Logo

3. Hukuk Dairesi2022/824 E. 2022/6754 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketlerin sorumluluk alanında bulunan havalimanında davacının darp edilmesi nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasında, yerel mahkemenin maddi tazminat talebini reddedip manevi tazminata hükmetmesi üzerine yapılan istinaf başvurusunun reddinin temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, davalı şirket çalışanlarının da aralarında bulunduğu kişilerce darp edildiğine dair iddialarının ceza dosyası ve adli tıp raporu ile desteklendiği, bu sebeple maddi zararın tespiti için mahkemenin eksik inceleme yaptığı ve manevi tazminat miktarının da düşük belirlendiği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına ve bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BAKIRKÖY 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; tarafların istinaf başvurularının esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davalılardan ... Yer Hizmetleri A.Ş. vekili tarafından duruşmalı, davacı ve davalı ... İşlt. A.Ş. vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 20/09/2022 tarihinde davacı ... ve vekilleri Av. ..., diğer davalı ...geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan davacının ve taraf vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 02/01/2017 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden hukuksuz bir şekilde sınır dışı edilerek Türk Hava Yollarının TK-0963 sefer sayılı uçağı ile Kıbrıs Ercan Havalimanından İstanbul Atatürk Havalimanına getirildiğini, ifadeye götürülmek üzere havalimanı polisi tarafından teslim alındığı sırada, havalimanının sivil vatandaşların girmesinin mümkün olmadığı apron kısmında, davalı ... görevlileri tarafından linç girişimine maruz bırakıldığını, haksız saldırı sırasında gözlüğünün ve dişinin kırıldığını, eşyalarına zarar verildiğini, darp edilip dizinden yaralandığını ve uzun süre bastonla yürümek zorunda kaldığını, vücudunun muhtelif yerinde darp izlerinin oluştuğunu, yaşadığı fiziksel ve psikolojik travma nedeniyle çalışamadığını, olayın meydana gelmesinde davalı ...’nin istihdam eden sıfatıyla, diğer davalı şirketin ise havaalanı işleteni olarak gerekli güvenlik önlemlerini almaması nedeniyle sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000 TL maddi ve 500.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş;

./..

-2-

02/10/2020 havale tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 99.377,91 TL’ye yükseltmiş, bunun 10.000 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, ıslah ile artırılan kısım olan 89.377,91 TL'sinin ise davalı ...Ş.’den tahsilini talep etmiştir.

Davalı ... İstanbul Terminal İşletmeciliği A.Ş. ; tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, sorumluluğuna gidilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı ...Ş.; tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, herhangi bir saldırının söz konusu olmadığını, aksinin kabulü halinde dahi davacının zarara kendi kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiğini, halkı tahrik edici paylaşımlarda bulunduğunu, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; dosyaya sunulan olay anına ilişkin video kaydı incelendiğinde, davacının darp edildiğine dair herhangi bir bulguya rastlanılamadığı, yine davacının dişlerinin kırıldığının, eşyalarının zarar gördüğünün tespit edilemediği, davacının davaya konu olay sebebiyle maddi zarara uğradığı hususunu ispatlayamadığı, davacının bu olaya dayalı herhangi bir şikayeti bulunmadığı gibi iddiaya konu saldırı nedeniyle alınmış herhangi bir doktor veya adli tıp raporunun da bulunmadığı, her ne kadar tedavi giderlerine yönelik faturalar ibraz edilmiş ise de fatura tarihlerinin olay tarihinden yaklaşık üç ay sonrasına ait olduğu, olayla ilişkilendirilemediği; bununla birlikte uçaktan sivil polisler eşliğinde indirilen davacıya karşı saldırı girişiminde bulunulduğu, saldırı girişiminin davalı ...Ş.’ye ait ve diğer davalı ...Ş.’nin çalışanları ile yer hizmeti verdiği alanda gerçekleştiği, bu alanda uçaktan inen kişiler dışında davalı şirketlerin çalışanlarının bulunduğu, dolayısıyla davacının saldırı girişimine maruz kalması nedeniyle davalı şirketlerin kusursuz sorumlu bulundukları, davacının kişilik haklarına saldırıdan kaynaklı manevi zarara uğradığı, öte yandan davacının olay tarihi öncesi sosyal paylaşım hesabından Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyetini aşağılayıcı nitelikte sözler sarf ettiği, bahse konu eylemlerinden ötürü sanık olarak yargılandığı ceza davasında mahkumiyetine karar verildiği, kararın kesinleştiği, bu nedenle davacıya karşı gerçekleştirilen eylemin haksız tahrik altında işlendiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1) Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 05/07/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunu'nun 30 uncu maddesi ile değişik 361 inci maddesinin birinci fıkrası; “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; istinaf incelemesi sonucunda verilen kararın, davalılar vekillerine ayrı ayrı 15/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, temyiz dilekçelerinin ise HMK’nın 361 inci maddesinde öngörülen iki haftalık yasal süre geçirildikten sonra 30/12/2021 tarihinde verildiği anlaşılmaktadır.

./..

-3-

HMK'nın 366 ıncı maddesi atfıyla aynı Kanunun 352 nci maddesi uyarınca, süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında Yargıtay tarafından temyiz isteminin reddine karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin temyiz dilekçelerinin süre yönünden ayrı ayrı reddi gerekmektedir.

2) Davacı vekilinin maddi tazminat istemine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Dava, haksız fiilden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49 ve devamı maddelerinde “Haksız Fiilerden Doğan Borç İlişkileri” üst başlığı altında haksız fiile ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.

Anılan Kanun'un “ Sorumluluk” başlıklı 49 uncu maddesi; “ Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkalarına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuku kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”;

“ Zararın ve kusurun ispatı” başlıklı 50 inci maddesinde; “ Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.

Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.”;

“ Tazminatın belirlenmesi” başlıklı 51 inci maddesinin birinci fıkrasında ise; “ Hakim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi gidermek durumundadır.

O halde, kişinin malvarlığında veya manevi varlığında ortaya çıkan eksilme olarak tanımlanan “zarar”ın oluşması, ona neden olanın tazminat yükümlülüğünü doğurur.Yükümlü olunan bu tazminat miktarının belirlenmesinde yukarıda açıklanan ilke ve yöntemler uygulanacaktır.

Zararın ispatı davacıya düşmekte ise de, hakim gerçek zararın miktarının ispat edilip edilemediğini gözeterek, ispat edilememişse bu zararı kendisi Kanun’da belirtilen koşullarla tespit edecek; ardından da bu zararın giderilebilmesi için tazminat miktarını yine Kanun’da aranan usul ve esaslar çerçevesinde belirleyecektir. Ancak, hükmedilecek tazminat, hiçbir şekilde zarar miktarından fazla olamaz( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03/04/2013 tarihli ve 2012/4-1227 E. - 2013/436 K. sayılı kararı).

Yukarıda açıklanan TBK’nın 50 nci maddesinin ikinci fıkrasının uygulanabilmesi için; zarar görenin, kesin delil getiremese bile, hakime, zararın varlık ve miktarı hakkında kanaat verecek olgu ve olayları sunmuş olması gerekir. Hakim, bu olgu ve olaylardan, zararın gerçekleşmiş olduğu sonucuna varmalıdır. Böyle bir kanaate sahip olmayan hakim, takdir yetkisini kullanamaz. Zarar görenin, zararın gerçekleşmiş olduğuna ilişkin soyut bir iddiada bulunması veya zararla ilgili zayıf bir ihtimal, ispat için yeterli değildir(Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Yetkin Yayıncılık, 2020, s. 822-823 ).

Somut olayda; davacı, davalıların sorumluk alanında bulunan havalimanının apron kısmında uçaktan indiği sırada, davalı ...Ş. çalışanlarının da aralarında bulunduğu şahıslar tarafından darp edildiğini ileri sürerek, uğramış olduğu maddi ve manevi zararının tazmini istemiyle eldeki davayı açmış olup, zararının ispatına yönelik delil olarak olay

./..

-4-

anına dair görüntüleri içeren video kaydına dayandığı; ilk derece mahkemesince görüntü kayıtlarının çözümüne ilişkin alınan 18/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacının olay tarihinde uçaktan indiği sırada sarı montlu şahıs tarafından tekme atılarak yere düşürüldüğü, ardından davacının peşinden koşan kırmızı montlu üç kişi tarafından yerde tekmelendiği, sarı montlu şahsın bu kez yerde olan davacının üzerine çıkarak darp etmeyi sürdürdüğü, davacının yerden kaldırılarak koşar adımlarla araca bindirildiği sırada ise, kırmızı montlu şahıslardan birinin davacının gözüne yumruk attığı, bu esnada davacının üzerindeki montun sırt kısmının yırtık olduğunun görüldüğü, ancak zarar gördüğü iddia edilen ayakkabı, gözlük ve saatle ilgili olarak görüntü çözünürlüğünün düşük olması nedeniyle bir değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiştir.

Bundan ayrı dosyadaki bilgi ve belgeler ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan araştırma sonucunda; davalı ... şirketi çalışanlarının da aralarında bulunduğu kişilerin dava konusu olay nedeniyle “ basit yaralama” suçundan sanık olarak yargılandığı, davacının ise katılan sıfatıyla yer aldığı ceza davasında ise, yüzleri net olarak tespit edilemeyen kişilerin katılana saldırdığı, katılanın polis aracına bindirilmesine kadar bu eylemlerin sürdüğü, Adli Tıp Kurumunun 04/01/2017 tarihli raporuna göre katılanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığının belirlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, ceza dosyası getirtildikten sonra, davacının yaralanmasına ilişkin ilgili adli tıp raporunun dosya arasına alınması ve diğer deliller ile birlikte değerlendirilmesi suretiyle, vücut bütünlüğünün ihlali kapsamında davacının malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan maddi zararın türleri tespit edilip, yaralanma nedeniyle tedavi giderinin yapılması ve iş göremez halde bulunulmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, bu nedenle yapılmış olan tüm giderlerin belgelenmesinin beklenemeyeceği de gözetilerek, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile maddi tazminat talebinin tümden reddine karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

3)Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;

TBK’nın 56 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca; hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim; bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.

Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir

Somut olayda; davacının birden çok kişinin saldırısına uğradığı olayın oluş şekli, olay tarihi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının az olduğunun kabulü gerekir.

-5-

Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; davacı için daha yüksek oranda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz dilekçelerinin ayrı ayrı REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 20/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.