Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2505 E. 2024/1933 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketin, devraldığı maden sahasını terk etmesi nedeniyle davacı idarenin, sözleşmeye dayalı olarak maden arama katkı payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, işletme projesinde belirtilen üretim miktarına göre maden arama katkı payını ödeme yükümlülüğünü ihlal ettiği, ancak yerel mahkemenin hükümde faiz hesaplamasında taleple bağlılık ilkesini ihlal ettiği gözetilerek, hüküm düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, incelemenin duruşmalı yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.06.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ve davalı vekili Avukat ...'ün sözlü açıklamaları dinlendikten sonra, işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacı idareye ait Diyarbakır İli, Ergani İlçesi dahilindeki ÖNİR:4400 (Sicil: 22700) nolu ruhsat sahasının davalı tarafından ihale yoluyla devir alındığını, akabinde davacı idare ile davalı arasında Ankara 25. Noterliğinin 18.10.1995 tarihli ve 55482 yevmiye nolu ruhsat hakkının devrine ilişkin sözleşme imzalandığını, davalının 05.06.2008 tarihli dilekçesi ile sahada 50 ton üretim yaptığını bildirdiğini, daha sonra üretim yapılmadığını ve davalı tarafından 29.12.2006 tarihli terk dilekçesinin MİGEM'e verildiğini, terki müteakip olarak ruhsat alanının üçe bölünerek II. grup kapsamında ihale edildiğini, ihale neticesinde 80,78 hektarlık alanın yeniden davalıya 200711968 ruhsat numarası ile ruhsatlandığının bildirildiğini, davalı ile yapılan sözleşmenin 6/e maddesine göre; işletmeci, işletmenin ömrü boyunca ürettiği cevherin (mermer) beher tonunun ocakbaşı satış fiyatının %5'ini MTA'ya maden arama katkı payı olarak ödemeyi yüklendiğini, davacının bu paydan yoksun kaldığını ileri sürerek; sözleşmenin 14. maddesine göre 03.12.2011 tarihi itibari ile hesaplanan 1.657.920,00 TL maden arama katkı payı alacağının 01.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek cari reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; talep edilen alacağın Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 18.06.2010 tarihli yazısı ile öğrenilmesi nedeniyle 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60 ıncı maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında düzenlenen ruhsat hakkının devrine ilişkin sözleşmenin 3 üncü maddesinde, sözleşme süresinin işletme hakkının ilgili kanun hükümleri çerçevesinde terk edileceği tarihe kadar geçen süre olarak kabul edildiğini, davalının 29.12.2006 tarihli dilekçe ile MİGEM'e başvurarak Maden Kanunu'nun 32 inci maddesi uyarınca yaptığı terk başvurusunun kabul edildiğini, terk işleminin idari bir işlem olan olur ile geçerlilik kazandığını, söz konusu sözleşme davalı tarafından fesih edilmediğinden davacı zararından bahsedilemeyeceğini, dava konusu maden sahasının tekrar ihaleye çıkartılmasının MİGEM yetkisinde olup, yapılan ihalenin herkesin katılımına açık olduğunu, bu sebeple maden sahasının tekrar ihale yolu ile devrinin davacının iddia ettiği zarar ile davalı şirket eylemi arasındaki illiyet bağını kestiğini, davacı tarafın %5 maden katkı payını vermemek amacı ile davalının maden sahasını terk ettiği iddiasının doğru olmadığını, davacı tarafça yapılan zarar hesabının da hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08.11.2016 tarihli ve 2016/1516 E., 2016/1814 K. sayılı kararıyla; davalının ruhsat sahasını terk için yaptığı başvurunun kabul edilmesi nedeniyle sözleşmenin tek taraflı olarak sona erdirilmediği ve sözleşmenin 14. maddesine göre tazminat sorumluluğunun doğmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairece verilen 09.04.2019 tarihli ve 2017/15564 E., 2019/3142 K. sayılı ilamla; "... Sözleşmenin 6/a maddesinde; "işletmeci devir aldığı sahada ön işletme ve işletme dönemi çalışmalarını 3213 sayılı Maden Kanunu, bu Kanun yönetmeliklerine uygun şekilde ve yasal süreleri içinde yapacaktır. Aksine davranış nedeniyle MTA'nın maruz kalacağı gelir mahrumiyetinden işletmeci sorumlu olacaktır.", 6/e maddesinde; "İşletmecinin (sözleşme 6/c ve 6/d’de belirtilen ödemeler dışında) işletmenin ömrü boyunca ürettiği cevherin (mermer) beher tonu için ocak başı satış fiyatının % 5’ini MTA’ya maden arama katkı payı olarak ödemeyi yüklendiği", 14. maddesinde; "İş bu sözleşme işletmeci tarafından tek taraflı olarak feshedilmez. Bu sözleşmenin işletmeci tarafından yürütülmemesi veya eksik bir tarzda yürütülmesinden doğacak MTA hak ve menfaatlerini işletmeci tazminat olarak ödemeyi taahhüt eder." hükümleri düzenlenmiş olup tarafların özgür iradeleri ile kararlaştırılmış olan sözleşme maddeleri geçerli olup tarafları bağlar. Davalı, davacı kuruma sunduğu işletme projesi ile üretim, üretime bağlı tesis yatırımı ve kapasite kullanımını göz önüne alarak madenin ekonomik ve faydalı şekilde kullanılmasını taahhüt etmiştir. Bu durumda, Mahkemece; sözleşme hükümleri ve işletme projesi dikkate alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 28.03.2022 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, 90.406,00 TL MAKP alacağı ve 252.941,00 TL faiz alacağının davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; bozmadan sonra üç ayrı heyetten alınan raporlardaki tespitlere göre çelişkilerin giderildiği ifadesinin gerçeği yansıtmadığını, dosyaya kazandırılan önceki tarihli iki raporda davacı Kurum lehine değerlendirme yapıldığını, 18.12.