"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26.01.2023
SAYISI : 2022/98 E., 2023/22 K.
DAVA TARİHİ : 06.12.2005
ındaki alacak davasından dolayı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın davalı ... yönünden reddine, davalı ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar ... Yıldızlar, ... Berksan ve ... Doğrul yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı ve bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; babasının ölümünden sonra kalan malların intikali vs. işlemleri yapmak üzere davalı ...'nın tavsiyesi üzerine 11.11.1997 tarihli vekaletnamesi ile davalılardan ...ı vekil tayin ettiğini ve 05.12.1997 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmeye göre "meydana çıkarılacak miras payının tasfiyesi normal satış, izalei şuyu gibi her türlü şekilde satılan veya tasfiye edilen her miras payının nakde dönüşümünde avukat elde edilen paranın % 5’ini avukatlık ücreti olarak alır" ibaresinin bulunduğunu, miras yolu ile intikal eden 1/2 hissesiyle malik olduğu Silivri İlçesi Alipaşa Köyü 2272 ve 6464 nolu taşınmazların kamulaştırıldığını, davalılardan ...ın yazılı muvafakatini alma gereği duymadan kazanılan davanın %25'inin diğer avukatlara vekalet ücreti olarak verilmesi hususunda 3 adet ücret sözleşmesi tanzim ederek bu görevi avukat olarak görev yapan davalılar ... ve ...a verdiğini, Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinde lehine açılan 2001/335 E. sayılı davanın davalılardan ... tarafından tevkil vekaletine istinaden açıldığını ve avukat tarafından sonuna kadar takip edildiğini, taraflarına tevkil vekaletname verilmeyen ancak %25 oranında ücreti vekalet ödenen davalı Uygar’ın ise İstanbul Barosuna kayıtlı olmadığının öğrenildiğini, açılan tezyidi bedel davasında verilen ve kesinleşen kararın Silivri İcra Müdürlüğünün 2003/1227 E. sayılı dosyası ile toplam 3.369.107.928.401 TL olarak takibe konulduğunu, Adalet Bakanlığı tarafından yatırılan toplam 4.296.357.700.000 TL’nin davalı ... tarafından icra müdürlüğünün Ziraat Bankasındaki hesabından çekildiğini ve alınan paranın 3.106.663.594.800 TL’lik kısmının, ücret sözleşmesi yapılan avukatlara ödenmek üzere davalı ... tarafından imzalı 24.06.2004 tarihli belge kapsamında alıkonulduğunu, bu bedeli talep etmesine rağmen tarafına iade edilmediğini, babasından kalan taşınmazın kamulaştırma sonucu açılan dava neticesinden hakedilen 4.296.357.700.000 TL'nin 1/4 üne tekabül eden 1.074.089.425.000 TL'yi alabildiğini, %75 i olan 3.107.663.594 TL'sinin 3 avukat adına düzenlenen sözleşme ile elinden alındığını, bu meblağa davalı ... tarafından alınan %5 avukatlık ücretinin dahil edilmediğini belirterek, kendisinden haksız olarak kesilen bedelden fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 6.000 TL’lik bölümünün alındığı tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, yargılama sırasında davalı ... hakkındaki davadan feragat ettiğini, davalı ...hakkındaki davayı takip etmeyeceğini bildirmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ...; davacı tarafından verilen vekaletname ve taraflar arasında düzenlenen avukatlık ücret sözleşmesi uyarınca kamulaştırma bedelinin artırılması davasının yürütüldüğünü, davanın açılması talimatının ve dava giderlerinin davacının teyzesi ve vekili davalı ... tarafından verildiğini, diğer 3 adet avukatlık ücret sözleşmelerinin davalı ...’nın isteği üzerine düzenlendiğini, davalı ...’in davalı ... ile birlikte hareket ederek yaptığı işlemler nedeni ile kendisinin sorumlu olmadığını, davacının kendisine tevkil yetkisi verdiğini, bankadan davalı ... tarafından çekilen paranın bir kısmının davalı ...’e verildiği ve bir kısmının da talimatı ile bazı kişilere gönderildiğini, davacı ile aralarında 02.05.2001 ve 15.06.2005 tarihli ibranamelerin düzenlendiğini, tüm sorumluluğun davacının teyzesi davalı ...’ya ait olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ...; davacı ile hiçbir tanışıklığı olmadığı gibi davalı Mahmut ve ...’yı da tanımadığını, hukuki ve ticari herhangi bir ilişkisi de bulunmadığını, kendisi adına sınırlı yetkili vekalet verildiğini ve bir kez duruşmaya girdiğini, 09.11.2003 tarihli azilname ile de azil edildiğini, sadece davalı ...’in sözüne istinaden bu dosyaya girdiğini ve ücret sözleşmesi imzalamadığı gibi bu şahıslarla hiçbir işbirliği olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
3. Davalı ...; alt vekalet yetkisine dayanarak görevini icra ettiğini, davacı asille hiçbir irtibatı olmadığından bütün işlemlerini kendisini yetkili kılan davalı avukat ...'tan almış olduğu talimat doğrultusunda gerçekleştirdiğini savunarak; haksız ve kötüniyetli açılan davanın reddini istemiştir.
