"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki araç mülkiyetinin tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.04.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir
Belli edilen günde gelen davacı ... ile davacılar vekili Avukat ... ve davalı vekili Avukat ...'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; davalının, murislerinin oğlu Hayati'den olma torunu olduğunu, davalının geliri olmadığı gibi babasının da zar zor geçinen birisi olduğunu, murisin kendi adına kayıtlı minibüsü, 78 yaşındayken 17.09.2009 tarihinde Kayseri 7. Noterliğinin 27333 yevmiye no'lu araç satış sözleşmesi ile bedelsiz olarak 38 M 0111 plaka sayılı ticari plakası ile birlikte davalıya devrettiğini, o tarihte bedel olarak gösterilen 46.132,00 TL'nin davalı tarafından ödenmesinin söz konusu olmadığını, araç plaka bedelinin 1.400,00 TL olarak gösterilmiş olmasının da bu devrin anlaşmalı olarak muvazaalı yapıldığının kanıtı olduğunu, aracın kendisinden ziyade plakasının değerli olduğunu, belediyelerin minibüsleri halk otobüsüne çevirmesi sonrası 2010 yılında en az 2 minibüs sahibi olunması şartı nedeniyle ortaklı olarak halk otobüsüne çevrilmek zorunda kalındığını, 29.01.2017 tarihinde vefat eden murislerine ait halk otobüsünün, murisin ölümü sonrası davalı adına kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, davalının dedesinin yaşı itibariyle otobüse kredi çekilmediği için bu yola gidildiğini itiraf ettiğini, dava konusu otobüsün aylık gelirinin 33.000,00 TL'nin üzerinde olduğunu, iki ortaklı olması nedeniyle aylık kazancının 15.000,00 TL'nin üzerinde olduğunu ileri sürerek; muristen muvazaalı olarak geçen ...plaka sayılı aracın davalı adına olan kaydının iptali ile davacıların adlarına miras hisseleri oranında tescilini, olmadığı takdirde muris adına tescilinin sağlanmasını, ayrıca dava konusu aracın kredi çıktıları sonrası kazançlarının tespiti ile bu kazancın hisseleri oranında faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, 02.12.2019 tarihli talep açıklama dilekçesi ile, davacıların murisine ait olan ve davalıya muvazaalı olarak geçen 38 AB 355 plaka sayılı aracın 1/2 hissesinin davacılara veraset ilamındaki hisseleri oranında tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacıların uyuşmazlığa konu otobüsün davalı adına kayıtlı olduğunu murisin ölümüyle öğrendikleri yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, noter satışına konu aracın ticari plakası ile birlikte davalıya satışı yapılmış olup satış senedinin (4) nolu bendinde alıcı davalının 46.132,00 TL araç bedelini tamamen ödediği yönünde karşılıklı irade beyanı bulunduğunu, noter satışına konu aracın davalı tarafından satışının 04.06.2010 tarihinde dava dışı ... adına yapıldığını ve FSM...Otomotiv Ltd.'den 320.500 TL bedel ile 2010 model otobüs alımı yapılıp aracın tescilinin davalı ve ortağı ... adına yapılarak yine aynı şekilde ruhsatlandırılmak suretiyle 38 AB 355 nolu plaka numarası ile trafiğe çıkartıldığını, aracın bedelinin ödenmesinde ticari krediler kullanıldığını ve ödemelerin halen sürdüğünü, ödemelere ilişkin bunca sıkıntıyı ailesi ile birlikte tek başına çeken ve uyuşmazlığa konu aracın bedelini tek başına ödeyen davalının davacılara devir sözü verdiğine ilişkin iddiaların hukuki mesnetten yoksun olduğunu, 17.09.2009 tarihinde aracın ticari plakası ile bedelsiz olarak devredildiği iddialarının doğruyu yansıtmadığını, bedelin tamamen davalı tarafından ödendiğini, bu ödemeler dışında muris ile birlikte davacılardan Neziha'ya da ayrıca ödeme yapıldığına dair tanıkların bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların, murislerinin kredi çekmek amacıyla aracı ve ticari plakasını davalıya devrettiğini iddia etmelerine göre, muris ile davalı arasında yapılan devir işleminin, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla yapılan bir işlem olmayıp, kredi çekilmesinin temini maksadıyla yapılan inançlı temlik olduğu, davacıların iddialarını ispata yönelik inançlı işlem kapsamında yazılı delil sunmadıkları gibi, yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilecek yazı, mektup gibi belgeler de sunulmadığı, yemin delili hatırlatılmasına rağmen yeminde teklif etmediklerinden davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; davaya konu aracın plaka satış bedelinin 1.400,00 TL olarak gösterilmesine rağmen, bilirkişi tarafından