"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/351 E., 2022/95 K.
Taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkilleri... ve ...'ın müşterek çocukları ...'in ortağı olduğu müvekkili Eksporyum Uluslararası Danışmanlık ve Organizasyon San. Ltd. Şti.nin nakit sıkıntısı nedeniyle davalı ile ortaklık ilişkisi içine girdiklerini, davalının ortaklık sermaye payı olarak verdiği 300.000,00 TL karşılığında paranın teminatı olarak müvekkili ...'a ait 28 nolu bağımsız bölümün temlik edildiğini, davalının daha sonra yapılan işten elde edilecek kârdan 300.000,00 TL para isteyerek bu kâr payının teminatı olarak da müvekkili...'in kefil olduğu 300.000,00 TL'lik senet verildiğini, 28.08.2008 tarihinde inanç sözleşmesinin yapıldığını ancak ortak yapılan arsa organizasyonu işinden zarar edildiğini, davalının zarara ortak olması gerekirken senedi takibe koyma tehdidi ile 08.12.2009 ve 13.01.2010 tarihli protokollerin yapılmasını sağladığını, anılan bu protokoller ile tarafların zarar ettikleri kabul edilip davalıya toplamda 700.000,00 TL ödeme yapılması kararlaştırılarak 08.12.2009 tarihinde 250.000,00 TL'nin ödendiğini, ardından yapılan ödemeler ile davalıya toplamda 400.000,00 TL ödendiği halde davalının tapuyu ve senedi iade etmediğini ileri sürerek; ikrah nedeniyle 08.12.2009 ve 13.01.2010 tarihli ek protokollerin geçersiz olduğunun tespit edilerek feshine, inançlı işlem ile devredilen tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline, fazladan davalıya ödenen 100.000,00 TL'nin tahsiline, adi ortaklığın zararı hesaplanarak 1/2'lik kısmın davalıdan tahsiline ve senedin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili;iddiaların doğru olmadığını, davacıların 28.08.2008 tarihli sözleşme gereği edimlerini yerine getirmediklerini, iradelerinin sakatlanmadığını, sözleşmeleri davacıların serbest iradeleri ile imzaladıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 10.12.2013 tarihli ve 2010/602 E., 2013/470 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın inançlı işlem gereği davalıya devredildiği, taraflar arasında kurulan adi ortaklık zararla sonuçlandığından davalının ancak verdiğini isteyebileceği, olmayan kâr payını talep edilemeyeceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 08.12.2009 ve 13.01.2010 tarihli protokollerin geçersiz olduğuna, inanç sözleşmesine konu bedel ödenmekle tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, bilirkişi raporu ile fazla ödendiği tespit edilen 57.071,23 TL'nin davalıdan tahsili ile davacı ...'e ödenmesine, senedin iadesine, sözleşmelerde zararla ilgili bir hüküm olmadığından davacıların zarara katılma talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22.03.2016 tarihli ve 2014/9049 E., 2016/3436 K. sayılı ilamıyla; "...davacı ...'ın 28.08.2008 tarihli inanç sözleşmesinin teminatı olarak maliki olduğu çekişme konusu 1126 (yeni 3161) ada 239 parsel sayılı taşınmazdaki 28 nolu bağımsız bölümü davalıya temlik ettiği, anılan sözleşme uyarınca alınan 300.000,00 TL'nin üzerinde bir bedelin davacılar tarafından davalıya ödendiği, dolayısıyla inanç sözleşmesi gereği davacı tarafın kendi edimini yerine getirdiği belirlenmek suretiyle 28 nolu bağımsız bölüm bakımından yazılı şekilde tapu iptali ve tescile karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
(...)
Somut olayda; taraflar arasında 28.08.2008 tarihinde bir adi ortaklık sözleşmesinin tanzim edildiğinde kuşku yoktur.
Öyleyse, davadaki diğer istekler bakımından taraflar arasındaki ihtilafın adi ortaklık sözleşmesi ve tasfiyesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek TBK'nin 620. ve devamı maddelerine göre çözüme kavuşturulması gerektiği açıktır.
