"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1651 E., 2022/2885 K.
DAVA TARİHİ : 06.06.2018
SAYISI : 2018/324 E., 2019/830 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin göğsünde ağrı hissetmesi nedeniyle davalı hastanenin acil servisine gittiğini, muayene neticesinde iğne uygulanmasına karar verildiğini, diğer davalı hemşire tarafından kendisine iğne yapıldığını, iğne uygulamasının akabinde sol ayağında uyuşma hissettiğini ve hareket edemediğini, yapılan tedavinin hatalı olduğu düşünerek tüm kayıtlarını alarak ... Hastanesine başvuru yaptığını, yapılan muayene neticesinde kendisine yapılan iğne nedeniyle sinir ve doku kaybının oluştuğunun tespit edildiğini, ayrıca "düşük ayak" olarak tabir edilen durumun oluştuğunun tespit edildiğini, savcılığa şikayette bulunduğunu, yapılan iğne nedeniyle olay anından itibaren süregelen ağrılarının zaman zaman arttığını ve dayanılmaz boyuta ulaştığını, ... Üniversitesi Hastanesi'nde yapılan testler neticesinde "solda siyatik sinirin ağır derecede aksonal dejenerasyonu ile uyumludur." sonucunu içeren rapor alındığını, ayrıca Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından kas iskelet sisteminde sol siyatik sinir lezyonu sebebi ile sürekli olmak üzere %38 oranında engelli raporu verildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın ve 1.000.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davacının ağrı şikayetiyle müvekkili hastaneye başvuru yaptığını, acil hekiminin istemi ile davacıya ilacın intramüsküler olarak uygulandığını, ayrıca davacıya damar yolu açıldığını, acil tıp teknisyeni diğer davalının hastanın zayıf olması nedeniyle ilacın olduğu enjektörün ucuna normalden daha kısa ve daha ince olan siyah uçlu iğne taktığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, şikayet üzerine savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, tazminat talebinin yasal koşullarının oluşmadığını, manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının şikayeti üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından davalıların kusurlu olup olmadığının tespiti için ... Adli Tıp Kurumundan rapor alındığı, ... Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunun 30.03.2016 tarihli raporunda; "17.10.2015 tarihinde uygulanan enjeksiyon sonrası gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu ancak tıbbi belgelerde enjeksiyonun sorumlu hemşire tarafından yanlış bölgeye uygulandığına dair kayıt bulunmadığı, enjeksiyonun doğru bölgeye uygulanması durumlarında da; ödem, hematom, ilacın toksik etkisi, vücut yapısı, anatomik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nöropatinin gelişebileceği, gelişen nöropatinin; enjeksiyon uygulamalarının her türlü özene rağmen görülebilecek, daha önceden öngörülüp önlenemeyecek komplikasyonu olarak değerlendirildiği, dolayısıyla gerek enjeksiyon uygulanması talimatını veren hekime, gerekse enjeksiyonu uygulayan sağlık personeline tıbben kusur veya ihmal izafe edilemediği oy birliği ile mütalaa olunur." şeklinde kusur tespit edilmediğinin bildirildiği, Mahkemece yargılama sırasında konusunda uzman bilirkişilerden oluşan üçlü heyetten rapor alınmasının istendiği, alınan bilirkişi heyeti raporuna göre davalılar tarafından uygulanan tıbbi tedavilerin güncel tıbbi yaklaşıma uygun olduğu, uygulanan tedavilerde kusur veya ihmalin bulunmadığının tespit edildiği, Adli Tıp Kurumu ve bilirkişi heyeti raporlarına göre davalılar tarafından verilen tıbbi hizmetin ayıplı olmadığı, davalıların herhangi bir kusurunun olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun olabilmesi için hastanın mutlaka aydınlatılmış rızasının alınmasının gerektiğini, usulüne uygun aydınlatma yapılmadan tek başına rızanın alınmasının tıbbi müdahaleyi hukuka aykırı hale getireceğini, müvekkilinin hiçbir suretle aydınlatılmamasının müdahalenin hukuka ve sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğini, hekimin kusuru olmasa dahi tedavinin olumsuz sonuçlarından sorumlu olacağını, müvekkilinden herhangi bir rıza alınmadığı gibi iğne vurulmadan önce olası risklerin ne olduğu konusunda herhangi bir aydınlatma yapılmadığını, yanlış iğne uygulanması sebebi ile müvekkilinin olayın akabinde ağrılarının devam ederek dayanılmaz boyuta ulaştığını, şikayetlerin son bulmaması sebebi ile 31.10.2015 tarihinde ... Hastanesi'ne tedavi amaçlı gittiğini, sol ayakta güçsüzlük ve his kaybının mevcut olduğu belirtilerek totalsiyatik sinir lezyonu teşhisi neticesinde üniversite hastanesine sevk edildiğini, yine farklı tarihlerde benzer şikayetler ile hastaneye başvurduğunu, ağrı kesiciler ile hayatını idame ettirmek zorunda kaldığını, en nihayetinde Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından kas iskelet sisteminde sol siyatik sinir lezyonu sebebi ile sürekli geçerli olmak