"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin başvurusunun reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 28.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen kendi adına asaleten diğer davacılar vekili Avukat ... ile davacı ... vekili Avukat ...'ün sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24 üncü maddesinin birinci fıkrası ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince görüşmenin 30.05.2024 tarihine bırakılması uygun görülerek Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkillerinin 05.04.2012 tarihli vekaletname kapsamında davalı şirketin taraf olduğu dava ve icra takip dosyalarında avukatlık hizmeti verdiklerini, Antalya 14. İcra Müdürlüğünün 2012/28 E sayılı icra takip dosyasında davalı adına vekaleten işlemler yaptıklarını, bu dosyaya yatırılan parayla ilgili olarak davalı şirkete 24.12.2015 tarihinde mail atılarak hesap numarasının istenildiğini, maile cevap verilmeyince bu kez 25.12.2015 tarihinde ihtarname gönderildiğini, yine cevap verilmeyince 29.12.2015 tarihli ihtar ile tüm işler hakkında ayrıntılı bilgilendirme yapıldığını ancak davalı tarafça iletişim kurulmadığını, sonrasında anılan icra dosyasına bir başka avukat görevlendirildiğini öğrendiklerini, bunun üzerine davalı şirket vekilliğinden istifa ettiklerini ileri sürerek; yapılan masraflar ile takip edilen işler nedeniyle oluşan tüm vekalet ücretlerinin tahsili ve her bir müvekkil için ayrı ayrı 10.000,00TL'den toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiş, 26.02.2019 tarihli dilekçe ile; vekalet ücretine ilişkin alacağı 79.088,46 TL olarak ıslah etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, davacıların takip ettikleri dava ve takipler hakkında müvekkil şirkete bilgi vermediğini, her ne kadar gönderdikleri ihtarnamede aylık periyotlar halinde sözlü olarak bilgilendirme yaptıklarını iddia etmiş iseler de bu iddia doğru olmadığı gibi müvekkil şirket yetkilisi kendilerini aradığında çoğu zaman telefonlarına dahi cevap vermediklerini, davacıların takip ettikleri Antalya 14. İcra Müdürlüğünün 2012/28 E sayılı dosyasına para geldikten sonra görevlerini yerine getirmiş gibi görünmek için 29.12.2015 tarihli ihtarnameyi gönderdiklerini, davacıların Kemer 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/613 E sayılı dosyasında verilen karar ile alacağın tahsili için icra takibi yapıldığını ve 07.05.2015 tarihinde bu dosyadan 9.278,29 TL tahsilat yapıldığını belirttikleri halde bu tahsilattan 8 ay boyunca müvekkile bilgi verilmediğini, davacıların Antalya 14. İcra Müdürlüğünün 2012/28 E sayılı dosyasından tahsil ettikleri 179.164,60 TL'ye haksız bir şekilde el koyduklarını, müvekkile gönderilen ihtarnamede hangi işten dolayı ne kadar ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklamadıklarını, bu nedenle davacıların avukatlık meslek kuralları ve güven esasına dayalı vekalet akdini açıkça ihlal ettiklerini, davacılar bilgi vermediğinden birkaç dosyaya başka vekil tarafından vekaletname sunulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında yazılı bir avukatlık ücret sözleşmesinin bulunmadığı, Antalya 14. İcra Müdürlüğünün 2012/28 E sayılı dosyasında davacıların vekillik görevinin devamı esnasında davalının vekili olarak Avukat ... tarafından vekaletname sunularak davacıların dosyadan ahzu kabz yetkilerinin bulunmadığından bahisle ödenen paranın iade edilmesini talep ettiği, bu hususun davacı avukatların bilgisi ve izni dışında olduğundan güven sarsıcı mahiyette olduğu, bu sebeple davacıların istifasının haklı olduğu, her ne kadar davalı taraf davacıların müvekkiline bilgilendirme yapmadıklarını, tahsil edilen paraları uhdelerinde tuttuklarını, özellikle Mahkememizin 2013/587 Esas sayılı dosyada davanın açılmasına sebep olduklarını belirtmişse de bu hususlardan dolayı davalının davacı avukatları ihtar etmediği, davalının bu süreçte davacıların kendisini bilgilendirmediğinden bahisle haklı nedenle vekalet ilişkisini sona erdirebileceği halde davalı tarafça böyle bir bildirimin yapılmadığı, davacıların sözleşmeyi fesihlerinde haklı oldukları, davacıların şahsiyet haklarına bir saldırı bulunmadığından, manevi zarar oluşacak başkaca bir eylemin de ispat olunmadığı gerekçesiyle; 79.088,46 TL alacağın 10.000,00 TL'sine dava tarihinden, geri kalan 69.088,46 TL'sine ıslah tarihi olan 27.02.