"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece; Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalılar ... ve ... ile müvekkili arasında 9.3.2012 tarihinde imzalanan avukatlık ücret sözleşmesi gereğince; davalı Mutlu Türk Ltd. Şti. tarafından, adı geçen davalılar aleyhine Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/217 E. sayılı dosyasıyla açılan davada avukatlık hizmeti verdiğini ve davalı şirket aleyhine ayrı bir dava açılması için gerekli evrakları hazırladığını, ancak davalıların kendisini bertaraf ederek haricen sulh olduklarını, 23.05.2013 tarihli celsede de davadan feragat edilmesi nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, hükmün taraflarca temyiz edilmeksizin 01.07.2013 tarihinde kesinleştiğini, ancak müvekkilinin yürüttüğü işler nedeniyle hak kazandığı vekâlet ücretinin ödenmediği gibi 10.4.2013 tarihli ihtarname ile de haksız olarak azledildiğini ileri sürerek, ücret sözleşmesi ile kararlaştırılan avukatlık ücretinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsilini talep etmiş; bilirkişi raporu doğrultusunda talebini 300.960,00 TL'ye yükselterek 03.10.2017 tarihinde harcını tamamlamıştır.
II. CEVAP
1. Davalılar ... ve ... vekili; yapılan azlin haklı olduğunu, davacı avukatın dava açarken dava değerini yüksek göstermesi nedeniyle maddi açıdan zarara uğradıklarını, davacının ancak açtığı davadan dolayı ücret isteyebileceğini, sözleşmeyi yaptıkları diğer avukat Atakan Aksay'a 5.000,00 TL ödeme yaptıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı şirket vekili; görev ve yetki itirazında bulunmuş; müvekkilinin, diğer taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.12.2017 tarihli ve 2017/327 E., 2017/1200 K. sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile 40.267,50 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'den; 220.425,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.03.2019 tarihli ve 2018/1295 E. 2019/542 K. sayılı kararıyla; davalıların istinaf talebinin ayrı ayrı esastan reddine; davacının istinaf talebinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına; 80.535,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... ve ...'den, 220.425,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairenin 17.09.2020 tarihli ve 2020/3190 E. 2020/4347 K. sayılı ilamıyla; Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 05.10.2018 tarihli ve 2017/6 E. 2018/9 K. sayılı kararı uyarınca somut uyuşmazlıkta, davalı şirketin akdî vekâlet ücretinden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına; tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.04.2021 tarihli ve 2020/2377 E. 2021/648 K. sayılı kararıyla; davalılar ... ve ... vekilinin istinaf taleplerinin reddine; davacı ve davalı şirket vekillerinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2017 günlü ve 2017/327 Esas, 1200 Karar sayılı kararının kaldırılmasına; davanın kısmen kabulü ile 30.850,00 TL yasal vekâlet ücretinin 12.05.2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan; 270.110,00 TL akdî vekâlet ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairenin 02.06.2022 tarihli ve 2021/4686 E. 2022/5395 K. sayılı ilamıyla; (1) no’lu bentte davacı ve davalı ... İnş. Ltd. Şti. vekillerinin tüm; davalılar ... ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra (2) no’lu bentte; davacı avukat ile davalılar ... ve ... arasında vekâlet akdinin kurulduğu ve 09.03.2012 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin imzalandığı, 10.04.2013 tarihli azilname ile adı geçen davalıların, davacı avukatı azlettiğinin anlaşıldığı; Avukatlık Kanunu’nun 174 üncü maddesinde; “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde, müvekkilin avukata vekâlet ücreti ödemekle yükümlü olmadığı; Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre, haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekâlet ücreti talep edilebileceği, buna karşılık haksız azil halinde avukatın, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekâlet ücretini talep etme hakkına sahip olduğu; somut olayda ise davacı avukatın, davalılar ... ve ... tarafından haklı nedenle azledildiği ispat edilemediğinden, azlin haksız olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı; ancak Dairemizin kökleşmiş içtihatları uyarınca, taraflar arasında imzalanan 09.03.2012 tarihli avukatlık ücret sözleşmenin ücret başlıklı maddesinde açıkça “davaların ikame edilmesi” şartının, ücretin muaccel olmasının koşulu olarak kararlaştırılması karşısında, davacı avukatın henüz açılmamış davalar için ücrete hak kazanamayacağı; O halde Bölge Adliye Mahkemesince, davacı avukatın haksız azlediğinin ve davalıların sulh olması nedeniyle sadece açılmış olan Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/217 E. sayılı dava dosyasından akdî ve karşı yan vekâlet ücretine hak kazandığının; açılmamış davalar için herhangi bir vekâlet ücretine hak kazanamadığının kabulü ile sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün davalılar ... ve ... yararına bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki avukatlık ücret sözleşmesi, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamı, Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesindeki davanın harca esas değerinin 500.000,00 TL olup, davanın ıslah edilmediği dikkate alınarak; davanın kısmen kabulü ile 75.000,00 TL akdî vekâlet ücretinin 12.05.2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... ve ...’den; 23.650,00 TL karşı yan vekâlet ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; müvekkilinin avukatlık hizmet verdiği Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/217 E. sayılı dosyasında, dava konusu 40 adet meskende davalılar ... ve ...’in 1/4 hissesinin iptali ile diğer davalı şirket adına tescilinin talep edildiği, davalılar vekili olarak müvekkilince hizmet verildikten sonra bu payların davacı şirkete tapuda devredilerek yani sulh olunarak davanın sona erdirildiği; Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasında harca esas gösterilen değer üzerinden akdi vekâlet ücretine hükmedilmiş ise de, dava konusu taşınmazların fiili değeri üzerinden hesaplanacak vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, taşınmazların fiili değerinin ise İstanbul 18. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/27 D. İş sayılı dosyasıyla belirlenmiş olup, davalılar ... ve ...’in hissesine isabet eden miktarın 2.420.000,00 TL olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede mutabık kalındığı üzere bu miktarın %15’nin vekalet ücreti olarak müvekkiline ödenmesi gerektiğini; dava tarihinin gerçekte 17.06.2014 olup Mahkemece, dava tarihinin 12.05.2015 olarak esas alınıp faiz başlangıç tarihi olarak bu tarihin gösterilmesinin hatalı olduğunu; davalılar lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmiş iken ayrıca maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu; ayrıca davalı şirket lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini, zira davalı şirket yönünden hükmedilen 23.650,00 TL dışındaki istemin reddine karar verilmiş ise de bunun dava tarihinden sonra verilen 05.10.2018 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereği olduğunu ileri sürmüştür.
2. Davalılar ... ve ... vekili; davalılar lehine toplam 31.323,49 TL vekâlet ücretine hükmedilmiş ise de davalıların birden fazla olduğu ve ret sebeplerinin ayrı olup her iki davalı taraf yönünden reddedilen miktar üzerinden ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini; azlin haklı olduğunu, taraflar arasındaki yazılı ücret sözleşmesinde iki avukatın yer almakta olup ikisinin de imzasının bulunduğu, bu nedenle hükmedilecek vekâlet ücretinin her bir avukat yönünden 1/2 oranında olabileceğini, davacının vekâlet ücretlerinin yarısına hak kazandığını ileri sürmüştür.
3. Davalı şirket vekili; diğer davalılar ile sulh olunan miktarın 100.000,00 TL olup, tapu iptali ve tescil istemine ilişkin müvekkilince açılan davada harçlandırılan değer üzerinden aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu; müvekkili aleyhine 23.650,00 TL ücret alacağına hükmedilmesine rağmen, 15.057,23 TL istinaf harcının tamamından sorumlu tutularak, bakiye istinaf harcının müvekkilinden tahsiline karar verilmesinin de hatalı olduğunu; Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak yargılama yapıldığından müvekkili lehine reddedilen kısım yönünden istinaf vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164 ve 165 inci maddeleri ile 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi ile 370 inci maddesinin ikinci fıkrası,
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı kararı ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararı,
4. Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 05.10.2018 tarihli ve 2017/6 E. 2018/9 K. sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
2. Dosya içeriğine göre, davacı lehine hükmedilen ve davalılar ... ve ... vekilince temyize konu edilen miktar 98.650,00 TL; yine davacı lehine hükmedilen ve davalı ... İnş. Metal ve Oto. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilince temyize konu edilen miktar 23.650,00 TL olup, bu miktarların Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından, davalılar vekillerinin temyiz dilekçelerinin miktar itibariyle reddine karar vermek gerekmiştir.
3. Öte yandan, bir Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.
Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan Mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
4. Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
5. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; eldeki dava 17.06.2014 tarihinde açılmış ise de Mahkemece, hükmün sonuç kısmında dava tarihinin 12.05.2015 olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Dava tarihi aynı zamanda hükmedilen alacağa işletilecek olan faizin başlangıç tarihi de olduğundan, hükümde daha sonraki bir tarihin gösterilmesi ve faizin bu tarihten itibaren işletilmesine karar verilmesi doğru değildir.
Diğer taraftan, davalı ... San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin sadece yasal vekâlet ücretinden sorumlu tutulmuş olması, dava tarihinden sonra Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nca verilen 05.10.2018 tarihli ve 2017/6 E. 2018/9 K. sayılı karar gereği olup Mahkemece, reddedilen alacak kısmı yönünden davalı şirket lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiş; bu hususlar hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Yukarıda (1) ve (2) no’lu paragraflarda açıklanan nedenlerle, davalılar ... ve ... vekili ile davalı ... İnş. Metal ve Oto. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz dilekçelerinin miktar itibariyle REDDİNE,
2. Yukarıda (3) ve (4) no’lu paragraflarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (5) no’lu paragrafta açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm sonucunun (1.) ve (2.) maddesinde dava tarihi olarak gösterilen “12.05.2015” tarihinin hükümden çıkarılarak yerine “17.06.2014” tarihinin eklenmesine; hüküm sonucunun (9.) maddesinde yer alan “davalılar” ibaresinden sonra gelmek üzere “... ve ...” ad ve soyadlarının; yine aynı maddede yer alan “davalılara” ibaresinden önce gelmek üzere “adı geçen” ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine; kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,06.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.