"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1611 E., 2022/1930 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/334 E., 2019/407 K.
Taraflar arasındaki yapı denetim hizmeti sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 27.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat Mahmut Sami Kılınç'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalının Yalova ili Armutlu ilçesi ......., Mevkii 2877 parselde kayıtlı taşınmazın üzerine inşa edilecek olan yapının yapı denetim hizmetinin gerçekleştirilmesi hususunda 23.05.2014 tarihinde yapı denetim hizmet sözleşmesi imzaladıklarını, davalının Gemlik 1. Noterliğinin 24.03.2016 tarihli ihtarname ile şantiye şefinin istifa etmiş olması ve müteahhidin değişmesi üzerine hala şantiye şefi görevlendirilmesi yapılmadığından bahisle yapı denetim hizmet sözleşmesini feshettiğini, davacının sözleşmenin kendisine yüklediği yapı denetim hizmet edimini ifa ettiğini, davalı tarafın fesih ihbarnamesinde bildirilen gerekçelerin haksız olduğunu, şantiye şefinin yapı müteahhidinin görev ve sorumluluğunda bulunduğunu, sözleşme ile denetimi üstlenilen dava konusu yapının 37.819 m2 olduğunu, sözleşme süresinin 24 ay olduğunu ancak fesih tarihine kadar geçen 22 aylık sürede yapının %10'luk seviyeye geldiğini, Yapı Denetim Uygulama Yönetmeli'ğinin 11 inci maddesi gereğince yapı denetim yetkisinin yıllık 360.000 m2 olarak sınırlandırıldığını, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği tarihe kadar müvekkilinin yeni iş almasına engel olunduğu için iş kaybının olduğunu, davacının proje yönetimi için elektrik, makine, jeoloji ve inşaat mühendisi ile mimar, imalat denetimi için proje ve uygulama denetçisi, elektrik, makine, inşaat mühendisi, mimar, kontrol elemanı istihdam ettiğini ileri sürerek; sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu olumlu kar yoksunluğu ve olumsuz zararların tespiti ile şimdilik 11.000,00 TL müspet zarar/kar ve menfi zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, müvekkilinin inşaatın ilerleyişinden, şantiye şefinin istifa etmesinden ve sair sebeplerle dava dışı yapı müteahhidi ile olan sözleşmesini feshettiğini, davacı şirketin denetim işini yapabilmesi için inşaatın devam etmesi gerektiğini, inşaat sahasında imalatın durduğunu, hal böyleyken yapı denetim şirketinin görevde kalmasının ve devam etmeyen bir inşaat için denetim ücreti ödenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, sözleşmenin bu nedenle feshedildiğini, davacı ile imzalanan sözleşmede tek taraflı fesih halinde müspet zarar talep edileceğine ilişkin hüküm bulunmadığını, davacının çalıştığı süre boyunca yaptığı işin karşılığını aldığını, ne şekilde müspet zarara uğradığının anlaşılamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yapının gelmiş olduğu seviye ve mahallinde yaptırılan keşif ile tespit edilen inşaatın hali hazırdaki durumu değerlendirildiğinde şantiye şefi bulundurmayan davacı şirketin yasal yükümlülüğünü yerine getirmediği, bu nedenle sözleşmenin davalı tarafça feshinin haklı nedene dayandığı, bu nedenle davacı tarafın TBK hükümlerine göre menfi zararı talep edemeyeceği ancak inşaatın gelmiş olduğu seviye ve yapılan imalatlar gözönünde bulundurularak müspet zarar talebinin haklı olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 8.571,36 TL müspet zararın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; gerekçeli karar ile kısa kararın birbirini ile çeliştiğini, kısa kararda bilirkişi raporlarının birbirini teyit ettiğinin belirtildiğini, oysa raporların birbiri ile çeliştiğini, Yerel Mahkemenin kararını tamamıyla kanuna aykırı bir gerekçeye dayandırdığını, şantiye şefi bulundurma yükümlülüğünün yükleniciye ait olduğunu, 2. bilirkişi raporunda da bu hususun açıkça ifade edildiğini, gerekçeli kararın hüküm ve hüküm sonucunun birbiri ile örtüşmediğini, bir yandan müvekkilin müspet zararını isteyebileceği hüküm altına alınmışken müspet zarar kapsamında değerlendirilmesi gereken ve 26.11.2018 tarihli rapor ile hesaplanan 792.383,69 TL tutarın hiç bir gerekçe göstermeksizin hüküm altına alınmadığını, menfi zarar kapsamında kalan müvekkilinin sözleşmenin geçerli olacağına dair inancı ile yapmış olduğu 8.571,36 TL'lik tutarın hatalı bir şekilde müspet zarar olarak hüküm altına alındığını, müvekkilinin sözleşme gereği denetim faaliyetine başladığını, toplam yapı alanı 37.819 m² gibi büyük olan yapı ile ilgili onlarca denetçi, mühendis, mimar ve yardımcı kontrol elemanını söz konusu yapıda görevlendirdiğini, şirket olarak fesih tarihine kadar kapalı kaldığını, hemde istihdam ettiği personelin 22 ay boyunca maaş ve SSK ödemelerini gerçekleştirdiğini, ciddi ekonomik kaybı olduğunu belirterek kararın esastan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşmenin 11 inci maddesinde taraflara sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih hakkı tanındığı, inşaatın %10 seviyesinde iken