4. Davalı ...; davalı avukat ...'ın talimatı doğrultusunda hareket ettiğini ve onun yetki ve talimatına istinaden tahsil etmiş olduğu parayı yeğeninin hesabına yatırdığını, bakiye paranın iade edileceği sözünün yerine getirilmemesi ve kendisine iade edilmemesi üzerine yeğenine haber vermek durumunda kaldığını, zimmetine geçirdiği herhangi bir para bulunmadığı gibi vekalet görevini de kötüye kullanmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
5. Davalı Uygar, davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 22.10.2013 tarihli ve 2005/135 E., 2013/439 K. sayılı kararıyla; davalıların davacının vekili olduklarını, davacının vekillerce yapılan tahsilatın miktarının ve kendisine ödenmesi gereken miktarın ne olduğunu bilmesi karşısında kendisine karşı sorumlu olan Avukat ... lehine ibraname düzenlemesi nedeniyle vekil tarafından tahsil edilen bedeli teslim aldıktan sonra vekili ile düzenlediği hukuka uygun ibraname karşısında TBK’nın 132 nci maddesi gereği taraflar arasındaki alacak ve borcun kesin olarak ortadan kalktığı, bu ibranın vekilin yetki verdiği alt vekilleride kapsayacağı, ve ibraname nedeniyle tevkil yetkisi verilen vekillere karşı da talepte bulunulamayacağı gerekçesiyle davalı ... hakkındaki davanın feragat nedeni ile reddine, davalı ......hakkındaki davanın takip edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.05.2014 tarihli ve 2014/5893 E., 2014/16278 K. sayılı ilamıyla; davacının 11.11.1997 tarihli vekaletname ile davalılardan ...'ı vekil tayin ettiği, ancak vekile başka avukatlar ile vekalet sözleşmesi yapması hususunda yetki verilmediğinden davalı avukat ....'ın diğer davalılar ile yaptığı sözleşmelerin geçersiz olduğu, bu durumda Mahkemece somut olaya hangi tarihteki yasal düzenlemenin uygulanacağı ve davalı avukatların hak ettikleri ücreti vekalet miktarının tespiti konusunda bilirkişi raporu alınmadan eksik inceleme yapıldığı, ayrıca davacı tarafça yapılan masrafların belirlenerek karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 14.03.2018 tarihli ve 2015/68 E., 2018/77 K. sayılı kararıyla; davalı avukatlardan ...’in Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/335 E. nolu dosyasını takip edip Silivri İcra Müdürlüğünün 2004/2646 E. sayılı dosyası ile tahsil ettiği para nedeni ile avukata ödenmesi gereken icra ve dava vekalet ücreti ile ...'ya ödenen para düşüldükten sonra davacının davalı avukatlardan talep edebileceği bedelin 1.928.430,49 TL olduğu ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle; kısmi talep edilen 6.000 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ... ve ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı ... hakkındaki davanın feragat nedeni ile reddine, davalı ...hakkındaki davanın takip edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; karara karşı, davacı ve davalılardan ..., ... ve ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 23.06.2021 tarihli ve 2021/3727 E., 2021/7048 K. sayılı ilamında; her ne kadar Mahkemece bozma kararına uyularak davanın ıslah edilmemiş hali ile kabulüne karar verilmiş ise de, usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği ve usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde yasa değişikliği uyarınca Yargıtayın bozma kararından sonra, tahkikata ilişkin bir eylem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabileceği gözetilerek, davacının ıslah talebinin HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde belirtilen diğer hususlar yönünden değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamına uyularak HMK’nın 172/2 nci maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir eylem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme karşısında usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca ıslah yapılabileceği, davacının ise 09.03.2016 tarihli dilekçesi ile ıslah yoluna gittiği, her yargılamada bir kez ıslah yapılabileceğinden davacının 02.01.2023 tarihli dilekçesinin dikkate alınamayacağı gerekçesiyle; davalı ... hakkındaki davanın feragat nedeni ile reddine, davalı ...hakkındaki davanın takip edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın 09.06.2016 tarihli ıslah dilekçesi göz önünde bulundurularak kısmen kabulü ile 6.