Logo

3. Hukuk Dairesi2023/123 E. 2023/1188 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Turizm belgeli bir otelin elektrik faturalarına, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'na aykırı şekilde fazla tahakkuk ettirildiği iddiasıyla açılan istirdat davasında, davanın kısmi dava mı yoksa belirsiz alacak davası mı olduğu ve zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, dava açarken elektrik tarifelerinin ve tüketim miktarının belli olması nedeniyle alacağını hesaplayabileceği, dolayısıyla davanın belirsiz alacak davası değil kısmi dava olduğu, ıslahla artırılan talep kısmına ilişkin zamanaşımının dolduğu gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/378 E., 2022/2855 K.

DAVA TARİHİ : 18.09.2018

KARAR : Davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2018/852 E., 2021/915 K.

Taraflar arasındaki istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen 19.10.2005 tarihli ve 10159 sayılı turizm belgeli oteli işletmekte olup, elektrik aboneliğinin ise davalı şirket ile imzaladığı 19.09.2007 tarihli sözleşme ile yapıldığını, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 16 ncı maddesinde, turizm belgeli yatırım ve işletmelerin elektrik, gaz ve su ücretlerini o bölgedeki sanayi ve meskenlere uygulanan tarifelerden en düşüğü üzerinden ödeyeceklerine dair düzenleme bulunmasına rağmen, davalı şirket tarafından faturaların en yüksek tarifeden tahakkuk ettirildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, abonelik başlangıç tarihinden itibaren fazladan tahakkuk ettirilip tahsil edilen bedellerden,şimdilik 10.000 TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 19.02.2021 tarihli dilekçesi ile talebini 339.770,60 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı; davacının fazladan ödediğini iddia ettiği bedellerin iadesini kendisinden değil Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan talep edebileceğini, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiş; davacının talep artırım dilekçesine karşı da zamanaşımı def'inde bulunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 10.10.2021 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu hükme esas alınarak, davacının, davalı şirketin elektrik abonesi olduğu, davalı şirket tarafından Turizmi Teşvik Kanunu'nun 16 ncı maddesindeki açık düzenlemeye aykırı olacak şekilde, abonelik başlangıç tarihinden itibaren tüketime esas faturaların sanayi ve meskenlere uygulanması gereken en düşük tarifeden tahakkuk ettirilmesi gerekirken; ticarethanelere uygulanan en yüksek tarifeden tahakkuk ettirildiği, ilgili yasal düzenlemeler uyarınca davacının 16.07.2009 tarihinden sonra fazladan ödediği bedellerin istirdadını dava dışı Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan talep edebileceği 19.09.2007 ile 16.07.2009 tarihleri arası dönemde fazladan ödediği bedellerin iadesini ise davalıdan isteyebileceği, davacının 18.09.2008 ile 16.07.2009 tarihleri arası tükettiği elektrik nedeniyle davalı tarafça fazladan tahsil edilen 164.967,83 TL karşılığında, davalıdan alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 164.967,83 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; Mahkeme kararının kendi içinde çelişkili olduğunu, kararda 19.09.2007 ile 16.07.2009 tarihleri arası dönemde fazladan ödenen bedellerin istirdadının talep edebileceği tespitine yer verildiği halde, 18.09.2008 tarihi öncesi fazladan tahsil edilen ve iadesi talep edilen bedellerin hüküm altına alınmamasının hukuka aykırı olduğunu, davanın tümden kabulü gerektiğini, her bir faturanın ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kısmi dava olduğunu, nitekim elektrik tarifelerinin kamuoyuna duyurulduğunu, bu nedenle alacak miktarının hesaplanabilir nitelikte olduğunu, aynı nedenle davacının talep artırım dilekçesinin de ıslah dilekçesi mahiyetinde olduğunu, 18.08.2008 tarihi öncesi fatura dönemine ilişkin talepler ile ıslah ile artırılan kısmın zamanaşımına uğradığını, haksız ve hukuka aykırı olarak zamanaşımı itirazı dikkate alınmadan karar verildiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 16 ncı maddesine göre turizm belgeli yatırım ve işletmelerin elektrik bedelini en düşük tarifeden ödeyecekleri, davacının davalı şirketin elektrik abonesi olduğu, davacıya anılan yasal düzenleme uyarınca indirimli tarife uygulanması gerekirken yüksek tarife uygulanarak faturaların fazladan tahakkuk ettirildiği, fazladan tahakkuk ettirilip tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilebileceği, ancak 2010/478 sayılı sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca, davacının 16.07.2009 tarihi sonrası fazladan ödediği bedellerin iadesini dava dışı Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan talep edebileceği, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, alacak miktarının dava açılırken hesap edilip belirlenebilmesinin mümkün olmadığı, alacağın 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, dava tarihi dikkate alındığında 18.09.2008 tarihi öncesine ilişkin alacak hakkının zamanaşıma uğradığı, tüm bu nedenlerle 18.09.2008 ile 16.07.2009 tarihleri arası fazladan tahakkuk ettirilip tahsil edilen toplam 164.967,83 TL'nin iadesinin istenilebileceği, davalı dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğinden, hüküm altına alınan alacak miktarına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; davalı tarafın 16.07.2009 tarihi öncesi döneme ilişkin olarak fazladan tahakkuk ettirdiği bedellerin iadesinden sorumlu olduğu, bu bedelin 339.770,60 TL olarak hesaplandığı, zamanaşımı başlangıç tarihinin dava tarihi olduğu, davanın zamanaşımına uğradığından bahsedilemeyeceği, davanın da belirsiz alacak davası olarak açıldığı, dava açarken alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesinin davacıdan beklenilemeyeceği, tüm bu nedenlerle davanın tümden kabulünün gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, turizm belgeli işletmenin elektrik tüketimine ilişkin faturalarının, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 16 ncı maddesine aykırı olacak şekilde fazladan tahakkuk ettirildiği iddiasına dayalı istirdat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 16 ıncı maddesi; "Turizm belgeli yatırım ve işletmeler elektrik, gaz ve su ücretlerini o bölgedeki sanayi ve meskenlere uygulanan tarifelerden en düşüğü üzerinden öderler." hükmünü içermektedir.

