Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2627 E. 2024/2031 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Organize sanayi bölgesindeki arsa tahsisinin iptali üzerine, davacı şirketin ödediği bedellerin iadesi talebiyle açılan sebepsiz zenginleşme davasında, davacının iptal kararının kesinleşmesine kadar geçen süre içindeki alt yapı yatırım giderlerinden sorumlu tutulup tutulmayacağı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Arsa tahsisinin iptali sonrası açılan davanın kesinleşmesine kadar geçen sürede, davacı şirketin ihtiyati tedbir kararı almış olması ve fiilen kullanım olmamasına rağmen, davalı idarenin tasarruf yetkisini kısıtlayan bu durum nedeniyle davacı şirketin yönetim giderlerinden sorumlu tutulabileceği; ancak davacı şirketin, iptal kararından sonraki alt yapı yatırım giderlerinden sorumlu tutulmasının doğru olmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki yönetim kurulu kararının iptali ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin başvurusunun usulden, davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 25.06.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'ün sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Osmaneli Organize Sanayi Bölgesinde 101 ada 2 parsel sayılı 50.196 m² yüz ölçümlü gayrimenkulün davacı şirkete tahsisli iken bu tahsisin iptali yönünde verilen karar sonrasında, davacının taşınmaz kendisine tahsisli olduğu süre boyunca davalı OSB'ye ödemiş olduğu arsa tahsis bedeli, yatırım ve yönetim giderleri payının eksik hesaplanarak hesabına yatırıldığının bildirildiğini ileri sürerek; söz konusu kararın ve mevcutsa dayanak kararının içerdiği bedel itibariyle hatalı ve eksik olması nedeniyle iptalini, aksi halde sebepsiz zenginleşen davalıdan davacının ödemiş olduğu arsa bedeli, yatırım bedelleri ve yönetim giderlerinin tahsis döneminin uzun bir süreyi kapsaması ve ödenen bedellerin taksitle alınmış olması dolayısıyla kademeli şekilde faiz hesabına girişecek uzman bir bilirkişi marifetiyle tespiti neticesinde şimdilik 50.000,00 TL alacağın davalı idareden ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont ve avans faiz oranı ile tahsilini talep etmiş, ıslah ile yönetim gideri talebini 114.361,82 TL'ye çıkartmıştır.

