giderilene kadar uygun bir süre askıya alınmasına, söz konusu araçların ithalatının durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; aracın ayıplı olduğunun tespitine ve davalıya iadesine, 397.800TL'nin aracın iadesinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile birlikte temlik alan davacıya verilmesine, birleşen bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/543 esas sayılı dosyası ve birleşen İstanbul 1. Tüketici mahkemesinin 2014/1334 esas sayılı dosyası yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; TC Ticaret bakanlığına Gümrükler Genel Müdürlüğü ne müzekkere yazılarak, dava konusu aracın parçalarının ithalatına yönelik veriler sorulmuş ve gelen cevabi yazı sonrası ‘-- birleşen İstanbul 1. Tüketici Mahkemesinin 2014/1334 esas sayılı dosyası davacının delillerinin toplanmadığı, yeterli araştırma yapılmadığı Kosifler ve Borusan firmalarına yazı yazılmakla yetinildiği oysa bu firmaların davalı firma ile menfaat birlikteliği olduğu düşünülmüştür. Davacı birleşen bu davada özetle, dava konusu Range Rover aracı tüm modellerinde şanzıman arızası bulunduğunu, bu arızanın seri nitelik arz ettiğini, bu nedenle piyasadan toplatılmasını talep etmiştir.---Davacının iddiası Range Rover Suv tipi araçlarda üretim hatası bulunduğu ve bunun seri nitelik arz edip piyasadan toplatılması gerektiği yönündedir. İlk derece mahkemesince öncelikle davalı ithalatçı firmadan hangi sayıda dava konusu range rover suv tipi araçların ithal edildiğini, yetkili servis hizmeti sunan firmadan ise bu tip araçlardan hangi sayıda şanzıman ve motor arızası şikayetiyle müracaatta bulunulduğunu, gerekli görülmesi halinde bilirkişiler marifetiyle kayıtlarında inceleme yapılmak suretiyle tespit edileceği ihtarıyla, sorulmasıdır. İthal edilen bu tip araçlar bu şekilde belirlenmelidir.--- deliller toplanmadan karar verilmesi yerinde görülmemiştir‘ gerekçesiyle ‘Davacının İstinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,İlk derece Mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA, Dosyanın, gerekçede belirtilen hususlara göre incelenerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere mahkemesine İADESİNE’ karar verilmiştir.
Bölge adliye mahkemesi kararı, davalı tarafından temyiz edilmiş, bölge adliye mahkemesince 25/07/2022 tarihli ek karar ile kesin olan karara ilişkin temyiz başvurusunun usulden reddine karar verilmiş; ek karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-İstinaf, bir işe yeniden başlamak, yeniden ele almak anlamına gelir.
6100 sayılı HMK’nın 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde altı alt bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, bölge adliye mahkemesi, esas hakkında inceleme ve duruşma yapmadan (dosya üzerinden), ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir. Davanın esası hakkında istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesi ise, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca duruşma yapmadan istinaf başvurusunun esastan reddine, ilk derece mahkemesi kararını düzelterek veya yargılamadaki eksiklikleri tamamlayarak yeniden esas hakkında karar tesis edebileceği gibi 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında incelemeyi duruşmalı olarak yapmak suretiyle istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verebilir.
Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde altı alt bent hâlinde sayılan hâllerde bölge adliye mahkemesinin verdiği esası incelemeden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.
Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesine eklenen (g) bendine göre; “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup, hükmün gerekçesinde de; 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353 üncü madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, bölge adliye mahkemelerinin bu maddeye dayanarak vereceği kaldırma kararının, “esası incelemeden” ve /veya "kanunda belirtilen usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarına ilişkin olarak verilmesi" gerektiğidir. Öyle ki bölge adliye mahkemesince kanun hükmüne aykırı olarak uyuşmazlığın esası hakkında değerlendirmeler yapılarak, işin esası incelenip kararın kaldırılması ve ilk derece mahkemesine gönderilmesi durumunda taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğup doğmadığı sorunu da gündeme gelecektir.
Kanun koyucu sınırlı biçimde ve istisnaî olarak saydığı hallerde, kararın kaldırılmasından sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine izin vermiş olup, bu hususu 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesine eklenen (g) bendinin gerekçesinde de yeniden belirtmek suretiyle vurgulamıştır. Aksinin kabulü halinde, karara etki eden yargılama eksikliğinin bulunduğu durumlarda hukuk yargılamasında sadece Yargıtaya tanınan eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı bozma yetkisine eşdeğer bir yetkinin bölge adliye mahkemesine tanındığı sonucuna varılacaktır ki herhalde bu sonuca katılmak mümkün değildir.
Doktrinde de HMK'nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan hükmün lafzına bağlı kalınarak yorumlanması halinde, bu kararların Yargıtayın temyiz denetimi kapsamında incelenmesinin mümkün olmayacağı ve bu durumun da yargılamanın amacına ve yargılamaya hakim ilkelere aykırılık oluşturacağı görüşüne yer verilmiştir (Boztaş, N; İlk Derece Mahkemesi Kararlarının Eksik Tahkikat veya Gerekçesizlik Nedeniyle İstinaf Mahkemesince Kaldırılması Meselesi, MİHDER, C. 13, S. 37, 2017/2, s. 442 vd.; Akil, C; Bir İstinaf Sebebi Olarak HMK m.353/1-a-6 Üzerine Değerlendirme, TAAD, Yıl:11, S. 38, 2019, s.13-14).
