"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/292 E., 2022/342 K.
Taraflar arasında görülen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkili ...'nın hamileliğinin başından itibaren düzenli olarak davalı hastanede çalışan diğer davalı doktor Yeşim tarafından takip edildiğini, 18.08.2009 tarihinde doktorun tavsiyesi ve kararı ile birlikte normal doğuma alındığını, doktorun kusuru nedeniyle doğum sırasında beyninde kalıcı hasar oluşması nedeniyle bebeğin sağlığını yitirdiğini, doğum sonrasında bebeğin takibinin diğer doktor İmran tarafından yürütüldüğünü, bebek sağlığına tam olarak kavuşmadan taburcu edilmesi nedeniyle bebeğin 02.03.2010 tarihinde doğum travmasına bağlı solunum yetmezliğinden hayatını kaybettiğini, müvekkillerinin bu süreçte hem manevi hem de tedaviler yüzünden maddi olarak büyük kayıplar yaşadıklarını, tıbbi müdahalenin boyutu alınan rızaya uygun olmadığından hukuken geçerli rızadan söz edilemeyeceğini, doğum sonrasında gerekli tedavi yapılmış olsaydı bebeğin yaşıyor olacağını ileri sürerek davacıların her biri için 10.000,00 TL maddi tazminat, 100.000,00 TL manevi tazminat toplam 220.000,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; müvekkilinin bebeğin tedavisinde ihmal ve kusurunun bulunmadığını, sağlıkla taburcu edildikten sonra yaşanılanlardan sorumluluğu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... İşleyen vekili ve davalı Özel Haseki Sağlık Tesisleri Ltd.Şti.; davaya cevap vermemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 03.04.2014 tarihli ve 2010/224 E., 2014/135 K. sayılı kararıyla; yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu, davalıların kusurlarının bulunmadığı yönünde görüş bildiren Adli Tıp Kurumu raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 12.06.2019 tarihli ve 2018/6612 E., 2019/7116 K. sayılı ilamıyla; "Meydana gelen olayın spesifik bir durum olduğu da dikkate alınarak, mahkemece üniversiteden, davacının itirazlarını karşılayan, konusunda uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, davalıların gerekli özen ve dikkati gösterip göstermediği, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı hususlarını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir." gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozmaya uyularak dosyaya kazandırılan 24.03.2022 tarihli bilirkişi raporu uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı, eksik ve taraflı olduğunu, rapor hazırlanırken davaya konu itiraz ve delillerin değerlendirilmediğini, raporda doğum sürecinin değil de sonrasının değerlendirildiğini, hekimin en hafif kusurundan dahi sorumlu olduğunu, müvekkilinin doğumun normal olması hususunda ikna edildiğini, sonrasındaki işlemlere dair onam alınmadığını, vakumla bebeğin çekildiğini, olası risklerden ise hiç bahsedilmediğini, yanlış tıbbi müdahalede bulunulduğunu, özensiz davranıldığını, tanık beyanlarından vakumla doğuma izin olmadığının anlaşıldığını, tek başına yaşama kabiliyetine sahip olmayan ve tedaviye ihtiyacı olan bebeğin gerekli tıbbi müdahalede bulunulmadan taburcu edilmesinin de hatalı olduğunu, ihmalkar davranılması nedeniyle bebeğin durumunun daha da kötüleştiğini, tıbbi müdahalede müvekkilinin aydınlatılmış olarak onayının alınmaması, doğum sırasında meydana gelebilecek komplikasyonlara karşı müvekkilinin uyarılmaması, hatalı vakum uygulaması yapılması, doktor İmran'ın tek başına yaşama kabiliyetini haiz olmayan, hastane şartlarında bakılması gereken bebeği sağlıklıdır diyerek taburcu etmesinin davalıların sorumluluğunu gerektirdiğini, bebek süresinde kontrole götürüldüğü halde raporda bu hususlara dair tespitlerin hatalı olarak belirtildiğini, raporun yetersiz olduğunu yineleyerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcunu yerine getirmeyen doktorların ve hastanenin oluşan zarardan sorumluluğu istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 386. ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Vekâlet sözleşmesi, dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 386. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
2. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 394 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.
3. Bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
4. Temyizen incelenen karara esas alınan bilirkişi raporunda, bebeğin çıkımda ilerlememesi nedeniyle iki kez vakum uygulaması yapıldıktan sonra başarılı olunamayınca sezeryan ile doğum yaptırılmasının ve doğum sonrası solunum sıkıntısı bulunan bebeğe uygulanan tedavi sonrası anne sütü ile beslenebilir hale geldikten sonra taburcu edilmesinin güncel tıp bilgilerine ve günümüz tıbbi standartlarına uygun olduğu tespitlerine yer verildiği, söz konusu raporun dosyaya kazandırılan Adli Tıp Kurumu raporu ile de uyumlu olduğu, mahkemece işbu rapordaki veriler esas alınarak davalıların sorumluluğu bulunmadığının tespit edildiği, bilirkişi raporunun bozma içeriğine uygun, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, davacıların doğum yöntemine izin verildiği beyanına göre, doğum sürecinde bebeğin ilerlememesi nedeniyle vakumla çekilmesine de muvafakat verildiğinin kabulünün gerektiği, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığının anlaşılmasına göre, usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Kanun'un 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacılar vekiline yükletilmesine
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.01.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.