Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1446 E. 2023/3480 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Geçersiz bir sözleşmeye dayalı olarak sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde tazminat isteminin miktarına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının dava konusu taşınmazın bedelini sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talep edebileceği, davalının ise davacının başka borçlarının da ödendiğini iddia etse de bunu yazılı delille ispatlayamadığı ve davacının da harcı 154.000,00 TL üzerinden tamamladığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/100 E., 2022/2102 K.

DAVA TARİHİ : 22.11.2016

SAYISI : 2020/32 E., 2020/181 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının başvurusunun esastan reddine, davacının başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma talepli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyize konu edilen kararda asıl takibin kabul edilmeyen bölümünün duruşma sınırının altında olduğu anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine, temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin miras yoluyla intikal eden 13.700 m² yüzölçümlü taşınmazı borçları nedeniyle dava dışı üçüncü kişi ...'e satıp tapuda devrini yaptığını ancak davalının babası ve aynı zamanda müvekkilinin kardeşi olan ...'in miras yoluyla intikal eden taşınmazın üçüncü kişilerine devrini önlemek için ödenen parayı müvekkilinden alarak dava dışı ...'e iade ettiğini, ...'den de taşınmazın devrini alarak davalı oğlu ... adına tapuya tescil ettirdiğini, davalının babası ... müvekkilinin üçüncü kişilere olan borçlarını ödeyip bu ödeme karşılığında 13.700 m² olan dava konusu taşınmazın 2.800 m²'lik bölümü hariç geri kalanını aldığını, 04.03.2003 tarihli adi yazılı sözleşme ile 2.800 m²'lik alanın müvekkiline ait olduğunun kararlaştırıldığını ancak tapuda devrinin yapılmadığını, borçlularının takibinden kurtulmak amacıyla taşınmazın tamamını devir döneminde öğrenci olan davalıya, abisinin tavsiyesi üzerine devrettiğini ileri sürerek; dava konusu parselin 2.800 m²'lik bölümünün davalı adına tapusunun iptal edilerek müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, 24.05.2017 havale tarihli dilekçesiyle davasını tamamen ıslah ederek; müvekkiline ait olup da parsellere ayrılarak başka kişilere satılan 2.800 m² taşınmazın, Amerikan Doları kuru üzerinden hesaplanacak değerinin davalı taraftan tahsilini talep etmiş, 31.05.2017 havale tarihli dilekçesinde de aynı talepte bulunarak dava değerini fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL olarak göstermiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; dava konusu taşınmazın müvekkili tarafından 21.06.2000 tarihinde dava dışı ... isimli şahıstan tapuda bedeli ödenerek satın alındığını, davacı tarafın aksi yöndeki soyut iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili ile davacı arasında 10.10.2002 tarihinde tanık ... İlli huzurunda taşınmazın 3.800 m² sinin davacıya aidiyetine ilişkin adi yazılı bir tutanak düzenlendiğini, aradan geçen zaman içerisinde davacının piyasaya olan borçlarının aradaki aile bağları nedeni ile müvekkili ve davacının kardeşi olan müvekkilinin babası tarafından ödendiğini, ödenen borçlara karşılık 04.03.2003 tarihinde taraflar arasında düzenlenen adi yazılı tutanakla davacıya ait olan 3.800 m² yerine 2.800 m² ye düşürüldüğünü, davacının borçları nedeni ile ... İlini terkederek değişik illerde zaman zaman yer değiştirmek sureti ile ikamet ettiğini, davacının borçlarının müvekkil ve babası tarafından ödendikçe kalan 2.800 m²'nin de taraflar arasında artık hüküm ifade etmeyeceğinin kararlaştırıldığını ancak davacının başka bir ilde ikamet etmesi ve taraflar arasındaki güven ilişkisine olan inanç nedeni ile bu hususun tutanağa bağlanmadığını, müvekkilinin 1974 doğumlu olup 1993 yılında öğrenimini tamamlayarak ticari hayatta faaliyet göstermeye başladığını, dava konusu taşınmazın satın alındığı 2000 yılı itibariyle de satın alma gücüne sahip olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazın ifraz edilerek üçüncü kişilere satıldığı 2015 tarihi itibariyle ifanın imkansız hale geldiği, taşınmazın 2015 yılı itibariyle davaya konu 2.800 m²'lik bölümünün değerinin 154.000,00 TL olarak belirlendiği, yapılan yargılama sonucunda davacının davasında haklı olduğu, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalıdan 154.000,00 TL isteyebileceği fakat taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin 2019/2463 E., 2019/1384 K. sayılı kararıyla; ''Davacı 24.05.2017 havale tarihli ıslah dilekçesinde; davayı her ne kadar tapu iptal ve tescil davası şeklinde açmış iseler de davalının dava konusu taşınmazı satmasından dolayı davanın konusuz kaldığını, bu sebeple taleplerini tamamen ıslah ederek, davalıya ait olup parsellere ayrılarak başka kişilere satılan 2800 m2 taşınmazın Amerikan doları kuru üzerinden hesaplanacak değerinin davalı taraftan alınarak kendilerine verilmesini talep etmiştir. Davalı ikinci kez 31.05.2017 havale tarihli dilekçe vererek bu kez fazlaya ilişkin talep ve dava hakkını saklı tutarak 1.000,00 TL üzerinden dava değerini belirtmiş ve 2.800 m² taşınmazın Amerikan doları kuru üzerinden hesaplanacak değerinin davalı taraftan alınarak kendisine

