"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/291 E., 2023/110 K.
DAVA TARİHİ : 26.03.2002
KARAR : Kısmen kabul kısmen ret
Taraflar arasında görülen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda; Dairemizce kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; davalı tarafından, Kurum mensuplarının haberi olmadan, sağlık karnelerine sahte reçeteler tanzim edildiğini, bu reçeteleri doktorlara imzalattırmak suretiyle resmiyet kazandırdığını, düzenlenen sahte reçetelerle Kurumu zarara uğrattığı için davalının sözleşmesinin 2001 Mali yılı Bütçe Uygulama Talimatına ek protokolünün “Sözleşmenin Feshini Gerektiren Hususlar” başlıklı III. Bölümü 1. maddesinin (k) fıkrası gereğince 7 yıl süre ile feshedildiğini, sandıktan haksız olarak tahsil edilen 54.922,742.278 TL sahte reçete bedelinden, davalı eczanenin ödenebilir nitelikte reçete bedeli olan 16.450,187.000 TL'nin mahsubu ile bakiye 38.472,555.278 TL ile reçetelerin ödeme tarihinden dava tarihine kadar 49.271,635.000 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 87.744,190.278 TL'nin ve asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek faizin davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı savunma dileçesinde; ortada sahte olan bir reçete olmadığı gibi mevcut reçetelerin tümünde belirtilen ilaçların da hastalara verilmiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 28.06.2011 tarihli 2002/260 Esas 2011/197 Karar sayılı kararı ile, bilirkişi raporunun dosya içeriğine ve yasal düzenlemeye uygun, doyurucu gerekçeyi içermesi, hesaplama ve değerlendirme tarzına göre, denetime açık olması gerekçesiyle hükme esas alınarak haksız eylemle ilgili davacının iddiasının sabit olduğu görüldüğünden davanın kısmen kabulüne, davacı Kurumun asıl alacak tutarı 38.472,55 TL'nin sözleşmenin feshedildiği 03.05.2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine, davacının faize ilişkin fazla talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 25.11.2003 tarihli 2013/15132 E. 2013/29192 K. sayılı kararı ile, Yozgat Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/118 Esas ve 2009/105 Karar sayılı dosyasında eldeki bu davaya konu reçetelerin sahte olmadığı ve ilaçların konulan teşhislere ve tedavinin gerektirdiği miktarda olması nedeniyle bir kısım sanıkların beraat ettiği, bu tespitin hukuk hakimini bağlayacağı, davaya konu reçetelerin ceza mahkemesindeki reçetede irtibatlı olup olmadığı ve sahte olmadıkları ceza davasıyla kesinleşen reçete bedellerinin istenemeyeceği gerekçesiyle bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi sebebiyle hüküm bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 16.07.2020 tarihli 2014/272 Esas 2020/184 Karar sayılı kararı ile; Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda Yozgat Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/165 Esas sayılı dosyası içeriği ve verilen beraat/ mahkumiyet kararları değerlendirilerek davaya konu edilen reçeteler yönünden ceza davasında beraat eden sanıklar tarafından düzenlenen reçetelerin ayıklanmasından sonra davalı tarafından sahte olarak düzenlenen reçeteler için Kurumdan haksız olarak 11.666,12 TL tahsil edildiği, dava dilekçesi, yargılama aşamasında sunulan bilgi ve belgeler ile alınan bilirkişi raporundan anlaşılacağı üzere, davacı Kurum tarafından, davalının hakedişlerinden dava açılmadan önce 16.450,18 TL kesinti yapıldığı, davalının haksız tahsil ettiği reçete bedelinden, kendisinden kesinti yapılanın mahsubundan sonra, davacının sahte reçetelere istinaden başka alacağı kalmadığından, davanın reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 01.04.2021 tarihli 2020/10536 E. 2021/3493 K. sayılı kararı ile; Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, asıl alacak miktarı belirlenmiş, ancak bu alacağa dava tarihine kadar işleyecek faiz miktarı hesaplanmadığı, bu miktar üzerinden karar verildiği, işlemiş faize dair bir hesaplama yapılmadan asıl alacak üzerinden karar verilmesi suretiyle davacının tüm talepleri hakkında hüküm kurulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu, davacı tarafın asıl alacağına, dava tarihine kadar işlemiş faiz istemine ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 14.03.2023 tarihli 2021/291 Esas 2023/110 Karar