Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7811 E. 2022/9579 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İKAP mali destek sözleşmesinin davalı idare tarafından feshedilmesinin haklı olup olmadığı, davacı şirketin eksik ödeme ve teminat mektubu iadesi alacaklarının bulunup bulunmadığı hususunda uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay'ın önceki bozma kararında sözleşmenin davalı idarece haksız feshedildiğinin belirtilmiş olmasına rağmen, yerel mahkemenin bu hususa aykırı karar vermesi ve bozma kararının gereklerini yerine getirmemesi usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı-birleşen dosya davalısı; taraflar arasında 12.11.2015 tarihinde İktisadi Kalkınma (İKAP2) Mali Destek Programı kapsamında destek sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede proje maliyetinin % 50'sinin davalı tarafından hibe edilmesinin kararlaştırıldığını, proje için toplam 979.617,40 TL harcama yaptığını, kendilerine 400.000 TL ödeme yapıldığını, ancak sözleşmeden doğan tüm edimlerin yerine getirilmesine rağmen, davalının 89.808,70 TL eksik ödeme yaptığını, ayrıca sözleşmeyi feshederek tüm hibe ödemelerinin iadesini talep ettiğini, 50.000,00 TL teminat mektubunu haksız olarak nakde çevirdiğini, oysa ki sözleşmeye aykırı davranılmadığını, sözleşmenin feshinin haksız olduğunu ileri sürerek, 400.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine, 89.808,70 TL alacağının 04.12.2017 tarihinden itibaren işleyecek Merkez Bankasının uyguladığı reeskont faizinin üç puan fazlası ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı-birleşen dosya davacısı; davacı şirket yetkilisi olan ... hakkında Fetö Terör Örgütü üyeliği nedeni ile soruşturma yürütüldüğünü, sözleşmede yapılan düzenlemeler gereğince terör suçu işlenmesi nedeniyle sözleşmenin 6 ay süre ile durdurulduğunu ve daha sonra haklı olarak feshedildiğini savunarak, asıl davanın reddini; birleşen davada ise, davalıya proje kapsamında 400.000,00 TL ödeme yapıldığını, sözleşmede 53.000,00 TL cezai şartın ödenmesinin kararlaştırıldığını, 50.000 TL teminat mektubunun mahsubu ile 443.969,44 TL'nin faizi ile birlikte davacı-birleşen davanın davalısından tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, asıl davanın kabulüne, 89.808,70 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline, menfi tespit talebinin reddine; birleşen davanın kısmen kabulü ile 404.183,56 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1- Asıl davada davacı-birleşen davanın davalısı, davalı ile akdedilen sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, karşı tarafça iadesi talep edilen 400.000,00 TL yönünden borçlu olmadığının tespiti ile sözleşmeye göre kendilerine ödenmesi gereken 89.808,70 TL’nin tahsilini talep etmiş; birleşen davada davalı-birleşen davanın davacısı, asıl dava konusu sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini ileri sürerek, sözleşme kapsamında ödenen bakiye 443.969,44 TL'nin tahsilini istemiştir.

İlk derece mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile 404.183,56 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; tarafların istinaf başvurusu bölge adliye mahkemesince esastan reddedilmiş; tarafların temyiz talebinde bulunulması üzerine karar, Dairemizin 23.02.2021 tarih, 2020/8078 Esas, 2021/1824 Karar sayılı ilamı ile “...Davalı-birleşen dosya davacısı tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih gerekçesi olarak sözleşmeyi imzalayan ... hakkında yürütülen Fetö soruşturması gösterilmiş olup dosya incelendiğinde; ...’un 2004 yılından itibaren şirkette sigortalı işçi olarak çalıştığı, mali destek sözleşmesini şirketin tek hissedarı olan ...’dan aldığı 27/11/2014 tarihli vekaletname ile şirket adına imzaladığı ve projenin tüm aşamalarını vekil olarak takip ettiği, şirket ortağı, taşeronu veya aracısı olmadığı, sözleşmenin feshinden sonra 25/11/2016 tarihli azilname ile azledildiği ve iş sözleşmesinin de aynı tarihte sona erdirildiği, hakkında yürütülen soruşturma dosyasından delil yetersizliği nedeniyle beraat ettiği ve kararın kesinleştiği, destekten yararlanan şirket ve ortakları hakkında terör suçundan açılmış herhangi bir soruşturma olmadığı, sözleşmenin feshinden sonra 17/11/2017 tarihinde şirketin tek hissedarı ...’un şirketin ½ hissesini ...un kardeşi ...’a devrettiği,sözleşme kapsamında destekten yararlanan şirketin tüm yükümlülüğünü yerine getirdiği, işin tamamlandığı ve bu durumun dosyada bulunan 01/11/2018 tarihli bilirkişi heyet raporu ile de tespit edildiği, ayrıca sözleşmenin fesih gerekçesinin de şirket yetkilisi ... hakkında terör suçu nedeniyle başlatılan soruşturma olduğu, işin tamamlanmadığına ilişkin fesih gerekçesi bulunmadığı, anayasada düzenlenen ‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz’ ve ‘ceza sorumluluğu şahsidir’ ilkeleri dikkate alındığında sözleşmenin haksız fesih edildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; mahkemece sözleşmenin haksız fesih edildiği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir...” gerekçesiyle bozulmuştur.

İlk derece mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, sözleşmenin haksız fesih edildiği gerekçesiyle, asıl davanın alacak istemi yönünden kabulüne, menfi tespit talebinin reddine; birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş; karar taraflarca temyiz edilmiştir.

Bilindiği üzere mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması sonunda, bozma kararında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.

Somut olayda; mahkemece bozma kararına uyulmuş, ancak bozmanın gereği yerine getirilmemiştir. Mahkemece uyma kararı verilen bozma ilamında, davalı-birleşen davanın davacısının, dava konusu sözleşmeyi haksız olarak feshettiği belirtilmiştir. Buna göre mahkemece, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle, açılan birleşen davanın reddi ile asıl dava konusu olan menfi tespit talebinin kabulüne karar verilip, asıl dava konusu olan 89.808,70 TL alacak talebi yönünden ise tarafların iddia ve savunmaları ile sözleşmenin haksız olarak feshedildiği dikkate alınmak suretiyle yapılacak değerlendirme sonucunda bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2- Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın HMK'nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.