verilmesini talep etmiştir. Somut olayda her ne kadar davacı talebini muvazaa ve inançlı işleme dayandırmış ise de; davacı taraf davalı ile yaptığı harici sözleşme ile önceki maliki olduğu 630 nolu parselin 2.800 metrekaresi kendinde kalmak ve 3. Kişilere olan borçları ödenmek suretiyle aldığı satış bedelini yeni malike iade ederek yeni malikin taşınmazı kendisine değil de davalıya devrine rıza göstermiş ve daha sonra davalı ile aralarında yaptıkları 04.03.2003 tarihli sözleşme ile taşınmazın 2.800 metrekaresinin kendisine ait olduğunu teyit etmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçerli bir satış sözleşmesi olarak nitelendirilemez. Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda alıcı; geçersiz sözleşme nedeniyle, satıcıya verdiği bedeli sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir. Davacı davasını tapu iptal ve tescil davası olarak açmış ise de 11.04.2017 tarihli duruşmada davasını ıslah ederek tazminat talebinde bulunmak üzere süre talebinde bulunmuş Mahkemece davacı vekiline talep etmiş olduğu hususta gelecek celseye kadar (25.05.2017'ye kadar) süre verilmiş, davacının 24.05.2019 havale tarihli dilekçe ile davasını tamamen ıslah ettiği ve talep sonucunu '' davalıya ait olup da parsellere ayrılarak başka kişilere satılan 2.800 m2 taşınmazın Amerikan doları kuru üzerinden hesaplanacak değerinin davalı taraftan alınarak kendilerine verilmesi'' şeklinde ıslah ettiği anlaşılmıştır. Bu açıdan mahkemece davacının ıslah talebini süresinde kabul etmesinde bir yanlışlık bulunmamakla birlikte HMK'nın 176. maddesi gereği aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilecekleri, davacının da 24.05.2017 tarihli ıslah dilekçesinde talep sonucunu 2.800 m² taşınmazın Amerikan doları kuru üzerinden hesaplanacak değerinin davalı taraftan alınarak kendilerine verilmesi şeklinde dava değeri de dahil tam ıslah etmesine rağmen, Mahkemeye sunduğu 31.05.2017 havale tarihli dilekçesinde ise davacının bu kez dava değerini fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 1.00,000 TL olarak belirlediği ve dava 2. kez ıslah edilemeyeceğine göre Mahkemece dava değeri yanılgılı bir şekilde 1.000,00 TL kabul edilerek bu miktar üzerinden karar vermesi doğru görülmemiş ve bu açıdan davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davacının 31.05.2017 havale tarihli dilekçesindeki dava değerine ilişkin ıslahla uyumsuz beyanının davayı geri alma veya feragat hakkının kullanılması olup olmadığının açıklatırılması, davacının davayı geri alma veya feragat hakkını kullanmaması halinde 24.05.2017 havale tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda davacıya eksik harcı tamamlaması için usulüne uygun olarak ihtar içeren kesin süre verilmesi, kazanılmış haklar da gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.'' gerekçesiyle kararın kaldırıldığı, 24.06.2020 tarihli celsede verilen süre gereği davacı tarafından sunulan 26.06.2020 tarihli beyan dilekçesi ile davanın geri alınmadığı yahut feragat edilmediğinin bildirildiği ve 154.000,00 TL üzerinden harcın tamamlandığı, dava değerinin 154.000,00 TL olduğu açıklığa kavuşmuş ise de, davanın taleple bağlı kalınarak kabulüne, 1.000,00 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen ilk karara karşı yalnızca davalı tarafça istinaf yoluna başvurulduğu, bu miktarın davalı taraf yönünden usulü kazanılmış hak niteliğinde olduğu, her ne kadar davacı talebini muvazaa ve inançlı işleme dayandırmış ise de; davacı tarafın davalıyla yaptığı harici sözleşme ile maliki olduğu 630 nolu parselin 2.800 m²'lik bölümü davacıda kalmak ve üçüncü kişilere olan borçları ödenmek suretiyle aldığı satış bedelini yeni malike iade ederek yeni malikin taşınmazı davacıya değil de davalıya devrine rıza gösterdiği ve daha