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda, yıllık üretim kapasitesi ve ocak başı satış fiyatı referansı ve sonraki yıllar için bulunan değerlerin Kurumca yapılan hesaplamadaki değerlerle uyumlu olduğu, zarar hesabında ise 60 yıllık süre esas alınması gerekirken 10 yıl ile sınırlandırıldığını, rapora her iki tarafça yapılan itirazlar üzerine yeniden aldırılan 19.04.2021 tarihli raporda, Kurum talebi doğrultusunda hesaplama yapılarak MAKP alacağının 1.657.934,70 TL olarak hesaplandığını, davalı yanın bu rapora da itirazı üzerine 22.10.2021 tarihli ek raporda 19.04.2021 tarihli rapordaki görüşlerinin değişmediğinin belirtildiğini, alınan raporlar ile çelişki giderildiği halde yeniden 28.03.2022 tarihli raporun alındığını, söz konusu rapora karşı taraflarca ileri sürülen itirazların yeniden değerlendirilmesine ilişkin ek rapor alınmasına ilişkin karar verildiği halde duruşmada neden göstermeksizin bu arar kararından vazgeçilerek karar verildiğini, hükme esas alınan raporda hem ocakbaşı satış fiyatının belirlenmesinde uygulanan yeniden değerleme oranı, hem de 10 yıl sürenin esas alınması bakımından hata edildiğini, 1997 yılı için ocak başı satış fiyatını bulmak için uygulanacak olan yeniden değerleme oranı 1996 yılı Aralık ayında açıklanan ve %72,8 olan olan değer iken, yanlış olarak 1997 Aralık ayında açıklanan %80,4 oranının uygulandığını, bu haliyle her yıl için bulunan ocak başı satış fiyatında aynı hatanın tekrarlandığını, 18.12.2020 tarihli raporda söz konusu oranların doğru şekilde uygulandığını, işletme projesi kapsamında 60 yılın esas alınması gerektiğini, bu durumun bozma kararına da aykırı olduğunu, görünür rezerv ve kalitesi belirlenmiş maden varlığını değerlendirmek taahhüdü bulunan davalı şirketin, işletme ruhsat süresi dolduktan sonra maden varlığını değerlendirmekten vazgeçme, temdit etmeme, dolayısıyla Kurumun gelirini ortadan kaldırma hakkı bulunmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; hükme esas alınan 28.03.2022 tarihli bilirkişi raporunda terk işleminin muvazaalı olmadığı, sözleşmenin usulünce fesih edildiği tespitine göre davacının zararının bulunmadığının ortaya çıktığını, davacı tarafından hazırlanan ön işletme projesindeki veriler esas alınarak işletme projesinin hazırlandığını, bu itibarla işletme projesinin taahhüt mahiyetinde değerlendirilmesinin hukuka uygun olmadığını, işletme neticesinde çıkarılan mermerin kalitesiz olması nedeniyle sözleşme süresince de davacı tarafça uyarılmadığını, sahanın terkinin bu nedenle MİGEM tarafından uygun bulunduğunu, terk bildirimi MİGEM tarafından davacıya da bildirildiği halde yanıt verilmeyerek belirsizlik yaratıldığını, davacının zararının oluşmadığını, sahanın hiç işletilmediğini, kalitesiz mermer çıkartılması nedeniyle sahanın kullanımının imkansız olduğunu, talebin farazi olduğunu, projede belirtilen 1.000 metreküp üretime yönelik bir taahhüt bulunmadığını, sözleşmede üretim ve satış fiyatı bakımından bir sınırlamaya yer verilmediğini, kazanılan bedel üzerinden pay verilmesinin düzenlendiğini, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’nin 30/3 maddesinde, “Beklenmeyen haller ve mücbir sebepler dışında süresi içinde işletmeye alınmayan veya projesinde belirtilen yıllık üretim miktarının %10’unun altında üretim yapılan ruhsat sahalarından, çalışılmayan her yıl için, projede belirtilen üretim miktarının %10’u üzerinden Devlet hakkı alınır.” hükmünün bulunduğunu, buna göre hiç üretim olmasa da projede belirtilen üretim miktarının %10’u üzerinden hesaplama yapılmasının anlaşılması gerektiğini, eş söyleyişle projede belirtilen üretim miktarı kadar üretim yapma hususunda işletmeciyi zorunlu tutmadığını, zararı kabul etmemekle birlikte, zarar olduğu kabul edilir ise gerçekleşmiş bir üretim bulunmadığından üretimin olmadığı dönem için devlet hakkı için baz alınan % 10 oranının uygulanmasının hakkaniyete ve somut hadiseye uygun düştüğünü, zarar hesabında yeniden değerleme oranının esas alınmasının da doğru olmadığını, dosya kapsamında dava konusu maden sahası ile emsal (benzer, eş, örnek...vb.) olan Diyarbakır ve çevresindeki maden sahalarında gerçekleşmiş satış fiyatlarının dava dışı Maden İşleri Genel Müdürlüğünden istenildiğini, 2012 yılında 87,16 TL - 130,00 TL/m³ fiyat üzerinden bölgeden çıkan mermerin satılabildiğinin bildirildiğini, zararın hesaplanmasında emsal fiyatların esas alınması gerektiğini, temerrüde düşürülmediğinden terk tarihine kadar zarar iddiasında bulunulamayacağını, sözleşmenin 5. maddesinde sözleşme hükümlerine uygun hareket etmemesi durumunda işletmeciye 30 günlük süre verilip sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesinin isteneceği düzenlendiğinden ve sözleşme süresince müvekkiline hiçbir talep ve uyarıda bulunulmadığından bir zarardan da bahsedilemeyeceğini, bu itibarla ancak terk tarihi olan 22.02.2007 ile 17.09.2009 tarihleri arasındaki yaklaşık 2 yıl 7 aylık süre için idarenin zararından bahsedilebileceğini, bilirkişi hesaplamasının taleple bağlılık ilkesine aykırı düzenlendiğini, dava 21.02.2012 tarihinde açıldığı halde yapılan hesaplamada 2022 yılına kadar faiz işletildiğini, alacağın dava tarihine göre hesaplanması gerektiğini, dava tarihi öncesinde temerrüt oluşmadığından 01.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek faiz talebinde bulunulamayacağını, dava sonrası işleyecek faizin bu davanın konusu olmadığını, davacı tacir olmadığından reeskont/avans faizi hesaplanmasının da hukuken kabul edilemeyeceğini, Mahkemece hem dava sonrası işleyen faiz hükme esas alınmış, hem de dava sonrası işlemiş faiz nedeniyle vekalet ücreti hesabında aleyhe hüküm kurulduğunu, rödovans alacakları hasılat/ürün kirası alacağı gibi kabul edildiğinden zamanaşımı süresi 5 yıl olarak kabul edildiğini, zamanaşımı itirazının dikkate alınmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, sözleşmeye dayalı olarak maden katkı arama payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararları.