belirlenen gerçek değerinin 150.000,00 TL olduğunu, murisin sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin olmadığını, sözleşme sonrasında da murisin malvarlığında herhangi bir artış görülmediğini, davalı tarafça murise ödenen bir bedel olmadığını, ödemeye ilişkin somut bir delil de sunulmadığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 19 uncu maddesinde belirtildiği gibi gerçek amacın gizlendiğini, davalının o günkü konumunun ve yaşının böyle bir otobüsü almaya yetmediğini, dosya kapsamına sunulan deliller ile yargılama aşamasında dinlenen tanık beyanlarında da belirtmiş oldukları üzere davalının, murisin yanında büyüdüğünü, murisin davalının tüm ihtiyaçlarını karşıladığını, davalının ekonomik durumunun yerinde olmadığının sabit olduğunu, evlenirken dahi murisin maddi desteği ile evlenebildiğini, dava konusu aracın satın alınması aşamasında murisin yaşı nedeniyle kredi çekilemeyeceği düşüncesi ile davalıya devredilmiş olup bu konuda aracın diğer ortağı olan ...'ın tanık sıfatı ile dinlendiğini, yeminli beyanında murise yaşından dolayı kredi çıkmadığı için murisin aracı davalıya devrettiğini beyan ettiğini, davalının, dedesinin ölümü sonrası tüm mirasçılara otobüsün devrini vereceğini söylediğini, davacı ... ile yapılan yazışmalarda, davalı tarafından mirasçılara devir yapılacağının belirtildiğini, davalının babası dışındaki mirasçıların, haklarını geri istediklerini, burada batıl bir işlem olduğu gibi, haksız ve adaletsiz bir durum ile karşı karşıya kaldıklarını, davaya konu aracın devrinden sonra kredi borçlarının muris tarafından ödendiğini, bu durumun da muvazaayı ortaya koyduğunu, murisin gerçek iradesinin aracı davalıya devretmek olduğu tüm deliller ile ortaya konulmuş olmasına karşın davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olaya bakıldığında; davacı tarafın murisin yaptığı inanç sözleşmesine dayandığı, inanç sözleşmesinin yazılı delille ispatının gerektiği, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı halinde ise iddianın tanık beyanları ile de ispatının mümkün olduğu, davacılar vekilinin, murislerinin davalı ile aralarında yapıldığını iddia ettiği inanç sözleşmesine ilişkin yazılı bir belgeyi dosyaya sunmadığı, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, murisin kendi adına olan minibüsü davalı torununa 17.09.2009 tarihinde sattığını, davalının ise minibüsü 04.06. 2010 tarihinde sattığını, davaya konu otobüsün ise 21.10.2009 tarihinde alındığını, ortada muvazaalı bir işlem olduğunu, inançlı işleme yönelik değerlendirme yapılmasının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, zaten yargılama aşamasında davalı tarafın da bu hususta bir iddiada bulunmadığını ve aracı satın aldığını iddia ettiğini, istinaf başvuru dilekçelerinde ileri sürdükleri hususların değerlendirilmediğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işleme dayalı araç mülkiyetinin miras payları oranında tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) "İspat yükü" başlıklı 6 ncı maddesi,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) "İspat yükü" başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası,
3. 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı,
4. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 04.11.2019 tarihli ve 2016/13452 E., 2019/5643K. sayılı ilamı,
5. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 26.03.2024 tarihli ve 2022/6761 E., 2024/1772 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
1. Maddi vakıayı bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümlemek hakime ait olup eldeki davada, iddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davada inançlı işlem hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
2. 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi gereği; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. İspat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
3. 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, yazılı delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
4. Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, davacıların inançlı işleme yönelik iddialarını yazılı belge ile kanıtlamaları gerektiği ve davacı tarafça bu konuda yazılı delil ve belge ibraz edilmediği, yemin deliline da başvurulmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 17.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi