Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1301 E. 2023/3450 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Adi ortaklığın tasfiyesi davasında, mahkemenin hüküm fıkrası ile gerekçesi arasında çelişki bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme kararında, davacıya ödenmesi gereken miktarın tüm davalılardan eşit oranda tahsiline hükmedilmiş olmasına rağmen, gerekçede bazı davalılar hakkında davanın reddine karar verildiği belirtilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulduğu gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen alacak ve kiralananın tahliyesi davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece; asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I.DAVA

1. Asıl davada davacı vekili; ... İli, ... Mahallesi 831 ada1 parselde bulunan B Blok zemin kat 1 ve 2 no'lu dükkanlar ile A Blok zemin kat 1, 2 ve 3 no'lu dükkanların davacıya ait olduğunu, davalının 30.12.2013 tarihinden itibaren bahse konu dükkanları fuzuli şagil olarak işgal ettiğini, ... 1. Noterliğinin 20.05.2014 tarihli ihtarnamesi ile davalıya taşınmazları boşatması ve işgal nedeniyle oluşan kullanım bedelinin ödenmesi için ihtar gönderildiğini ancak davalının dükkanları boşaltmadığını ve herhangi bir bedel ödemediğini, davaya konu dükkanların bulunduğu bölgede dükkanların yaklaşık 800,00 TL civarında aylık kira getirdiğini ileri sürerek; 30.12.2013 tarihinden bu yana devam eden işgal nedeniyle 30.000,00 TL kullanım bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