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı vekili; davacıların vekillik görevlerinin gereklerini ihlal ettiklerini, yaptığı tahsilatlar konusunda müvekkilini bilgilendirmediklerini ve tahsil ettikleri paraları uhdesine geçirdiklerini, mahkemece çelişkili bilirkişi raporları alınarak karar verildiğini, hapis hakkının kullanılabilmesi için iş sahibine yazılı olarak bildirilerek açıklamalı bilgi verilmesi gerektiğini, istifanın haksız olduğunu, Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/587 esas sayılı dosyasında görülen davada davacı avukatın bir haftalık kesin sürede mahkemeye açıklama dilekçesi sunmamış olması nedeniyle davacı taraf istinaf etmeden önce davanın reddine karar verildiğini, davacı tarafın kusurunun ortaya çıkmaması için sözde bilgilendirme raporunda davadan hiç bahsetmeyerek kusurunu gizlemeyi amaçladığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davacı asıl ve davacılar vekili; manevi tazminat talebi yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, bu yönüyle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkemece istifanın haklı olduğu kabul edilerek alacak davasının kabulüne karar verilmiş ise de; davacı avukatların takip etmiş olduğu işler sebebiyle yapmış oldukları tahsilat tutarının 201.791,42 TL olduğu, toplam vekalet ücreti alacaklarının 135.619,72 TL olduğu, vekalet ücreti alacakları mahsup edildiğinde 66.171,70 TL tutarında davalıya ait parayı uhdelerinde tuttukları, hapis hakkı şartlarının mevcut olmadığının bilirkişi raporunda açıklandığı, her ne kadar davacılar tarafından Antalya 11. Noterliğinin 25.12.2015 tarih ve 35857 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, toplam 179.164,60 TL tutarında paranın davalıya iade edilebilmesi için banka hesap numarası bildirilmesi ihtar edilmiş ise de; bilirkişi raporunda belirtildiği gibi davacıların tahsil ettikleri toplam paranın 201.791,42 TL olduğu, söz konusu bildirimin Antalya 14. İcra müdürlüğünün 2012/28 E sayılı dosyasında tahsil edilen 179.164,60 TL'ye ilişkin olduğu, başka dosyalardan önceden tahsil edilen bakiye (201.791,42-179.164,60 =22.626,82 TL ) 22.626,82 TL yönünden müvekkillerine yapılmış bir bildirim bulunmadığı usulsüz olarak hapis hakkının kullanıldığı, bu durumda başka bir avukatın kendi bilgileri dışında davalı tarafından gönderilmesi gerekçesiyle vekalet görevinden istifa edilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve istifanın haklı istifa olarak kabulünün mümkün olmadığı, istifa haklı sayılamayacağından davacıların bitmiş ve kesinleşmiş işlerden kaynaklı vekalet ücret alacağını talep etme hakkına sahip olup, bilirkişi raporunda vekalet ücreti alacağının 135.619,72 TL olduğu belirtilmiş ise de; Antalya 14. İcra Müdürlüğünün 2012/28 E sayılı dosyasının henüz derdest olduğu ve bu nedenle bu dosya için bilirkişiler tarafından hesap edilen 12.589,15 TL düşüldüğünde (135.619,72-12.589,15=123.030,57 TL ) 123.030,57 TL vekalet ücreti talep etme hakları bulunduğu, davacıların halen uhdelerinde 201.791,42 TL para bulunması sebebiyle ellerindeki paranın vekalet ücreti alacağını karşıladığı, bu durumda alacak davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı asıl ve davacılar vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davacıların alacak ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; davalı taraf müvekkillere gönderdiği 11.01.2016 tarihli ihtarname ile davalıya ait vekaletname kullanılarak yeni bir takip veya dava açılmasına ve davalara davalı şirketi temsilen katılmalarına muvafakatlerinin bulunmadığını bildirmiş olup, bu bildirim sonrası vekillerin haklı olarak istifa ettiğini, davalı şirketin bu ihtarname ile dava masraf ve vekalet ücretlerinden kaçınmak amacında olduğunu, ayrıca zımni olarak haksız şekilde azlettiğini, bu nedenle tamamlanan ve takip edilen işlerden kaynaklanan alacak miktarının 79.088,46 TL daha olduğu görmezlikten gelinerek davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, haklı istifa sebebini doğuran güven sarsıcı eylemde bulunanın karşı taraf olduğunu, haklı istifa halinde de istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağına hükmedilmesi gerektiğini, davanın reddine yönelik hapis hakkıyla ilgili açıklamaların hatalı olduğunu, Mahkemece manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın gerekçesinde davalıya yürütülen davalar ve tahsilatlar hakkında bildirimde bulunulmadığı ifadesinin de hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet sözleşmesinden istifa edilmesi nedeniyle vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1136 sayılı Kanunu'nun 172 ve 174 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Davacıların manevi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, davacıların şahsiyet haklarına bir saldırı bulunmadığının anlaşılmasına göre, davacıların aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 512/1 inci maddesine göre, vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haksız ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanunu'nda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunu’ndaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de Avukatlık Kanunu'nun 174/1 inci maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” hükmü mevcut olup, bu hükümle vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır.
3. Avukatlık Kanunu'nun 171/1 inci maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde düzenlenen “...avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. Ancak, haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil gibi, istifa da taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” de sona ermektedir. Haksız istifa halinde ise davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle tamamlanmış işlerden dolayı vekalet ücretine hak kazanır.
4. Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı vekiller ile davalı arasında 05.04.2012 tarihinde vekalet ilişkisi kurulmuş olup, davacı vekiller tarafından gönderilen 31.12.2015 tarihli ihtarla Antalya 14. İcra Müdürlüğünün 2012/28 E sayılı icra takip dosyasına başka bir vekil tarafından vekaletname sunulması nedeniyle vekillik görevinden istifa ettiklerini bildirdikleri anlaşılmıştır. Adı geçen icra dosyası incelendiğinde; dosyaya 21.12.2015 tarihinde 179.164,60 TL para yattığı, bu paranın aynı tarihte davacı vekil ... tarafından tahsil edildiği, 25.12.2015 tarihinde ise başka bir vekil tarafından vekaletname sunularak, vekaletnamede ahzu kabz yetkisi verilmediğinden bahisle ödemenin geri alınması talepli dilekçe sunduğu anlaşılmaktadır. Bu aşamada davacı vekiller tarafından davalıya 24.12.2015 tarihinde mail gönderilerek dosyaya yatan paranın davalıya ödenmesi amacıyla hesap numarasının istenildiği, akabinde maile cevap verilmeyince aynı içerikte 25.12.2015 tarihli ihtarla bildirimde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; vekaletnamenin verildiği tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74 üncü maddesinde ahzu kabz yetkisine yer verilmemiş olmasının, avukatın bu yetkiye sahip olmadığı anlamına gelmediği, tam aksine bu yetki vekaletname ile birlikte vekile tanınan yetkiler arasında yer aldığından, aksi açıkça belirtilmedikçe, avukatın ahzu kabz yetkisine sahip olduğu kuşkusuzdur. Her ne kadar davalı eldeki davaya verdiği cevap dilekçesinde davacı vekillerin kendisini bilgilendirmediğini bu nedenle güven kaybı oluştuğunu belirtmiş ise de; istifadan önce bu yönde bir ihtarda bulunmadığı, davacıların istifasına kadar vekalet ilişkisini sürdürdüğü anlaşılmakta olup, o halde dosyaya başka bir vekil tarafından vekaletname sunulması nedeniyle davacıların vekalet görevinden istifa etmiş olması haklı istifadır. Az yukarıda açıklandığı üzere haklı istifa halinde vekil ücretin tamamına hak kazanır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde, kanun ve somut olaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı bir şekilde, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması yönünde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1.Davacıların sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine,Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,30.