"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; ... üniversitesi hastanesi olmaları nedeniyle, tıbbi malzeme ödeme esaslarında, davalı tarafından, kamu hastanelerinin işleyişine göre hesaplama yapılarak taraflarına ödeme yapıldığını, 2009 yılına kadar kamu hastanesi olarak fatura gönderdiklerini, davalı kurumun da onay verip buna uygun olarak ödeme yaptığını, bununla birlikte Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından kendilerine gönderilen 06.01.2010 tarihli yazıda, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından talep edilecek faturaları bir özel sağlık kuruluşu gibi hazırlayıp göndermeleri hâlinde ödeme yapılacağının bildirildiğini, kendilerinin kamu tüzel kişiliğini haiz resmi sağlık kurumu niteliğinde olduklarını; ancak SGK İl Müdürlüğü tarafından özel sağlık kurumu oldukları iddiası ile tıbbi malzeme bedeline ilave edilen %15 işletme giderleri geri istenerek, alacaklarından faiziyle birlikte mahsup edildiğini, mahsup işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ıslahen davalı tarafından tahsil edilen 658.980,94 TL'nin mahsup tarihlerinden itibaren yasal faizleri ile birlikte geri ödenmesine, bakiye borç gözüken 26.832,59 TL'nin de devam eden faizleri ile birlikte iptali ile borçlu olmadıklarının tespitine ve asıl alacak için %40'tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; ... üniversitelerinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na tâbi olmamalarından dolayı tereddütler yaşandığını, bu nedenle aralarında hizmet alım sözleşmesi bulunan ... üniversitelerine yapılan, 2008 yılı Sağlık Uygulama Tebliği'nin 20.2.1. maddesinin (a) bendinde geçen; “resmi sağlık kurum ve kuruluşlarınca temin edilen tıbbi malzeme bedelleri, tıbbi malzemenin KDV dâhil alış fiyatı üzerine %15 işletme gideri ilave edildikten sonra bulunan tutar üzerinden hazine kesintisi, sosyal hizmetler çocuk esirgeme kurumu kesintisi ilave edilerek fatura edilir ve bedelleri kurumca ödenir” ibaresinin esas alındığı uygulamanın doğru olup olmadığı hakkında görüş istediklerini, cevabi yazıda; vakıflara ait tıp fakültesi hastanelerinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tâbi olmadıklarından, tıbbi malzeme temin yöntemleri bakımından Sağlık Uygulama Tebliği'nin 20.2.1. maddesinin (b) bendinde belirtilen sözleşmeli özel sağlık kurum ve kuruluşlarınca temin edilen tıbbi malzeme bedellerinin ödeme esasları kapsamında değerlendirilmesinin ve bu yönde işlem yapılması gerektiğinin bildirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 11.03.2014 tarihli ve 2012/748 E., 2014/100 K. sayılı kararıyla; davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince 26.05.2015 tarihli ve 2014/26697 E., 2015/16961 K. sayılı kararı ile; Mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; bilirkişi raporu konusunda uzman olmayan avukat tarafından hazırlanmış olup, ... bu rapora davalının yaptığı itirazların da değerlendirilmediği, hal böyle olunca, mahkemece, konusunda uzman bilirkişinin de yer aldığı yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulmak suretiyle taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde rapor hazırlanması sağlanarak hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerektiği, Mahkemece, açıklanan hususlar göz ardı edilerek eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmediğine karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozma Sonrası Verilen Karar
25.02.2016 tarihli ve 2015/399 E., 2016/67 K. sayılı kararı ile; ilk karar gerekçeleri tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
C. Direnme Kararının Hukuk Genel Kurulunca İncelenmesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2020 tarihli, 2017/13-3151 E., 2020/911 K. sayılı ilamıyla; Mahkemece direnme adı altında verilen kararda, bozma nedenine yönelik olarak herhangi bir gerekçeye yer verilmediği, önceki karar gerekçesinin aynen tekrar edilmesiyle yetinildiği, bozma kararına karşı hangi gerekçeyle direnildiğine, bozma kararının hangi nedenle doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediği, bozma nedeni yönünden ortada usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş, ilk kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin bir gerekçe bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının mevcut olmadığı, bu hâliyle anılan direnme kararının Anayasa’nın ve Kanun’un aradığı anlamda gerekçe içerdiğinden söz edilemeyeceği, o hâlde Mahkemece yapılacak işin; Anayasa’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi gözetilerek ve özellikle bozma kararında yer verilen bozma gerekçesine karşı, direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde, yasal sınırlarda, genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olduğu, hâl böyle olunca, anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere kararın usulden bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda dosyanın bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi heyetine tevdi edildiği, heyet tarafından düzenlenen raporun denetime elverişli, gerekçeli, itirazları karşılar nitelikte olduğu, 2008 yılında yürürlükte bulunan SUT'da kamu ihalesine tabi olan ve olmayan resmi sağlık kuruluşu ayrımı yokken, davalı kurumun idari bir karar ile 2010 yılında yürürlüğe giren SUT hükümlerini geriye doğru işleterek davacıya özel sağlık kurum ve kuruluşlarına yaptığı işlemi uyguladığı, %15 işletme gideri farkını yeni alacaklarından mahsup ettiği, 2008 yılı Sağlık Uygulama Tebliği'nde böyle bir düzenleme olmadığından yapılan işlemin 2008 yılı SUT'una aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; 2008 yılı SUT 2.2.1 maddesi (c) bendinde; Üniversite tıp fakültelerinin bulunduğu ilde kurulu sağlık uygulama ve soruşturma merkezleri (üniversite hastaneleri) ile bu hastanelere bağlı semt poliklinikleri, vakıflara ait eğitim ve araştırma hastaneleri üçüncü basamak resmi sağlık kurumu olarak tanımlanmış olsa da vakıflara ait tıp fakülteleri hastaneleri 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmadığından, tıbbi malzeme temini yöntemleri bakımından SUT 20.2.1 numaralı maddesinin (b) bendinde belirtilen sözleşmeli özel sağlık kurum ve kuruluşlarınca temin edilen tıbbi malzeme bedellerinin ödeme esasları kapsamında bulunduğunu, Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda; Kamu İhale Kanunu, Sağlık Uygulama Tebliğinin ilgili hükümleri incelenmeden, davacının tıbbi malzeme alımında Kamu İhale Kanunu kapsamında bulunmadığı gözardı edilerek eksik inceleme yapıldığını, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin, Kamu İhale Kanunu kapsamında tıbbi malzeme alımını gerçekleştirmekte olup kar gayesi gütmeden kamu hizmeti ifa ettiğini, ... üniversitelerine ait hastanelerin ise Kamu İhale Kanunu kapsamında olmadan tıbbi malzeme alımı yapmakta olup daha sonra belirledikleri fiyat üzerinden sağlık hizmetini sunduğunu, davacıya ait hastane özel hastane statüsünde olduğundan muayene ve diğer sağlık hizmet bedellerini, kabul ettiği hastalardan yüksek oranda belirleyerek tahsil ettiğini beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kurum işleminden kaynaklı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429/son maddesi gereği Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.
3.Değerlendirme
1.Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3 üncü maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 429. maddesi hükmüne göre; hâkim, Yargıtay'ın bozma kararı üzerine tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
Mahkemece direnme kararı verilmekle bir taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağından ilk kararın aksine bir karar vermek usuli kazanılmış hakkın ihlali anlamına gelir.
Somut olayda, mahkemece direnme kararı verilmiş; Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının mevcut olmadığı, bu hâliyle anılan direnme kararının Anayasa’nın ve Kanun’un aradığı anlamda gerekçe içerdiğinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle Mahkemece anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere kararın usulden bozulmasına karar verilmiştir. Bu durumda Mahkemece yapılacak ...; direnme kararı davanın kabulü yönünde olmakla Hukuk Genel Kurulu tarafından tespit edilen usul hatalarının giderilmesi suretiyle direnme kararına uygun olacak şekilde kararı gerekçelendirerek hüküm kurmak olmasına rağmen, direnme kararından dönülerek bozma ilamına uyulması ve bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapılarak hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2) Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Mahkeme kararının BOZULMASINA,
2.Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği mahkemece kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
28.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.