Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1562 E. 2023/3465 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının, davacıdan aldığı vekaletname ile taşınmaz satışında vekalet görevini kötüye kullanıp kullanmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ve davalı arasında imzalanan protokol uyarınca şirket hisselerinin davacıya devredilmesi karşılığında davacının dava konusu taşınmazın satışına muvafakat ettiği ve bu kapsamda davalıya vekalet verdiği gözetilerek davalının vekalet görevini kötüye kullandığı iddiasının ispatlanamaması nedeniyle yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2560 E., 2023/162 K.

DAVA TARİHİ : 17.01.2018

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/49 E., 2022/184 K.

Taraflar arasındaki vekalet görevinin kötüye kullanılması, hesap verme ve özen yükümlülüğüne aykırılık iddiasına dayalı alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; tarafların kardeş olduğunu, babaları ...’ın 20.12.2017 tarihinde vefat ettiğini, anneleri ...’ın ise daha önce 18.01.2009 tarihinde vefat etmiş olup anneleri adına kayıtlı ... İlçesi, ... Mahallesinde kain 145 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 14.07.2010 tarihli intikal işlemiyle 1/4 payının babaları, 3/8’er payının ise kardeş olan taraflar adına kaydedildiğini, müvekkilinin bu taşınmazdaki payının satışı konusunda ... 5. Noterliğinin 28.02.2013 tarihli vekaletnamesi ile davalıya yetki verdiğini, ancak daha sonra davalı tarafından alıcının satın almaktan vazgeçtiği bilgisi verildiğini, babalarının ölümünden sonra müvekkilinin ... Tapu Müdürlüğüne gittiğinde davalının, müvekkilinden aldığı vekalet ile ...’deki bulunan taşınmazdaki müvekkiline ait payı satmış olduğunu öğrendiğini, vekaletin dava konusu taşınmazdaki müvekkiline ait payın satılması ve bedelinin müvekkiline ödenmesi için verilmiş olup davalının vekalet görevini kötüye kullanarak bu payı ederinden daha düşük bir bedelle sattığı gibi satış bedelini de müvekkiline vermediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç değerinin tespiti ile müvekkilinin payına isabet eden kısımdan şimdilik 34.000,00 TL’nin 06.03.2013 satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkili ile davacının ve babaları ...’ın 21.02.2013 tarihinde bir protokol imzaladıklarını, davacının bu protokole istinaden davaya konu taşınmazın satım işlemlerini tamamlanması için müvekkiline vekalet verdiğini, ayrıca ilerleyen zamanlarda satış aleyhine dava açmayacağını ve bir talepte bulunmayacağını taahhüt ettiğini, buna karşılık babaları ... ile müvekkilinin ortak olduğu şirketteki tüm hisselerin davacıya devredildiğini, davacının taşınmazdaki payına isabet eden bedeli şirketi devralarak almış olduğunu, hiçbir alacağının kalmadığını, müvekkilinin vekaleti kötüye kullanmasının söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının, dava konusu taşınmazda kendisine ait 3/8 payı asaleten, davacıya ait 3/8 payı ise vekaleten 06.03.2013 tarihli resmi senetle dava dışı üçüncü bir kişiye sattığı, satışın her bir 3/8 pay için 34.000,00 TL olmak üzere toplam 68.000,00 TL üzerinden yapıldığı, mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda da taşınmazın 3/8 payının değerinin 49.275,00 TL olarak tespit edildiği, bu şekilde yapılan satışta tapuda gösterilen bedelin taşınmaz paylarının değerinin çok altında olmadığının anlaşıldığı; davalı tanığı olarak dinlenen ...'ın beyanında, tarafların ve babaları Mümtaz’ın şirkette bir araya gelerek, şirketin davacıda, taşınmazların ise davalıda kalacağı yönünde sözleşme yaptıklarını, bunun üzerine şirket hisselerinin davacıya devredildiğini, davacının avukatlarının da sözleşmeye şahitlik ettiklerini belirttiği; davalı tarafça dosyaya ibraz edilen ve taraflar ile babaları arasında imzalanan protokolde de şirket hisselerinin davacıya devredileceğinin, hisselerin devrinden sonra dava konusu taşınmazın istenilen bedel ve şartlarda yapılacak satış işlemine davacının muvafakat ettiğinin, satıştan dolayı davacının gerek taşınmazlardaki mevcut hissesine gerekse ileride doğacak miras hissesine dayanarak herhangi bir bedel istemeyeceğinin ve satışın sıhhatine engel olacak hiçbir başvuru yapmayacağının kararlaştırıldığını; dosya arasında bulunan ticari sicil kaydından şirket hisselerinin protokolde belirtildiği gibi davacıya devredildiğinin ve akabinde dava konusu taşınmazın davacının verdiği vekalete dayalı olarak davalı tarafından satıldığının anlaşıldığı, davalının savunmasını hem tanık hem de sunduğu belgeler ile ispatladığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; davaya konu vekaletnamedeki yetkilerin satış ve ahzu kabz yetkisi olup, davalının ilgili taşınmazı almaya talip biri olduğu bilgisini vermesi üzerine taşınmazın davalı eliyle satılmasını sağlamak için bu vekaletnamenin düzenlendiğini, bu sayede taşınmazın müvekkiline ait hissesi satılırken karşılığı olan meblağın müvekkili adına davalı eliyle alınabileceğini, ahzu kabz yetkisi olmaksızın sadece satış yetkisi verilmesinin bir anlamı olmayacağını; davalının vekaletname ile kendisine verilen yetkiyi dürüstlük kuralına aykırı olarak kötüye kullandığını, satış gerçekleştiği halde bu hususta müvekkilini bilgilendirmediği gibi müvekkilinin hakkı olan meblağı da vermediğini, bu bedelin müvekkiline ödendiğine dair bir belge de sunmadığını; davalının, müvekkilinin de dahil olduğu bir protokol ile taşınmazın satışına ilişkin taraflar arasında muvafakat sağlandığını ortaya koymaya çalıştığını, kabul anlamına gelmemek üzere satış vaadi sözleşmesi olarak açıklanabilecek olan bu protokole dayanarak dava konusu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının davalıya geçtiğinin iddia edilemeyeceğini, protokolün hukuken geçersiz olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince hukuki nitelendirmenin, davadaki ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların tartışılarak gerekçeli kararın oluşturulmasına, ihtilafa uygulanması gereken yasal mevzuatın doğru olarak tespit edilmesine ve özellikle taraflar arasında imzalanan 21.02.2013 tarihli hisse devrine ilişkin protokolün, protokol kapsamında imzalanan şirket hisselerinin davacıya devrine ilişkin 21.02.2013 tarihli hisse devir sözleşmesinin ve davacı tarafından davalıya taşınmazların satışı için verilen 28.02.2013 tarihli düzenleme şeklindeki vekaletnamenin birlikte değerlendirilmesinde; davalı vekilin, vekalet görevini kötüye kullandığı hesap verme ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasının davacı tarafça ispatlanamamış olmasına göre davanın reddine dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf itirazlarını tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalının vekalet görevini kötüye kullandığı hesap verme ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasının ispatlanıp ispatlanamadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 inci maddesinin birinci fıkrası, 505 inci maddesinin birinci fıkrası ve 508 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. 6098 sayılı sayılı Kanun’un 502 nci maddesinin birinci fıkrası "Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir." şeklinde düzenlenmiştir.

2. Aynı Kanun’un 505 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca vekil, vekalet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Vekil kendisine verilen talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça, işi görmüş olsa bile vekalet borcunu ifa etmiş sayılmaz.

3. Aynı Kanun’un 508 inci maddesi uyarınca ise vekil, vekalet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekaletle ilişkili olarak aldıklarını vekalet verene vermek, vekalet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür. Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekaletin kapsamı sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Hatta malik tarafından vekilin taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkacak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil ilgili maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur.

2. Bu itibarla, temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre ve özellikle taraflar arasında imzalanan 21.02.2013 tarihli protokol uyarınca şirket hisselerinin davacıya devredilmiş olup buna karşılık davacının, dava konusu taşınmazın istenilen bedel ve şartlarda satılmasına muvafakat ederek bu kapsamda davalıya vekalet verdiğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun bulunduğundan, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.