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacılar, vekaletname kapsamında davalı şirketin taraf olduğu dava ve icra takip dosyalarında avukatlık hizmeti verdiklerini; icra takip dosyasında davalı adına vekaleten işlemler yaptıklarını, bu dosyaya yatırılan parayla ilgili olarak davalı şirkete 24.12.2015 tarihinde mail atılarak hesap numarasının istenildiğini, maile cevap verilmeyince bu kez ihtarname gönderdiklerini, yine cevap verilmeyince tüm işler hakkında ayrıntılı bilgilendirme yapıldığını; ancak, davalı tarafça iletişim kurulamadığını, sonrasında ise anılan icra dosyasına bir başka avukatın görevlendirildiğini öğrendiklerini, bunun üzerine davalı şirket vekilliğinden istifa ettiklerini ileri sürerek; yapılan masraflar ile takip edilen işler nedeniyle oluşan tüm vekalet ücretlerinin tahsilini ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
Davalı taraf, davacıların takip ettikleri dava ve takipler hakkında kendilerine bilgi vermediklerini bilgilendirme iddialarının doğru olmadığını, icra dosyasından yapılan 9.278,79 TL tahsilattan 8 ay boyunca bilgilendirilmediklerini, tahsil ettikleri 179.164,60 TL'ye haksız bir şekilde el koyduklarını, gönderilen ihtarnamede de yapılan masraf ayrıntısının bulunmadığını; bu nedenle davacıların avukatlık meslek kurulları ve güven esasına dayalı vekalet akdini açıkça ihlal ettiklerini, davacılar bilgi vermediğinden birkaç dosyaya başka vekil tarafından vekaletname sunulduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi; "davalının bu süreçte davacıların kendisini bilgilendirmediğinden bahisle haklı nedenle vekalet ilişkisini sona erdirebileceği halde davalı tarafça böyle bir bildirimin yapılmadığını, davacıların sözleşme fesihlerinde haklı oldukları gerekçesiyle, 79.088,46 TL alacağın işleyecek yasal faiziyle tahsiline" karar vermiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; Davacı avukatların vekalet ücreti alacaklarının üstünde davalıya ait parayı uhdelerinde tuttukları, hapis hakkı şartlarının mevcut olmadığının, usulsüz olarak hapis hakkının kullanıldığının bilirkişi raporunda açıklandığı; davacıların, başka bir avukatın kendi bilgileri dışında davalı tarafından görevlendirilmesi gerekçesiyle, vekalet görevinden istifa edilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve istifanın haklı istifa olarak kabulünün mümkün olmadığı, gerekçesiyle; alacak davasının reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı avukatların, vekillik görevinden istifalarının haklı nedene dayanıp dayanmadığına ilişkin bulunmaktadır.
Vekalet ilişkisi, güvene dayanan, bir ilişki olup, taraflar arasında güven zedelenmiş ise, taraflardan her biri sözleşmeden cayıp, sözleşme ilişkisini sonlandırabilir.
Somut olayda, davacılar, icra dosyasından tahsil ettikleri paralarla ilgili bilgilendirme yapmamışlar, üstelik uhdelerinde tutarak, parayı kullanmışlardır. Bu durum, güven duygusunu zedeleyen bir husustur. Bu nedenle davalı taraf, vekaletten azil hakkını kullanabileceği gibi, işlerinin takibi için ikinci bir avukat tutma hakkına da sahiptir. Davalı tarafın, ikinci bir avukat tutması halinde, davacıların doğrudan istifa etme hakkı bulunmamaktadır. Öncelikle ikinci avukatın yargılamaya iştirakına muvafakat etmediğini ihtaren bildirmeleri gerekir.
Avukatlık Kanunu'nun 172/3. maddesine göre; "İlk avukatın muvafakat etmemesi halinde, vekalet akdi kendiliğinden sona erer.". Davacılar böyle bir bildirim yapmaksızın, Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında da belirtildiği gibi; tahsil ettiği parayı bildirmeyip, hapis hakkını kullanması ve davalının başka bir avukatı görevlendirmesini de istifasına bahane etmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Açıklanan nedenlerle, istifanın haklı istifa olarak kabulünün mümkün olmadığına ve bu nedenle alacak davasının reddine karar verilmesine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Kararın ONANMASI görüşünde olduğumuzdan Sayın Çoğunluğun bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. 30.05.2024