"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2022/112 E., 2022/744 K.
KARAR : Davanın kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İzmir 21. Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.07.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacılar vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hakimi tarafından hazarlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; avukatlık bürosunda ortak olarak çalıştıklarını, davalının babası muris ... ... ile 28.03.2016 tarihinde avukatlık ücret sözleşmesi yaptıklarını ve kendilerine vekalet verildiğini, davalar devam ederken muris ... ...'ın 12.11.2016 tarihinde vefat ettiğini, geride mirasçısı davalının kaldığını, müteveffa vekil edenin vekili olarak takip edilen dava dosyalarının takip edilmesi ve murisin terekesinin tespiti ile ölüme bağlı işlemlerin yapılmasına yönelik olarak davalı ile aralarında 22.11.2016 tarihli "Avukatlık Kanunu Uyarınca Düzenlenen Avukatlık Ücret Sözleşmesinin" akdedildiğini, kendilerine vekalet verildiğini, sözleşme konusu davaların takip edildiğini, bu nedenle davalının hem mirasçı olarak hem de kendi imzaladığı sözleşme nedeniyle ödenmeyen avukatlık ücretinden sorumlu olduğunu, davalı yanca kendilerine ödenen bir vekalet ücreti bulunmadığını, davalının murisinin vekili olarak takip ettiği davalardan ... alacaklarının murisin vefat tarihi olan 12.11.2016 tarihinde muaccel hale geldiğini, davalının yasal mirasçı olması ve vekalet ilişkisini İzmir 15. Noterliğinin 06.12.2016 tarihli azilnamesi ile kötü niyetle sonlandırması nedeniyle vekalet ücretini ödemekle yükümlü olduğunu, Bornova 2. Noterliğince 19.01.2017 tarih ve 01538 yevmiye numarasıyla davalıya vekalet ücreti ödemesi yönünde düzenledikleri ihtarnamenin 23.01.2017 tarihinde tebliğ edildiğini ancak davalının bu ihtara hiçbir yazılı belgeye dayanmadan 63.000,00 TL vekalet ücretinin ödendiği iddiasıyla itiraz ettiğini ileri sürerek, bilirkişi raporu ile belirlenecek değere göre belirli hale getirilmek ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL alacağın 23.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemişler, 05.10.2022 tarihli bedel artırım dilekçeleri ile davalıya karşı doğacak alacak yönünden icra takibi yapma ve/veya ... dava açma hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik rapor ile belirlenen %10 nispi ücreti ve karşı yan vekalet ücreti toplamı olan ve eksik harcı tamamlanan 307.847,44 TL'nin dava dilekçelerinde bildirilen temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, ölüm ile sona ... vekalet ilişkisinden ... vekalet ücreti alacağının kendisinden talep edilemeyeceğini, davacılar ile aralarında kurulan vekalet ilişkisi ve imzalanan avukatlık ücret sözleşmesi müteveffa ... ... ile imzalanan sözleşme ile aynı davaların takibine ilişkin olduğundan, muris ile yapılan anlaşmaların kendiliğinden sona erdiğini, davacılara toplamda 72.633,00 TL ödeme yapıldığını, hak düşürücü sürenin dolduğunu, davacıların devam eden davalarla ilgili çelişkili, gerçekten uzak bilgiler vermeleri nedeniyle güveni kalmadığını, haklı nedenlerle davacıları azlettiğini, davacıların zaten bilinen mevduatlar üzerinden %10 üzerinden ücret almasının iyiniyete, ahlaka TBK'nın 27 nci maddesine aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanan 22.11.2016 tarihli sözleşmenin geçerli bir sözleşme olmadığını, davacıların 19.01.2017 tarihli vekalet ücret alacağını talep ettikleri ihtarnamede herhangi bir alacak miktarı belirtilmediğinden temerrütün gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.09.2019 tarihli ve 2017/438 E., 2019/296 K. sayılı kararıyla; alınan bilirkişi raporunda, davalı murisi ... ... ile davacılar arasında 28.03.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığı, ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2015/466 E., ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/86 E. ve ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/223 E. sayılı dosyaların davacı vekiller tarafından takibi için ücret sözleşmesi imzalandığı, davacılar ile davalı arasında yapılan 22.11.