"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/673 E., 2022/1035 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Hatay 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/738 E., 2019/814 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalının müvekkiline ait taşınmazın satışı konusunda aracılık ettiğini, satış sırasında satıcı olan müvekkilinden ve alıcı dava dışı...'ndan sözleşmeden cayılmaması amacıyla 500.000,00 TL'er bedelli senet aldığını, satış yapıldıktan sonra alıcıya ait senedi iade etmesine rağmen müvekkiline ait senedi iade etmeyip takibe koyduğunu, taraflar yükümlülüklerini yerine getirdiğinden senetlerin kullanımını gerektirecek bir durumun kalmadığını, davalı tarafça sahtecilik yapıldığını, taraflar arasındaki ilişkiyi, senetlerin ne suretle verildiğini bilen tanıklarının bulunduğunu, yaptıkları harici araştırmalar sonucu şüphelinin bu yol ile birçok kişiyi mağdur ettiğini öğrendiklerini, davacının davalı tarafa borcu olmadığı gibi, borçlu olmasını da gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığını belirterek, işbu takip nedeni ile borçlu olmadığının tespitini ve davalı kötü niyetli olduğundan %20'den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin alacağına teminat olarak davacıdan senet alındığını, davacı komisyon ücretini ödemediği için senedin takibe konulduğunu, müvekkili kötüniyetli olsaydı senet üzerindeki yazılı rakamın tümünü tahsil yoluna gidebileceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı taraf soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde, takibe konu senedin satış yapılırken kendisine teminat amaçlı verildiğini belirttiğinden ve tanık anlatımlarından senedin teminat amaçlı olarak verildiğinin sabit olduğu, bonoların kayıtsız şartsız borç ikrarını ihtiva etmesi gerektiğinden, davacının Hatay İcra Müdürlüğünün 2017/27890 E. sayılı dosyasında yapılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalı vekili süresi içinde istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin emlak komisyonculuğu işi yaptığını, davacı tarafın müvekkili ile emlak bedeli üzerinden %3 komisyon verileceği hususunda anlaştığını, davacının emlak satımına müvekkilinin aracılık ettiğini ve müvekkiline olan borcun ödenmediğini, dosyadaki senet teminat senedi vasfını taşımamasına rağmen teminat senedi olarak kabul görüp hukuka aykırı bir karar verildiğini, dosyadaki evraklardan da görüleceği üzerine 4.600.000,00 TL'lik bedelle satılan taşınmazın komisyon ücretinin 138.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin bu alacağını tahsil amaçlı teminat senedi vasfında olmayan bono ile takibe başladığını ancak hukuka aykırı olarak verilen bu kararla müvekkilinin zarara uğradığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak alacaklı olduğunu iddia eden davalıda olmakla beraber, alacağın kaynağı kambiyo senedi ise bu kez ispat yükünün yer değiştirdiği ve borçlu olmadığını davacının ispat etmesinin gerektiği, somut olayda, dava konusu senedin düzenlenmesine dayanak olarak komisyon sözleşmesinin gösterildiği, komisyon sözleşmesinde alıcı ve satıcının ayrı ayrı komisyoncuya hizmet ücreti ödemeyi kabul ettiği, komisyon sözleşmesi gereğince davacının davalıya komisyon sözleşmesinden kaynaklı borcunun bulunduğu, davacı tarafça davaya konu senedin teminat senedi olduğu ve bedelsiz olduğu ile komisyon sözleşmesinden kaynaklı olarak borcunun bulunmadığının usulüne uygun deliller ile ispat edilmediği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın reddine, davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; davalının teminat senedi aldığını kabul ettiğini, davalı tarafın emaneten verilen senet üzerinde yer alan ve boş bırakılan kısımları sonradan kendince doldurduğunu ve haksız kazanç gayesi ile takip başlattığını, takibe dayanak olarak gösterilen senedin, taşınmaz satış sözleşmesinden cayma tehlikesine karşı cayma olduğu takdirde işleme koyulmak maksadıyla şarta bağlı olarak düzenlendiğini, bu hususun yargılamaya dahil olan herkesçe kabul ve ikrar olunduğunu, teminat senediyle kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamayacağını, davalının müvekkilinden herhangi bir alacağının olmadığını, davalıya müvekkilinin yönlendirmesi ile alıcı ... tarafından komisyon bedeli olan 180.000,00 TL'nin ödendiği hususlarının açık olduğunu, komisyon sözleşmesinde komisyon oranının doldurulmadığı, bu kısmın boş bırakıldığının aşikar olduğunu, davalı tarafın ilk defa istinaf dilekçesinde %3 komisyon oranından bahsettiğini, davalı tarafın beyanlarına bakıldığında hem alıcı hem satıcıdan ayrı ayrı %3 oranında olmak üzere toplamda %6 oranında komisyon almaya çalıştığının görüleceğini, emredici hukuk kurallarına aykırı hüküm barındıran sözleşmelerin kesin hükümsüzlük ile malul olduğunu, davalının zaten kendisine komisyon bedeli verilmişken böyle bir talepte bulunmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibine konu edilen senetten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 776 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi,
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun "İspat yükü
" başlıklı 6 ncı maddesi,
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İspat yükü" 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası,
4. Aynı Kanun'un 188 inci maddesi,
5. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.03.2013 tarihli ve 2012/12-768 E, 2013/312 K. sayılı ve yine 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı ilamları.
3. Değerlendirme
1. HMK'nın 188 inci maddesinde; taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ise, ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir. İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir. İkrarın konusu, ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. Bir tarafın, kendisinin ileri sürdüğü bir vakıanın doğruluğunu bildirmesi ikrar niteliği taşımayacağı gibi, karşı tarafın ileri sürdüğü hukuki sebepler de ikrara konu olamazlar. Öğretide ve uygulamada ikrar, yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır. Yapıldığı yere göre Mahkeme dışı veya Mahkeme içi ikrardan söz edilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, Mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir. Mahkeme dışı ikrarda davacı iddiasını tanık dahil her türlü delille ispatlayabilir.
2. Takip dayanağı bir senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir. Senedin teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise senedin sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir.
3. Somut olayda; dava konusu senet, kambiyo senedi niteliğinde olup, belli bir borç ikrarını içermesi gerektiğinden; bononun belli bir sebeple düzenlendiğini ve düzenlenme sebebinin gerçekleşmediğini veya bonoda yazılı borcun ödendiğini yasal delillerle ispat etme külfeti, keşideci olan davacı taraftadır. Davacı, dava konusu senedin sözleşmeden cayılmaması amacıyla teminat olarak verildiğini, satış sorunsuz bir şekilde gerçekleştirildiğinden senedin kendisine işlemsiz iade edilmesi gerektiğini ileri sürmüş, davalı ise, bu bononun komisyon ücreti alacağı için teminat olarak alındığını, davacı tarafça komisyon ücreti ödenmediğinden işbu senedin icra takibine konu edildiğini savunmuştur. Davalı ... emrine düzenlenen, keşidecisi davacı ... olan 25.05.2015 düzenleme, 01.07.2016 vade tarihli, 500.000,00 TL tutarlı, nakden kaydı içeren dava konusu senet kambiyo senedi niteliğindedir. Senedin teminat senedi olduğunun ispatı için yazılı delile ihtiyaç olup, her iki taraf da dava konusu senedin teminat amaçlı verildiğini kabul ettiğinden, senedin teminat senedi olduğu konusunda uyuşmazlık söz konusu değildir.
4. Davalı tarafın Şehit Özen Polis Merkezi Amirliğinde 19.03.2018 tarihinde verdiği ifadesinde; "... isimli şahıs komisyon bedeli olan 138.000,00 TL'yi bana ödemedi...bana para ödemeyeceğine kanaat getirerek bu şahsın parsel satılırken bana vermiş olduğu 500.000,00 TL'lik teminat senedi bende olmasından dolayı alacağım olan 138.000,00 TL olarak icra işlemini başlattım." şeklinde verdiği beyanı Mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup davalıyı bağlayacağı, dinlenen davacı tanıklarının da, dava konusu senedin cayma ihtimaline binaen teminat olarak davalıya verildiğine ilişkin iddiaları doğruladıkları görülmüştür.
5. Teminat senedi şarta bağlı bir ödeme vaadi içermesi nedeniyle borç senetlerinden farklı olarak kambiyo senedi vasfına haiz değildir. Zira teminat senedinde kambiyo senetlerinin en temel özelliklerinden biri olan kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü söz konusu değildir, aksine ödeme şarta bağlanmıştır.
6. Hal böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince; tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, soruşturma aşamasında verilen ifadelerden, icra takibine konu edilen senedin, satışın temini için verilen bir teminat senedi olduğunun anlaşıldığı, teminat senedi, düzenlenmesine neden olan asıl borç ilişkisine sıkı sıkıya bağlı olduğundan bonoda olduğu gibi mücerretlik ilkesinin söz konusu olmadığı, teminat senedi kambiyo senedi olmadığından, kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamayacağı ancak ilamsız takip yapılabileceği anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olmasından dolayı davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
28.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.