Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2782 E. 2024/576 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, ihtiyati haciz kararına yapılan itirazın reddine dair verilen ara kararın temyiz edilebilir olduğuna hükmederek dosyayı Yargıtay'a göndermesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: İhtiyati haciz kararlarına itiraz üzerine verilen kararların, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3. maddesi kapsamında olmayıp, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 265. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca istinaf yoluna tabi olduğu ve derhal uygulanabilirlik ilkesi gereği önceki Yargıtay kararlarının emsal teşkil etmeyeceği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/155 E., 2023/183 K.

Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonucunda verilen kararın Dairece yapılan temyiz incelemesi sonucunda bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamından sonra davacı vekilinin talebi üzerine ara kararla davalıların taşınmazlarının ihtiyaten haczine karar verilmiş, davalılar vekilince bu karara itiraz edilmesi üzerine duruşma açılarak itirazın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin itirazın reddi kararının davalı ... vekili istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ara kararın temyiz incelemesine tabi olduğu gerekçesiyle dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda asıl davanın kabulüne birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati hacize itirazın reddine ilişkin kararının davalı ... vekili tarafından; nihai kararının her iki taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, yapılan inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

1.İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati haciz kararına itirazın reddi kararının temyizi yönünden yapılan inceleme sonucunda, davalı ... ......nın bu karara ilişkin istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, Yargıtayın hem önceki nihai kararlara ilişkin bozma ilamlarının olması hem de önceki ihtiyati haciz talepleri üzerine verilen kararları temyiz üzerine incelemiş olması nedeniyle belirtilen kararın da temyiz incelemesine tabi olacağı gerekçesiyle dosyanın geri çevrilmesine karar verdiği bunun üzerine İlk Derece Mahkemesince dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.

Geçici hukuki koruma kararlarından biri olan ihtiyati haciz, 2004 sayılı İcra İflas Kanununda (İİK) düzenlenmiştir.

Eski düzenlemede ihtiyati haciz talebinin reddi halinde temyiz yoluna başvurma imkanı yokken, 17.07.2003 tarih 4949 sayılı Kanunla, İİK’nın 258 inci maddesine eklenen “İhtiyati haciz talebinin reddi halinde alacaklı kanun yoluna başvurabilir” fıkrası ile bu kararlara karşı temyiz yolu açılmıştır. Yine, 4949 sayılı Kanunla, İİK’ın 265 inci maddesine eklenen “itiraz üzerine verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Yargıtay bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği kararlar kesindir. Temyiz ihtiyati haciz kararının uygulanmasını durdurmaz” şeklideki beşinci fıkra ile ihtiyati haciz kararına itiraz üzerine verilen kararlar hakkında da temyiz yolu öngörülmüştür.

02.03.2005 tarih 5311 sayılı Kanunla, Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluşuna uyum sağlamak amacıyla İcra İflas Kanununda değişiklikler yapılmıştır. İİK’nın 258 inci maddesinin üçüncü fıkrası “İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir” şeklinde; 265 inci maddesinin beşinci fıkrası ise “İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz.” şeklinde değiştirilmiş, İcra İflas Kanuna eklenen geçici madde 7 ile bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra ve İflâs Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Son olarak, İİK’nın 258 inci maddesinin 22/7/2020 tarih 7251 sayılı Kanunla değiştirilen üçüncü fıkrası ile “ İhtiyati haciz talebinin reddi kararı gerekçeli olarak verilir ve bu karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Yüzüne karşı aleyhinde ihtiyati haciz kararı verilen taraf da istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruları öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir.” denilerek yüze karşı verilen ihtiyati haciz kararları için de istinaf yolu öngörülmüştür.

Medeni usul hukuku kurallarının zaman itibariyle uygulanması açısından “derhal uygulanırlık ilkesi” geçerlidir. Bu ilke, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 448 inci maddesi ile kanun metnine işlenmiştir.

Derhal uygulanırlık ilkesinin iki istisnası vardır. Bunlardan ilki, 448 inci maddede de açıklandığı üzere tamamlanmış usul işlemleridir. Usuli ilişki, davanın açılması ile başlar ve mahkemece verilecek nihai karara kadar diğeri ile irtibatlı olsa bile her biri müstakil bir varlığa sahip olan birtakım işlemlerden oluşur. Yeni yürürlüğe giren usul hukuku kuralının ilgi işleme uygulanmasında o işlemin tamamlanıp tamamlanmadığı dikkate alınır. Yeni yürürlüğe giren usul hukuku kuralı tamamlamış işlemlere uygulanmaz.

Diğeri ise geçiş hükümleridir. Geçici maddeler, geçiş dönemlerine ilişkin işlemlerin uygulama yöntemini ve kapsamını gösteren ayrık hükümler içerirler.

6100 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından önce temyiz yoluna başvurulmuş kararların akıbeti düzenlenmiştir. Buna göre: “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.”. İcra iflas Kanununun yukarıda bahsedilen geçici 7 nci maddesinde de aynı yönde bir düzenlemeye yer verilmiştir.

İhtiyati haciz, mahkeme kararı gerektiren bir usul işlemidir. Doktrinde ihtiyati haciz kararının nihai ve ara kararlar dışında kendine özgü bir karar türü olduğuna yönelik düşünceler ileri sürülmüş ise de Yargıtay kararlarında mahkemenin verdiği ara kararlardan biri olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte, diğer ara kararlardan farklı olarak, geçici hukuki koruma kararları, mahkemece resen dönülmesi mümkün olmayan, ancak belirli hukuki yollara başvuru üzerine değiştirilmesi ya da kaldırılması imkanı bulunan kararlardır.