Ne varki davadaki diğer istekler bakımından yukarıda açıklandığı şekilde adi ortaklığın tasfiyesi hükümlerine göre yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru değildir.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular ve tbk'nin adi ortaklığın tasfiyesi hükümlerine göre yeterli inceleme ve değerlendirme yapılması, toplanan ve toplanacak deliller doğrultusunda hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Yargıtay ilamı doğrultusunda taraflar arasında tapu devrine ilişkin inançlı işlem sabit olduğundan tapu iptali yönünden verilen ilk kararın kesinleştiği, ilgili protokollerin davalının elinde bulunan senet ve taşınmaz teminatlarına karşılık müzayaka halinde akdedilen sözleşme niteliğinde olduğundan gabin olgusunun varlığıyla geçerli olmayacağı, bu protokollerde belirtilen ve ödenmeyen bakiye borç nedeni ile davacıların sorumluluğunun bulunmadığı, ayrıca Yargıtay temyiz denetiminden geçerek tapunun davacıya iadesine ilişkin hükmün varlığı ilgili protokollerin içeriğinde bunun aksine hükümler barındırması nedeni ile geçersiz kabul edilmesi gerektiği, tasfiye memurlarının hesap raporlarında belirlendiği üzere adi ortaklığın kâr elde ettiğine dair hesap kaydı ve bunu delillendirir bir vaka tespit edilemediğinden davalının kâr payına teminat olarak elinde tuttuğu ve lehtar olduğu senedi iade ile yükümlü olduğu, davacı şirket ile davalı arasında kurulan adi ortaklık çerçevesinde işin tamamlanması ile birlikte ortaklık konusunun sona erdiğinden fesih ve tasfiye koşullarının mevcut olduğu, tasfiye raporlarına göre işten kâr elde edildiğini gösterir bulgunun bulunmaması nedeni ile dağıtılabilecek kâr payının bulunmadığı, tasfiye raporlarına göre ortaklığın zarar ettiği, bununla birlikte zarar tazminine ilişkin ilk hüküm davacılarca temyiz edilmediğinden zararın davalıdan istenemeyeceği, davalının ortaklığın tasfiyesi kapsamında verdiği 300.000,00 TL'lik sermaye tutarının ticari avans faizi ile birlikte geri istemekle hakkının sınırlı olduğu, yapılan son ödemeye kadar ara ödemelerin mahsubu ile birlikte işlemiş faizin bozmadan önce bilirkişi tarafından hesaplandığı ve bu miktarın 42.928,77 TL olduğu, buna karşılık davalıya tarafların da kabulünde olduğu üzere 400.000,00 TL ödeme yapıldığı böylelikle davalıya 57.071,23 TL fazla ödeme yapıldığı, bu ödemeyi şirket adına yapan davacı ...'in bu miktarı isteme hakkının bulunduğu, kâr payına teminat olarak verilmek ile ortada kâr bulunmadığından davalının aldığı senedi iade etmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, tapu iptal ve tescil yönünden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına, davacı şirket ile davalının 28.08.2008 tarihli sözleşme ile kurmuş oldukları adi ortaklığın feshi ile tasfiyesine, adi ortaklık nedeniyle tarafların kâr payı alacağının olmadığının tespitine, adi ortaklık ilişkisinde davalıya sermaye payı olarak fazla ödendiği tespit edilen 57.071,23 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile şirket adına ödeme yapan davacı ...'e verilmesine, davacı şirketin zarara ilişkin talebinin reddine, adi ortaklığın kâr payına teminat olarak davalıya verilen 300.000,00 TL bedelli senedin davalıdan alınarak davacı şirkete verilmesine, 08.12.2019 ve 13.01.2010 tarihli protokollerin geçersiz olduğunun tespitine, davacı şirket ile davalının adi ortaklığın tasfiyesi nedeniyle birbirlerinden alacak ve borçlarının kalmadığının tespitine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; adi ortaklık nedeniyle tarafların kâr payı alacağı olmadığı yönünde verilen kararın isabetsiz olduğunu, adi ortaklığın muhasebe hesapları tam ve düzgün bir biçimde yapılmadığından ortaklık yapısı içindeki bilgilere sağlıklı bir biçimde ulaşılamadığının bilirkişilerce tespit edildiğini, şirketin zarar ettiği iddiasının ispatlanamadığını, Mahkemece keşif suretiyle yerinde inceleme ve yeterli araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile karar verildiğini, adi ortaklığın esasında zarar etmediğini, davacıların arsa sahiplerinden alınan gayrimenkuller ve yapılan aracılık işlemleri için komisyon aldığını, davacılardan...'in, adi ortaklık ve kendi adına kayıtlı olduğu tespit edilen 323900/4801287 sayılı taşınmazın .......,'ya satışından elde edilen bedeli adi ortaklığın gelirlerine kaydedilmediğini, adi ortaklık ile ilgisi bulunmayan (belgesi olmayan harcamalar) masrafların ortaklık hesabına dahil edilmesi şeklinde yanlış ve hakkaniyete açıkça aykırı hesaplamalar yapıldığını, senedin fiziken davacı şirkete verilmesi şeklindeki hükmün uygulanabilirliğinin olmadığını, müvekkilin iyi niyetli olduğunu, taraflar arasında imzalanan protokollerin geçersiz olduğuna ilişkin olarak somut bir delil ileri sürülmediğini, bozma ilamında senetlerin geçersiz olduğuna ilişkin bir ifade yer almadığından bozma ilamı doğrultusunda tam ve eksiksiz bir tahkikat yapmak suretiyle karar verilmediğini savunarak, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı ile 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları.
3. Değerlendirme
Temyize konu edilen Mahkeme kararının; uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde inceleme ve araştırma yapılarak yine bozma ilamında belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiği, bozma ilamının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan kısımlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine imkan bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.