II. CEVAP

Davalı vekili; Osmaneli Organize Sanayi Bölgesinde bulunan 101 ada 2 parsel sayılı arsanın fabrika kurulması için 09.06.2006 tarihinde davacı şirkete tahsis edildiğini, davacının inşaatını bitirip üretime geçmesi ile ilgili yasadan, yönetmelikten ve arsa tahsis sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yasal süresi içerisinde yerine getirmemesi nedeniyle 18.08.2010 ve 30.03.2011 tarihli yönetim kurulu kararları ile arsa tahsisinin iptal edildiğini, tahsis iptali kararlarının kaldırılması için davacı şirket tarafından 22.10.2010 tarihinde hukuki süreç başlatıldığını, dört yıla yakın süren yargılama sonucunda tüm davaların OSB lehine reddedilerek 22.04.2014 tarihinde kararın kesinleştiğini, arsa tahsis tarihinden itibaren maksimum üç yıl içinde üretime geçilmesi gerekirken dört yıl beklenen inşaat sürecinin ve arkasından yaşanan dört yıl yargılama süreci olmak üzere toplam 8 yıllık kayıp süreden sonra 22.04.2014 tarihinden itibaren davacı şirketin söz konusu arsa ile hiçbir ilgisinin kalmadığını, yargılama süreci boyunca davacının aldırdığı ihtiyati tedbir kararı nedeniyle kararın kesinleştiği tarihe kadar davacının giderlerden sorumlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının taşınmazdan faydalanıp faydalanmadığı hususunda tahsisin iptali üzerinden uzun bir süre geçmiş olması nedeniyle tereddütten uzak somut bir tespit yönteminin bulunmadığı, ayrıca tahsisin iptali kararının iptaline ilişkin açılan dava dosyası kapsamında taşınmaz üzerine davacı talebi ile ihtiyati tedbir konulmuş olması nedeniyle tedbirin bu yer üzerinde davalı OSB'nin tasarrufta bulunmasına engel oluşturduğu, tahsis kararının iptaline kadar geçen sürede taşınmazın davacının tasarrufunda bulunduğunun kabulüyle, bu doğrultuda tahsis iptal kararının kesinleşme tarihi olan 22.04.2014 tarihi sonrasına göre hesap yapan raporun açıklayıcı, denetlenebilir ve hükme esas alınabilir olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 828,22 TL alacağın muacceliyet tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; tahsili istenen tutarlara ödeme tarihlerinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, davalının eksik ödeme yaptığını, arsaya kazandırılan inşaat değeri kadar sebepsiz zenginleşme doğduğunu, davacının katılımcılık sıfatının tahsis iptal kararı itibarıyla son bulduğunu, ihraç tarihinden sonra davacının taşınmazda bir menfaati kalmadığından bu tarihten sonraki ödemelerin iadesi gerektiğini, alınan kararın iptal edilmediği sürece geçerli olduğunu ve verildiği tarihte sonuçlarını doğurduğunu, 2013 ve 2014 yılları ödenen giderlerin de iade edilmesi gereken ödemeler başlığı altındaki hesaba katılması gerektiğini, ihtiyati tedbir kararının yanlış yorumlandığını, davacının ihraç kararından sonra fabrika binasına dahi yaklaşamadığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; kazanılmış hakları gözetilmeden kısmi kabul kararı verildiğini, eksik ödendiği iddia edilen 828,22 TL'ye 31.07.2014 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesi ile faize faiz işletilmesi şeklinde bir hüküm kurulduğunu, davacı tarafın alacağının 10.000,00 TL'lik kısmının eksik yatırılan yönetim giderlerine, 20.000,00 TL'lik kısmının eksik yatırılan arsa tahsis bedeli iadesine, 20.000,00 TL'lik kısmının da eksik yatırılan (altyapı) yatırım giderleri iadesine ilişkin olduğunu beyan ettikten sonra 10.000,00 TL olarak talep ettikleri eksik yatırılan yönetim giderlerini 104.361,82 TL artırarak 114.361,82 TL'ye çıkartmak suretiyle dava dilekçelerini ıslah ettiklerini belirttiklerini, 828,22 TL'lik kısım yönünden kabul kararı verildiğini, davacının üç kalem alacak talebi olmasına rağmen hangi kalem alacağın ne kadarının kabul edildiğine, hangi kalem alacakların ne kadarının reddedildiğine dair Mahkeme kararında herhangi bir açıklık bulunmadığı için infazda tereddütlere yol açabileceğini, davanın kabul ve red oranlarının yanlış hesaplandığını, bu nedenle yargılama gideri ve diğer hesaplamaların da yanlış olduğunu, reddedilen miktar üzerinden nispi vekalet ücreti hesaplanması gerektiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkemece kabul edilen ve davalı tarafça istinafa getirilen miktarın kesinlik sınırları içinde olduğu, davalı ile davacı arasında tanzim edilen arsa tahsis sözleşmesi kapsamında davacıya teslim edilen ve adına tescil edilen taşınmazla ilgili edimlerin yerine getirilmemesi nedeniyle tahsis kararının iptaline karar verildiği, davacı tarafça verilen bu kararın sözleşmeye aykırı olması nedeniyle iptali istemi ile açılan davanın reddine ilişkin kararın kesinleştiği tarihe kadar taşınmazdaki tedbir nedeniyle davalı tarafından başka katılımcılara tahsis yapılmasının mümkün olmadığı, davacının tahsis iptal kararından sonra taşınmazı davalı idareye teslim etmediği ve tapusunu devretmediği gibi ayrıca iptal kararının iptali için dava açtığı, bu durumda iptal kararının kesinleştiği tarihe kadar taşınmazdaki tedbir ve davalar ile davalının tasarruf hakkını engelleyen davacının fiili kullanımına bakılmaksızın tahakkuk eden aidat ve giderlerden sorumlu tutulması gerektiğine ilişkin Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle; davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin usulden reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar etmiş, ayrıca Bölge Adliye Mahkemesinin davacının tahsis iptal kararından sonra taşınmazı davalı idareye teslim etmediği ve tapusunu devretmediği gibi iptal kararının iptali için dava açtığı gerekçesinin yerinde olmadığını, zira davacının ne bir tapusu ne de davalıya devir yükümlülüğü altında olduğu bir gayrimenkulünün söz konusu olduğunu, davalının sebepsiz zenginleşme hükümleri dairesinde OSB Yönetmeliği'nin 111 inci maddesi uyarınca davacıya ödeme yükümlülüğü altında olduğunu, özellikle davacının katılımcı sıfatını haiz olmadığı dönemlerden de sorumlu tutulmasının yasal olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalının tahsis iptali nedeniyle yapılan ödemelerin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu,

