"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/256 E., 2022/261 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 20.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir..
Belli edilen günde gelen davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; kendisine ait 290 tane keçiyi davalının akrabası dava dışı ...a 11.05.2013 tarihli sözleşmeyle 100.000,00 TL bedelle sattığını ve karşılığında 4 adet bono aldığını, ... ...'un borcunu ödeyememesi üzerine borcun yeniden yapılandırıldığını, buna göre davalı ile yapılan 14.02.2015 tarihli sözleşmeye göre ... ...'un borcunu ödememesi durumunda davalı adına kayıtlı taşınmazda yapılacak olan inşaattan ... ...'a düşecek bir adet bağımsız bölümün bedeli 165.000,00 TL olduğu kabul edilerek verileceğinin davalı tarafından vaat ve taahhüt edildiğini, önce ...a 43.700,00 TL verdiğini, davalının talebi doğrultusunda da ... ...'un oğlu ...’un hesabına 21.700,00 TL daha yatırdığını ve alacağının 165.000,00 TL olduğunu ve 4 adet senedin düzenlendiğini, senetlerinin ödenmemesi üzerine davalı ve dava dışı borçlular ...... ve ........'a ihtarname gönderildiğini, ihtarnamenin neticesiz kalması üzerine icra takibi başlatıldığını, davalının ... ... ile birlikte hareket ettiği ve inşaattan bir adet bağımsız bölüm alacağı algısı oluşturarak zarara uğratıldığını, davalının dava dışı ...'in borcunu ödememesi halinde taşınmazı devredeceğini garanti ettiğini ancak bu borcunu yerine getirmediğini, bu nedenle alacağın tahsili için icra takibi yapıldığını, takibe itiraz edildiğini ileri sürerek, davalının takibe konu itirazın iptali ile takibin devamını, takibe konu alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının protokolden bahsederek alacak iddiasında bulunsa da söz konusu alacak – borç ilişkisinde borçlu sıfatına sahip olmadığını, resmi şekilde yapılmayan taşınmaz devrini içerir sözleşmelerin hukuki sonuç doğurmayacağını savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine %20'den aşağı olmamak kaydıyla tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2020 tarihli, 2016/330 E., 2020/117 K. sayılı kararıyla; taraflar arasındaki sözleşmenin davalının taşınmaz devrine ilişkin taahhüdünü içerdiği, tapulu taşınmazların devrinin resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı, sözleşmeye göre davalının sözleşme içeriğindeki borçtan sorumlu olmadığının açıkça şerh düşüldüğü, verilen taahhüdün yerine getirilmemesi sonucunda davalının borçtan sorumlu olacağına dair ya da uygulanacak farklı herhangi bir yaptırım veya yükümlülük düzenlenmediği anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesinin 17.09.2021 tarihli, 2020/1625 E., 2021/1233 K. sayılı kararıyla; davaya dayanak teşkil eden 14.02.2015 tarihli protokolde davalı ... ...'a isabet edecek bağımsız bölümün ...'a teminat olarak devredileceğinin belirtildiği, ayrıca protokolden dolayı davalı ...'ın borçlu olmadığının sözleşmeye dercedildiği, bu durumda davacının dava dışı ... ...'dan olan alacağının davalı tarafından garanti edildiği ve borcun üstlenildiğinden söz edilmesi mümkün olmadığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 24.05.2022 tarihli, 2021/8496 E., 2022/4964 K. sayılı ilamıyla; " ...somut uyuşmazlıkta taraflar arasında 14.02.2015 tarihli sözleşmenin dava dışı borçlunun, borcunu tasfiye amacıyla düzenlendiği ve davalının taahhüt eden sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince, taraflar arasındaki sözleşmenin davalının taşınmaz devrine ilişkin taahhüdünü içerdiği, tapulu taşınmazların devrinin TMK'nin 706, 6098 sayılı TBK'nin 237 ve Tapu Kanunu'nun 26 maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı, sözleşmeye göre davalının sözleşme içeriğindeki borçtan sorumlu olmadığının açıkça şerh düşüldüğü, verilen taahhüdün yerine getirilmemesi sonucunda