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen Mahkeme kararının; bozma ilamında belirtilen hukuki esaslar gözetilerek verildiği, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin sebeplerin incelenmesinin mümkün olmadığı, sözleşme kapsamında davalının üretime geçmediği, sözleşmeden doğan katkı paylarını ödemediği ve maden sahasında hiçbir çalışması olmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmadığı, sözleşmenin "İşletmecinin Yükümlülükleri" başlıklı (6-e) maddesine göre davalının ürettiği cevherin beher tonu için ocakbaşı satış fiyatının %5'ini maden arama katkı payı olarak ödemeyi taahhüt ettiği, uygulamada maden işletmelerinin, işletme projelerini 10 yıllık dönemler ile hazırlayarak Maden İşleri Genel Müdürlüğüne sundukları ancak bu süre sonunda rezerv, yatırım ve üretim miktarındaki değişikliğe göre temdit başvurusunda bulunulduğu ve maden ruhsatı süresinin uzatıldığı, davalının Maden İşleri Genel Müdürlüğüne 03.01.1996 tarihinde sunduğu işletme projesinde; davacı MTA’nın önceden yaptığı etüt çalışmalarına göre belirlenen rezerv durumu itibariyle projenin faydalı ömrünü 10 yıl, ocak başı satış fiyatını 7.000.000,00 TL/metreküp, kapasiteyi ise yılda 1.000 metreküp blok mermer olarak belirttiği, söz konusu veriler üzerinden yıldan yıla değişen yeniden değerleme oranları da dikkate alınarak düzenlenen 28.03.2022 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplamanın hükme elverişli olduğu, ilk verilen hükümle zamanaşımı itirazı bakımından davacı lehine kazanılmış hak oluştuğundan bu yöndeki itirazın incelenmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dava dilekçesinde 1.657.920,00 TL olarak belirtilen dava değerinin; 31.12.2011 tarihi itibariyle 60 yıl X 1.000 m3/yıl X 552,64 TL /m3 X 0,05 olmak üzere hesaplandığı, söz konusu bedelin 01.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek cari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilinin talep edildiği; eş söyleyişle, dava değeri faiz alacağını içermediği halde Mahkemece 90.406,00 TL maden katkı payı alacağı + 252.941,00 TL işlemiş reeskont faize hükmedilmesi suretiyle taleple bağlılık kuralının ihlal edilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.