sayılı kararı ile, bozma ilamı doğrultusunda yaptırılan bilirkişi incelemesi ve alınan rapordan; davalının, davacı Kuruma faturalandırdığı sahte reçetelerin toplam tutarının 30.298,62 TL olduğu, davalının hak edişlerinden dava açılmadan önce 16.450,18 TL kesinti yapıldığı, bu kesintilerin mahsubundan sonra davacının bakiye asıl alacağının 13.848,44 TL, davanın açıldığı tarihe kadar işlemiş faizinin de 23.603,76 TL olduğu, davacı, hem asıl alacağını hem de işlemiş faizini dava yoluyla talep ettiğinden açılan davanın kısmen kabulü ile; 13.848,44 TL asıl alacak, 23.603,76 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 37.452,20 TL'nin; 13.848,44 TL asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı temyiz dilekçesinde; önceki bozmalarda asıl alacak miktarına yönelik davacının temyiz itirazı reddedildiğine göre artık asıl alacak yönünden ortada kesin hüküm bulunduğunu, davacı kurumun, 2001 yılında alacaklarına el koymak suretiyle parayı tahsil ettiğini, ilk tahsilatın 15.05.2001 tarihli olduğunu, 24.08.2001 tarihine kadar toplam tahsilat tutarının ise 16.450,18 TL olduğunu, tahsilat tarihinden kesinti tarihine kadar faiz işletilmesi halinde dava tarihi itibariyle davacının bir alacağı kalmadığını, Yargıtay kararıyla kesinleşen asıl alacak miktarının da üzerinde bir tutarla hüküm kurulamayacağını, yerel Mahkemenin ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporunu ve ceza yargılaması sonucunu dikkate almadığını, 25.11.2013 tarihli bozma kararında "davaya konu reçetelerin ceza mahkemesindeki reçetelerle irtibatlı olup olmadığı ve sahte olmadıkları ceza davasıyla kesinleşen reçete bedellerinin istenemeyeceği gözetilerek" bilirkişi incelemesi yapılması gerekliliğinin vurgulandığını, ceza yargılamasının sonucunu belirtir Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.05.2017 tarih ve 2014/11-679 E., 2017/286 K. sayılı kararında, "... sanık Ömer'e ait 109, sanık İbrahim'e ait 126, sanık ...'e ait 11 adet reçetenin incelendiği, her üç sanığa ait reçetelerin bir kısmının teşhis bölümünde "kontrol" ibaresinin yazılı olması nedeniyle bu reçetelerde yazıl ilaçların teşhise uygun olup olmadığının belirlenemediği, reçetelerin bir kısmında yazılı ilaçların konulan teşhise uygun olduğu, bazı reçetelerde yazılı bir kısım ilaçların ise konulan teşhise uygun olmadığı" gerekçesi gösterilerek, Yozgat Ağır Ceza Mahkemesince alınan 17.11.2008 tarihli Dr.Engil Kılıç tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna atıf yapıldığını, buna göre toplamda 246 reçetenin değerlendirildiğini, reçetelerin bir kısmında yazılı ilaçların konulan teşhise uygun olduğunun açıkça belirtildiğini, bilirkişilerin ise bunca yıllık yargılamada ortaya çıkan gerçekliği ve savunmaları görmezden geldiğini, davanın başında 2002 yılında sunulan Kurum listesine itibar ederek Dr...., Dr..... ve Dr..... tarafından düzenlenen 396 reçetenin tamamını sahte reçete olarak kabul edildiğini, sahte hekim olmadığı sürece bir hekimin görevi boyunca düzenlediği tüm reçetelerin sahte olarak kabulünün hiçbir maddi ve hukuki dayanağı olmadığını, ceza yargılamasında atfı yapılan 17.11.2008 tarihli Dr... raporunda incelenen reçetelerden bir kısmının "konulan teşhise uygun reçeteler" olduğunun açıkça gösterildiğini, buna ilişkin tablonun daha önce sunulduğunu, tüm reçetelerin tek tek incelenmesi ve uygunsuz olduğu belirlenen ilaçların değeri üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, tüm reçeteler sahteymiş gibi rapor tanzim edilmesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı temyiz dilekçesinde, Kurum müfettişlerince yürütülen soruşturmada, 768 adet reçetenin sahte olarak düzenlendiği ve bu reçetelerin toplam bedeli olan 54.922,74 TL 'nin Yozgat ili Yerköy ilçesinde faaliyet gösteren Kızılırmak Eczanesi sahibi ve mesul müdürü Ecz. ... 