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin altına davacı vekiller tarafından, 05.12.2016 tarihinde sözleşmenin feshedildiği, tarafların birbirinden herhangi bir hak ve alacak talep edemeyecekleri yazılıp, taraflarca imzalandığı ve imzanın da inkar edilmediği, işbu beyandan bir ... sonra yani 06.12.2016 tarihinde davalı tarafından vekillerin azledildiği, davalının 63.000,00 TL elden ödeme yapıp yapmadığı hususlarında takdirin Mahkemeye ait olduğunun bildirildiği, tarafların rapora karşı beyan ve itirazları dikkate alınarak ara karar uyarınca dosyanın aynı bilirkişiye tevdii ile ek rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişinin 19.07.2019 tarihli ek raporunda; davacıların fesih beyanının murisle ve davalı ile yapılan sözleşmeyi birlikte sona erdirdiği kanaatine varılması halinde, davacıların davalıdan vekalet ücreti talebinde bulunamayacağı, fesih beyanın sadece davalı ile yapılan sözleşme için hüküm ifade edeceği kanaatine varılması halinde ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/223 E. sayılı ve ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/86 E. sayılı dosyaları için Avukatlık Kanunu'nun 164/son hükmü uyarınca hangi ... üzerinden karar verileceğinin takdirinin Mahkemeye ait olduğu, davacılar ile davalı arasında yapılan 22.11.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin, davalı murisi ... ... ile yapılan 28.03.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinden bağımsız olduğunun düşünülemeyeceği, zira sözleşmede murisin davalarından açıkça bahsedildiği, ayrıca ... ... hakkında açılan ceza dosyası beraat ile sonuçlandığı, bunun da ibranın baskı ile yapılmadığını kanıtladığı ve zorla imzalatıldığına dair başkaca delil ve tanık anlatımı bulunmadığı, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2017/380 E. sayılı dosyasında kamera kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde de söz konusu paranın tesliminin ispatlandığı, sonuç olarak davacıların fesih beyanının murisle ve davalı ile yapılan sözleşmeyi birlikte sona erdirdiği kanaatiyle davacıların davalıdan vekalet ücreti talebinde bulunamayacağı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2020/645 E., 2021/713 K. sayılı kararıyla; müteveffa vekil edenin vekili olarak takip edilen dava dosyalarının takip edilmesi ve murisin terekesinin tespiti ile ölüme bağlı işlemlerin yapılmasına yönelik olarak davacılar ile davalı arasında 22.11.2016 tarihli "Avukatlık Kanunu Uyarınca Düzenlenen Avukatlık Ücret Sözleşmesinin" akdedildiği, akdedilen sözleşmenin altına 05.12.2016 tarihinde davacı avukatların ismi ve inkar edilmeyen imzasını içeren "Sözleşmenin Feshi Beyanıdır. Taraflar bir araya gelerek, işbu sözleşmeyi karşılıklı olarak feshetmişlerdir. Birbirlerinden herhangi bir hak ve alacak talep etmeyeceklerdir." şeklinde el yazısı yazılmış ibarenin mevcut olduğu, davalı tarafından 06.12.2016 tarihli azilname ile davacıların vekalet görevine son verildiğinin anlaşıldığı, dava konusu dosya alacağının, murisin ölümü nedeniyle vekalet görevi fiilen sona ... ancak bu tarihe kadar görevini yerine getiren davacı avukatın, belli bir miktar vekalet ücretine hak kazandığının tartışmasız olduğu, davacılar ile davalı arasında akdedilen 22.11.2016 tarihli "Avukatlık Kanunu Uyarınca Düzenlenen Avukatlık Ücret Sözleşmesinin" konusunun anılan sözleşmede; yapılacak iş başlığı altında 2 nci bentte, "Muris adına vekaletle yürütülen...davalara devam edilecektir." şeklinde açıklanması, vekil eden ... ...'