"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1156 E., 2023/707 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/71 E., 2022/29 K.
Taraflar arasındaki istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin İstanbul İli, Adalar İlçesi, ....... Ada Mahallesi ....... Sokakta kain 53 ada 87 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazın satışı için yapılan başvuru üzerine tapu kaydında olduğu anlaşılan "Zemini Şehzade ... Vakfı" şerhinin terkini için ihtirazi kayıtla 04.08.2017 tarihinde 757.400,00 TL taviz bedeli ödendiğini, bu tahsilatın haksız olduğunu, birçok yargı kararında vakfın gayrısahih vakıf olduğunun belirlendiğini ileri sürerek; gayri sahih vakıf şerhinin terkini için davalıya ödenen 757.400,00 TL taviz bedeli yönünden borçlu olmadığının tespiti ile ödenen taviz bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdadını talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; istirdadı talep edilen taviz bedelinin 5737 sayılı Vakıflar Kanun'un (5737 sayılı Kanun) 18 inci maddesine göre tahsil edildiğini, vakıf kökeninden gelen taşınmazların mülke dönüşümü ve mutasarrıfına intikali için alınan taviz bedelinin icare ve mukataa karşılığı olması nedeniyle o mal üzerindeki temliki tasarruf, tapu idaresince tescil olunamayacağından taviz bedelinin gayrimenkulün mükellefiyetinde olduğunu, Şurayı Devlet Umumi'nin 27.07.1938 tarihinde vermiş olduğu karara göre sadece aşar ve rüsumu vakfedilmiş yerlerden taviz bedeli alınamayacağına karar verildiğini, Şehzade ... ... Vakfının sahih vakıf olduğunu, taşınmazda şerhi bulunan Şehzade ... ... Vakfının vakfiyesinde Burgazada'nın da vakfiye kapsamında olduğunu, Adalar İlçesi'nde bulunan taşınmazlara ilişkin açılan aynı konulu davaların reddine dair verilen kararların onandığını, Adalar İlçesi'nde vakfedilen taşınmazların hepsinin gayri sahih vakıf olduğu yönünde genelleme yapılmasının doğru olmadığını, bir vakfın sahih yollar ile vakfedilmiş yerlerininde olabileceğini, ayrıcı gayri sahih vakıf taşınmazlarında da taviz bedelinin alınmasının yasal bir zorunluluk olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; birbirini teyit eden farklı bilirkişi raporlarının içeriğine ve tüm dosya kapsamına göre taşınmazın kaydında “Zemini Şehzade ... Vakfı” şerhinin bulunduğu, davacının 04.08.2017 tarihinde 757.400,00 TL taviz bedelini davalı idareye ihtirazi kayıtla ödediği ve şerhi kaldırttığı, halbuki dava konusu taşınmazın Şehzade ... ... Vakfı ile olan vakfiyet ilişkisinin 2762 sayılı
mülga Vakıflar Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca kanuna ve usulüne uygun olarak
20.09.1937 tarihli ve 551 yevmiye ile terkin edildiğinin anlaşıldığı,
5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 18 inci maddesi gereği tekrardan taviz bedeli alınmak suretiyle vakfiyetin
terkin edilmesinin uygun olmayacağı ve alınan taviz bedelinin iadesi gerekeceğinden hukuki davanın kabulüne, 757.400,00 TL taviz bedelinin ödeme tarihi olan 04.08.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; taviz bedelinin iadesinin gerekip gerekmeyeceği hususunun hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilebilmesi için taşınmaz mahallinde keşfen ve üniversitelerin medeni hukuk kürsüsünden seçilecek üç kişiden oluşan uzman bilirkişi heyeti marifetiyle inceleme yapılması gerektiğini, Mahkemece önce tek bilirkişiden rapor alındığını, itirazları üzerine üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alındığını, keşif yapılmadığını, heyete yerinde inceleme yetkisi verildiğini, raporun eksik incelemeyle hazırlandığı gibi ikinci bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın taviz bedeline tabi olup olmadığı hakkında herhangi bir tespite yer dahi verilmediğini, raporun sadece ihtimallere dayalı kanaat bildirmekten öteye geçmeyen, hukuki dayanaktan yoksun tespit niteliğinde olduğunu, bilirkişi de raporunda dava konusu taşınmazın miri araziden olup olmadığını belirlemede kendisinin yetkin olmadığını açıkça belirttiğini, 13.09.2021 tarihli bilirkişi raporunda ise davanın esasına dair tespite yer verilmediği, son dereceli hatalı olarak taviz bedelinin daha önce tahsil edilip vakfiyetinin terkin edildiğine dayanılarak tespitte bulunulduğunu, dava konusu taşınmazın evveliyatı incelenirken dava konusu 53 ada 87 parselin ifrazen oluştuğu ve taşınmazın ifraz öncesi parselinin ne şekilde meydana geldiğine dair kapsamlı ve yeterli bir inceleme yapılmadığını, davacı taraftan 04.08.2017 tarihinde tahsil edilen taviz bedelinin, vakfiyeti 20.09.1937 tarihinde terkin