2. Birleşen davada davacı vekili; ... İli, Merkez İlçesi, ... Mahallesi ... üstü mevkii, 831 Ada 1 parselde bulunan A blok zemin kat 1, 2 ve 3 nolu dükkanlar ile B Blok zemin kat 2 nolu dükkanın davacıya ait olduğunu, davalıların 30.12.2013 tarihinden itibaren bahse konu dükkanları işgal ettiklerini, ... 1. Noterliğinin 20.05.2014 tarihli ihtarnamesi ile davalılara gayrimenkulleri boşaltması ve işgal nedeni ile oluşan kullanım bedelinin tarafına verilmesi için karşı tarafa ihtar gönderildiğini, davalıların işgale son vermemeleri üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, davaya konu dükkanların bulunduğu bölgede bir dükkanın yaklaşık olarak aylık 1.200,00 TL kira getirdiğini ileri sürerek; bahsi geçen dükkanlara yönelik müdahalenin önlenmesine, fuzuli şagil davalının söz konusu dükkanlardan tahliyesine, 30.12.2013 tarihinden bu yana devam eden işgal nedeniyle 30.000,00 TL kullanım bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Asıl davada davalı vekili; davalı ile müvekkili arasında akdedilen ... Oto Tamir Sözleşmesinin 5 inci maddesinin 1 nolu bendinde davacının sözleşmeye istinaden dava konusu gayrimenkulde ticari faaliyette bulunmaya başladığını, sözleşmenin kurulmasından önceki döneme ilişkin kira bedelinin müvekkili tarafından PTT ödeme belgesiyle davacıya gönderildiğini, ancak davacının sözleşmenin kurulmasından sonra sözleşmedeki açık hükme rağmen müvekkilinden ecrimisil ve gayrimenkulden tahliyesini talep etmesinin iyi niyet kurallarına ve sözleşmeye aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Birleşen davada davalılar vekili; davacı tarafından daha önceden açılmış, tarafları ve konusu aynı olan dosyada verilen karar neticesinde müvekkilinin haklı görüldüğünü ve davacının davasının reddine karar verildiğini, karar metninde taraflar arasında ... Oto Tamir Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin davacı, davalı ve dava dışı iki kişi tarafından imzalandığını, davacı tarafın sözleşmenin geçersiz olduğuna dair herhangi bir delilinin dosyaya yansımadığını, sözleşmenin 5 inci maddesindeki düzenleme ile her iki tarafa bir kısım edimlerin yüklendiğini, reddedilen davanın temyiz incelemesinde olduğundan derdestlik nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın hiçbir makul sebep yokken ecrimisil ve meni müdahale talebinde bulunmasının hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 11.02.2016 tarihli ve 2015/245 E., 2016/100 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında akdedilen ... Oto Tamir Sözleşmesi uyarınca taşınmazın kullanıldığı ve davalının sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğinin ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece verilen, 17.10.2017 tarihli ve 2017/4488 E., 2017/14057 K. sayılı ilamla; taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklandığı, davacı tarafından taşınmazların tahliyesi ve kullanım bedeli olarak 30.000,00 TL talep edildiği, bu durumda davacının diğer ortaklardan biri olan davalının tahliyesi ve alacak talebi ile açtığı bu davanın, adi ortaklığın tasfiyesinin Mahkeme kararıyla tamamlanmasına yönelik olduğu kabul edilip değerlendirmenin buna göre yapılması gerektiği, Mahkemece; taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun kabulü ile talebe konu geçmiş yıllara ilişkin ödenmeyen kâr payı olup olmadığının tespitine, tasfiyeye ilişkin uyuşmazlığın ilamda belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl ve birleşen davanın adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkin olduğu, birleşen dava yönünden usule ilişkin yapılan değerlendirmede; davalı ... yönünden mahkemenin asıl dava dosyasında tarafları ve konusu aynı olan derdest bir dava bulunduğundan bu davalı yönünden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddin gerektiği, asıl ve birleşen davada esasa ilişkin yapılan değerlendirmede ise; Mahkemece verilen 11.02.2016 tarihli kararın temyizi üzerine kararın bozulduğu, Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda tasfiye işlemlerinin yürütülmesi amacıyla (tarafların üzerinde uzlaştıkları bir tasfiye memuru bulunmadığına ilişkin beyanları da dikkate alınarak) mali müşavirin tasfiye memuru olarak görevlendirildiği, taraflardan adi ortaklığa ilişkin malvarlığı bilgilerini bildirmeleri ve adi ortaklığa ilişkin defter ve hesap cetvellerini sunmaları için süre verildiği, tasfiye memuru bilirkişiden alınan raporlardan özetle; tarafların tasfiye işlemlerine esas olmak üzere sundukları bir tasfiye bilançosu veya bilanço oluşturulabilecek herhangi bir belgenin bulunmadığı, 6098 sayılı Borçlar kanununun 644 -620 - 642 ve 643 üncü maddeleri doğrultusunda yasal tasfiye işleminin yapılabileceği hiçbir belge mali tablo ve bilanço sunulamadığından yasal tasfiyesi yapılamayan, bu nedenle uyuşmazlığın ortaklık edinimi olarak taşınmazların davalılarca kullanımına dayanmakta olduğunu, davacı ortağa ortaklık iştiraki olarak koyduğu taşınmazlar için ne kira olarak ne de ortaklık kazanç payı olarak hiçbir ödeme yapılmadığı, davacının sözleşme edimi olarak tahsis etmiş olduğu dükkanlardan hiçbir kazanç elde edemediğinden doğal olarak zararının söz konusu olduğu, davacının talep edebileceği miktarın inşaat bilirkişisinin raporunda tespit edilen kira bedeli kadar olabileceği bildirildiği, taraflarca adi ortaklığın tasfiyesi için sunulan herhangi bir mali tablo bulunmadığı ve adi ortaklık adına kayıtlı bir malvarlığı değeri bulunmadığı nazara alındığında tasfiye memurunun tespitlerinin yerinde görüldüğü, adi ortaklıkta ortakların emeklerini ve sermayelerini ortak bir amaç için birleştirerek birlikte hareket ettikleri, somut olayda taraflar arasında Şahinkaya Tamir Atolyesi isimli işyerinde oto tamir hizmeti vermek için bir adi ortaklık kurulduğu, dükkanın davacıya ait olduğu ve dükkandan herhangi bir kira bedeli almayacağının, diğer ortaklarında çalışmaları ile adi ortaklığa katkı sağlayacaklarının kararlaştırıldığı, yani davacının adi ortaklığa dava konusu taşınmazları, davalıların ise fiziği emeğini koymayı taahhüt ettiği ancak bahse konu dükkanın belediyenin 07.06.2016 tarihli encümen kararı ile ... yeri açma ve çalışma ruhsatı almadığından kapatılmasına karar verildiği, davacıya dükkanın kullanıldığı dönem boyunca adi ortaklığın gelirlerinden herhangi bir pay ödendiğine dair bir ispatın bulunmadığı, davacının adi ortaklık için ortaya koyduğu dükkanın kullanıldığı dönem boyunca herhangi bir gelir getirmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, inşaat bilirkişisinin 30.10.2019 tarihli raporunda adli ortaklığa konu dükkanın kullanıldığı dönemden belediyece kapatıldığı döneme kadarki kira bedelinin 42.196,00 TL olduğu ve bunun yarısı olan ( davacının adi ortaklıktaki payının % 50 olduğu gözetilerek ) 21.198,00 TL'yi diğer ortaklar olan Hakkı, ... ve ...'dan talep edebileceği, ancak asıl dava dosyasında ortaklardan sadece ...'ın davalı olarak gösterilmiş olmasına rağmen hüküm fıkrası oluşturulur iken bu hususun gözden kaçırıldığı ve tüm ortakların asıl dava dosyasında davalı olduğu yanılgısına düşülerek hükmedilen bedelin " davalılardan eşit oranda alınarak davacıya verilmesine " şeklinde hüküm kurulduğu, birleşen dava dosyasında da davalılar Hakkı ve ... yönünden de ihtilafın asıl dava dosyasında çözüldüğü kanaatiyle bu davalılar yönünden dava reddedilmiş ise de; esasen asıl dava dosyasında kabul edilen miktarın 1/3'ü olan 7.066,00 TL'nin davalı ...'dan, birleşen davada ise kabul edilen miktarın bakiye 2/3'ü olan 14.132,00 TL'nin birleşen davada davalılar Hakkı ve ...'dan eşit oranda tahsiline karar verilmesi gerektiğinin fark edildiği ancak hüküm fıkrasında tanınan hak ve borçların tavzih veya tashih yolu ile değiştirilip genişletilemeyeceğinden yapılan hataya değinilmekle yetinildiği gerekçesiyle; asıl dava yönünden taraflar arasında ... Oto Tamir Ortaklık Sözleşmesi ile kurulan adi ortaklığın tasfiyesine, ortaklık payından davacının alması gereken 21.198,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan eşit oranda alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, birleşen davanın davalı ... yönünden davanın dava şartı yokluğundan, diğer davalılar Hakkı ve ... yönünden ise esastan davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; asıl davada 3 sene sonunda paylaşılacak tek kalemin davacı tarafça edim olarak yerine getirilen işyeri kirası olamayacağını, davalıların 3 sene boyunca elde ettikleri kazanç ve ticari faaliyet gelirinin de paylaşılması gerektiğini, bilirkişi raporunda işyerine ait gelir tespitinin yapılamadığını, 3 yıl boyunca davalıların davacıya ödeme yapmadıklarını, davalıların emsal kira bedellerinin çok üzerinde bir kazanç elde ettiklerini, birleşen davada ise, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin dosyada olduğunu, davalıların sözleşmedeki hiçbir hükme riayet etmediklerini, kendilerine gönderilen ihtara rağmen de işyerini boşaltmadıklarını, davalı tarafın yükümlülüklerinin raporda tek tek sayıldığını, davalıların bu tek tek sayılan işlemlerden birini bile yapmadıklarını, davacının üzerine düşen edimi yerine getirip sahibi olduğu işyerini davalılara teslim ettiğini ve kira almadığını, davalıların ise bunun karşılığı olarak davacıyı dolandırdıklarını, ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalılar vekili; inşaat bilirkişi raporunda adli ortaklığa konu dükkanın kullanıldığı dönemden belediyece kapatıldığı döneme kadarki kira bedelinin 42.196,00 TL olduğu ve bunun yarısı olan ( davacının adi ortaklıktaki payının % 50 olduğu gözetilerek ) 21.198,00 TL'yi diğer ortaklar Hakkı, ... ve ...'dan talep edebileceğinin değerlendirildiği, oysa ki gerekçede davacının bir kira geliri almayacağı belirtilmiş olmasına rağmen bilirkişi marifetiyle bahsedilen kira gelirinin yarısının müvekkillerinden alınmasına karar verilmiş olmasının kendi içinde başlı başına bir tezatlık içerdiği, dosyaya sundukları belgelerden davacı tarafa belli bir oranda kar payı ödendiğinin sabit olduğu, bozma öncesi verilen kararın davacı aleyhine sonuçlandığını, bozmada sadece adi ortaklığın tasfiyesinden bahsedildiğini, davacının ecrimisil talebinin reddi yönünden kararın bozulmadığını, bilirkişi raporunun hükme esas almaya yeterli olmadığını, bu rapora göre karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl ve birleşen davadaki uyuşmazlık, adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun)'nın 298 inci maddesinin ikinci fıkrası,