sonra davalı ile aralarında yaptıkları 04.03.2003 tarihli sözleşme ile taşınmazın 2.800 m²'lik bölümü davacıya ait olduğunu teyit ettiği, taraflar arasında imzalanan sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçerli bir satış sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflara hak ve borç doğurmayacağı, geçersiz sözleşme nedeniyle satıcıya verdiği bedeli sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebileceği gerekçesiyle; davanın kabulü ile 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; kararının aleyhe olan kısmının ortadan kaldırılarak davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili; davacının 24.05.2017 tarihinde davasını tam ıslah ettiğini bildirdiğini, 31.05.2017 tarihinde yeni dava dilekçesini mahkemeye sunduğunu, dilekçesinde dava değerini 1.000,00 TL olarak bildirdiğini, aynı dava içerisinde sadece bir kez ıslah hakkını kullanılabileceğini, ıslah hakkını kullanan davacının talebini daha sonra arttırmasının ikinci ıslah niteliğinde olduğunu, kısmi ret hükmüne karşı davacının yaptığı itirazların istinaf aşamasında kabulünün hukuken mümkün olmadığını, davaya sunduğu delillerin gözardı edilerek gerekçe kurulduğunu, delillerin hiçbirinin gerekçeye konu edilmediğini, müvekkilinin ve ailesinin davacının piyasaya ve kurumlara olan borçlarını davacı namına ödediklerine ilişkin bir çok resmi evrak, tutanak ve banka dekontunun dosyaya sunulduğunu, buna rağmen gerekçeli kararda yazılı delil sunulmadığından bahsedildiğini, müvekkili ve ailesi tarafından yapılan ödemelerin ifa uğruna edim olduğunun ispatlandığını, taşınmaza ilişkin ve davaya dayanak olarak gösterilen iki tane sözleşme bulunduğunu, 10.10.2002 ve 04.03.2003 tarihli sözleşmelerdeki metrekare farkının borçların müvekkil ve ailesi tarafından ödenmesinden kaynaklandığını, dava ve ıslah dilekçesinde davacının borca batık olduğunun bildirildiğini, davacının dava ve ıslah dilekçeleri ile öne sürdüğü iddiaların dinlenen tanıkların beyanlarıyla çürütüldüğünü, dava konusu taşınmazda protokol gereği davacıya verilen 2.800 m²'lik yerin de 2003 tarihinden sonra davacı adına ödenen borçlar karşılığında alındığına karine oluştuğunu, tanık ... ...'ın 2007 yılında davacının borcu olan 8.500,00 TL yi ... Karatekin'in ödediğini beyan ettiğini, tanık ... İlli de 2006 veya 2007 yılında müvekkilin babası ...'in, ... ... isimli şahsa 30.000,00 TL ödediğini, bu paranın davacının borcu olduğunu, ...'in bu parayı dava konusu 2.800 m²'lik taşınmaz karşılığında ödediğini beyan ettiğini, davacı tanık beyanlarının hem birbirleriyle hem de dava dilekçesinde ileri sürülen iddialarla çelişkili olduğunu savunarak, kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her ne kadar davacı talebini muvazaa ve inançlı işleme dayandırmış ise de; davacı taraf davalı ile yaptığı harici sözleşme ile maliki olduğu parselin 2.800 m²'lik yer kendinde kalmak ve üçüncü kişilere olan borçları ödenmek suretiyle aldığı satış bedelini yeni malike iade ederek yeni malikin taşınmazı kendisine değil de davalıya devrine rıza gösterdiği ve sonra davalı ile aralarında yaptıkları 04.03.2003 tarihli sözleşme ile taşınmazın 2.800 m²'sinin davacıya ait olduğunu teyit ettiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçerli bir satış sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceğini, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflara hak ve borç doğurmayacağını, dairenin kaldırma kararı doğrultusunda davacı tarafa 31.05.2017 havale tarihli dilekçesindeki dava değerine ilişkin ıslahla uyumsuz beyanının davayı geri alma veya feragat hakkının kullanılması olup olmadığının açıklattırıldığı, davacının geri alma veya feragat olmadığını beyan ettiği ve davacının 154.000,00 TL üzerinden harcını ikmal ettiği, davacı

tarafın bu kapsamda 154.000,00 TL tazminat talep etme imkanı bulunduğu, kamu düzeninden olan harcın Mahkemece resen tamamlatıldığı, bu durumun davalı lehine usuli kazanılmış hak bahşetmeyeceği, tarafların yapılan hesaplama yöntemine de itirazı olmadığı, davanın tam kabulü yerine kısmen kabulüne karar verilmesi doğru bulunmadığı gerekçesiyle; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne, 154.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde sunduğu sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacağın istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'un 77 ve devamı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Taraflar arasında 04.03.2003 tarihli sözleşmenin imzalandığı hususu tartışmasıdır. Sözleşme dava konusu taşınmazın belli bir kısmının tescili taahhüdünü içermektedir.

2. Söz konusu adi yazılı sözleşme tapuda resmi şekilde yapılmadığından geçersizdir. Ancak bu sözleşme nedeniyle vadedilen 2.800 m² yerin bedelini davacı sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talep edebilecektir.

3. Davalı taraf, sözleşmeyi kabul ettiğinden ispat yükünü üzerine almıştır. Davalı, davacının piyasaya olan diğer borçlarını da ödediği, dolayısıyla davacının 2.800 m² yerin bedelini talep etmesinin mümkün olmadığını ileri sürmüş ise de, dava konusu yerde davacının hakkının kalmadığının yazılı delille ispat edilmesi gerekmektedir. Davalının dosyaya sunduğu 31.07.2006 tarihli "senettir" ve 27.02.2007 tarihli "tutanaktır" başlıklı belgelerden dava konusu yere karşılık olmak üzere üçüncü kişilere ödeme yapıldığı ispatlanamamıştır.

4. Davacının 24.05.2017 tarihli dilekçesinde, dava konusu 2.800 m² olan taşınmazın Amerikan Doları kuru üzerinden hesaplanacak değerinin talep edildiği, davacının 154.000,00 TL üzerinden harcı ikmal ettiği anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.