Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2069 E. 2024/1745 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Adi ortaklık ilişkisi kapsamında katılım alacağı ve kâr payının tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle açılan menfi tespit davasında, takip konusu alacağın zamanaşımı ve temerrüt hükümlerinin uygulanmasına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının icra takibine karşı zamanaşımı defi ileri sürmemesi ve takipten önce temerrüde düşürülmediğinin anlaşılması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından talep edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 28.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; taraflar arasında Ankara 25. Noterliğinin 20.06.2005 tarihli ve 23140 yevmiye nolu ortak girişim sözleşmesi ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün ihale ettiği Sivas-Kangal sayısal kadastro yapım işinin üstlenildiğini, söz konusu iş ortaklığında davacı şirketin %51 oranında pilot ortak ve davalı şirketin de %49 oranında ortaklık payının bulunduğunu, 02.04.2007 tarihinde işin tamamlanarak dava dışı idareye teslim edildiğini, ortaklığın üstlendiği işin yapım sürecinde toplam 12 defa hakediş yapıldığını ve söz konusu hakedişlerden gerekli giderler düşüldükten sonra kalan miktarın ortaklık kârı olarak taraflar arasında paylaşıldığını, işin teslim edilmesini müteakiben ortaklığın 02.04.2007 tarihinde fiilen sona erdiğini, davalı şirket tarafından, ödenen hakedişten payına düştüğünü iddia ettiği 362.061,53 TL asıl alacak ve 194.947,82 TL işlemiş faize ilişkin olarak davacı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin icra takibine konu ettiği alacağa ilişkin toplam hakediş bedelinin 1.007.989,99 TL ve tarafların bu işten payına düşen kârın 92.756,39 TL olduğunun bilançolar ile sabit olduğunu ve bu miktarın da taraflar arasında hisseleri oranında paylaşıldığını, davalı şirketin başlattığı icra takibinin haksız ve kötüniyetli olup, temerrüt söz konusu olmadığı için icra takibi ile faiz talebinin mümkün olmadığını, kaldı ki adi ortaklıkta ortaklar arasındaki her türlü dava 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan davalının talebinin zamanaşıma uğradığını ileri sürerek; aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle davacı şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitini, davalı şirketin kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; ortak girişim tarafından üstlenilen işin kesin kabulünün 23.07.2008 tarihinde yapıldığını ancak ortak girişimin tasfiyesinin yapılmadığını, ortak girişim hesabına yatan hakedişlerin pilot ortak olan davacı şirket tarafından çekildiğini ve davalı şirketin payına düşen kısmı davalı şirkete ödenmemesi üzerine dava konusu icra takibinin başlatıldığını, 31.12.2008 tarihli bilançoya göre; ortak girişimin davalı şirkete 319.909,41 TL borcu olduğunu, dönem net kârı 86.036,99 TL olup, kârdan davalı şirket hissesine 42.158,12 TL düştüğünü, bu durumda davalı şirketin davacı şirketten 362.061,53 TL alacağının olduğunu, vergi dairesi kayıtlarına göre iş bırakma tarihi 31.10.2008 olup, ortaklığın resmi olarak bu tarihte sona erdiğini, zamanaşımının 31.10.2013 tarihinden itibaren başlayacağını savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; adi ortaklığın defterleri ve bilanço kayıtlarına göre davalı şirketin 319.909,41 TL alacağının bulunduğu, 31.12.2008 tarihi itibariyle adi ortaklığın net karının 86.036,98 TL olduğu, davalının %49 payı olduğu, bu paya isabet eden kısmın 42.158,12 TL olup, 42.158,12 TL+319.909,41 TL=362.067,53 TL olduğu, adi ortaklığın taşınır, taşınmaz mal varlığının bulunmadığı, icra takibine konu miktar da nazara alındığında davalının adi ortaklıktan alacağının 362.061,53 TL olduğu, icra takibinde işlemiş faiz isteğinde bulunulmuş ise de takip tarihi öncesi itibariyle temerrüt oluşmadığından işlemiş faiz alacağı talebinin yerinde olmadığı, menfi tespit olarak açılan işbu davanın takip dosyasında borcun 362.061,53 TL olduğu, bakiyesi için borcun olmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davacının takip nedeniyle davalıya 194.947,82 TL işlemiş faiz alacağı için borçlu olmadığının tespitine, yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat isteğinin reddine, tedbir kararı verilip uygulandığı anlaşılmakla reddedilen 362.061,53 TL'nin takip ve ödeme emrinin tebliğ tarihi de nazara alınarak %40'ı oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; dava adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi niteliğinde kabul edildiği halde, bu davanın niteliğine aykırı şekilde hüküm tesis edildiğini, adi ortaklığın mahkeme kararıyla feshedilmesi halinde ortaklar arasındaki alacakların bu kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren muaccel olacağını, bu nedenle tasfiye kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, takip tarihinden itibaren faiz işletilmesinin yanlış olduğunu, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davada Mahkemece fesih ve tasfiye işlemi kesin ve net bir şekilde ortaya konulmadan sonuca gidildiğini, bu haliyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı gibi, hükmün de kendi içinde çelişkili olduğunu, tasfiye işleminin usulüne uygun yapılmadığını, davalı şirketin kendi ticari defter ve kayıtlarına göre alacağı 266.279,90 TL iken daha fazla miktara hükmedilmesinin doğru olmadığını, bilanço hesabı üzerine 42.158,12 TL kâr payı eklenmesinin mükerrer hesaplama mahiyetinde olduğunu, zamanaşıma ilişkin itirazlarının da dikkate alınmadığını ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 630 uncu maddesi gereği yönetici ortakların yılda en az bir defa hesap vermek ve kazanç paylarını ortaklara ödemekle yükümlü olduklarını, dosya kapsamında mevcut olan 31.10.2008 tarihli Mithatpaşa Vergi Dairesine bildirilen iş bırakma bildirimine göre ortaklığın 07.12.2008 tarihinde fiilen sona erdiğini, ortaklığın 31.12.2008 tarihli bilançosunda belirtilen davalı şirket alacağının her yıl hesap yapılması ve ortaklara ödenmesi zorunluluğuna rağmen bu dönemde davalı şirkete ödenmediğini, bu nedenle davalı tarafından başlatılan icra takibinde faiz başlangıcının 01.01.2009 tarihi olarak belirlendiğini, diğer yandan 6098 sayılı Kanun'un 672 nci maddesindeki ortaklığa avans olarak para veren ortağın verdiği günden başlamak üzere faiz talebinde bulunabileceği yönündeki düzenleme karşısında, madde metninde her ne kadar sadece avans açısından faiz istenebileceği belirtilmiş ise de, esasen bir ortağın sermaye koyma borcu dışında malvarlığında azaltma meydana getirebilecek her neviden ortaklık işleri için yapılan ödeme açısından ödeme gününden itibaren faiz istenebileceğini, 31.12.2008 tarihli bilançonun davacı şirketin gözetiminde hazırlanıp vergi dairesine ve davalı şirkete bildirildiği gözetildiğinde, bilançoyu hazırlayarak vergi dairesine bildiren ve aynı zamanda davalı şirkete gönderen davacı şirketin bilgi sahibi olduğu borcu hakkında temerrüde düşürülmesine gerek bulunmadığını, bu nedenle pilot ortak olan davacı şirket tarafından düzenlenerek vergi dairesine ve davalı şirkete bildirilen 31.12.2008 tarihli bilançoda davalı şirket alacağının son halinin açıkça yer alması ve davacının pilot ortak olarak davalı şirketin alacağından haberdar olması göz önünde bulundurulduğunda, davalı şirket alacağının icra takibindeki işlemiş faizi de kapsadığı ve faiz başlangıç tarihinin 01.01.2009 olduğuna karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya ve istinaf denetimine elverişli olduğu, aleyhine davalı şirket tarafından icra takibi başlatılmış olan davacı şirket icra takibinden önce usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülmediğinden davacının menfi tespit davasının icra takibinde talep edilmiş olan işlemiş faiz yönünden kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık görülmediği, ayrıca Mahkemece, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebi kabul edilerek icra veznesine girecek paranın teminat karşılığında davalıya ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmiş olması nedeniyle, davalı lehine tazminata hükmedilmiş olmasında da isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Taraf vekilleri; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, adi ortaklık ilişkisi kapsamında katılım alacağı ve kâr payının tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Kanun'un 620 vd. maddeleri.

3. Değerlendirme

Temyiz olunan kararda belirtilin gerekçeye, hükme esas alınan tasfiye raporunun denetime elverişli olmasına, davacının aleyhinde yapılan ilamsız icra takibine karşı zamanaşımı def"inde bulunmaması nedeniyle, takibe konu alacağının zamanaşımına uğradığı iddiasıyla menfi tespit isteminde bulunulamayacağının, ayrıca davacının takipten önce temerrüde düşürülmediğinin anlaşılmasına göre, tarafların temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,17.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,28.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.