"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/99 E., 2023/153 K.
DAVA TARİHİ : 22.11.2017
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/1102 E., 2020/286 K.
Taraflar arasındaki asıl davada, vekâlet görevinin kötüye kullanılması, özen ve hesap verme yükümlülüğüne aykırılık iddiasına dayalı tazminat; birleştirilen davada, icra takibine itirazın iptali talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda; İlk Derece Mahkemesince, asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili asıl davada; müvekkilinin Bursa ili, Nilüfer ilçesi, ... Mahallesinde kain 380 ve 381 parsel sayılı taşınmazlarının satışı konusunda davalıyı Bursa .... Noterliğinin 14.02.2017 tarihli vekaletnamesiyle yetkilendirdiğini, taşınmazların toplam satış bedelinin tapuda 30.000,00 TL olarak gösterildiğini, ancak bu bedelin müvekkiline ödenmediği gibi yaptıkları araştırma sonucunda, taşınmazların gerçek değerinin 250.000,00-300.000,00 TL aralığında olduğunu öğrendiklerini, davalının tapuda satış bedelini düşük göstermek suretiyle de müvekkilini zarara uğrattığını ileri sürerek, taşınmazların tapudaki satış bedeli ile gerçek bedeli arasındaki farkın bilirkişi incelemesiyle tespit edildikten sonra eksik harcı tamamlamak suretiyle şimdilik 1.000,00 TL’nin satışın gerçekleştiği ....02.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; 14.01.2019 tarihli dilekçesiyle de tazminat talebini, bilirkişi raporu doğrultusunda 260.403,00 TL’ye yükselttiklerini bildirmiştir.
2. Birleştirilen davada ise davalının, vekil sıfatıyla satışını yaptığı taşınmazların tapuda gösterilen satış bedelini dahi ödemediğini, bu sebeple 30.000,00 TL alacağın tahsili için aleyhinde 22.11.2017 tarihinde icra takibi başlattıklarını, ancak davalının itirazı üzerine 29.11.2017 tarihinde takibin durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı vekili; davacı ile dava dışı ... arasında davacıya ait taşınmazların senet karşılığı satışı hususunda anlaşmaya varıldığını, bunun üzerine ...’in iki adet taşınmazın karşılığı olarak 30.04.2017 tarihinde 30.06.2017 ödeme tarihli 50.000,00 TL bedelli ve 30.07.2017 ödeme tarihli 60.000,00 TL bedelli senetleri düzenleyerek davacının eşi ...’e verdiğini, daha sonra davacı tarafından söz konusu taşınmazların, ...’in gösterdiği dava dışı ...’a devri için müvekkiline talimat verilmesi üzerine tapuda adı geçen şahıs adına devrin gerçekleştirildiğini, müvekkilinin bu devir karşılığında ...’den herhangi bir para almadığını, taşınmazların bedelini almadığı gibi bu satıştan haksız yarar da sağlamadığını; senetlerin vadesinde ödenmemesi üzerine davacının eşi Serdar tarafından, dava dışı ... aleyhine icra takibi başlatıldığını ve takibin derdest olduğunu, taşınmazların satışının 2017 yılı Şubat ayında gerçekleşmiş olup, parasını almadığını ileri süren davacının bugüne kadar vekaletname verdiği müvekkilini azletmemesinin, müvekkili hakkında suç duyurusunda bulunmamasının, hukuki veya icraî işlem başlatmamasının hayatın olağan akışını aykırı olduğunu; davacının verdiği vekaletnamede, taşınmazlardaki hak ve hisselerinin tamamını ya da bir kısmını dilediği bedel ve koşullarla satması hususunda müvekkilini yetkilendirdiğini, bu nedenle satış değerinin düşük gösterildiği iddiasının da hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça belirtilen taşınmaz değerlerinin de fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının Bursa .... Noterliğinin 14.02.2017 tarihli vekaletnamesi ile davalıyı vekil olarak görevlendirdiği, bunun üzerine davalı vekilin, dava konusu taşınmazları tapuda ....02.2017 tarihinde toplam 30.000,00 TL bedelle dava dışı ...'a satış yoluyla devrettiği; davalı tarafça, dava dışı ... tarafından taşınmazlara karşılık davacının eşi ...'e 30.06.2017 ödeme tarihli 50.000,00 TL bedelli ve 30.07.2017 tarihli 60.000,00 TL bedelli senetlerin verildiği ve bu şekilde taşınmazların karşılığının ödendiği savunulmuş ise de taşınmazların, dava dışı ...’e devredilmiş olup senetlerin devir tarihinden çok sonra düzenlendiğinin anlaşıldığı, davalı tarafın cevap ve ikinci cevap dilekçesinde yemin deline dayanmadığı ve davalı vekilin taşınmazların satış bedelini ödediğini de ispatlayamadığı gerekçe gösterilerek, 19.12.2018 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, asıl davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların satış tarihi itibariyle tespit edilen değeri 260.403,00 TL’nin satışın gerçekleştiği ....02.