edilen kadastro öncesi Burgazada, Kamina Sokağındaki 4 mükerrer kapı no'lu taşınmaza ait olmayıp vakıf şerhi devam eden..........., eski: Yenikapı, yeni: ..........Sokağındaki eski: 7, 7 mükerrer, yeni: 9, 9/1 kapı no'lu kısma isabet eden taviz bedeli olduğunu, bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaz 551 yevmiye ile vakıf şerhi terkin edilen taşınmazmış gibi değerlendirilerek 53 ada 87 parselin tamamına ait vakıf şerhinin 20.09.1937 tarihli ve 551 yevmiye ile terkin edildiği yönünde hatalı bir tespitte bulunulduğunu, bilirkişi raporunda taşınmazın icareli olduğu göz ardı edilerek mukataalı ve miri arazi gibi değerlendirilip gayrisahih vakıf olduğu kanaati bildirildiğini, taşınmazın cinsinin "Vakıf maa fundalık tarla" olmasının sadece aşar ve rüsumu vakfedilen miri arazilerden olduğunu göstermediğini, vakfın bir bütün olarak gayrisahih vakıf olarak nitelendirmenin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, dava konusu vakfın sahih, usulüne uygun ve hayratın giderlerini karşılamak üzere vakfedildiği Burgazada'nın da vakfiye kapsamında bulunduğunun sabit olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunun dosyadaki delillere uygun ve denetime elverişli olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf nedenlerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, gayrisahih olarak vakfedildiği ileri sürülen taşınmaz nedeniyle ödenilen taviz bedelinin istirdatı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun (5737 sayılı Kanun) un 3 ve 18 inci maddeleri
3. Değerlendirme
1. 5737 sayılı Kanun'un “taviz bedeli” başlıklı 18 inci maddesi uyarınca; “Tapu kayıtlarında, icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar, işlem tarihindeki emlak vergisi değerinin yüzde onu oranında taviz bedeli alınarak serbest tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar tavize tâbi değildir.”
2. Aynı Kanun'un 3 üncü maddesinde; icareteyn ve mukataalı vakıf tanımı yapılmış olup, Mukataalı vakfın; zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakfın ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazları ifade ettiği belirtilmiştir.
3. Yukarıdaki yasal hükümler gereğince, taviz bedelinden söz edilebilmesi için vakfın, mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerektiği açıktır. Bu çerçevede vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından, bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığınn keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanması gerekmektedir.
4. Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere; taviz bedeline ilişkin davalarda vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması şarttır.
5. Somut uyuşmazlığa gelince; dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve alınan ilk bilirkişi raporuna davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine mahallinde keşif icrası ile üçlü bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Fen bilirkişisinin, paftayı uyguladığı taşınmazın niteliği ve bulunduğu konumu ile hukuki olarak ilk evveliyatına dair beyanda bulunmadığı, hukukçu bilirkişilerin ise, taşınmazın sahih vakıflardan olduğu, özellikle coğrafi mekanın yol gösterici olmaması ve davalı idarenin de eldeki uyuşmazlığa konu taşınmazın öşr mukataasına tabi olmadığını ispat edememesi sebebiyle ikame edilen davanın mesnetli olduğu yönünde görüş bildirildiği, ancak bilirkişi heyetinde yer alan hukukçu bilirkişilerden avukat bilirkişinin raporun sonuç kısmına katıldığını ancak gerekçeye katılmadığını belirtmekle yetindiği, Mahkemece bu rapora itibar edilerek hüküm kurulduğu görülmüştür.
6. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; uyuşmazlığın çözümü için, vakfın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekmekte olup, buna göre; taşınmaza ait tapu kaydının (kadastro tutanağı ile birlikte) ilk tesisinden itibaren tüm dayanakları ile birlikte getirtilmesi, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler, vakfiye kapsamında, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınması, tapu kaydı üzerinde bu konuda Üniversitelerin Hukuk Fakültelerinde Medeni Hukuk kürsülerinde görev yapan öğretim üyelerinin de aralarında bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyetiyle birlikte mahallinde keşif yapılarak, davaya konu taşınmazın sahih olarak vakfedilip vakfedilmediğinin tespiti amacıyla, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, bilimsel verilere uygun şekilde bilirkişi heyetinden rapor alınması ve varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.