"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 28.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalının ablası olduğunu, müvekkili ile davalının 03.08.1995 yılında İstanbul, Ataşehir ilçesi, ... Mah.10 pafta 2784 parseldeki taşınmazı 1/2 oranında paylı mülkiyet olarak iktisap ettiklerini, müvekkili ile davalının paylı mülkiyet olarak malikleri oldukları ve halen müvekkilinin oturmakta olduğu taşınmazın yanındaki Ataşehir ilçesi, ... mah. 10 pafta 2783 parseldeki taşınmazın satılacağını öğrendiklerinde bu taşınmazın da bedelinin yarısını müvekkilinin, yarısını da davalı kardeşinin ödeyerek ½ oranında paylı mülkiyet şeklinde iktisap etmek istediklerini, müvekkilinin o dönemde okula giden çocuklarının olması, işletmekte olduğu bir marketinin olması ve kardeşine duyduğu güvenden dolayı tapuya gitmediğini, müvekkilinin eşi ile davalının tapuya gittiklerini ve 2783 nolu parseldeki taşınmazın görünürde tamamının davalı üzerine 2007 yılında tescil edildiğini, zaman içinde müvekkili ile kardeşi olan davalının arasının açıldığını ve birbirlerine gelip gitmemeye başladıklarını, yaklaşık 3 hafta önce müvekkili ve eşinin davalının ortak olan dava konusu Ataşehir, ... mah. 10 pafta 2783 parsel nolu taşınmazı sattıklarına dair bir duyum aldıklarını, satış bedelinin ise 850.000,00 TL olduğunu öğrendiklerini, davalının eşi ...'un taşınmazın birlikte alındığını ve gerçekte tarafların ½ oranında hissedar olduklarını kabul ettiğini, satılan arsanın yarı bedelini ödeyeceklerini kabul ettiğini, ancak bu güne kadar müvekkiline taşınmazın yarı parasının ödenmediğini belirterek davalının satmış olduğu müvekkilinin gerkçekte ½ oranında hak sahibi olduğu 2783 parsel nolu taşınmazın keşfen alınacak bilirkişi raporu neticesinde ortaya çıkacak dava tarihi itibari ile değerinin ½'sine tekabül eden bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş olup; davacı taraf ıslah yoluyla talebini 313.780,00 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkili ile ablası olan davacının 03.08.1995 tarihinde dava dışı arsayı ½ oranında paylı mülkiyet olarak satın aldıklarını, tapunun her iki kardeşin üzerine yapıldığını, daha sonra bu arsanın satın alındığını, davalının çocuklarının birinin 1986 diğerinin ise 1987 doğumlu olduğu halde müvekkilinin arsa payını parasını ödeyip satın almak için tapuya gittiğini, hissesine düşen miktarı tapuda adına tecsil ettirdiğini, müvekilinin 18.07.2002 tarihinde mevcut arsalarının bitişiğinde satışa çıkarılan 2783 parsel sayılı taşınmazı da tüm parasını kendisi ödeyerek kendi adına tapuda satın aldığını, tapudaki işlemler yapılırken davacının eşinin para taşıma işlemlerine ve diğer işlemlere de yardımcı olduğunu, davacının satın alınan tarihi bile doğru bilmediğini, müvekkiline veya davacnın eşine satın alması için vekalet verme imkanı varken bu hakkını kullanmadığını, 15 yıl boyunca da bir talepte bulunmadığını, davacının dava konusu yapılan arsada hiçbir hakkının olmadığını, hiç para da ödemediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. Mahkemenin 12.02.2019 tarihli ve 2016/251 E., 2019/63 K. sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş davalının istinafı üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesinin 01.07.2021 tarihli 2020/1200 E., 2021/1344 K. sayılı ilamında davacı tarafın yemin deliline başvurduğu ve bu delilin hatırlatılarak esas yönünden yargılama yapılması için mahkeme kararının kaldırılarak mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının yemin hakkını kullanmadığı, dava konusu taşınmazla ilgili olduğu anlaşılan ve bilirkişiye çözümü yaptırılan CD ve içeriği, yapılan keşif ve alınan raporlar, dinlenen tanık anlatımları, getirtilen tapu kaydı ve eki resmi senetleri, sunulan 18.07.2002 tarihli yazılı belge, yapılan isticvap ile tüm dosya kapsamına göre; davacı ile davalının dava konusu Ataşehir, ..., 2783 parsel sayılı taşınmazı birlikte parasını yarı yarıya vererek aldıkları ancak, davacı yerine davacının eşinin tapuya gittiği ve tapunun kardeş olmadan ve güvenden kaynaklı olarak davalı adına yapıldığı, davalının dinlenen tanığının dahi kısmen de olsa davacıyı teyit ettiği, dinlenen ve özellikle tapuda davacı adına parayı veren davacının eşi ...'in olayı detaylı bir şekilde anlattığı ve tapunun yarı parasının kendileri tarafından verilmesine karşın kardeş olma ve güven nedeniyle davalı adına yapıldığı, özellikle bu taşınmazın satımına aracı olan ve dinlenen tanık ... adlı kişinin taşınmazın taraflarca ortak alındığını ve paranın fazlasının davacı adına eşi tarafından verildiğini belirttiği, bu tanığın emlakçı olduğu ve taraflardan bağımsız ve yansız bir kişi olması nedeniyle beyanlarına bilhassa itibar edildiği, davacının isticvabının da davacıyı ve dosya bütünlüğü içinde davayı açıkça teyit ettiği, davalının ise aleyhine olan vakıalar için isticvaba icabet etmediği, isticvabın yerine getirilmemesi için kabul edilmeyen mazeretlere dayanıldığı, sağlık mazereti olarak sunulan rahatsızlığın isticvaba engel teşkil etmediği, davalı için hazırlanan 28.04.2022 tarihli isticvap muhtıranın tebliğ edildiği, böyle bir halde ise; bilirkişilerce dava konusu taşınmazın dava dışı kişiye satılmış olması nedeniyle dava tarihindeki davacı payı olan ½ değerinin bulunduğu, bu miktarın davacıya ödenmesi gerektiği buna göre