üzere %38 oranında engelli raporu verildiğini, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun çelişkili olduğunu, raporun son kısmında "...siyatik sinirin özellikle peroneal dalının distal herni hadiselerden de etkilenmesi söz konusu olabilir..." denildiğini, yani ilaç enfeksiyonuna bağlı siyatik sinir yaralanması söz konusu olduğunu, bu durumda illiyet bağı kurulamadığından bahsedilmesinin kabul edilemeyeceğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince bütün delillerin toplandığı, yeterli inceleme ve araştırmanın yapıldığı, ATK'den ve akademisyen bilirkişilerden oluşturulan heyetten rapor alındığı, yapılan yargılama sonucunda; uygulanan enjeksiyon sonrası gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu ancak tıbbi belgelerde enjeksiyonun yanlış bölgeye uygulandığına dair bir kayıt bulunmadığı, enjeksiyonun doğru bölgeye uygulanması durumunda dahi ödem, hematom, ilacın toksik etkisi, vücut yapısı, anatomik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nöropatinin gelişebileceği, gelişen nöropatinin enjeksiyon uygulamalarının her türlü özene rağmen görülebilecek daha önceden öngörülüp önlenemeyecek komplikasyonu olarak değerlendirilip sağlık personeline tıbben kusur veya ihmal izafe edilemeyeceği yönündeki bilirkişi kanaati doğrultusunda davanın reddine dair karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup yerinde olduğu, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün Enjeksiyon Uygulamaları Hakkındaki Genelgesi gereğince; enjeksiyon uygulamalarında sözlü bilgilendirmenin yeterli olduğu, yazılı onam alınmasına gerek bulunmadığı göz önüne alındığında HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, davaya konu tıbbi müdahale tarihinde Bölge Adliye Mahkemesinin belirttiği genelgenin bulunmadığını, ilgili genelgenin 2019 yılında düzenlendiğini, aydınlatılmış onam olmadan yapılan ilgili müdahalenin ise davacıya 17.10.2015 tarihinde uygulandığını, dava konusu olay tarihinde vekil edene yazılı şekilde aydınlatılmış onamın imzalatılmadığını, yazılı onamın yapıldığına ilişkin ispat yükünün hekim ya da hastanede olduğunu, işbu yargılamada Biyotıp Sözleşmesi’nin uygulanma zorunluluğunun açık olduğunu, kararda bir kanun maddesine değil olay tarihinde henüz düzenlemesi yapılmayan bir genelgeye dayanıldığını, aydınlatılmış onam alınmaksızın yapılan tıbbi müdahalelerin açıkça hukuka aykırı olduğunu ve bu hukuka aykırı eylem neticesinde gerçekleşen maddi ve manevi zarardan sorumlu olduklarını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; davalı özel hastane ve personelinin vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davranması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ''İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi'' başlıklı 141 inci maddesi; ''(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
'' şeklindedir.
2. Davanın temeli vekalet sözleşmesidir. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.)
3. Değerlendirme
1. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı ... ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki ... gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (TBK'nın 400 üncü maddesi). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
2. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir ... gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir.
3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, enjeksiyon uygulamalarında sözlü bilgilendirmenin yeterli olduğu, yazılı onam alınmasına gerek bulunmadığı değerlendirmesiyle hüküm kurulmuş olması doğru değilse de, davacı vekilince ilk kez istinaf aşamasında ileri sürülen müvekkilinin komplikasyonlar konusunda bilgilendirilmediği ve aydınlatılmış onam alınmadığı yönündeki temyiz itirazının; davacı tarafından yargılama aşamasında ileri sürülmeyen aydınlatılmış onam vakıasının Mahkemece re'sen dikkate alınamayacağı, yargılama aşamasında ileri sürülmeyen hususların temyiz aşamasında da ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle reddinin gerektiği, yargılama sırasında alınan bilirkişi kurul raporu ve ... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından davalıların kusurlu olup olmadığının tespiti için ... Adli Tıp Kurumu'ndan alınan raporun birbiriyle uyumlu olup, çeşitli nedenlerle nöropatinin gelişebileceği, gelişen nöropatinin; enjeksiyon uygulamalarının, her türlü özene rağmen görülebilecek, daha önceden öngörülüp önlenemeyecek komplikasyonu olarak değerlendirildiği, dolayısıyla gerek enjeksiyon uygulanması talimatını veren hekime, gerekse enjeksiyonu uygulayan sağlık personeline tıbben kusur veya ihmal izafe edilemediğinin tespit edilmiş olmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacı harçtan muaf olduğu için peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.