'na ödendiği tespit edildiğini, davalı eczacıya haksız olarak ödenen 768 adet reçete bedeli olan 54.922,74 TL 'nin 16.450,18 TL 'lik kısmı adı geçen eczacının Kurum nezdinde bulunan hakedişlerinden mahsup edildiğini, kalan ana para 38.472,56 TL 'nin davalı eczacıdan tahsil edilmesi gerektiğini, ancak mahkeme kararına esas olan bilirkişi ek raporunda kurul tarafından yapılan hesaplamaya esas alınan listede 396 adet reçetenin bulunduğu ve hesapların bu liste üzerinden yapıldığı, dolayısıyla da eczacıya yapılan ödemenin eksik/yanlış hesaplandığını, ek raporda 768 reçete bedelinin dikkate alındığı yazılmasına rağmen hesaplamanın sadece 396 reçete için yapıldığı, bu nedenle gerçek Kurum zararının hüküm altına alınmadığını, bilirkişi Ecz. ...'un tıpkı Ecz. ...gibi sözleşmeli olarak faaliyet gösteren aktif bir eczanesinin olması sebebiyle işbu davada tarafsız olamayacağına ilişkin itiraz edilmesine rağmen mahkemece dikkate alınmadığını, sözleşme gereği davalının hakedişlerinden yapılan kesintilerin davaya konu edilen alacaklar için yapılmadığını, davalının sebep olduğu diğer zararlar sebebiyle kesintiler yapıldığını, kesintilerin bu dosyadaki alacaktan tenzil edilmesinin davalı yararına iki defa kesinti yapılmış gibi işlem görmekle tenzilin hiç yapılmaması gerektiğini, kabul ve ikrar anlamına gelmemek kaydıyla yapılan kesintilerin öncelikle Kurumun faiz alacağından mahsup edilmesi gerekliğini, raporda tüm kesintilerin asıl alacaktan düşüldüğünü, kurum zararının dava tarihine kadar olan asıl alacak ve faizinin hesaplanması kesintilerin öncelikle bu faizden düşülmesi gerektiğini, Kurum zararını gösterir tüm belgelerin dosyaya sunulduğunu, ancak mahkeme tarafından bu belgelerin ayrıntılı incelenmeyerek eksik inceleme ile hatalı bir rapor oluşturulduğunu, davalı tarafından bir kısım reçetelerin hayatın olağan akışına uygun olmayarak iki kere yazıldığını, daha önceki beyanlarda belirtilmesine rağmen hesaplamaya katılmayarak fahiş bir hata yapıldığını, asıl alacak eksik hesaplandığından faiz de hesaplandığını, Kurumca yapılan araştırmalarda ve ceza dosyasında dinlenen hastaların ifadeleri dikkate alındığında, reçetelere konu ilaçları almadıklarını, muayene olmadıklarını belirttiklerini, bakiye zararın tahsilini ayrıca faiz başlangıç tarihinin de usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı tarafından Kuruma fatura edilen bir kısım reçetelerin sahte düzenlendiğinden bahisle bu faturalara dayalı olarak davalı tarafa ödenen bedellerin tahsiline ilişkin alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılmaz, bozma sebebidir. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durum olup, buna " usuli müktesep hak" denilmektedir. Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu veyahut uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir."
3. Değerlendirme
1.Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı).
2. Somut uyuşmazlıkta davacı; davalıya ödemesini yaptığı sahte reçete bedellerinin dava tarihine kadar işlemiş faizi ile tahsilini istemiştir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, asıl alacak miktarı belirlenmiş olup dava açılmadan önce yapılan kesintinin mahsubu ile başka alacağı kalmadığından, ancak bu alacağa dava tarihine kadar işleyecek faiz miktarı hesaplanmadan, davanın reddine karar verilmiştir. Dairemizin 2020/10536 E. 2021/3493 K. sayılı kararı ile yapılan temyiz incelemesinde; işlemiş faize dair bir hesaplama yapılmadığından, davacı tarafın asıl alacağına, dava tarihine kadar işlemiş faiz istemine ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekçesiyle hükmün bozulmasına, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Buna göre, bozma kararı kapsamı dışında kalan asıl alacak miktarı artık kesinleşmiş olduğundan, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak oluşturmaktadır. Bu nedenle Mahkemece tekrar asıl alacak hesaplanarak, bunun üzerinden faiz işletilmesi doğru görülmemiştir.
3. Hal böyle olunca, Mahkemece asıl alacak miktarı 11.666,12 TL kabul edilerek bu alacak üzerinden dava tarihine kadar işlemiş faiz hesaplanıp, mahsup işlemi de yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; bozma nedenine göre sadece faiz yönünden değil de, asıl alacak miktarını değiştirecek şekilde yeniden inceleme yapılması ve bu alacak üzerinden faiz talebinin değerlendirilmesi usul ve kanuna aykırı olduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.
4.Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine, şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1.İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
2.Tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
01.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.