3. Bundan ayrı, sözleşmenin ( 6-g) maddesinde, "... belirtilen meblağların süresi içerisinde ödenmemesi halinde işletmeciden gecikme süresince, Merkez Bankasının cari reeskont haddi üzerinde temerrüt faizi talep edebileceği" düzenlendiği; davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; maden katkı payı alacağına dava tarihinden itibaren sözleşmede kararlaştırılan oranda temerrüt faizine hükmetmek olmalıdır.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davalı vekilinin faiz yönünden talebin aşıldığına ilişkin temyiz itirazının kabulüne, Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (1), (2), (3) (4), (5), (6) ve (7) nolu bentleri çıkartılarak yerlerine sırasıyla;

"1- Açılan davanın kısmen kabulü ile 90.406,00 TL maden katkı payı alacağının 21.02.2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine",

2- Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 6.175,63 TL harcın peşin alınan 24.620,15 TL harçtan mahsubu ile bakiye 18.444,52 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,

3- Davacı tarafından karşılanan başvuru harcı 21,15 TL + peşin harç 6.175,63 TL toplamı 6.196,78 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,

4- Davacı tarafından karşılanan posta masrafı 434,60 TL + bilirkişi ücreti 7.800,00 TL olmak üzere toplam 8.234,60 TL yargılama giderinden ret ve kabul oranı dikkate alınarak hesaplanan taktiren 449,03 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,

5- Davalı tarafından yapılan posta masrafı 86,10 TL + bilirkişi ücreti 2.250,00 TL olmak üzere toplam 2.336,10 TL yargılama giderinden ret ve kabul oranı dikkate alınarak hesaplanan taktiren 2.208,71 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,

6- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ye göre hesaplanan 14.464,96 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

7- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ret edilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ye göre hesaplanan 173.401,12 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine," bentlerinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliginden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,11.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.