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ... ve ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebinin HMK 114/1-h gereğince hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı ve bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; 09.03.2016 tarihli dilekçe ile ıslah talebinde bulunarak davanın kısmi eda, külli tespit davası olarak kabul edilmesinin talep edildiğini, ıslah talebinin kabulüne karar verilerek davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edildiği halde dava değerini belirten 02.01.2023 tarihli dilekçenin dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, ikinci kez ıslahın söz konusu olmadığını, külli tespit talebinin de reddedilmesinin de usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... Berksan Terekesi Tasfiye Memuru vekili; müteveffanın vekalet ilişkisini kötüye kullandığı veyahut ihmalen bile olsa davacıyı zarara uğrattığı hususunun ispat edilemediğini, kaldı ki görevi kötüye kullanma nedeniyle aleyhine açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildiğini belirterek, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Davalı ...; alt vekil sıfatıyla kendisini yetkilendiren davalı Mahmut'dan aldığı talimatlar doğrultusunda iyiniyetli olarak görevini yerine getirdiğini, davacıyı tanımadığını, kendisine sorumluluk yüklenemeyeceğini belirterek, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Davalı ...; aleyhinde açılan kamu davasından beraat ettiği hususunun değerlendirilmediğini, sadece bir duruşmaya tekvilen girdiğini, para tahsil edilmeden dosyadan azil edildiğini, bilirkişi raporu ve banka hesapları ile bu durumun ispat edillmiş olduğu halde aleyhine hüküm verilmiş olmasının hatalı olduğunu belirterek, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448 inci maddesi; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” hükmünü içermektedir. Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır (HGK 22.02.2011 tarihli ve 2011/19-735 E., 2012/93 K. sayılı ilamı).
2. 6100 sayılı Kanun'un belirsiz alacak davasını düzenleyen 107 nci maddesinde; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hakim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağın tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” düzenlemesi mevcuttur.
3. Kısmi dava ise dava çeşitleri arasında düzenlenmiş olup, 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddenin birinci fıkrası uyarınca; "Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir." şeklinde düzenlenmiştir.
4. Kısmi dava ile davacı, mahkemeden sadece dava konusu yaptığı kısmın hüküm altına alınmasını istemektedir. Bu nedenle kısmi dava bakımından dava açılmasına bağlanan sonuçlar, sadece alacağın dava konusu yapılan kısmı bakımından sonuç doğuracaktır. Kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesi mümkündür.
5. 6100 sayılı Kanunu’nun 176 vd. maddelerinde ıslah müessesi düzenlenmiş olup, 176 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir; “(1)Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebilir".
6. Aynı Kanun'un “Islahın zamanı ve şekli” başlığı altında düzenlenen 177 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir; “(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz...”
7. 6100 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesinde de belirtildiği üzere; hâkimin bir davaya uygulanacak hukuku re’sen tespit görevi bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla, maddi vakıaları dile getirmek tarafa, hukuki vasıflandırma ise hâkime ait bir görevdir. Öte yandan, aynı Kanun'un 31 inci maddesi uyarınca; “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir” hükmü uyarınca, davayı aydınlatma görevi bulunmaktadır.
3. Değerlendirme
1. Dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve gerekli harçların yatırılması ile dava açma işlemi tamamlanmış olup, davanın 06.12.2005 tarihinde açılmış olması nedeniyle 6100 sayılı Kanun ile getirilen belirsiz alacak davasına ilişkin hükümler somut olayda uygulanamayacaktır. Başka bir deyişle 1086 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava şeklinde açılan eldeki davanın, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşeceği kabul edilemez. Ayrıca 1086 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde açılan davalar 6100 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra kısmi ıslahla belirsiz alacak davasına dönüştürülemeyeceği gibi tam ıslahla dahi belirsiz alacak davası hâline gelmez. Zira davanın tamamen ıslahında, tamamen ıslah edilen dava, ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, ilk dava tarihinde açılmış kabul edilecek ve ilk dava tarihinde yürürlükte olan usul hükümleri uygulanacaktır.
2. Dolayısıyla 6100 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce, 1086 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde açılan eldeki davada, 6100 sayılı Kanun ile hukukumuza giren belirsiz alacak davasına ilişkin düzenlemenin somut uyuşmazlıkta uygulanabilirliği bulunmadığından davacının, davanın kısmi eda külli tespit davası olarak kabul edilmesi istemiyle vermiş olduğu 09.03.2016 tarihli dilekçesinin 'Islah Dilekçesi' olarak kabulü mümkün değildir.
3. Bu itibarla Mahkemece; davacının 02.01.2023 tarihli dilekçesiyle davasını ıslah etmiş olduğu gözetilerek, ıslah istemi hakkında bir değerlendirme yapılması ve ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
4. Bozma sebebine göre, temyiz eden davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Kanunu'nun 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,
2. Bozma sebebine göre temyiz eden davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.