ın ölümü ile vekalet görevi fiilen sona ... davacı avukatların, hak kazandığı vekalet ücretinin, mirasçı olan davalıdan ayrıca tahsil edileceği veya bu anlama gelebilecek herhangi bir hükme yer verilmemesi ile birlikte değerlendirildiğinde, davacı avukatlar ile vekil eden muris arasında akdedilen sözleşmeden ... vekalet ücreti alacağının, taraflar arasında akdedilen 22.11.2016 tarihli sözleşme ile sona erdiğinin kabulünün gerektiği, öte yandan, davacılar ile davalı arasında akdedilen, 22.11.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin altına el yazısı ile yazılmış olan 05.12.2016 tarihli davacı avukatların inkar edilmeyen imzasını içeren fesih beyanı/ibranamenin baskı ile imzaladığını öne sürmüş ise de, baskı iddiası yöntemince ispatlanamadığı, bununla birlikte davacıların şikayeti üzerine davaya konu 05.12.2016 tarihli fesih beyanı/ibranamenin baskı ve zorla imzalatıldığı iddiasını da içerir şekilde dava dışı ... ... hakkında açılan kamu davası sonucunda kesinleşen ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/380 E. 2018/307 K. sayılı ilamı ile beraatine karar verildiği, bu halde, taraflar arasında akdedilen 22.11.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi davacı yanca, herhangi bir hak ve alacak talep etmeyecekleri belirtilerek feshedildiğine göre, "davacıların davalıdan vekalet ücreti talebinde bulunamayacağına," yönelik mahkeme kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, bu halde incelenen kararın; dava dosyası kapsamında mevcut maddi delillere uygun, Dairece de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir halin varlığının tespit edilemediği dikkate alınmak sureti ile davacılar vekilinin, İzmir 7. Tüketici Mahkemesi'nin 17.09.2019 tarihli ve 2017/438 E., 2019/296 K. sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK'nin 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 26.01.2022 tarihli ve 2021/5190 E., 2022/439 K. sayılı ilamıyla; bozma nedenlerine göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği belirtilerek, davacılar ile davalının murisi ... ... arasında yapılan 28.03.2016 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesine göre izaleyi şuyu davasının dava takip yetkisinin davacı avukatlara verildiği, 12.11.2016 tarihinde muris ...'in vefat ettiği ve geride mirasçılık belgesine göre ... mirasçı olarak davalının kaldığının anlaşıldığı, 22.11.2016 tarihinde davalı tarafından davacı avukatlara vekaletname verildiği ve murisin sözleşme gereği takip edilen izaleyi şuyu davası, sözleşme dışı da takip edilen ön alım ve alacak davalarıyla ilgili olarak davacılarla aynı tarihte avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığı, 05.12.2016 tarihinde, davalı ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesinin altına beyan olarak; sözleşmenin feshedildiği, tarafların birbirinden herhangi bir hak ve alacak talep edemeyecekleri yazılıp, taraflarca imzalandığı ve imzanın da inkar edilmediği, mahkemece davacılar ile yapılan her iki sözleşmenin de birbirinden bağımsız düşünülemeyeceği ve 05.12.2016 tarihli ibra belgesi gereği yapılan ödemenin her iki sözleşmeyi de kapsadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, ne var ki; davacılar ve davadışı muris ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesinin sadece izaleyi şuyu davasını kapsarken, davalı ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesinin ise izaleyi şuyu, ön alım ve alacak davalarını kapsadığı, ayrıca davalı ile yapılan sözleşmede, dava dışı muris ile yapılan sözleşmenin devamı olduğuna dair bir ibare bulunmadığı da dosya kapsamından anlaşıldığı, 06.01.2016 tarihinde de davalı tarafından davacıların azledildiği, o halde, her iki ücret sözleşmesi birbirinden bağımsız olup, vekalet ücretine hak kazanılıp kazanılmadığı noktasında ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerektiği, Avukatlık Kanununun 164 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına göre; "Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir." düzenlemesinin mevcut olduğu, bu ... belirlenirken davalının sarf ettiği emek ve mesai ile dava ve takibin ve uyuşmazlığın niteliği gözardı edilmemesi gerektiği, dava dışı muris ... ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesi gereği izaleyi şuyu davasından sözleşme hükümlerine göre, diğer ön alım ve alacak davası için aralarında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığından Avukatlık Kanunu 164 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına göre davalının, mirasçı olması sıfatıyla sorumlu olması gerektiği, davacılar ile davalı arasında imzalanan 22.11.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin sonuna el yazısıyla yazılan ibra beyanına göre, takip edilen davalarla ilgili herhangi bir hak ve alacak bulunmadığı belirtildiği yani ödeme yapıldığı, ibra belgesinde "işbu sözleşme" denilerek sadece ibranın davalı ile davacılar arasında yapılan sözleşme gereği takip edilen davalarla ilgili olduğunun da belirtildiği, o halde, avukatlık ücret sözleşmelerinin birbirinden bağımsız olduğu, 22.11.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi gereği ödemenin yapıldığı ve tarafların ibra edildiği bu sözleşme yönünden kabul edilerek, davalının murisi ... ile davacılar arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesi ve verilen vekaletname gereği takip edilen davalarda davalının da muris ...'in ... mirasçısı olarak sorumlu olması gerektiğinden, mahkemece bu yönde bir araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde her iki sözleşmeyi de kapsar şekilde ibranın kabul edilerek davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin bozma gerekleri yerine getirilmekle bilirkişiden 20.06.2022 havale tarihli rapor aldırıldığı, rapordan özetle; davacılar ile davalının murisi ... ... arasında 28.03.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi imzalandığını ve sözleşmede sadece ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2015/466 E. sayılı ortaklığın giderilmesi davası için avukatlık ücreti olarak davanın bitiminde ya da sulh olunması halinde dava konusu malın muhammen bedelinin müvekkil payına düşen miktarının %10'u kararlaştırılmış olmakla, ücretin hesaplanmasında işbu sözleşmenin esas alınacağını, dava/taşınmaz değeri olarak 1.340.000,00 TL'nin esas alındığını, davalının murisinin hissesine isabet eden bedelin 803.463,46 TL olduğu, %10 akdi vekalet ücretinin 80.346,84 TL olduğu, ortaklığın giderilmesi davaları maktu ücrete tabi olduğundan azil tarihi olan 2016 yılı AAÜT uyarınca talep edilebilecek maktu karşı vekalet ücretinin 1.500,00 TL olduğu, ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2016/223 E. sayılı dosyasının takibi için davacılar ile davalının murisi ... ... arasında herhangi bir ücret kararlaştırılmadığı anlaşıldığından, Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddesi hükmüne göre, takdiri mahkeme ait olmak üzere müddeabihin (1.340.000,00 TL) %10'u ile %20'si arasında bir miktar avukatlı ücreti olarak belirleneceği, tüm dosya kapsamı ile azilnamenin haksız olduğu ve avukatlık ücretlerinin azilnamenin muhatap davacı vekillere ulaştığı tarihte muaccel hale geldiğinin anlaşıldığı, davalının davacının mirasçısı olması sebebiyle sorumlu olduğunun anlaşıldığı, dosya kapsamı ile mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacı vekillerin Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca sözleşme dışı takip edilen dava ve işler sebebiyle sarf ettikleri emek, mesai ve uyuşmazlıklar niteliği itibariyle %10 oranında akdi vekalet ücretine hak kazandıkları, ayrıca muris ile yapılan avukatlık ücreti sözleşmesi hükümleri uyarınca belirlenen akdi ve tüm takip edilen dava ve işler sebebiyle karşı vekalet ücretleri yönünden davacı tarafın toplamda 307.847,44 TL alacak isteminin yerinde olduğu, davalıya keşide edilmiş olan ihtarname uyarınca 31.07.2017 tarihinde temerrüt koşullarının oluştuğu gözetilerek, talep artırma dilekçesi doğrultusunda davanın kabulü ile, akdi ve karşı yan vekalet ücret alacağından oluşan toplamda 307.847,44 TL'nin temerrüt tarihi olan 31.