3. Değerlendirme

1. Bir mahkeme hükmünde, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

2. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; asıl ve birleşen davada taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklık ilişkisinden kaynaklandığı, bozma ilamında taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin bozma ilamındaki sıra ve yöntem izlenerek tasfiye edilmesi gerektiğinin vurgulandığı, bu doğrultuda Mahkemece bozma ilamına uyulması sonrasında bilirkişiden tasfiye raporu alındığı, bu rapor hükme esas alınarak değerlendirme yapıldığı; Mahkemece, inşaat bilirkişisinin 30.10.2019 tarihli raporunda adi ortaklığa konu dükkanın kullanıldığı dönemden belediyece kapatıldığı döneme kadarki kira bedelinin 42.196,00 TL olduğu ve bunun yarısı olan ( davacının adi ortaklıktaki payının % 50 olduğu gözetilerek ) 21.198,00 TL'yi diğer ortaklar Hakkı, ... ve ...'dan talep edebileceğinin değerlendirildiği, ancak; asıl dava dosyasında ortaklardan sadece ... davalı olarak gösterilmiş olmasına rağmen hüküm fıkrası oluşturulur iken tüm ortaklar asıl dava dosyasında davalı sıfatına sahip gibi hükmedilen bedelin " davalılardan eşit oranda alınarak davacıya verilmesine" şeklinde hüküm kurulduğu, yine, birleşen dava dosyasında da davalılar Hakkı ve ... yönünden de ihtilafın asıl dava dosyasında çözüldüğü düşüncesi ile bu davalılar yönünden davanın reddedilmesi suretiyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması, usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

3. Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi uyarınca taraflar yararına BOZULMASINA,

2. Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

30.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.