"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/6 E., 2023/482 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 3. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/10 E., 2021/234 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;
I. DAVA
Davacı vekili; 01.03.2017 tarihinde müvekkilinin, oğlu ...'i ateşlenme, boğazda ağrı, yanma şikayetleri ile davalı hastaneye götürdüğünü, müvekkilinin oğlunun davalı hastane nezdinde görev yapmakta olan ve daha öncede birkaç kez muayene ve tedavisini gerçekleştiren Uzm. Dr. ... tarafından muayene edildiğini, muayene sonucunda ... tarafından ...e antibiyotik tedavisi başlanılması yönünde görüş bildirildiğini, tedavi amaçlı uygulanan antibiyotik tedavisinin enjeksiyon yolu ile verilmesi sonrası ...in bacağında yara oluşmaya başladığını, yaranın giderek daha da kötüleştiğini, bacağında kist şeklinde bir kitle/oyuk meydana geldiğini, 18.05.2017 tarihinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine götürülerek muayene ettirildiğini, bacakta meydana gelen kist benzeri oluşumun cerrahi operasyon ile alınması gerektiğinin ifade edildiğini, ...in davalı kurum ve hekimin kusuru neticesinde halen tam olarak iyileşemediğini, müvekkilinin ve eşinin tüm bu süreçte fazlası ile yıprandığını ileri sürerek, şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın ve 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Efla Özel Sağlık...A.Ş. vekili; özen yükümlülüğüne aykırı bir davranış olmayıp, gerçekleşen komplikasyonun tıbbi olarak yapılan uygulamadan değil çocuğun bünyesinden kaynaklandığını, tedaviye başlamadan evvel hastanın öyküsünün dinlendiğini, gerekli tetkikler ve gerekli bilgilendirmelerin yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... vekili; müvekkilinin davalı hastane bünyesinde görev yapan bir çocuk doktoru olduğunu, ...'in rahatsızlığı sonrası müvekkiline başvurulması üzerine çocuğun hastalığına ilişkin su çiçeği ve tonsillit tanısı konduğunu, bu hastalıkların tedavisinde antibiyotiğin enjeksiyonla uygulanmasının öngörüldüğünü, müvekkilinin muayene, tanı, teşhis ve doğru tedavi yönteminin saptanması aşamalarında hiçbir kusurunun bulunmadığını, enjeksiyon uygulaması öncesi hastaya konulan teşhis, uygulanacak tedavi ve oluşabilecek riskler açısından hastanın bilgilendirildiği ve tıbbi işlem için hastanın rızasının alındığı aydınlatılmış onam formunun anne Yasemin Berbergil tarafından imzalandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 06.04.2021 havale tarihli Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı raporunda; hastaya yapılan muayene sonrası akut tonsillit tanısı konulduğu ve tanıya uygun bir antibiyotik yazıldığı, yazılan antibiyotiğin uygulanma yerinin literatüre göre doğru olduğu, ilacın uygulanma yerinde gelişen skarın ise kas içi ilaç uygulamalarının komplikasyonlarından olduğu, hastanın o dönemde Üniversitelerindeki plastik cerrahi bölümü tarafından da görüldüğü, operasyon önerildiği ancak ailenin bu girişimi yaptırmadığı hem dosyadan öğrenildiği hem de aileye sorularak teyit edildiği, debridman veya skar girişiminin oluşacak skarın boyut ve derinliğini azaltabileceği de göz önünde bulundurulması gerektiği, sonuç olarak davacı ...'e yapılan enjeksiyon sonrası gelişen doku nekrozu oluşumunda hekim ve yardımcı sağlık personelinin tıbbi uygulama hatası bulunmadığı, sağlık çalışanları aracılığıyla hizmet yürüten davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı, gelişen problemlerin yapılan tıbbi işlemlere bağlı komplikasyonlar olduğu, muayenede tespit edilen skar dokularının kalıcı olduğu görüş ve kanaatinin belirtildiği, bilirkişi raporunun hükme esas alındığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacı vekili süresi içinde istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; bilirkişi raporuna taraflarınca yapılan itirazlar değerlendirilmeden ve yeniden rapor alınmadan karar verildiğini, somut olayda hastaya uygulanan ilacın 2-5 ml arasında olmasına karşın, tıp literatüründeki genel kabulün aksine ve hatalı olarak enjeksiyon ''ventrogluteal'' bölgesine yapılmadığını, hijyen kurallarına uyulmadığını, onam belgesinin geçerlilik unsurlarını taşımadığını belirterek, verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya içerisinde küçüğün annesi tarafından imzalanmış bir adet onam formunun bulunduğu, alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve uyuşmazlığı çözer mahiyette olduğu anlaşılmakla, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; davalı özel hastane ve doktorun vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davranması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Davanın temeli TBK'nın 502 ve devamı maddelerinde düzenlenen vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
2. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir.
3. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; literatürda, sinir ve kan damarlarının uzak olması, ilacın subkütan dokuya verilmesi riskinin düşük olması, birden fazla enjeksiyonun uygulanabilmesi, kolay ulaşılabilmesi ve yerinin kolay belirlenmesinden dolayı IM enjeksiyonlar için en güvenilir bölgenin uyluğun anterolateral kısmında yer alan vastus lateralis kası olduğunun belirtilmiştir. Davacı ise anterolateral kısmında yer alan vastus lateralis kası olduğunun belirtilmiştir. Davacı vekili ise; çocuklar için intramusküler yani kas içi enjeksiyon için sıklıkla seçilen kasın vastus lateralis (uyluk dış kısmındaki kas) ve deltoid (omuz kası) olmasına karşın, eğer ilaç içeriği 2-5 ml arasında ise enjeksiyon için önerilen kas bölgesinin "ventrogluteal" (kalçanın yan tarafında yer alan gluteus medius kasının bulunduğu bölge) bölge olduğunu, hastaya reçete edilen ilacın 2 ml'den fazla olmasına karşın, tıp literatüründeki genel kabulün aksine ve hatalı olarak, enjeksiyonun "ventrogluteal" bölgesine yapıldığını, enjeksiyon bölgesinde enfeksiyon ve doku nekrozu gibi durumların ortaya çıkmasına neden olacak diğer faktörlerin değerlendirilmediğini, onam formunun yetersiz ve hukuken geçerli olmadığını belirterek, işbu rapora itiraz etmiştir.
4. Mahkemece, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan rapor gerekçe gösterilmek suretiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı vekilinin bilirkişi raporuna yaptığı itirazlar karşılanmamış olup, davacının iddiaları ve özellikle alınan onam belgesine yönelik bilirkişi raporuna yapılan itirazlar da tartışılıp, davacı ...'de enjeksiyon sonrası meydana gelen doku nekrozuna bağlı skar izi sorununda davalı hastane ve doktora atfı kabil bir kusurun olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, konusunda uzman, akademik kariyere sahip bilirkişi kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.