Şekli anlamda kesin hüküm, mahkemece verilen nihai karara karşı gidilebilecek hukuki yolların tüketilmesini, kararın değiştirilemezliğini ifade eder. Şekli anlamdaki kesinliğin amacı bir davayı çözüme kavuşturma amacına yönelik olan mahkeme hükmüne belirli noktadan sonra itiraz edilmesini önlemek, hükmün öngördüğü duruma kesinlik kazandırmaktır (Burhan Gürdoğan, Medeni Usul Hukukunda Kesin Hüküm İtirazı, Ankara 1960, s.16; Süha Tanrıver, Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, Ankara 2007, s.38-39).

Maddi anlamda kesinlik ise mahkemelerin davanın esasına ilişkin nihai kararlarına tanınan kanuni gerçeklik vasfıdır. Maddi anlamda kesinlik, hükmün şekli anlamda kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Kesin hükme bağlanmış bir dava, yargılamanın yenilenmesini gerektiren bir sebep bulunmadıkça yeniden tartırşma konusu yapılamaz. Lehine hüküm verilen taraf, hükmün kendisine tanıdığı hakları, hiçbir müdehale ve inkarla karşılaşmadan kullanabilir. ( Burhan Gürdoğan, a.g.e.,s. 29, 50).

Özetle, bir kararın kesinleşmesinden bahsedilebilmesi için öncelikle o kararın mahkemece verilen nihai kararlardan olması gerekir. ihtiyati haciz kararı ise mahkemenin davadan elini çekmesi sonucunu doğurmayan, aksine davaya konu para alacağının yargılama süresince güvenceye alınması amacı taşıyan ve bir anlamda da yargılamanın yürütülmesine katkı sağlayan geçici olarak verilen bir ara karardır. Nihai karar olmadığı için ihtiyati haciz kararlarının kesinleşmesinden söz edilemez (Süha Tanrıver, Medeni Usul Hukuku, 2.Cilt, Ankara 2022, s.116). Yargılama sırasında ihtiyati haciz şartlarının değişmesi nedeniyle talep üzerine tekrar değerlendirme yapılması ve önceki kararın değiştirilmesi mümkündür. Verilen her bir karar, birbiriyle irtibatlı olsa da müstakil bir varlığa sahiptir. Bu nedenle, ihtiyati haciz talebiyle ilgili itiraz üzerine veya doğrudan verilen her bir kararın, kanun yoluna tabi olup olmadığı, tabi ise bu yolun istinaf mı temyiz yolu mu olduğu, karar tarihinde yürürlükte olan kanuna göre belirlenir.

Eldeki davada, İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati hacze ve itirazın reddine karar verdiği tarihlerde yürürlükte olan İİK’nın 265 inci maddesinin 02.03.2005 tarih 5311 sayılı Kanun ile değişik beşinci fıkrasına göre ihtiyati haciz kararına itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. İhtiyati haciz kararları, yukarıda açıklanan özellikleri gereği HMK’nın geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilemez. Bu nedenle, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı tarihten önce verilen ihtiyati haciz kararının temyizi üzerine Yargıtayca verilmiş bir kararın bulunması, aynı davada bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından sonra verilen ihtiyati haciz kararının 1086 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunun temyize ilişkin hükümlerine tabi olması sonucunu doğurmayacağından, Bölge Adliye Mahkemesinin bu gerekçeyle Yargıtayca temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine dair verdiği karar usule aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle, İlk Derece Mahkemesinin 23.06.2022 tarihli ihtiyati hacze itirazın reddine dair kararı, HMK’nın geçici 3 üncü maddesi ile İİK’nın geçici 7 nci maddesi kapsamında olmayıp, derhal uygulanırlık ilkesi gereği İİK’nın 265 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre istinaf incelemesine tabi olduğundan dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

2. Nihai kararın temyizi yönünden yapılan inceleme sonucunda; İlk Derece Mahkemesi kararının davalılar vekili tarafından temyiz edildiği; ancak, temyiz kaydının yapılmasına rağmen harçların eksik yatırıldığı belirlenmiştir.

Temyiz eden tarafın yargı harçlarından istisna veya muafiyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32 nci maddesi uyarınca; yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.

Bu itibarla;

1. Kararı veren Mahkeme tarafından 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 434 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca;

a) Temyiz harçlarının yedi günlük kesin süre içerisinde tamamlanması, aksi hâlde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususunun başvurana yazılı olarak bildirilmesi,

b) Verilen kesin süre içinde temyiz harçları tamamlanmadığı takdirde mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilerek başvurana tebliğ edilmesi,

2. Verilen kesin süre içinde;

a) Temyiz harçlarının tamamlanması hâlinde,

b) Temyiz harçlarının tamamlanmaması sebebiyle mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılmasına dair verilen kararın, 1086 sayılı Kanun'un 432 nci maddesinin son fıkrası uyarınca tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde temyiz edilmesi durumunda ise temyiz harç ve giderleri de yatırıldıktan sonra, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Daireye gönderilmesi gerekir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Mahkemeye GERİ ÇEVRİLMESİNE,

13.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi