"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; maliki bulunduğu taşınmazını kayınpederi olan dava dışı ...'ye 24/04/2006 tarihinde sattığını, satış bedeli olarak kararlaştırılan ve davalı bankadan kullanılan 150.000 TL' konut kredisinin kendisine ödenmediğini, davalı banka müdürü tarafından çeşitli bahanelerle oyalandığını, sonrasında banka müdürünün usulsüz işlemleri nedeniyle banka ile ilişiğinin kesildiğini, hakkında soruşturma başlatıldığını öğrendiğini, mağdur edildiğini ileri sürerek; 150.000 TL'nin, konutun satış tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacı ile dava dışı ... arasındaki taşınmaz alım -satım ilişkisi nedeniyle tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, bankalarından davaya konu taşınmazla ilgili konut kredisi kullanan ...'nin talimatı ile kredi bedelinin davacıya 24/04/2006 tarihinde ödendiğini, bu hususun davacının da imzasını taşıyan ödeme fişleri ile sabit olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının bankaya duyduğu güvenle parayı almadan ilgili dekontları imzaladığı, davaya konu kredi bedelinin davacıya ödenmediği, davalı banka müfettiş raporundan kredi bedelinin banka müdürü ile işbirliği içerisinde olan dava dışı ...'e ödendiğinin anlaşıldığı, nitekim davacı tarafından bahse konu şahıs hakkında icra takibi başlatıldığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile 150.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen hüküm, davalının temyizi üzerine; Dairece verilen 05/06/2018 tarihli ve 2016/19208 E. - 2018/6363 K. sayılı ilamıyla;
"...Dosya içeriğinden; davacının şikayeti üzerine iş bu davanın konusunu oluşturan kredinin, davalı bankanın Zonguldak Şubesi müdürü tarafından dava dışı ... 'ye ödendiği iddiasıyla 01.12.2010 tarihli iddianame ile Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasının, daha önce aynı mahkemede sanıklar hakkında açılan 2009/201 Esas sayılı dosya ile birleştirildiği ve yargılamanın halen devam ettiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; dava konusu olayın özelliği nedeniyle, açılan ceza davasının sonuçlanmasının beklenilmesi ve ondan sonra tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, davaya konu kredinin davacıya ödenip ödenmediğine ilişkin ceza davasında bir veri olmayacağı gerekçe gösterilerek ceza davasının sonucunun beklenilmesinden vazgeçilmesi suretiyle yazılı biçimde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; her ne kadar davalı banka tarafından kredi bedelinin davacıya ödendiği yönünde savunmada bulunulmuş ise de; kredi bedelinin nakden ödenmesinin bankacılık işlemlerine uygun düşmediği gibi ödeme fişinde sadece davacının imzasının bulunduğu, para tutarını gösteren bilgiye rastlanılamadığı, yine davacıdan kimlik bilgilerinin veya kimlik belgesi fotokopisinin alınmamış olduğu, kaldı ki davacıya ödeme yapıldığı iddia edilen tarihte davacının il dışında olduğu, davacının bankaya güvenerek ilgili dekontları kendisine ödeme yapılmadan imzaladığı, tüm bu nedenlerle davalının davacıya kredi bedelini ödediğine dair savunmasını ispat edemediği gerekçesiyle; davanın kabulü ile 150.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74 üncü maddesi uyarınca; “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” şeklindeki hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Başka bir deyişle, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını belirleyen ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/11/2020 tarihli ve 2012/17-2112 E. - 2020/850 K. sayılı kararı).
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davaya konu bankacılık işlemi nedeniyle, eldeki davada ileri sürülen iddialar tekrarlanarak davacının müşteki sıfatıyla yer aldığı, davalı banka müdürünün "zimmet " suçundan sanık olarak yargılandığı ceza davasında;
"... Her ne kadar müşteki ... konut kredisine ilişkin ödeme işleminin bilgisi ve rızası dışında gerçekleştirildiğini ileri sürmüşse de tediye fişi üzerinde imzasının olması, Zonguldak Şubesi Müdürü ...'ın bahis konusu krediye ilişkin taksitlerin zaman zaman ... Tarafından ödendiğini ifade ettiği, bunun yanı sıra ... ile yaptığı görüşmede adı geçenin, söz konusu konut kredisinin ... 'nin finanse edilmesi amacıyla kullandırıldığı dile getirdiğini belirtmesi, ayrıca ...'ın 10.11.2006 tarihinde ... 'ye karşı Zonguldak 4. İcra müdürlüğünün 2006/1651 sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yaptığı ve söz konusu icra takibinde borcun sebebini " 24.04.2006 tarihinde ...'ye 150.000 TL karşılığı satılan Kozluda ki daireden elde edilen ve borç olarak ... verilen para" olarak göstermesi dikkate alındığında ...'ın bilgisi ve rızası ile söz konusu paranın ... 'ye verildiğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumda zimmet suçu oluşmayacaktır..." şeklinde maddi vakıanın tespit edildiği, davaya konu işlem nedeniyle davalı banka müdürünün beraatine karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, ceza yargılamasında maddi vakıaya yönelik yapılan tespitin hukuk hakimini bağlayacağı, davaya konu kredi bedelinin davalı banka tarafından davacının bilgisi ve rızası dahilinde yeğeni dava dışı ... 'ye ödendiği, dolayısıyla davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahsedilemeyeceği dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.