sözleşmenin fesh olunduğu noktasında ihtilaf bulunmadığı, %10 seviyesinde hafriyattan ibaret bir inşaat için davacı şirketin bir çalışma alanı olmayacağının açık olduğu, bu durumda sözleşmenin davalı tarafça haklı olarak feshedildiğinin kabulü gerektiği, davacı şirketin fesih tarihine kadar yaptığı iş bedelini almış olduğu, sözleşme davalı tarafından haklı olarak feshedildiğinden davacının menfi zarar talep edemeyeceği, ancak inşaatın gelmiş olduğu seviye, yapılan imalatlar göz önüne bulundurularak davacının müspet zarar talebinde bulunabileceği, davacının akdin kurulması sırasında ödediği damga vergisi olan 8.571,36 TL'lik zararını davalıdan talep edebileceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili istinaf itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yapı denetim sözleşmesinin feshinden kaynaklı zararın tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Kanun'un 112 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Geçerli şekilde kurulmuş bir özel hukuk sözleşmesinde, tarafların sözleşmeye uygun hareket etmeleri, edimlerini sözleşmeye uygun olarak yerine getirmeleri, edimin ifasını imkânsız hâle getiren her türlü davranıştan kaçınmaları zorunludur.
2. Tarafların sözleşmeyle üstlendiği borcun hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hâlinde ifa etmeme sonucu meydana gelir. Borcun ifa edilmemesi hâli, somut olayda sözleşme tarihinde yürürlükte olan TBK'nın 112 ilâ 126 ncı maddelerinde düzenlenmiştir.
3. Buna göre “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür”(TBK md.112).
4. Esas itibariyle zarar, mal varlığında meydana gelen eksilmedir; fakat bu eksilme sahibinin iradesi dışında veya hiç olmazsa rızası bulunmaksızın meydana gelmiş olmadıkça zarar sayılmaz.
5. Türk Borçlar Kanunu’nun 112 nci maddesi kapsamında tazmini istenilen yani sözleşmeden doğan zarar, müspet yahut menfi zarar olabilir.
6. Müspet zarar; borçlu, edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır (Hâluk Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul 2010, s. 426-427; Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Genişletilmiş 5. Baskı, s. 591). Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi hâlinde söz konusu olur; alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır.
7. Müspet zarar kapsamında kâr kaybı, kârdan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır ve sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın mal varlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik mevcut olmaz. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır.
8. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Başka bir anlatımla, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 12. Baskı, İstanbul 2010, s. 482).
9. Taraflar arasındaki sözleşmenin 11/2 maddesinde; "Yapı denetim hizmet sözleşmesinin tek taraflı olarak feshi veya yapı sahibi ve yapı denetim kuruluşunun karşılıklı anlaşmasıyla feshi durumunda fesih işlemi noter ihbarnamesi ile ... yapılır" bir düzenleme mevcuttur.
10. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında 23.05.2014 tarihinde yapı denetim hizmet sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı köy tüzel kişiliği tarafından davacıya gönderilen Gemlik 1. Noterliğinin 24.03.2016 tarihli ihtarname ile yapının şantiye şefinin istifa etmiş olması ve müteahhidin değişmesi üzerine şantiye şefi görevlendirmesi yapılmadığından yapı %10 seviyesindeyken sözleşmenin feshedildiği bildirilmiştir. Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği'nin 3/1 inci maddesi "Şantiye şefi; konusuna ve niteliğine göre yapım işlerini yapı müteahhidi adına yöneterek uygulayan mühendis veya mimar diplomasına sahip teknik personeldir." şeklinde olup, o halde şantiye şefi görevlendirme zorunluluğu yapı denetim şirketine değil, yapı müteahhidine ait ise de taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11 inci maddesindeki düzenleme ile taraflara sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkı tanınmış olup, davalı da bu fesih hakkını usulüne uygun bir şekilde kullanarak sözleşmeyi feshetmiştir. Kaldı ki hafriyattan ibaret duran bir inşaat için davacı şirketin çalışma alanının olmayacağı da açıktır. Bu nedenle yapılan feshin haklı nedene dayandığının kabulü gerekir. O halde davacı sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesinden dolayı tazminat talebinde bulunamaz. Davacı şirketin fesih tarihine kadar yaptığı iş bedelini almış olduğu hususunda taraflar arasında da bir ihtilaf bulunmamaktadır.
11. Her ne kadar Mahkemece davacının menfi zararına hükmedilmiş olup yukarıda açıklanan nedenlerle sözleşme haklı nedenle feshedildiğinden, Mahkemece davacı yararına menfi zarar kapsamında tazminata hükmedilmesi doğru değil ise de davalının bu yöne ilişkin bir itirazı bulunmadığından temyiz edenin sıfatına göre sonucu itibariyle doğru bulunan İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.