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; yerel mahkemenin ... olduğu kararın bozma ilamının gerekçesine uygun olmadığını, yerel mahkemece sadece vekalet ücreti yönünden yapılan bilirkişi incelemesi ile tespit edilen avukatlık ücretlerinin ödenmesine karar verildiğini, yerel mahkemenin ne davacıların sarfettiği emek ve mesaiyi ne de uyuşmazlığın niteliğini gözönüne almadığını, yerel mahkemenin davacıların vekalet sunduğu dava dosyalarını dahi mahkeme dosyası içerisine almadığını, yerel mahkeme ve mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporunda azlin haklı olduğuna kanaat getirildiği fakat buna ilişkin gerekçeli kararda herhangi bir açıklama yapılmadığı, müvekkilin davacıları 22.11.2016 tarihinde vekil tayin ettiğini ve 06.12.2016 tarihinde de bu vekilliği sona erdirdiğini, kısa süre içerisinde vekillik ilişkisinin sona erdirilmesinin sebebinin ise davacıların müvekkilde haklı olarak yarattıkları güvensizlik olduğunu, azlin haklı olduğunu, dava dışı muris ile davacılar arasındaki vekalet ilişkisinin haklı ya da haksız azile konu edilemeyeceğini, vekalet ilişkisinin ölüm ile sona erdiğini, ortada ölüm nedeniyle son bulma olup, haksız azil söz konusu olmayacağına göre, davacıların murisin uhdesinde doğduğunu iddia ettikleri vekalet ücretinin ödenme zorunluluğunun bulunmadığını, Yargıtayın ölüm halinde avukatlık sözleşmesinin tarafların kusuru olmaksızın son bulmasından hareketle davaların geldiği aşamaya, avukatın sarf ettiği emek ve mesaisine göre hak ve nesafet ilkeleri uyarınca ücret belirlenmesi gerektiği görüşünde olduğunu, ilk derece mahkemesi murisin vekalet ilişkisinin sona ermesini de haksız azil olarak değerlendirerek yanılgıya düştüğünü, aynı işlerden ikinci kez vekalet verilmesi halinde, yine ... vekalet ücreti alınması gerektiğini, davalının külli halefiyet gereği babasının yerine geçtiğini, sözleşmeden ... vekalet ücreti ödeme yükümlülüğünü müvekkilinin yerine getirdiğini, yani babasının borçlarını kendi imzaladığı sözleşme ile üstlendiğini, aksi durumun aynı işten ikinci kez vekalet ücreti tahsili anlamına geldiğini, bunun sebepsiz zenginleşmeyi sebebiyet verdiğini, ilk derece mahkemesinin kararını kesinlikle kabul etmemekle birlikte; ilk derece mahkemesi bir an için kabul edilse dahi, ... ...'dan ... vekalet ücretinin hesabı yapılırken, onun sağlığında herhangi bir ödeme yapıp yapmadığının tespiti yapılması gerektiği gibi, davalı mirasçı müvekkilinin davacılara yapmış olduğu 63.000,00 TL'lik vekalet ücretinin de ... ... için ödenmesi gereken vekalet ücretinden mahsubunun gerektiğini, eksik inceleme ile alınan bilirkişi raporunun karara esas alındığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bu dosya ile ilgili nispi vekalet ücretine hükmedilecekse de, harçlandırılmış bedel üzerinden akdi vekalet ücretine hükmedilebileceğini, yine davacıların emek, mesaisi ve davanın niteliğine göre değerlendirme yapılması gerektiğini, davacının aleyhine sonuçlanan bir davada, lehine karşı yan vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, ayrıca ilgili dava dosyasında tarafların yargılama giderleri ve vekalet ücreti alacakları olmadığına dair imzalı duruşma tutanaklarının bulunduğunu, eğer ilk derece mahkemesi tarafından ilgili dava dosyası getirtilerek inceleme yapılsa idi, gerçeğin ortaya çıkacağını, davacıların dava dilekçesinde karşı yan vekalet ücreti için ayrıca bir talepleri bulunmadığından karşı yan vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, bu yöndeki kararın talep aşımı niteliği taşıyacağını, muris yönünden talep edilen ve sonrasında da ıslah ile artırılan bedelin zamanaşımına uğradığını, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında 05.10.2022 tarihli ıslah dilekçesiyle davacının talebini 307.847,44 TL olarak ıslah ettiğini, mahkemece ıslah edilen talep esas alınarak davanın kabulüne karar verildiğini, oysa ki bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davacının ıslahtan önceki talebi dikkate alınarak sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının davasını 05.10.2022 tarihinde, 06.10.2022 tarihli celseden hemen birgün önceki ... ıslah ettiğini ve aynı ... 