davalının borçtan sorumlu olacağına dair ya da uygulanacak farklı herhangi bir yaptırım veya yükümlülük düzenlenmediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş ise de; TBK 128 inci maddesi gereğince yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, dava dışı asıl borçlunun borcunu ödememesi nedeniyle, üçüncü kişinin edimini taahhüt eden davalının tazminat borcunun asıl borç olarak kendiliğinden doğduğu bu nedenle davacının uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." şeklinde kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında 14.02.2015 tarihli sözleşmenin dava dışı borçlunun, borcunu tasfiye amacıyla düzenlendiği ve davalının taahhüt eden sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı, TBK 128 inci maddesi gereğince dava dışı asıl borçlunun borcunu ödememesi nedeniyle, üçüncü kişinin edimini taahhüt eden davalının tazminat borcunun asıl borç olarak kendiliğinden doğduğu, bu nedenle davacının uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüyle; Gölhisar İcra Müdürlüğünün 2016/690 Esas sayılı dosyasında 165.000,00 TL asıl alacağa ve 4.331,25 TL işlemiş faize ilişkin yapılan itirazın iptaline, bu miktarlar yönünden duran takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına, davacının icra inkar tazminat talebinin kabulüne, 165.000,00 TL nin %20 si olan 33.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; taşınmazların devrine ilişkin sözleşmelerin resmi şekilde yapılması gerektiğini, geçersiz butlanla sakat bir sözleşmeye dayanılarak olmayan borçtan ötürü müvekkilin borçlu olması ve aleyhine icra takibi yapılmasının hatalı olduğunu, kabul etmemekle birlikte davacının, müvekkil ile arasında imzalanmış olan 14.02.2015 tarihli sözleşmeye güvenerek verdiği paranın 21.700,00 TL olduğunu, geriye kalan 143.300,00 TL tutarın müvekkil ile bir ilgisi bulunmayıp, davacı ile dava dışı ... ... arasında 2013 yılında oluşmuş bir borç ilişkisinden kaynaklandığını, davacı ile dava dışı ... ... ve ... arasındaki borç ilişkisinin Antalya 5. İcra Müdürlüğünün 2016/4143 Esas sayılı dosyası üzerinden devam ettiğini, üçüncü kişinin edimini taahhüt sözleşmesinin kefalet sözleşmesinin şekil şartlarına tabi olduğunu, sözleşmede üstlenme tarihinin müvekkil tarafından el yazısıyla yazılmadığı gibi azami sorumluluk miktarının da belirlenmediği ve bu miktarın da müvekkilin el yazısıyla belirtilmediğini, sözleşmeyi imzaladığında davalının evli olduğunu, eşinin söz konusu sözleşmeye rızasının olduğuna dair yazılı evrak bulunmadığını, müvekkilinin eşinin sözleşmeye (üçüncü kişinin edimini üstlenmeye) rıza vermediğini, bu nedenle sözleşme şekil şartlarına uyulmaması nedeniyle hukuken geçersiz olduğunu, devretmeyi taahhüt ettiği taşınmazın davalının dedesi Yusuf ...'a ait olduğunu, bu hususun davacı tarafından da bilindiğini, davalının kendisine ait olmayan bir taşınmazı devretmesini mümkün olmadığını, ortada mirasçılar olmadığı gibi bir miras paylaşımı olmadığını, bu haliyle üstlenme sözleşmesi imkansızlık nedeniyle geçersiz olup batıl sözleşmeye dayanılarak müvekkilin borçtan sorumlu olduğununun iddia edilemeyeceğini belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 14.02.2015 tarihli sözleşmeye konu borcun, asıl borçlu tarafından ödenmemesi nedeniyle davalı-taahhüt eden aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 128 inci maddesi
2. 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı ve 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen kararın, bozma ilamında belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılarak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiği, bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yapılamayacak olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
20.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.