2. Ne var ki, 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 31.12.2001 tarihinden itibaren Kanunda sayılan istisnalar dışında indirimli tarife uygulamalarına son verilmiş, muafiyetler konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.

3. Bunun üzerine, Bakanlar Kurulunun 23.05.2002 tarihli ve 24763 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 12.4.2002 gün ve 2002/4100 sayılı Kararı ile indirimli tarifeden yararlanacak kişi ve kurumlar düzenlenmiş, adı geçen kararının 2 nci maddesinin (b) bendinde 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 16 ncı maddesi uyarınca turizm belgeli yatırım ve işletmelerin de indirimli tarifeden yararlanacağı kararlaştırılmıştır.

4. Bakanlar Kurulunun 29.06.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 24.05.2010 tarih ve 2010/478 sayılı kararında ise; 12.04.2002 tarih ve 2002/4100 sayılı Kararnameye ekli Kararın turizm belgeli yatırım ve işletmelerle ilgili olan 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılarak, Kültür ve Turizm Bakanlığından Turizm Yatırım Belgesi veya Turizm İşletme Belgesi almış olan yatırım veya işletmelerin tükettikleri elektrik enerjisi bedellerinin bir kısmının bütçeden karşılanmasının esasları düzenlenmiştir.

5. Bakanlar Kurulu'nun Turizm Belgeli Yatırım ve İşletmelere Elektrik Enerjisi Desteği Hakkındaki 2010/478 sayılı Kararının "Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinde, kararda geçen "Bakanlık" ifadesinin "Kültür ve Turizm Bakanlığını" ifade ettiği belirtilmiş, 3 üncü maddesinde ise "Elektrik enerjisi desteği miktarı, Bakanlıkça belgelendirilmiş turizm yatırımları veya işletmelerinde, şantiye dönemi dâhil tüketilen elektrik enerjisi giderlerinin; tesisin bulunduğu ildeki mesken ve sanayi abonelerine uygulanan tarifelerden en düşüğü ile kendi abone grubuna uygulanan tarife arasındaki fark kadardır. Elektrik enerjisi desteği ödemeleri, Bakanlık bütçesine konulacak ödenekten karşılanır." hükmüne yer verilmiştir.

6. Anılan Kararın 4 üncü maddesinde ise elektrik enerjisi desteğinden yararlanma usul ve esasları düzenlenmiş olup, elektrik enerjisi giderlerine ilişkin farkın Bakanlıkça karşılanabilmesi için, turizm belgeli yatırım ve işletme sahiplerinin madde kapsamında belirtilen bilgi ve belgelerle İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine başvurmaları gerektiği, il müdürlükleri tarafından yapılan incelemeler neticesinde ödemeye hak kazanan firmaların tespit edileceği, dördüncü maddenin yedinci fıkrasında ise yapılan nihai değerlendirme sonucunda enerji desteğine hak kazanmış firmaların ödemelerinin Bakanlıkça (Kültür ve Turizm Bakanlığı) işletmelerin banka hesaplarına aktarılacağı düzenlenmiş, 2010/478 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 8 inci maddesinde ise kararın 16.07.2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

7. Öte yandan; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) yer alamayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak davası kabul edilmiştir.