05.10.2022 tarihinde taraflarına tebliğ edildiğini, 06.10.2022 tarihli duruşmada karar verildiğini, taraflarına duruşmadan saatler öncesinde tebliğ edilen ıslah dilekçesine beyanda bulunmak üzere herhangi bir süre vermeyerek, ıslaha ilişkin beyan, zamanaşımı itirazı sunulması hususunda süre tanınmayarak, savunma haklarının sınırlandırıldığını, karara esas alınan bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişinin ihtisas alanının sigorta ve aktüerya hesap bilirkişisi olduğunu, işbu davada bilirkişi raporu düzenlemeye ehil olmadığından, bu yöndeki itirazlarının ve hukuk bilirkişisinden ek rapor alınması yönündeki taleplerinin ilk derece mahkemesi tarafından dinlenmediğini, müvekkilin ödediği avukatlık ücretinin muris ile imzalanan ve doğduğu iddia edilen bedellerden mahsubunun gerektiğini, davacıların üç dava için de müvekkil adına hiçbir işlem yapmadıklarını, müvekkilinin 22.11.2016 tarihli sözleşmenin fesih bedeli olarak davacılara 63.000,00 TL ücret ödemesi yaptığını, yapılan ödeme sonrasında davacıların 22.11.2016 tarihli ibra verdiklerini, tüm yukarıda izah ettikleri nedenlerden dolayı, hem ... ... hem de davalı ... ile imzalanan vekalet ücret sözleşmeleri iki ayrı vekalet sözleşmesi olmamakla birlikte, halefiyet gereği davalıya geçen dava dosyalarının devamı niteliğinde olup, ... bir sözleşme olarak nitelendirilemeyeceğini, davalı da davacılara ödeme yükümlülüğünü yerine getirdiğinden, ortada davacılara ödenmesi gereken hiçbir vekalet ücreti bulunmadığını ifade ederek, ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerektiğini belirtmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; akdi ve karşı yan vekalet ücretlerinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun "Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas" başlıklı 513 üncü maddesinin 1 ... fıkrasında; "Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur." denilmiştir.
4. 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164 üncü maddesinin 4 üncü fıkrasına göre; “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir.” denilmiştir.
5. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi'nin 16.06.2015 tarihli ve 2014/19914 E., 2015/20556 K. sayılı ilamının ilgili kısmında; "1-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 513. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 397.) maddesi gereğince, kural olarak vekalet sözleşmesi, vekilin veya vekalet verenin ölümü ile kendiliğinden sona erer. Dava konusu olayda da davacı avukat, davalıların murisi ... ...’nın vekili iken, adı geçenin 25.11.2011 tarihinde ölümü üzerine, davacı ile ... ... arasındaki vekalet sözleşmesi kendiliğinden sona ermiştir. Murisin ölüm tarihi itibariyle bir kısım dosyaların sonuçlanmış olmasına rağmen, bir kısım dosyaların ise henüz sonuçlanmamış olup derdest olduğu, davalı mirasçılar tarafından davacı avukata vekaletname verilmediği, derdest olan dosyaların başka bir avukata vekalet verilmek suretiyle takip edildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı ile davalı mirasçılar arasında vekalet ilişkisi kurulmamışsa da, davalı mirasçılar, murisin borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından, murisin davacıya karşı ödemekle yükümlü olduğu vekalet ücretlerinden de müteselsilen sorumludurlar. Bu itibarla davacı avukatın, murisin ölüm tarihi itibariyle kesinleşen dosyalar bakımından vekalet ücretlerinin tamamını davalı mirasçılardan talep etme hakkı olduğu, buna karşılık murisin ölüm tarihi itibariyle devam ... henüz kesinleşmeyen dosyalar bakımından ise, sarf etmiş olduğu emek ve mesaiye, hak ve nesafete göre belirlenecek bir ücrete hak kazandığı kabul edilmelidir.