Doktrinde ayrıca; Yargıtayın böyle bir denetim yapmasının mümkün olmadığının kabulünün, bölge adliye mahkemesinin HMK'nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile ilgisi olmayan bir karar vermesi durumunda bu kararın denetlenmesinin mümkün olmamasına yol açacağı belirtilmiştir (Karaaslan, V; Kanun Yolları Sistemine Eleştirel Bir Bakış, MİHDER, C. 15, S. 43, s. 454).
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yer verilen yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince araştırma yapılarak esasa girildiği ancak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada hukukun ve delillerin eksik uygulandığı düşünülmesine ve bölge adliye mahkemesince bu yönde deliller toplanılarak esasa girilmiş olmasına rağmen, yeni bir karar verilmesi gerekirken; anılan gerekçe ile, dosyanın gerekçede belirtilen sebeplerle yeniden incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, bu karar nedeniyle temyiz talebinin, verilen kararın kesin olduğu gerekçesiyle ek karar ile reddedilmiş olması da isabetsiz olup, ek kararın kaldırılarak, karar ilamının bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen bölge adliye mahkemesi ek kararının KALDIRILMASINA ve açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenler ile davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 24/10/2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
İlk derece mahkemesi tarafından verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi Tarafından dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 353/1-a.6 maddesi uyarınca yargılamanın eksiklikler tamamlanarak kaldığı yerden devamı için dosyanın mahkemesine iadesine kesin olarak karar verilmiştir.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, Bölge Adliye Mahkemelerince HMK 353/1-a.6 maddesi kapsamında eksikliklerin tamamlanması yönünde verilen kararların temyizi kabil nitelikte olup olmadığı yönündedir.
1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, kanun yollarından İstinafı düzenleyen sekizinci kısım birinci bölümde yer alan, duruşma yapılmadan verilecek kararları öngören 353. Maddesi:
“(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda Bölge Adliye Mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
(…)
6) (Değişik:22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” (…)
7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup, hükmün gerekçesinde de; 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353. madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.
HMK 353/1-a maddesi kapsamında Bölge Adliye Mahkemelerinin verdikleri gönderme kararları usuli nitelikte olup madde 361 kapsamında temyizi kabil nihai kararlardan değildir. 353/1-a maddesinde, verilen kararın kesin olduğu belirtilmiş, ayrıca 362/1-g maddesinde de temyiz edilemeyeceği açıkça vurgulanmıştır. Yasal düzenlemeler açık ve yoruma imkân vermeyecek şekildedir.
BAM’ın verdiği eksiklik nedeniyle gönderme kararları HMK 353/1-a maddesi kapsamında kararlardır. Gönderme kararlarının uygulanabileceği kanunda başka usul hükmü bulunmamaktadır.
Kanunda kesin olduğu belirtilen kararlar aleyhine kanun yoluna başvurularak denetim yapılamaz. Mahkeme kararının hukuka uygun olmaması sonuca etkili değildir. Kanun koyucu, “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” denetimini BAM’a vermiştir. BAM denetimini yaparken hata da yapabilir. Verilen kararın kesin olması, kararda hata yapılması halini de kapsamaktadır. Aksi halde BAM takdiri yerinde ise karar kesin, yerinde değilse temyizi kabil hale gelir. Ayrıca BAM kararı yerinde değilse Yargıtayca bozma kararı verilmesi, yerinde ise kesinlik nedeniyle dilekçenin reddi kararı da çelişki oluşturacaktır. Çünkü karar yanlış ise bozma kararı veriliyorsa, doğru olduğunda da onama kararı verilmesi gerekmektedir.
HMK 353/1-a maddesi kapsamında Bölge Adliye Mahkemelerinin verdikleri gönderme kararlarının kesin olduğu, temyizi kabil nitelikte olmadığı Hukuk Genel Kurulunun da kabulündedir. (HGK 27.5.2021 t. E. 2020/(20)5-451, K. 2021/636 )
İlk derece yargılaması Bölge Adliye Mahkemesindeki yargılamayı da kapsamaktadır. BAM, ilk derece mahkeme kararını kaldırdığı zaman kendisi ilk derece mahkemesi yerine geçerek yeniden esastan hüküm kurmaktadır. Bu kararlar temyizi kabildir. Eğer BAM tarafından HMK madde 353/1-a kapsamında verdiği kararlara temyiz yolu açılacak olursa bir ara temyiz yolu olacak ve yargılamanın çok uzamasına yol açacaktır.
Sonuç olarak Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından HMK 353/1-a maddesi kapsamında verdikleri, “eksiklikler tamamlanarak yargılamanın kaldığı yerden devamı için dosyanın mahkemesine iadesi kararları”, yasanın lafzı ile kesin nitelikte kararlar olup 362/1-g maddesinde de temyiz edilemeyeceği açıkça belirtildiğinden temyiz incelemesinin mümkün olmadığı görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.