2. 22.08.2009 tarihli OSB Uygulama Yönetmeliğinin 111/3 üncü maddesi,

3.Dairemizin 22.06.2022 tarihli ve 2022/2752 E., 2022/6121K. sayılı ilamı.

3.Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçeye ve özellikle, davacının eksik ödendiğini iddia ettiği arsa tahsis bedeli ve yönetim giderinin iadesi talebi yönünden yapılan hesaplamanın yerinde olduğunun anlaşılmasına göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Taraflar arasında 101 ada 2 parsel sayılı taşınmazla ilgili 09.06.2006 tarihli arsa tahsis sözleşmesi tanzim edilmiş ancak daha sonra davalının 18.08.2010 tarihli ve 2010/13 sayılı kararı ile davacı şirketin tahsis işleminin iptaline karar verilmiştir. Davacı tarafça tahsis iptal kararının iptali için açılan dava ile birlikte ihtiyati tedbir kararı verilmiş, davanın reddine ilişkin karar 22.04.2014 tarihinde kesinleşmiş, davalı tarafından OSB mevzuatı kapsamında davacıya yapılması gereken ödemenin 354.300,00 TL olduğuna ilişkin alınan karar davacıya bildirilerek, bu karar doğrultusunda davacı hesabına ödeme yapılmıştır.

3.Davalı tarafından iadeye ilişkin yapılan hesaplamada; davacının ödediği arsa bedeli ve katılım payı bedellerine, arsa bedeli yönünden belirlenen faiz miktarı eklenmiş, davacının ödemesi gereken katılım payı bedelleri mahsup edilerek sonuca ulaşılmıştır. Davalının belirlediği katılım payı bedelleri ise, yönetim giderleri ve yatırım giderlerinden oluşmaktadır.

4. Derece Mahkemelerince, davacı tarafça tahsisin iptali kararının iptali için açılan davada verilen ihtiyadi tedbir kararı ile davalının taşınmazı ifraz ve tahsis yetkisinin kısıtlanmış olması nedeniyle, davacının bu kararın kesinleşme tarihine kadar davalı tarafından belirlenen aidatlardan sorumlu olduğu şeklinde değerlendirme yapılarak, bu doğrultuda hesaplama yapılan bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmiş ise de; arsa tahsis kararının iptali sonrası açılan davanın kesinleşmesi aşamasına kadar davacının alt yapı ve yatırım giderlerinden sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.

5.O halde İlk Derece Mahkemesince; davacının arsa tahsis bedeli, yönetim gideri ve alt yapı yatırım bedeline ilişkin her bir talebi yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılmak üzere denetime elverişli bilirkişi raporu aldırılarak, davacının tahsisin iptali kararından sonra demirbaş niteliğinde olup kalıcı olan alt yapı yatırım harcamalarından sorumlu tutulmayacağı şekilde bir hesaplama yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA,

17.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.