8. 6100 sayılı Kanun'un “Belirsiz alacak davası” başlığı altında düzenlenen 107 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

9. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.(Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık: İstanbul, 2017, s. 1030-1031).

10. Aynı Kanun'un 109 uncu maddesinde ise kısmi dava, dava çeşitleri arasında düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrası uyarınca, "Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir".

11. Kısmi dava açılabilmesinin ön koşulunu, dava yoluyla yerine getirilmesi istenen edimin bölünebilir bir nitelik taşıması oluşturur. Nitekim, 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesinin birinci fıkrasında da, talep konusunun, yani istenen edimin, sadece niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, kısmi dava açılması yoluna gidilebileceğine açıkça vurgu yapılmıştır. Edimin bölünüp bölünemeyeceği sorunu ise, bir usûl hukuku sorunu değil; maddi hukuk sorunudur ve edimin bölünebilirliğinden maksat, niteliğinde herhangi bir değişme ve değerinde herhangi bir azalma meydana gelmeksizin kısmen ifasının talep edilebilmesidir (Tanrıver, Süha: Medenî Usûl Hukuku, Ankara 2016, Cilt I,s. 574 ).

12. Kısmi dava ile davacı, mahkemeden sadece dava konusu yaptığı kısmın hüküm altına alınmasını istemektedir. Bu nedenle kısmi dava bakımından dava açılmasına bağlanan sonuçlar, sadece alacağın dava konusu yapılan kısmı bakımından sonuç doğuracaktır. Kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesi mümkündür.

13. Öğreti ve uygulamada kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir(Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, İstanbul 2001, s. 1541; Pekcanıtez, s. 1008). Başka deyişle kısmi dava açılması hâlinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilecek, ancak talep konusu yapılmayan geri kalan kısım bakımından ise zamanaşımı işlemeye devam edecektir. Kısmi dava ile talep edilmeyen alacağın geri kalan kısmı için zamanaşımı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 154 üncü maddesindeki diğer kesilme nedenleri dışında ancak aynı yargılamada karşı tarafın rızası veya ıslah talebinde bulunma tarihinde yahut geri kalan kısım için ikinci dava açılacaksa ikinci davanın açıldığı tarihte kesilmiş olur. Davacının geri kalan kısım için ıslaha başvurması veya ikinci dava açması durumunda davalının zamanaşımı def'înde bulunabileceğinden tereddüt etmemek gerekir (Pekcanıtez, s. 1008).

14. Sözleşmeden doğan alacaklarda, zamanaşımı, kanunda aksine bir düzenleme bulunmadıkça on yıl olup, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ile 149 uncu maddesi).

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın abonelik sözleşmesinden kaynaklanıyor olmasına, on yıl olan zamanaşımı süresinin her bir faturanın tahsil edildiği tarihten başlayacak olmasına, 16.07.2009 tarihinden önceki dönem faturalardan kaynaklı alacak istemi yönünden davalıya husumet yöneltilmesinde kanuna aykırılık bulunmamasına göre; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dısında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Somut olayda; davacı, davalı elektrik dağıtım şirketinin abonesi olup, hatalı tarife uygulanması suretiyle fazladan tahakkuk ettirilip tahsil edilen fatura bedellerinin istirdadı istemiyle açılan eldeki davada, dava konusu edilen ilgili fatura dönemlerinde uygulanan elektrik tarife birim fiyatları belli olup, davacının dava açarken dava konusu alacağın miktarını belirleyebilmesi için uhdesinde gerekli veri ve bilgilerin bulunduğunun kabulü zorunludur. Bu durumda, dava konusu edilen alacağın belirsiz olmadığı, belirli bir miktar gösterilerek talepte bulunulmuş olması nedeniyle kısmi davaya konu edildiği, davacı tarafça talep artırım dilekçesi olarak dosyaya sunulan 19.02.2021 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi niteliğinde olduğu, işbu dilekçe ile talebin 339.770,60 TL'ye yükseltildiği anlaşılmaktadır.

3. Hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, ıslah tarihi olan 19.02.2021 tarihi itibariyle ıslahla artırılan miktar için, davalının ileri sürdüğü zamanaşımı defi karşısında, on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu dikkate alınarak, bu kısma ilişkin istemin reddi ile davanın 10.000 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı vekilinin tüm , davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalıya iadesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının davacıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.