Dava konusu olayda da, mahkemece bu doğrultuda ücret takdiri yapılmakla beraber, ücret konusu olan her bir dosya nedeniyle ayrı ayrı değerlendirme yapılmamış, derdest olan tüm dosyalar yönünden Avukatlık Kanunu’na göre hesaplanan vekalet ücretlerinden aynı miktarda (1/2 oranında) indirim yapılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Oysa ki sarf edilen emek ve mesai ile hak ve nesafete göre belirlenecek olan ücretin, her bir dosya yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir. O halde mahkemece, davacının her bir dava yönünden, gerekçeleri ile birlikte ayrı ayrı hak ve nesafete göre hak kazanmış olduğu ücret belirlenerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, açıklanan bu husus göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır." denilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Dava konusu olayda davacı avukatlar, davalı murisi ... ...'ın vekiliyken, adı geçenin 12.11.2016 tarihinde ölümü üzerine davacılar ile ... ... arasındaki vekalet sözleşmesi kendiliğinden sona ermiştir. Murisin ölüm tarihi itibariyle takip edilen dosyalar henüz sonuçlanmamış derdesttir. Daha önce Dairemizce verilen bozma kararı ile kesinleştiği üzere, davalı ile yapılan sözleşmede, dava dışı muris ile yapılan sözleşmenin devamı olduğuna dair bir ibare olmayıp, her iki ücret sözleşmesi birbirinden bağımsız olup, vekalet ücretine hak kazanılıp kazanılmadığı noktasında ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekir. Avukatlık ücret sözleşmeleri birbirinden bağımsız olup, 22.11.2016 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi gereği ödemenin yapıldığı ve tarafların ibra edildiği bu sözleşme yönünden kabul edilmelidir. Dolayısıyla bu durumda, davalı tarafça davacıların azlinin haklı ya da haksız olmasının bir önemi yoktur.
2. Mahkemece yanılgılı şekilde bozma gereği tam olarak yerine getirilmeden, hem azilnamenin haksız olduğu belirtilip hem de davalının murisin mirasçısı olması sebebiyle sorumlu olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davacı vekillerin Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca sözleşme dışı takip edilen dava ve işler sebebiyle sarf ettikleri emek, mesai ve uyuşmazlıklar niteliği itibariyle %10 oranında akdi vekalet ücretine hak kazandıkları, ayrıca muris ile yapılan avukatlık ücreti sözleşmesi hükümleri uyarınca belirlenen akdi ve tüm takip edilen dava ve işler sebebiyle karşı vekalet ücretleri yönünden davacıların toplamda 307.847,44 TL alacak isteminin yerinde olduğu belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Dava konusu olayda, mahkemece %10 üzerinden ücret takdiri yapılmakla beraber, ücret konusu olan her bir dosya nedeniyle ayrı ayrı değerlendirme yapılmamış, derdest olan dosyalar yönünden Avukatlık Kanununa göre hesaplanan vekalet ücretlerinden indirim yapılmadan hüküm kurulmuştur.
3. Davalının murisi ... ... ile davacılar arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesi ve verilen vekaletname gereği takip edilen davalarda, davalının muris ...'in ... mirasçısı olarak sorumlu olması gerektiğinden davacı avukatların, murisin ölüm tarihi itibariyle devam ... henüz kesinleşmeyen dosyalar bakımından, sarf etmiş olduğu emek ve mesaiye, hak ve nesafete göre belirlenecek bir ücrete hak kazandığı kabul edilmelidir. Sarf edilen emek ve mesai ile hak ve nesafete göre belirlenecek olan ücretin, her bir dosya yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir. O halde mahkemece, davalının murisi ... ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesi gereği izaleyi şuyu davasından sözleşme hükümlerine göre, diğer ön alım ve alacak davası için aralarında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığından Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesinin 4 üncü fıkrasına göre davalının, mirasçı olması sıfatıyla sorumlu olması gerektiği gözetilerek, davacıların her bir dava yönünden gerekçeleri ile birlikte ayrı ayrı hak ve nesafete göre hak kazanmış olduğu ücret belirlenip, Avukatlık Kanunu'na göre hesaplanan vekalet ücretlerinden indirim yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, açıklanan bu husus göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının davalı yararına BOZULMASINA,
8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
04.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.