Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7934 E. 2022/9581 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Birleştirilen alacak davalarında mahkemenin tek bir hüküm kurarak yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmetmesi usul ve yasaya uygun mudur?

Gerekçe ve Sonuç: Birleştirilen davaların ayrı ayrı davalar olarak görülmesi ve her bir dava için ayrı hüküm kurulması, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin de ayrı ayrı tayin edilmesi gerektiği gözetilerek, mahkemenin tek bir hüküm kurması usul ve yasaya aykırı bulunarak bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; dava konusu taşınmazı 08.03.1999 tarihli kira sözleşmesi ile davalıdan kiraladığını, kira bedellerini düzenli olarak ödediğini, kiracılık sıfatı devam ederken İstanbul Defterdarlığı Avrupa Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığının kira konusu yerin fuzulen işgal edildiği gerekçesiyle 10.04.1999 tarihinden 31.12.2001 tarihine kadarki dönem için 286.034,93 TL ecrimisil taahhuk ettirip ihtarname tebliğ ettiğini, yine aynı yer için 01.01.2002 tarihinden 24.12.2004 tarihine kadarki dönem için de 608.280 TL ecrimisil taahhuk ettiğini, itirazlarının davalının kiralanan yer üzerinde herhangi bir hakka sahip olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, ecrimisil işleminin iptali için İstanbul l. İdare Mahkemesinde 2007/449 Esas sayılı dosya ile dava açtığını davada yürütmenin durdurulması talebinin 83.635,49 TL üzerinden kabul edildiğini, 2.dönem için İstanbul 7. İdare Mahkemesinde 2006/2999 Esas sayılı dosya ile dava açtığını, mahkemece 313.606,28 TL kısım için işlemin iptaline, dolayısıyla 294.673,72 TL ecrimisil bedeli ödemesine karar verildiğini, faizlerle birlikte 604.752,38 TL ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, ödemek zorunda kaldığı ecrimisil bedelinin davalı tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürerek; aleyhine tahakkuk ettrilen 604.752,38 TL'nin taahhuk tarihi olan 27.07.2006 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı; davacı dava tarihi itibariyle ecrimisil bedellerini ödemediğinden aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı kiraya verenin ödenen ecrimisil bedelinden sorumluluğunun tahsil ettiği kira bedeli ile sınırlı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 378.309,21 TL alacak tutarının dava tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlardaki avans faizi ile davalıdan tahsiline, alacağın gecikme faizi ve tecil faizi kısmını oluşturan bedellere yönelik davanın zamansız açılmış olması nedeni ile reddine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Dairece verilen 05.12.2017 tarihli ve 2017/14741 Esas 2017/17044 Karar sayılı ilamla; hüküm tarihinden sonra, yargılaması devam eden idare mahkemesi dosyalarında, ilk dönem ecrimisil ihbarnamesinin 258.902,93 TL kısmının iptaline, 27.132 TL kısmına yönelik davanın reddine, yine ikinci dönem ecrimisil ihbarnamesinin iptaline yönelik davanın reddine karar verildiği ve söz konusu kararların kesinleştiği, bu nedenle kesinleşen idare mahkemesi kararları esas alınarak, ecrimisil dönemleri ve miktarları ile davacının bu dönemlere ilişkin talebi gözetilerek bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Bozmadan sonra dava dosyası ile birleştirilen İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/310 Esas sayılı dosyasında davacı; ödemek zorunda kaldığı toplam 226.443,17 TL faiz ödemesinin her taksidin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, birleşen davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu ecrimisil dönemleri ve miktarları ile davacının talep edebileceği ecrimisil tutarının birinci dönem yönünden 27.132,00 TL, ikinci dönem yönünden 294.673,72 TL olmak üzere toplam 321.805,72 TL olduğu, bu miktarların tahakkuk tarihlerinden itibaren (temerrüt tarihi) avans faizi uygulanmak sureti ile davalıdan tahsilinin gerektiği, bu miktarı aşan asıl ve birleşen davacı taraf isteminin yerinde olmadığı gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın birlikte kısmen kabulü ile toplam 321.805,72 TL'nin, 27.132,00 TL'sine 24/11/2006 tarihinden itibaren, 294.673,72 TL'sine 27/07/2006 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak sureti ile davalıdan tahsiline, asıl ve birleşen dava yönünden davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 166. maddesine göre, ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları koşulu ile birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür.

Ancak birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların tahkikat safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer bir anlatımla, asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Bu nedenle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin de ayrı ayrı tayin edilmesi gerekmektedir.

HMK'nın 297 ve devamı maddeleri gereğince; bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, davaların birleştirilmesi durumunda da asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur.

Somut olayda, mahkemece; asıl ve birleşen dava yönünden HMK'nın 297 ve devamı maddelerinde belirtildiği şekilde hüküm kurulmamış olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2) Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, HMK'nın geçici madde 3 atfıyla HUMK’nın 440/I maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.