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; birleştirilen davanın kabulü ile davalının Bursa 15. İcra Müdürlüğünün 2017/13278 Esas sayılı dosyasındaki icra takibine itirazının iptali ile takibin devamına, 6.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; savunmasında bildirdiği sebeplere ek olarak, tanıkları ...’in dava konusu taşınmazların senet karşılığında dava dışı ...’e satılmasına aracılık eden emlakçı olduğunu ve ifadesinde bu hususları doğruladığını, yine taşınmazları tapuda devralan ...'ın tanık olarak alınan beyanında, müvekkilinin bu satış karşılığında herhangi bir para almadığını belirttiğini; senetlerin nakit ödeme aracı olarak kullanıldığını, vadesinde ödenmemesi üzerine de davacının eşi tarafından dava dışı ... aleyhine icra takibine konu edildiğini, senet bedellerini tahsil edemeyen davacının taşınmaz bedellerini müvekkilinden talep etmesinin kötüniyet göstergesi olduğunu, davacının eşi ile müvekkili arasında geçen yazışmaların dosyaya sunulduğunu, bu yazışmalardan tarafların, taşınmazların satışı hususunda çok daha az bir bedelle anlaştıklarının görüldüğünü, senet bedellerinin de bu durumu doğruladığını; davanın taşınmazları devralan ...’a yöneltilmemesinin de satışa muvafakat edildiğini gösterdiğini, cevap dilekçesinde her türlü yasal delile dayanmalarına rağmen Mahkemece yemin hakkının hatırlatmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazların satış ve dava tarihi itibariyle toplam değerinin 290.403,00 TL olarak belirlendiği, buna göre tapuda toplam satış bedeli olarak gösterilen 30.000,00 TL’nin makul bir miktar olmayıp davalının bu eyleminin dürüstlük kuralına aykırı olduğu; davalı tarafça, taşınmazların davacı tarafından aslında ... isimli şahsa satıldığı ve karşılığında lehtarı davacının eşi olan toplam 110.000,00 TL bedelli iki adet senet alındığı, daha sonra davacının talimatı ile taşınmazın, ... isimli şahsın gösterdiği ... isimli şahsa tapuda devredildiği ileri sürülmüş ise de davalının bu iddiasına yönelik yazılı bir delil sunmadığı, kaldı ki senetlerin tarafları ile iş bu davanın taraflarının farklı olduğu gibi, senetlerin keşide tarihlerinin de satış tarihinden yaklaşık 2,5 ay sonrası olup bu durumun davalının savunmasıyla çeliştiği, tanık beyanlarının ise iddianın ispatı için yeterli görülmediği, davalı tarafça delil olarak dayanılmayan ve ilk kez istinaf dilekçesi ekinde sunulan davacının eşi ile davalı arasında yapıldığı ileri sürülen yazışmalara da delil olarak itibar edilmediği; davalının cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı anlaşıldığından yemin teklif hakkının da bulunmadığı ve vekil olarak yükümlülüklerine aykırı davrandığının açık olup, Mahkemece asıl ve birleştirilen davaya ilişkin verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf itirazlarını tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davalı vekilin, vekalet görevini kötüye kullanıp kullanmadığı, hesap verme ve özen yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 nci maddesinin birinci fıkrası, 505 inci maddesinin birinci fıkrası ve 508 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. 6098 sayılı sayılı Kanun’un 502 nci maddesinin birinci fıkrası "Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir." şeklinde düzenlenmiştir.
2. Anılan Kanun’un 505 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca vekil, vekalet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Vekil kendisine verilen talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça, işi görmüş olsa bile vekâlet borcunu ifa etmiş sayılmaz.
3. Aynı Kanun’un 508 inci maddesi uyarınca ise vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermek, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür. Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Hatta malik tarafından, vekilin taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil ilgili maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur.
4. Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında somut olaya gelince; temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davalının delil olarak dayandığı senetlerin, dava dışı üçüncü kişiler arasında düzenlenmiş olup, keşide tarihlerinin de dava konusu taşınmazların satış tarihinden yaklaşık iki buçuk ay sonra olduğu gözetildiğinde, taşınmazların söz konusu senetler karşılığında dava dışı ...’e satıldığı ve davacının talimatına istinaden ... isimli şahsın gösterdiği ... isimli şahsa devredildiği yönündeki savunmasını kanıtlayamadığının anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun bulunduğundan, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.