"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1545 E., 2022/1195 K.
DAVA TARİHİ : 04.05.2017
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/264 E., 2021/84 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; davacı ...'ın 21.11.2016 tarihinde elinde taşıdığı inşaat demirinin yüksek gerilim hattına değmesi sonucu elektrik akımına kapılarak ağır şekilde yaralandığını, olayın meydana gelmesinde gerekli güvenlik önlemlerini almayan, enerji nakil hatlarının periyodik olarak bakım ve onarım yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı şirketin kusurlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik davacılardan ...'ın iş gücü kaybı nedeniyle 1.000 TL maddi, 100.000 TL manevi, bakıcı gideri olarak 1.000 TL maddi; ...'ın babası Tayfur için 30.000 TL manevi; kardeşleri olan diğer davacılardan her biri için ise 20.000'er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmişler; 23.10.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile davacılardan ... iş göremezlik nedeniyle maddi tazminat talebini 147.405,24 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı; olayın meydana gelmesinde davacının bizzat kusurlu olduğunu, sorumluluğuna gidilemeyeceğini, tarafına kusur atfedilemeyeceğini, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 13.02.2019 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davacının elinde bulunan kıvrık inşaat demirinin enerji nakil hattına değmesi sonucu elektrik akımına kapılarak yaralandığı, olayın meydana geldiği enerji nakil hattının ilgili mevzuatta belirtilen yüksekliğe aykırı olarak tesis edildiği, olayın meydana gelmesinde davalının % 80, davacının ise % 20 oranında kusurlu olduğu, davacının başkasının bakımına muhtaç olmadığı, olay nedeniyle % 16 oranında malul kaldığı, hesap raporu ile davacının maddi zararının 147. 405,24 TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davacılardan ... için 147.405,24 TL maddi ve 50.000 TL manevi, Tayfur için 15.000 TL manevi, diğer davacılardan her biri için 5.000'er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 21.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili; davacılardan her biri lehine takdir edilen manevi tazminatın az olduğunu, olayın meydana gelmesinde davalının % 100 kusurlu olduğunu, davacılardan ...'a kusur atfedilemeyeceğini, manevi tazminat talepleri yönünden her bir davacı lehine kabul edilen miktar üzerinden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, tek vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, maddi tazminat hesaplamasının da eksik ve hatalı yapıldığını ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; görevli mahkemenin idare mahkemeleri olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, tarafına husumet yöneltilemeyeceği gibi kusur atfedilemeyeceğini, olayın meydana gelmesinde davacı ...'ın tamamen kusurlu olduğunu, enerji nakil hattının ilgili mevzuata uygun yükseklikte tesis edildiğini, ancak sonrasında dava dışı belediye tarafından dolgu yapılıp imar yolu açılarak yol kotunun yükseltildiğini, bu nedenle gerçekleşen zarardan belediyenin sorumluluğuna gidilebileceğini, alınan kusur raporunda bu hususun göz ardı edildiğini, rapora karşı itirazlarının karşılanmadığını, hesap raporunun da hatalı olup asgari ücret üzerinden hesaplama yapılamayacağını, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, olay tarihinden itibaren faiz yürütülemeyeceğini, aleyhine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin de hatalı olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacılardan ...'ın 21.11.2016 tarihinde elektrik akımına kapılarak yaralandığı, olayın meydana gelmesinde davacının % 20, davalı şirketin ise % 80 oranında kusurlu olduğu, her ne kadar davalı tarafça yolun kotunun ilgili belediyece dolgu yapılmak suretiyle yükseltildiği, bu nedenle gerçekleşen olayda sorumluluğuna gidilemeyeceği ileri sürülmüş ise de, davalı şirketin kontrol yükümlülüğünü yerine getirmediği, asgari ücret üzerinden yapılan tazminat hesaplamasının hukuka uygun olduğu, davacılar lehine hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının olaya ve hakkaniyete uygun düştüğü, ancak davacılardan ...'in bakıcı giderine yönelik talebinin reddi nedeniyle maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, tam kabul kararının hatalı olduğu, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, bu nedenle manevi tazminat talepleri yönünden kabul edilen kısım üzerinden davacılardan her biri lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi, yine reddedilen kısım üzerinden ise bu kez davalı şirket lehine davacılardan her biri aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, tek vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile 147.405,24 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 21.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı ...'a verilmesine, bakıcı giderine yönelik talebinin reddine; manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacılardan ... için 50.000 TL, Tayfur için 15.000 TL, diğer davacılardan her biri için 5.000'er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 21.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, elektrik çarpması sonucu meydana gelen yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Sorumluluk hukukunun konusu, zarar verenin, zarar görenin uğramış olduğu zararı gidermektir. Bu anlamda sorumluluk hukukuna tazminat hukuku demek de mümkündür. Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir.
2. Sorumluluk için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hâllerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan sübjektif sorumluluk artık, yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumluluk da ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir.
3. Kusursuz sorumluluk, hakkaniyet sorumluluğu, özen sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu olmak üzere üçe ayrılmaktadır.
4. Tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 71 inci maddesinde;
" Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
5. Burada işletme sahibi veya işletene kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. İşletme sahibi veya işleten ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
6. Diğer taraftan; Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği'nin "Kuvvetli akım tesislerinin denetimi ve güvenliği " başlıklı 67 nci maddesine göre;
"a) Hava hatlarının denetimi:
İşletme tarafından belirli sürelerde hava hatları ve direkler, topraklamalar dahil denetlenmeli ve yoklanmalıdır. Yoklama ve bakımın sonuçları düzenli olarak kaydedilmelidir.
b) Hava hatları dışındaki kuvvetliakım tesisleri:
İşletme tarafından tesisin özellikleri göz önüne alınarak belirli aralıklarla denetleme ve yoklamaların süresi hiç bir zaman 2 yılı geçmemelidir. Yoklama ve bakımların sonuçları düzenli olarak kaydedilmelidir.
"
7. Burada sorumluluk belirlenirken, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler çerçevesinde gerçek zarar hesabı yapılmalıdır. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesaplama olması nedeniyle gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu kapsamda olmak üzere zarar ve tazminata doğrudan etkili olan ölen ya da bedensel zarara uğrayanın gerçek kazancı, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik ve karşılıklı kusur oranları, destek görenlerin bakiye ömrü ve gelirden alacakları pay oranları, kız çocuklarının muhtemel evlenme yaşı, eşin evlenme olasılığı, varsa Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm veriler toplandıktan sonra aktif ve pasif dönem için ayrı ayrı hesaplama yapılmaktadır.
8. Zarar verenin kusursuz sorumlu tutulduğu hallerde, zarar görenin kusurlu bulunması durumunda 6098 sayılı Kanun'un 52 nci maddesi uyarınca tazminattan indirim yapılacağı kabul edilmektedir.
9. Tazminat ilişkisinden doğan talepler de hukuki nitelikleri itibariyle bir alacak hakkı olmakla birlikte, kanun koyucu bunları tabi oldukları zamanaşımı süresi yönünden, alacak haklarına ilişkin zamanaşımı süresini düzenleyen 6098 sayılı Kanun'un 146 ve devamı hükümlerinden ayırmıştır. Ancak, bu ayırma yalnız süreler ve bunların başlangıç anı yönünden olup, zamanaşımının durması, kesilmesi gibi konularda genel hükümler uygulanır (Eren, F.; Borçlar Hukuk Genel Hükümler, Ankara 2017, s.852).
10. 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin birinci fıkrasında; "Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır." denilerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60 ıncı maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
11. Görüleceği üzere, kanunda düzenlenen bu üç çeşit zamanaşımı süresi, sübjektif/nispi nitelikteki iki yıllık kısa zamanaşımı süresi, objektif /mutlak nitelikteki on yıllık uzun zamanaşımı süresi ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir.
12.Haksız eylemden kaynaklanan tazminat davalarında, özel kanunlarda başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça uygulanacak olan zamanaşımı süreleri bu süreler olup, bunlar hem maddi hem de manevi tazminat istemi ile açılan davalar hakkında uygulanır.
13. 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin birinci fıkrası, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada kısa süreli zamanaşımı olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.
14. Mutlak nitelikteki uzun süreli zamanaşımının başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Bu noktada kısa zamanaşımı süresi ile uzun/mutlak zamanaşımı süresi arasındaki ilişkiye de değinmek gerekir. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def'î ile karşılaştığında reddedilir.
15. 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen üçüncü süre ise ceza zamanaşımı süresidir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.
16. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız fiil tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir ( 6098 sayılı Kanun m. 117).
3. Değerlendirme
Somut uyuşmazlıkta; elektrik çarpmasına bağlı gerçekleşen yaralanma nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan eldeki davada, davalı ... dağıtım şirketinin özel hukuk tüzel kişisi olması nedeniyle adli yargının görevli olduğu, olayın meydana gelmesinde davalı ... dağıtım şirketinin tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği'nin yukarıda yer verilen maddesi uyarınca, davalının enerji nakil hatlarını belirli sürelerde denetleyerek iletkenler arasındaki uzaklığı kontrol etmesi gerekirken, bakım ve kontrol yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle aynı zamanda munzam (ek) kusurlu olduğu, hükme esas alınan kusur raporunda taraflara atfedilen kusur oranının somut olayın özelliklerine göre makul ve yerinde olduğu, davacı ...'ın kusurunun illiyet bağını ortadan kaldıracak şekilde ağır kusur olarak kabul edilemeyeceği ancak tazminatta indirim sebebi teşkil ettiği, öte taraftan tazminat hesaplamasının da denetime açık, hukuka uygun olduğu, olayın oluş şekli, olay tarihi, tarafların kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü gözetildiğinde, davacılardan her biri için takdir edilen manevi tazminatın da yerinde olduğu, zarar verici haksız eylem 21.11.2016 tarihinde gerçekleşmiş olup ceza zamanaşımı süresi olan 8 yıl içinde davanın açıldığı ve ıslahın yapıldığı, davalının haksız fiil tarihinden itibaren zararın tamamı için ihbar ve ihtara gerek olmaksızın temerrüde düştüğü anlaşılmakla, davalı tarafın temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.