davanın kabulü ile; toplam 313.780,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; zamanaşımı defi hakkında herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığını, savunma, beyan, itiraz ve delillerin değerlendirme dışı bırakıldığını, şartlar oluşmadığı halde ve yetersiz nakit teminatı ile davalı adına kayıtlı taşınmazın kaydına ihtiyati haciz şerhi işlendiğini, davalının haklarını teminat altına alan hiçbir ara kararın tesis edilmediğini, davacı tarafın hukuka aykırı olarak elde ettiği delili 3. kişilerle paylaştığını, mahkemeye sunduğunu, davalı ile hiçbir irtibatı olmayan, içeriğinde davalının hiçbir sesi ve beyanı olmayan telefon görüşmeleri kaydı olan CD'si çözümlemesi üzerinden yargılama yapıldığını, belirsiz 3. kişi beyanlarının ikrar olarak değerlendirildiğini, tarafsızlığa aykırı şekilde dosyaya sunulan 18.7.2002 tarihli dava dışı ... ve ... tarafından düzenlenip imzalandığı görülen gerçeğe aykırı belgeye karşı itirazlarının dinlenilmediğini, hakimin reddi taleplerinin üst mahkeme denetimine gönderilmeksizin geri çevrildiğini, 05.07.2022 tarihindeki celsede zorunlu mazeretlerinin usulsüz şekilde reddedildiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince, tanık beyanlarına göre tarafların %50 oranında ortak olarak taşınmazı aldıklarını kabulle kurduğu hüküm Dairenin açıklanan görüşü ile örtüşmediğinden ve kalan tek delil olan yemin hakkı davacı tarafından kullanılmadığından davalı istinafının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, davalının dosyaya ikinci kez sunduğu 16.09.2022 tarihli istinaf dilekçesinin işleme konularak istinaf incelemesi yapılmasının doğru olmadığını, taraflar arasında inançlı temlik sözleşmesinin olmadığını, olayın gerçekleşme biçimi, tarafların kız kardeş olması, dosyadaki ses kaydı içeriği, "18 Temmuz 2002 tarihli tutanak" başlıklı belge gözetildiğinde HMK 202 ve 203 üncü maddeleri uyarınca davada tanık dinlenmesinin mümkün olduğunu, 18 temmuz 2002 tarihli tutanak başlıklı belgenin süresinde sunulmayan, sonradan üretilmiş sahte bir delil olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin soruşturma dosyası akıbetine bakmadan eksik inceleme ve hukuka aykırı değerlendirme ile hüküm tesis ettiğini, davalının isticvabının göz ardı edildiğini, ispat külfeti altında kalmadığı halde yemin deliline başvurmasının dayatılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inanç sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun19 uncu maddesi,
2. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı,
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/14-394 E., 2010/395 K. sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Eldeki davada davacı vekilinin, müvekkili ile davalının dava konusu Ataşehir, ..., 2783 parsel sayılı taşınmazı birlikte parasını yarı yarıya vererek aldıklarını iddia ettiği, ancak tapunun davalı adına yapıldığı, dava konusu taşınmazın satıldığı ve satım bedelinin yarısının müvekkiline verilmediğinden bahisle işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
2. Emsal Yargıtay kararları ve Hukuk Genel Kurulu kararları uyarınca inanç ilişkisi ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Kısaca, inanç ilişkisinin varlığını kabul edebilmek için yazılı bir sözleşmenin yada açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber, bunun oluşuna delalet edecek, karşı tarafın elinden çıkmış inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı aranır. Yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge varsa inanç sözleşmesi “tanık“ dahil her türlü delille ispatlanabilir. Tarafların kardeş olması bu durumu değiştirmeyecektir. Yani tapuda resmi işlemle devredilen bir taşınmazın, kardeşler arasında inanç sözleşmesine dayalı olarak devredilmesine ilişkin alacak isteminde tanık deliline dayanılarak karar verilemez.
3. Dava dosyasındaki delillerin değerlendirilmesinde;18.07.2002 tarihli "Tutanak" başlıklı belgenin davadaki tarafların elinden sadır olmadığı, davada sonradan ileri sürüldüğü, davalı tarafça kabul edilmediği dikkate alındığında yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilmemesi doğru görülmüştür.
4. Davacının eşi ile davalı arasındaki telefon konuşmalarına ilişkin CD çözümü bir bütün olarak ele alındığında, davadaki taraflardan sadır olmadığı, konuşmalarda dava konusu hukuki uyuşmazlığı açıkça ikrar eden ibareler bulunmadığı dikkate alındığında bu delilin de yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilmemesi doğru görülmüştür.
5. Mahkemece, davacı yana yemin teklif edip etmeyeceği hatırlatılmış olup, davacı taraf yemin teklifinde bulunmayacağını beyan etmiştir.
6. Davacı taraf, davanın başından itibaren inanç sözleşmesine dayanmış olup, daha sonradan ileri sürdüğü üzere aralarında adi ortaklık bulunduğuna ilişkin iddiada bulunmuşsa da, davasını bu yönden tümden ıslah etmediği anlaşılmıştır.
7. Hal böyle olunca, temyizen incelenen karar, tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, davacı yan tarafından davada yazılı delil başlangıcı sunulamadığından tanık beyanına da itibar edilemeyeceğinin anlaşılmasına göre, davacı vekili tarafından ileri sürülen temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmektedir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,28.05.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.